BEKLENEN YOLCU

BEKLENEN YOLCU

İnsanoğlu şu dünya kaşânesinde hem yolcu hem yoldan gelenleri bekleyendir. Yola revan olmak kadar birini beklemek de keyiflidir. Hatırlıyorum da daha 1970’ li yıllarda ben ilkokul ikinci sınıftım, dayım ve teyzem Almanya’ya işçi olarak gitmişlerdi. Onların gurbete her gidişlerinde arkalarından su döküp uğurlardık. Gidişlerinin daha ikinci günü bir sonraki gelişlerini hesaplamaya, kum saatini tersine çevirip beklemeye başlardık. Bazen o yolculuklarda kum saatinin kırıldığı, evdeki hesaba gurbetin hesabının uymadığı, hesabın tutmayıp geliş gidişlerin uzadığı zamanlar da olurdu.
Neticede nerden gelirse gelsin yolcu beklemek hep hasretle ve kum saatiyle kucak kucağa yaşamak, onun akış ritmiyle hayata tutunmak, askerin şafak sayması gibi gün saymak, beklemek, hep beklemek demekti.
Yolcu hep beklenendir. Kimi zaman bu beklenen yolcu dünyanın her hangi bir yerinden gelen giden değildir.  Bazen de ukbadan eteğinize, nasibinize düşendir. Yeni bir can, yeni bir soluk, taze bir tenin var olma yolculuğu, yolcusu keser soluğunuzu, yolunuzu. Onu beklemek telaşıyla çarpar yüreğiniz, akmaya başlar zaman avuçlarınıza, aklınız dimağınızın bir köşesini sorgusuz, sualsiz kiralar elinizden alır. Bu defa bekleyişin adı; bilinmezliğin verdiği tatlı bir telaş ve hiç görmeden sevdiğiniz o küçük cana duyulan hasrettir. Gelecek yolcunun her durağı takip altındadır. Nerdedir, nasıldır, uyur mu, uyanık mı derken o kum saati bir türlü akmak bilmez, zaman bitmek tükenmek bilmez. Zaman bir türlü geçmez.
Yolcunun gelme anında sesinizi, soluğunuzu tutarsınız o geliş anında. İçinizde fırtınalar kopar.
Belki çığlık atmak mutluluğunuzu paylaşmak, bağırmak, haykırmak istersiniz dünyaya, lakin bir el sizi tutar. Artık bir anneannesinizdir. Ve hayat denen merdivenin bir basamağını daha tırmanırsınız. Sakin ve emin, güvenli liman olmak asli görevinizdir.
Sen küçüğüm, dokuz aylık yoldan gelen minicik yolcumuz. Dörtbudak ve Akbay ailelerinin hayatına küçücük ama derinden muhabbetli, içten, samimi Rabbimin bir dokunuşusun.
Minicik bedenin, ufacık ellerin, ayakların ve ürkek bakışlarınla hayatımıza, evimize, gönül bahçemize hoş geldin güzel torunum Ata Bilge. Ve bütün yeni doğan canlar hoş geldiniz dünyaya. Yeni evinize hoş geldiniz.
Sevgili torunum; artık bu iki aile için hiç bir şey eskisi gibi olmayacak bundan emin ol. Çünkü hayatımızın her anında, her alanında senin o güzel suretin, güzel gözlerin, bakışların, nefesin bizimle olacak. Hayallerimizde, düşüncelerimizde, dualarımızda, gelecek planlarımızda da hep sen olacaksın.
Ev kışın sana göre ısınacak, yazın sana göre soğutulacak. Pencereler perdeleri senin için açıp kapayacak. Saatler senin için kurulacak, zaman sana ayarlanacak. Bayramlar, bayramlıklar, özel günlerin önceliği hep senin olacak. Alışverişler senin sevdiğin reyonlara uğranmadan tamamlanmayacak, her yaşınla uğraklarımız, alışkanlıklarımız, öğrendiklerimiz değişecek. Yalnız bir tek şey değişmeyecek. Unutma!
Sana olan sevgimiz ve muhabbetimiz. Yüce Peygamber Hz. Muhammed Mustafa^(S:A:S) efendimiz “Bana dünyada üç şey sevdirildi” demiş bunlardan birinin de torun sevgisi olduğunu söylemişlerdir.  
Allah seni iki cihanda mutlu, huzurlu, muvaffak etsin. Dostların çok, düşmanların yok olsun.
Rabbim seni önce kendine güzel kul eylesin. Sonra ailene, çevrene, vatanına, milletine faydalı olmayı nasip etsin.
Ömrün uzun, bahtın güzel, başın daima dik olsun.
Hoş geldin hayatımıza, hoşluklar, güzellikler getirdin, adınla, lütufla yaşa.
Adını yaşat...