Beste BEKİR

Beste BEKİR

[email protected]

DEHANIN ARDINDAKİ GÜÇ: MARTHA FREUD

07 Mayıs 2021 - 09:54 - Güncelleme: 07 Mayıs 2021 - 14:48

                            DEHANIN ARDINDAKİ GÜÇ: MARTHA FREUD

Beste BEKİR


            Sigmund Freud, üniversitede araştırmacı olarak çalışırken Martha Bernays ile tanıştığında yirmi beş yaşındadır ve maddi sıkıntılar çekmektedir. Kendisinden beş yaş küçük olan Martha, Sigmund'un kız kardeşlerinden birinin konuğu olarak evlerine gelir. Martha'nın akşam yemeğinin hazırlanmasına yardım ettiğini görünce Sigmund'un ağzından şu cümleler dökülür: “Uzun masada oturan kız, küçük parmaklarıyla elmaları soyarken şaşırtıcı bir çekicilikle konuştu; o günden beri mucizelere inanıyorum.”

            Martha, zamanla Sigmund için kendi hayatı kadar değerli bir hâl alır. Buna rağmen Freud üzerine çalışan bilim adamları, yarım yüzyıldan fazla bir süredir onunla hayatı paylaşan bu kadına pek değinmemeyi seçmişlerdir. Ölümünden yaklaşık elli yıl sonra, aile arşivlerini ve çiftin bazı mektuplarını analiz eden Katja Behling-Fischer, yazdığı Martha Freud biyografisiyle Martha'nın Sigmund'un hayatındaki önemini ortaya koyar. Biyografi, Martha'yı kocası gibi zamanının ilerisinde enerjik bir kadın olarak tanımlar. Kocasına hem özel, hem de profesyonel anlamda ilham verir.

            1861'de dünyaya gelen Martha, tanınmış, tutucu bir Yahudi ailenin ikinci kızıdır. Büyükbabası Hamburg'un en önemli hahamı iken, annesi Emmeline dindar bir kadındır. Martha sekiz yaşına geldiğinde, tüccar babası, alacaklılarını temerrüde düşürdüğü için hapse atılır. Ailenin geçimini sağlayacak başka biri olmadığından, on ay sonra serbest bırakılır. Eski patronu, işyerinin bir yan kuruluşunda çalışmak üzere Viyana'ya taşınması şartıyla onu yeniden işe almayı kabul eder.

            Viyana'ya yerleştiklerinde ailenin serveti artar, ancak Martha on sekiz yaşına geldiğinde babası vefat eder. O andan itibaren annesinin en büyük önceliği, ona dini geçmişine uyan ve toplumda rahat bir konum sağlayacak bir koca bulmaktır. Martha, Nisan 1882'de Freud'un evine davet edildiğinde neredeyse yirmi bir yaşındadır.

            Tıp mezunu olan Sigmund, nöroloji alanındaki çalışmalarına devam ederken yemek saatlerini bile odasında tek başına geçirmektedir. Ama o gece, büyüleyici gözleri, at kuyruğu şeklinde uzun saçları, duru bir yüzü ve etkileyici dudakları olan Martha'yı gördüğünde Sigmund o kadar etkilenir ki yemek odasında kalmaya karar verir. Martha için de bu an ilk görüşte aşktır. Martha'nın bir arkadaşı onun Sigmund'dan etkilenmesini, babasına olan benzerliğine yorar.

            Martha tanınmış bir aileden gelen çekici bir kızdır ve iyi eğitimli olduğu için birçok talibi vardır. Kendisinden büyük bir tüccarla nişanlanmak üzereyken bu adamı sevmediğini anlayınca ilişkiyi bitirir. Sigmund ise çok çapkın biri değildir ve hayatında ciddi ilişkileri olmamıştır. Daha genç dönemlerinde Gisela isimli bir kızdan etkilense de bu ilişki uzun sürmez. Martha ile olan ilişkisi ise oldukça hızlı ilerler. Belirli aralıklarla şehrin eteklerindeki Prater eğlence parkında dolaşmak için birbirlerini defalarca gören çift, ilk başta yalnız değildir: Minna, Martha'nın küçük kız kardeşi, onlara hep eşlik eder. Sigmund sevgilisine şiirler eşliğinde büyük gül demetleri gönderecek kadar romantiktir ve her ne kadar yazdığı notlarda onu bir prensese benzetse de  kişiliğini saran utangaçlığından kurtulamaz.

