Melek DÖRTBUDAK

Melek DÖRTBUDAK

[email protected]

ÜLFET ETMEYE GELDİM

14 Eylül 2022 - 09:51 - Güncelleme: 15 Eylül 2022 - 18:49

ÜLFET ETMEYE GELDİM

Cihana geldim elestten Seninle ülfet etmeye
Yol uzun korkarım masivaya ülfet etmeye

İnsan ne garip bir varlık, dünyaya gelir ağlayarak, gider ağlayarak. Bir yere çok çabuk alışıp intibak eder. Bunu en kolay başaran varlıktır insan. Belki de mayamız böyle, Allah’ın indinde böyle kodlanmışız. Öyle olmasaydı kabdan kaba dolan, yurttan yurda göçen, hicret ehli bir varlık nasıl olur da ye’se düşmez, nasıl hayata tutunabilir ki.
Allah insana iki güzel haslet vermiş birincisi unutmak, ikincisi ülfet. Ülfet malumunuz alışmak demek. Ünsiyet sağlamak, kaynaşmak, bağ kurmak, bağlanabilmek demek.
Biz hanımlar ocakta pişirdiğimiz yemeklerden biliriz. Bir yemeği yapmak için pek çok malzeme bir araya getirilir, bir tencerede kaynatılır, pişer. O pişen bütün malzemeler ilk halinden çıkmış, yeni bir tat kazanmakla kalmamış yeni yepyeni bir görüntüye de kavuşmuştur. Yine biliriz ki soğandan, sarımsaktan tatlı olmaz.
İnsan da öyle değil midir? Bir eşyayla bağ kurup onunla ünsiyet sağlayabilmemiz onun bize yakışıp, zevkimize uyup uymadığıyla doğru orantılıdır. Elbise seven, kendi tarzına onu yakıştıran, pantolon alacağı zaman iki kere düşünür. Çünkü kendisiyle pantolon arasında bir bağ oluşmamış, bu fikre alışamamış, yadırgamıştır.
Bu sade bir pantolon veya elbise meselesi de değil. Nefes almaya başladığımız, yok yok ana rahmine düştüğümüz andan itibaren de, dünyaya teşrifimizde de aynı yakınlaşmayı bütün varlığımızda duyumsar, bütün kullandığımız eşyalarla yaşar, çevremizde olan insanlarla taçlandırır zirveye taşırız.
Ülfet… Ülfet, annemizi emmeye başladığımız andan itibaren, doyma refleksimizin gıdıkladığı midemiz, anne sıcaklığını hisseden tenimiz, ellerimiz, kokusunu ciğerlerimize, beynimize taşıyan burnumuz bizi büyüyene kadar annemizden ayırmaz. Belki de ihtiyaçlarımız ülfet ettiğimiz her şeyi belirliyor.
İhtiyaç nerede başlar nerede biter, sadece ihtiyaçlarımız mı ülfet ettiklerimizdir.  Eyvah, o zaman duygularımız, duyuşlarımız, zevk-i selimimiz nerde? Ülfet etmenin neresinde yer alır. Sanırım burası bir kavşak, bir dönemeç, bizi ana arterlerden ayırıyor, burada pek çoğumuzun yolları birbirinden ayrılıyor.  
Dünyada ne kadar insan varsa o kadar çok ihtiyaç, düşünce, zevk, bir o kadar çok ülfet edilen şeyler vardır. Herkese göre değişir, dönüşür, farklılaşır.
Bir bebek anneannesinin genlerini de taşır. Genetik kodlarımız…
Doğru bazı insanlarla kolay ünsiyet sağlar, bazı eşyaya çabuk bağlanırız. Bazısıyla yıldızımız hiç barışmaz bir arada fazla kalamayız. Hatta çok çabuk ülfet ettiğimiz insanlar için ezel aşinalığımız var deriz. Bu tabir başka ülkelerde kullanılıyor mudur sanmam. Bazı güzel tabirler tasavvufla kültürümüze kazandırılmış, zenginliğimizdir.
Ülfet sadece dünya nimetleri açısından bizi ayrıştırmaz. Ulvî, uhrevî seçimlerimizde, ibadetlerimizde de, Allah’a olan yakınlığımızı, hangi vasıtayla ona ulaşacağımızı, hangi rehbere uyacağımızı bireysel düşüncelerimiz ve ülfet ettiğimiz doneleri de belirler. Onun için kimse kimseye senin tuttuğun yol yanlış, sen doğrusun demek gibi bir hak sahibi değil. Herkes kendi cephesinden ne kadarını görüyor ise o kadarlık bir manzaraya sahiptir. Yoksa görme engelli birine, niçin her şeyi karanlık, siyah görüyorsun demek kadar abes olur.
Allah(C.C.) Âl-i İmrân Suresi 103’te  “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” buyuruyor.
Dünya hayatının biz kullarına güzelleşmesi için birbirimize ülfetimiz, yakınlığımız şart. Allah yukardaki ayette olduğu gibi bizlere bunu telkin ediyor, emrediyor. Dolayısıyla her bir varlığı ve eşyayı o yaratmış, her şeye yakınlık gösterirken bunu unutmamak lazım.
Ülfet, sevmeye basamak, sevmek imana basamaktır.
“Sevmedikçe iman edemezsiniz” buyrulmuş.
Sevelim ülfet edip yakınlaşalım, dünya kimseye kalmaz.

 
 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum