Melek DÖRTBUDAK

Melek DÖRTBUDAK

[email protected]

SUYA BİR TAŞ ATTIM

28 Şubat 2023 - 17:52

SUYA BİR TAŞ ATTIM

Yer garip, gök garip, yurtsuz, yuvasız insan garip
Suya bir taş attım taş garip, sudaki devran garip

Su azizdir!
Suyun ne kadar hayati bir nesne olduğunu, ne kadar aziz olduğunu, acısı yüreğimizde henüz taptaze duran deprem felaketiyle bir kez daha anladık. Çünkü su hayattır, rahmettir, su devlettir. Su arınmaktır, temizliktir. Çünkü su aldığımız nefese yoldaştır. Son nefesimize kadar suya ihtiyacımız var.  Yaşadığımız bahtsız deneyimle öğrendik. Televizyonlardaki canlı yayınlardan milletçe buna şahit olduk. İnsan iradesinin dışında, ama insan hırsının, insanı zelil ettiğini, vahim sonuçlar doğurduğunu, bu afetle hep birlikte gördük. Her ne kadar ‘kader’ dense de bu böyle. Deprem!

İnsanın susuz yaşayamayacağını bilim adamları zaten söylüyor. Peki ya bir millet için su nedir, susuzluk nedir derseniz...
İnsan için su hayattır, devlet ise milletin susuzluğunu gideren, ona hayat veren varlıktır. Bir devlet, milleti için rahmettir. Milleti için berekettir, çatıdır, damdır, iştir, aştır, hasattır, üretimdir, ekmektir. Hastasına şifa, derdine devadır. Sığındığı sakin, korunaklı, şefkatli bir limandır, olmalıdır.  Çünkü devlet milleti için bir babadır. Kudretli, güçlü, sağlam bir kale, vatandaşı için dimdik ayakta duran, haysiyetli, onurlu, doğru, dürüst bir baba. Hükümetler de o babanın vekilleridir, tribünlere oynayan bir şaklaban değildir.
Türk milleti günümüze gelene kadar şanslı günler de görmüştür. Hem de daha çadırlarda yaşayan bir toplulukken bile tebaasını devlet disipliniyle, merhametiyle saran kucaklayan liderleri olmuştur. Bilge Kağan,  “Milletin adı, sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kül Tigin ve iki şad ile ölesiye bitesiye çalıştım” deyişi bu duruşun eseridir.
Onun içindir ki Osmanlı’yı var eden, Osman Bey’in cismi, benliği, egosu değildir. Onu bu duygulardan azad eden, yücelten devlet adamlığıdır. Bu fikrin kaynağı ise Şeyh Edebali’nin o meşhur nasihatnamesidir. Bunları hayatına nakşedip, uygulamasıdır.
Şeyh Edebali’nin sözleri sadece kendi dönemi için değil Türk devlet anlayışı ve devlet töresidir.  Bu anlayış değil midir Osman Bey’i zamansız ve mekânsızlığa yükselten, onu yücelten.  Bunları unutmamak, tekrar tekrar bakmak, hatırlamak, hatırlatmak gerekir. Sizlerle bu nasihatnamenin bir kısmını paylaşmak ihtiyacını hissettim. Şöyle başlıyor,
“Ey Oğul!
Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana...
Suçlamak bize; katlanmak sana...
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana...
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; ADALET sana...
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana...
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...

Ve devam eder,
Oğul!
Düşman, insanın kendisidir.
Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.
Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur.

Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!..
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”

Başta da söylemiştik devlet su gibi müşfik olmalı, girdiği kabı doldurmalı. O kabın şeklini, kimyasını bilmeli, ekilen, ekilmeyen toprağa, rahmet olmalıdır. Sel gibi yıkıcı olmamalı. Her şeyi kararında ve adaletle yapmalı, yıkılan ne varsa yeniden inşa etmelidir. Bir çiftçi toprağının bir kısmını sulayıp bir kısmını susuz bırakırsa orada yabani otlar boy atar.  Bir kısmını ekip bir kısmını nadasa bırakır ama nadasa bıraktığı toprağı da sürer sürgüler. Çünkü orada yetişen yabani otların ekilen ürüne zarar vermesine izin vermez. Akıl, mantık, şefkat, merhamet, rahmet olmak... Büyüklük bunu gerektirir.
Keşke o Rahman ve Rahim olan Allah’ın koyduğu kuralları, gerçek bir inanmış gibi anlayabilseydik. “Ben Malikül Mülk’üm diyor”. Mülkün sahibi benim, kuralları ben koyarım dediğini, gerçek manada, gönülden duyup özümseyip, idrak edebilseydik. Depreme mâni olamazdık ama pek çoğunu daha az zararla atlatabilirdik. Daha az can kaybımız olurdu.
Rabbim kendisi için, Fatiha Suresi 4. ayetinde “O, hesap gününün yegâne hâkimidir” buyuruyor.  O en büyük öğreticidir.  Hiç bir öğretmen öğrencisini anlatmadığı, öğretmediği, bildirmediği konudan sorumlu tutmaz. Âlemlerin Rabbi olarak, bize lütfettiği her şeyden bizi hesaba çekmesi, şaşılacak bir şey değil. Verdiği her nimetin, her lütfun, her musibetin, her nefesin hesabını soracaktır. Sadece ahirette sorulacağı zannıyla yaşamak konusunda aldanıyoruz. Çünkü dünya her sınavın sonucunun alındığı bir yer, ahirete bırakılan sadece diplomadır.
Diploma notu kötü olacakların kimler olduğunu yine Allah(C.C.)  Hûd sûresi 109. ayette “Ey Peygamber! Bu müşriklerin tapındıkları putların, onları kötü bir âkıbete sürükleyeceğinden şüphen olmasın. Çünkü onlar tıpkı daha önce (bu yüzden helâk olup giden) atalarının yaptığı gibi putlara tapmaktadırlar. Hiç şüphen olmasın ki, Biz onların paylarına düşen cezayı eksiksiz vereceğiz.”
Put sadece Lat ve Uzza’dan mı ibaret sevgili dostlar. Onlar ise, parçalanalı kaç yüz yıl oldu. Oysa Kur’an her devrin kitabıdır.
Sebep ne olursa olsun O’nun koyduğu kuralları hiçe sayıp, insanın nefsini azdıran ve Allah’tan uzaklaştıran her şey put değil midir?  Dünyalığa tapmak, paranın, mevkiin, makamın, evladın, malın, mülkün kölesi olmak put değil midir?
Allah’ı sadece bilmekle yetinmeyip, anlamak da gerekir. Bilmek kolay, anlamak zordur. Anlamak için olayları ve Allah’ın yarattığı her şeyi, her fiili ilmek ilmek, satır satır okumakla olur. Olayları, eşyaları, her şeyi kıyas etmekle, neyi neyle kıyas edeceğini bilmekle olur. Akıl yürütmekle olur.
Suya bir taş atarsınız, merkezden yayılan halkalar oluşturur. Etrafa yayılır. İyilik de, kötülük de toplumda yayılır.  Suya şeker atarsanız ballanır, zehir atarsanız ağulanır. Bir millet hem sulanmak isteyen bir toprak, hem suyun ta kendisidir. Onun için iyi bakılan toprak herkesi besler, bağrında yeşertir, mutlu eder. Hakkaniyetli, adaletli, şefkatli, merhametli olurken suyu ve toprağı bölmemek, tadını, tuzunu, kıvamını korumak gerekir.
Vatan denen toprak tektir, Millet ise tek havzada toplanmış su gibidir. Milletimizin başı sağ olsun. Kayıplarımız için derinden yaralandık, hepimiz çok üzgünüz. Acı hepimizin, Allah cümlemize sabır ve kuvvet ihsan etsin.
Suya bir taş attım, inşallah iyi şeyler olsun.

 












 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum