Manisalı Bir Hanım Yazar;
AYŞEN AYDOĞAN
Sizlere bugün Manisalı hemcinsim bir yazardan bahsetmek istiyorum.
Yazarımız Ayşen Aydoğan Hanım 1971 Manisa’da dünyaya gelmiş, ilk ve orta öğrenimini Manisa’da tamamlamıştır. 1992 yılında İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Resim bölümünden mezun olmuş ve aynı yılın şubat ayında öğretmenliğe başlamıştır.
Yazarımızın ilk görev yeri Gaziantep Yavuzeli Lisesi olmuştur. Daha sonra Malatya’da zorunlu hizmetini yapmış ve 1998’de İzmir’e gelmiş, 2012 yılına kadar İzmir Uzundere İlköğretim Okulu’nda çalışmıştır. Eşinin görevi nedeniyle Manisa’ya atanmış, halen Manisa’da Ali Rıza Çevik Ortaokulu’nda görev yapmaktadır.
Ayşen hanımla tanışıklığımız veli öğretmen münasebetiyle olmuştu. Oğlu hem öğrencim, hem de küçük oğlumun en iyi arkadaşıydı. Çok beyefendi, mütevazı, yaşına göre olgun bir çocuktu. Öğrenciniz böyle olunca haliyle velinizi merak ediyorsunuz. Ayşen hanım çalışan bir anne olduğu için veli toplantılarımıza katılamıyordu. Sonra bir vesile yarattık tanıştık. Son derece nazik, sade, kibar, estetik, okumayı seven daha da önemlisi yazan tam bir hanımefendiydi. Karşımda üç polisiye roman yazmış bir hanım duruyordu. Yazmak en büyük tutkusuydu bunu her halinden anlayabiliyordum. “Kitaplarla tanışıklığım çocukluğumdan başlıyor” demişti. Okumayı seven öğretmen bir anne babanın en küçük kızıydı o. Daha da önemlisi evlerinde bir kütüphaneleri vardı ve onların tozunu alma görevi onundu.
İnsan, hayattaki birikimlerinin neticesinde bir yerlere ulaşır. Çocukluğumuz, idrak heybemizi doldurduğumuz ve kimlik kazandığımız, en çok birikim yaptığımız dönemlerimizdir. Tıpkı evlilik hazırlığı yapan genç kızlar gibi her bulduğumuz güzel şeyi çeyiz sandığına kaldırır, heybemize doldururuz. Ne yazık ki hiç birimiz bunu büyümeden anlayamıyoruz. Kütüphanenin tozunu yutan bir insandan kitapları okşayıp, seven, yazan çizen bir insan olmasından tabii ne olabilir ki? Öyle de olmuştu. Yazarımızdaki yazma arzusu ta ilkokul çağlarında başlar. Ortaokul, lise yıllarında küçük küçük denemeler, öyküler şeklindedir. Sonra evlilik ve dünyaya getirdiği oğlu, derken yazmaktan bir süre uzaklaşır. İnsanın içine bir şeyin kokusu sinmişse onu yüreği hep arar durur. İnsanın içindeki bu koku, ortaya çıkmak için hep biriken su gibi sızacak bir küçük yarık, bir sebep, bir mecra arar durur ve de bulur. Yazarımızda da o sızıntı ailesinde art arda yaşadığı kayıplardır. En çok da babasının vefatı, onu tekrar yazmaya sevk etmiş, bu tutkusuyla tekrar buluşturur.
Kelimeler bazen bir dosttan daha anlayışlı, daha müşfiktir, daha samimi, daha dosttur, daha yumuşak bir kucaktır insana. İyi ki Ayşen Hanım da o kelimelere sığınmış, yazmış, yoksa bizler yazdıklarını okuyamazdık. İlk üç kitabı Siyah Beyaz yayıncılık tarafından basılmış polisiye romanlarıdır. Bunların ilki Yabancılarla Konuşma’dır. Ardından Şafakta Av ve son polisiye romanı ise Cehennemin Renkleri olur. “Şimdiki aklım olsa bu kitaplarımı bu halleriyle yayınlatmazdım” demişti söz arasında. Hepimiz için geçerli bir tespiti vardı, “hata yapmadan öğrenilmiyor bazı şeyler”.
Ne kadar doğru bir söz hata insana mahsus, hatalarımızdan çıkardığımız dersler ise bizi olgunlaştıran, tecrübe kazandıran tortulardır. Önemli olan her çıktığımız yolculuğun öğrenme ve paylaşımlar silsilesi olduğunu unutmamak, bu anlayış ve bilinci her an açık ve uyanık tutmaktır. O zaman yaptığımız iş hem birilerine dokunur hem de sizi her işiniz bir basamak daha, daha yukarı taşır. Ne güzel alış veriş.
Yazarımız ilk üç kitabından sonra tarzını değiştirmiştir. Onu da şöyle açıklıyor. “Oğlum bir gün, “anne bizim de okuyabileceğimiz bir şeyler yazsana” dedi ve Top yayıncılıktan Amansız Dörtlü serisi çıktı.” Amansız Dörtlü’nün birincisi Hırsızların Peşinde, ikincisi Gölgenin Peşinde, Kuklacı’nın Peşinde, dördüncüsü Büyük Patronun Peşinde’dir. Ve ardından Küsüklü’nün Delileri romanı gelir. Hali hazırda basılmayı bekleyen iki kitabı ve tezgâhta yazmakta olduğu romanıyla Ayşen Hanım, geleceğe kalınca iz bırakacak yazarlarımızdan. İnsan bu âleme neden geldiğinin cevabını henüz yaşarken, nefes alırken bulmuşsa, yaşamak hem çok keyifli hem de sizden gök kubbede kalacak hoş bir seda demektir. İyi ki sizi tanımışım Ayşen kardeşim, güzel dost. Dilerim tezgâhın hep güzel şeylerle dolu olsun, kalemin elinden hiç düşmesin, yazdıkların bereketli olsun…
FACEBOOK YORUMLAR