FLAŞ HABER
Melek DÖRTBUDAK

Melek DÖRTBUDAK

[email protected]

SEVMEK ÖZGÜRLÜKTÜR

15 Nisan 2023 - 21:54

SEVMEK ÖZGÜRLÜKTÜR

Tazelenir ruhum sende ey güzeller şahı, kibriyâ
Sen Vedud’sun tâ ezelden sana eyledik iltica

Sevgi, insanın ve kâinatın yaratılış sebebidir. İnsanın ete kemiğe bürünmesinden önce ezelden bu dünyaya taşıdığı en iyi bildiği kavramdır. Sıcaklığına muhtaç olduğumuz, dünyaya gelişimizi ve hakikate ulaşmamıza vesile olandır. Allah’la vuslat yolculuğunda sadık kılavuzumuzdur. Bütün canlılar için aldığı nefes gibi, damarında dolaşan kan gibi elzemdir. Kelime anlamında bütün kavramları kapsayan, kucaklayan, muhabbetin çiçek çiçek açıldığı, bizim yaratanla kurduğumuz en güçlü bağdır.
Sevgi; kartal gibidir. Geniş, kudretli kanatlarıyla daima insanı yükselten, yücelten, uçuran, çoğaltan, tamamlayandır.  Kartaldır, insana benzer. Çünkü biri yükseklerde tüneyen güzel bir avcıdır. . İnsan ve bütün varlıklar şu dünyada hem avcı, hem de avdır. Biri yüce bir kavram uğruna, onunla avlanır.
Sevginin evreni kaplayan, kâinatın ötesini kapsayan, kucaklayan iki kanadı var. Biri, hepimizin çok yakından tanıdığı maddî sevgi dediğimiz zahiri, materyalist, görünene, duyulan sevgidir. Bunun içine mal mülk, makam, mevki, şan, şöhret, karşı cinse, evlada duyulan sevgi vb. sayabiliriz.  Düşünürsek bunları daha da çoğaltabiliriz.
İkincisi ise maddeyi ötelemeden manaya kucak açan, yaşadığımız zamanın küresel ihtiyacı olan uhrevi sevgidir. Bunu anlatmak, hem çok kolay, hem çok zor biliyorum. Yaşayana ballı badem tatlısı, uzaktan bakana meşakkatli, dikenli bir yol. E ne demişler seven dağ aşar, sevmeyen yolda şaşar. İnsan dünyayı gözüyle algılar, gözüyle anlamlandırır. Bu bakımdan görüneni sevmek, görünene talip olmak, onunla savaşmak, konuşmak, dokunmak, algılamak daha kolaydır.
Gözümüzle göremediklerimizi nasıl anlar, algılar, nasıl severiz. İnsan sadece maddi bir varlık olsaydı, etten kemikten ibarettir der geçerdik. Duygularımızı hiçe sayıp, nasıl adlandırır, ne diye kodlar,  ne diye üzülünce gözyaşı dökeriz. Yoksa duygularımızı yok mu saymalıyız. İnsanın aklının yetmediği yerde kalbi devreye girer. O anlayamadığımız ve yaşadığımız evrende, dokunamadığımız her şeyi kalbimizle anlar, algılar, bilebilir, keşfeder ve severiz. İnsanı yücelten kavramların anlaşılmasında, yaşanmasında karar mekanizması akıl değil,  kalptir.
Bir Müslüman, sevgiyi en iyi bilen ve çoğaltan olmalıdır. Çünkü insan nasıl bir Allah’a inanıyorsa öyle bir Müslüman, nasıl bir Müslüman ise gönlünde de o türden bir sevgi barındırmalıdır. Belki de ibadetlerimizi, inançlarımızı yaşayışımızdaki tavrımızı şu üç şekilde konumlandırabilir, tanımlayabiliriz:
Birincisi, köle anlayışındaki Müslümanlık ve sevgidir. Bir şey düşünmeden, sadece kitapta yazdığı için hatta öyle duyduğu içindir. Mecburiyetten, efendisine itaat eden kölenin sevgisidir. Önünü, ardını aramaz, sormaz, sorgulamaz. Din ve iman ile ilgili kafa yormaz, tefekkür etmez. Tahkikî olmaktan uzak, kalıplaşmış, taklidî bir Müslümanlık ve sevgidir. Teşbihte hata olmazsa işyerindeki patronu sever gibi Allah 'ı sever. İtaatkârdır.
İkincisi ise bir esnaf Müslümanlığıdır.  Birincisinden daha mı iyidir, daha mı zararlıdır bilemem. Ancak ibadetinin ve sevgisinin altında gizli bir tüccar vardır. Ticaret yapar gibi Allah 'ı sever. Al gülüm ver gülüm. Aslında kitabı gönderene değil, daha çok kitapta va’dedilenlere itaat eder. Onlar için Allah 'ı sever.  Kimimiz vâidlerin, kimimiz vaadlerin peşindedir. Bu dünyada; kimimiz cehennemden kaçar, kimimiz cennetti umar, kimimiz de Allah’a koşarız. Orada kucaklayacağı huri ve gılmanların hayaliyle, cennette sunulan taam ve şarapların sarhoşluğuyla, ta bu âlemden duyduğu o lüksün kokusunun nefsini ele geçirmesine izin verir, bu duyguya sarılır, sever. Çünkü yapıp ettiği her iyiliğin, her ibadetin bir karşılığı olmalıdır. Eh bizler de çocuklarımızı eğitirken not ve ödül taktiğini kullanıyoruz. Bu da sınıfı geçecek kadar yaşanan bir Müslümanlıktır.
Üçüncüsü ve en kıymetlisi hür, özgür iradenin benimsediği Müslümanlık ve her şeye rağmen sevmektir. Sevginin inşa ettiği, bilmenin hakikate yol bulduğu, hakikat arayıcısı ve Allah’ı tanıyıp onunla hemhal olmuş, onun ahlakıyla ahlaklanmış, cilalanmış, O’nunla var olmuş, O’nda yok olmuş bir Müslümanlık. Türk Tasavvuf büyüklerinin, o hakikat arayıcılarının ortaya koyduğu, sevgiye, bilgiye, saygıya dayalı; sadece Allah için Allah’ı ve yarattığı her şeyi sevmeye dayanan bir Müslümanlık. Bu zahirde birbirine benzeyen bâtında ise birbirinden tamamen farklı üç anlayış ve yaşayışlara bakıp, insanın kendini tartması nasıl bir sevgiyle testisini dolduracağına karar vermesi gerekir. Sivaslı Aşık Hüseyin’in dediği gibi,
İnsan kısım kısım yer damar damar,
              Kaşların lâmelif gözlerin kamer

Hz. Musa bir gün Tur dağına çıkarken yolda işi gücü ibadet olan birine rastlar. Adama selam verir. Selamı alan adamın gözleri parlar;
-Allah'ın huzuruna varınca sorar mısın, ben cennete mi, cehenneme mi gideceğim?
der. Peki der Hz. Musa tekrar Tur dağına doğru yola koyulur. Biraz sonra, saçı başı dağınık, sarhoş bir adama rastlar. Adam da sıkıla büzüle aynı şeyi rica eder, ona da peki der ve Tur dağına çıkar.  Vazifesini bitirip dönerken, doğal olarak önce sarhoşla karşılaşır.
Heyecanla yolunu gözleyen sarhoş
-Ne oldu Ya Musa, sordun mu?
-Sordum; Allah(C.C.)  senin için, ‘Söyle o kuluma, cehennemliktir.’ dedi.
Sarhoş oynayıp zıplamaya sevinç gözyaşları dökmeye başlar. Hz. Musa’ya sarılır, kucaklar. Allah’ın peygamberi şaşırır:
-Ne oldu cennete gidecekmiş gibi sevinirsin.
-Rabbim! Bana kulum demiş ya, bu bana yeter. Ben sarhoş işe yaramaz biriyim. Rabbim beni yok sayar, umursamazsa diye korkuyordum.
der ve haline şükreder. Çünkü ‘edep evvelâ haddini bilmektir’.
Biraz yürüdükten sonra ibadetle uğraşan adamın yanına gelir. Adam soran gözlerle Hz. Musa’ya bakar:
-Allah(C.C.) senin için ‘Söyle o kuluma cennetliktir.’ dedi.
Adam, kibirle şöyle bir gerinir ve:
-Ben zaten biliyordum.
der. Bu sözle bütün ibadetini adeta kaldırıp çöpe atar. Ve o anda Hz. Musa' ya bir vahiy ulaşır.
“Söyle, o sarhoş kulum cennetlik, bu da cehennemliktir.”
Sanırım ibadeti sevgiyle, bir çıkar ilişkisine dönüştürmeden edeple yapmak en doğrusu. Aksi halde sevgisiz, edepten bîhaber, samimiyetsiz olur. Bakkaldan selamsız sabahsız ekmek almak gibi,  al paranı ver ekmeğimi. Al ibadetini, ver cennetimi. Allah(C.C.) kibri sevmez. Sevmeyi bilende ise kibir olmaz. Hem evin sahibi yoksa o evde mihman olup, ikram yemenin ne anlamı var ki. Cennete değil, sahibine talibiz. Severek, acz ile secdeye varandan, Allah muhabbetini de, lütfunu da, inayetini de, mağfiretini de esirgemez. Bir karıncayı incitirsin cennetten olursun, bir susuza merhamet eder, cenneti bulursun.  
Hâlbuki aldığımız nefesin hakkını vermek bile çok güçken, yaptığımız ibadetleri onunla bağ kurmak, sevgisine, muhabbetine talip olmak yerine, cennet peşinde koşmak, ne kadar beyhude ve boş. İbadet kul için, muhabbettir. Allah’la olmak için vesile, vuslata yoldur. Allah(C.C.) bir kulunu sevdi mi, ona eza, cefa etmez. Belki sevgimizi test eder, o kadar.
İnsan, neye talipse, onu bulur, hem bu dünyada, hem öbür dünyada. Gül koklamak isteyen gül bahçesine koşar. Dikeni hesaba katmaz. Kamışlığa gitmez. Bize vereceği hediyeler, lütuflar, ihsanlar, makamlar için birini seviyorsak, o sevgili bizi kucaklamaz, dizinde dinlendirmez, sırtımızı sıvazlamaz.  Samimi olmadığımızı anlar. Hayatta her şey gibi din de aşkla, sevgiyle samimiyetle sarılmak ister.
Allah bizi bu türlü bir alışverişten de, köle zihniyetinden de muhafaza eylesin.
Hür ve özgür irademizle, şeksiz, şüphesiz, sadece ve sadece onu sevip onu üzmemeye özen göstermeliyiz. Toplumda, fikirlerimizle, fiillerimizle, yaşayarak diğer insanlara örnek
olduğumuzu bilmeliyiz. Hakkıyla Rabbini bilen, seven, inandığını yaşayan insan, yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Rabbim bizleri şu mübarek günler demine, sevginin kılavuzluğunda, Allah’ı hakkıyla bilmeye yol bulanlardan, eksiğimizle, noksanımızla, günahımızla, sevabımızla hakikate erenlerden, hissedip, yaşayanlardan eylesin.  Yunus hazretlerinin şiirindeki prensibe uyarak yaşayabilene aşk olsun Vesselam.

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları
Bana seni gerek seni.

 

Reklam

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Emine Kadron
    1 yıl önce
    Çok güzel yazmışsın Melekçiğim, yazı için teşekkür ederim❤️