            Sigmund'un, Martha'ya ikinci mektubunda "Güzel Martha, hayatımı nasıl bu kadar değiştirebildin?" diye yazması üzerine Martha şöyle cevap verir: “Sigi, sevgili Sigi. Bugün seni ilk defa adınla çağırıyorum. Canım, beni hayatım boyunca hiç olmadığım kadar mutlu ediyorsun."  Bu sıcak mektuplaşmalar sayesinde ilişki çok beklemeden nişanlılık evresine geçer. Freud için yoksul olmasına rağmen bu kadar güzel bir kız tarafından seçilmiş olmak mutluluk sebebidir. İlk başta nişanlarını sır olarak saklarlar. Çünkü Martha'nın annesi Sigmund'u damat olarak onaylamamıştır.

            Martha tüm bunları umursamaz ve Freud'u görmeye devam eder. Emmeline, kızının ilişkiyi sürdürmekteki ısrarını görünce onu  Viyana'dan Hamburg'un eteklerinde bir kasaba olan Wandsbek'e götürmeye karar verir. Ancak Martha, buradan da Sigmund'la yoğun bir şekilde mektuplaşmaya sürdürür. Bu romantik mektuplaşmalar uzun süre devam etse de bir gün Sigmund hayatın acı gerçekleriyle Martha'yı yüzleştirmek durumunda kalır. “Sevgili Martha, ne kadar fakiriz. Birisi bize birlikte yaşamamız gereken varlıkları sorduğunda, söyleyebileceğimiz tek şey şu: Birbirimize duyduğumuz bu aşırı sevgiden başka bir şey değil.”

            Freud'un mektupları her zaman romantik değildir. Saplantılı kıskançlığının patlak verdiği zamanlar vardır.. Martha'yı hiçbir sanatçıyla arkadaş olmaması konusunda uyarır; çünkü tek bir şarkı bile bir kadının kalbindeki kilitleri açabilecekken onun ise sadece bilimi vardır ve ne yazık ki mikroskoplar kadınları fethetmez. Mektuplar, Martha'nın gelecekteki kocasının duygusal ve mesleki gelişimine derinden dahil olduğunu göstermektedir.

            Ayrı oldukları yıllarda, Sigmund sık sık onu görmeye gider. Ziyaretler duygusal tansiyonu bir miktar hafifletir ve Sigmund Martha'ya ailesinden ayrılıp Viyana'da kendisiyle yaşamasını önerir. Martha bu teklifi kabul etmek üzereyken, Freud üniversite kariyerini bir nöroloji kliniği açmak ve Martha ile evlenmek için terk etmeye karar verir. Sigmund'un muayenehanesini 1886'da Paskalya Pazarı'nda açmasının ardından basit bir törenle evlenen çift Yahudi düğünü yapsa da evlilikleri boyunca din konusu evin dışında kalır. Altı çocukları olan çiftin ufak tefek tartışmaları ayrılığa dönüşmez. Martha, çocuklar ve aileyle ilgilenirken, Sigmund kariyerine odaklanır. Evliliklerinde en önemli sorunlardan biri, Sigmund'un Martha'nın doğal saldırganlığını bastırma eğiliminden hoşnut olmamasıdır. Karısının olumsuz duygularını sakladığından şikayet eden Sigmund, duygularını ifade etmesi için onu ikna etmeye çalışır. Ancak Martha, bunu yapmanın doğru olmadığına inanmaktadır.

            Son kızları Anna'nın 1895'te doğumu, evliliklerinde krize neden olan bir olayla aynı zamana denk gelir. Martha'nın kız kardeşi Minna, çiftin evine taşınır ve Sigmund'a yakınlığı, onların bir ilişki yaşadıklarına dair söylentilerin yayılmasına sebep olur. Minna, Martha'dan  daha az çekicidir, ama çok daha entelektüeldir. Sigmund'un çalışmalarına ilgi duyar. Öyle ki kimi zaman onunla psikanalitik konular üzerinde tartışır.

            Nisan 1923'te Martha, kocasının hastanede olduğunu öğrenir. Sigmund ağzında bir yumru fark etmiş ve ailesine bir şey söylemeksizin damak kanseri başlangıcı sebebiyle ameliyata girmiştir. Bunu duyan Martha ve çocuklar onu yalnız bırakmazlar. Sigmund çalışmalarına devam etse de seyahatlerini kısıtlamak zorunda kalır.

            Hitler 1933'te iktidara geldiğinde Martha, Berlin'de yaşayan iki oğlunun kaderinden endişe duymaya başlar. Viyana'da güvende olacaklarını düşünür. Durum, Hitler'in 1938'de Avusturya'yı ele geçirmesi ve bir grup Nazi'nin Sigmund'un evine girmesiyle değişir. Martha inanılmaz bir sükunet gösterip evine giren Nazilerin istedikleri parayı vererek ailesini kurtarır.

            Freud ailesi Minna ile birlikte Londra'ya sığınır. Londra'da huzurlu geçen günleri Sigmund'un hastalığının nüksetmesi ile kâbusa döner. Hastalığın acılı seyrine dayanamayan Sigmund, 23 Eylül 1939'da kendine yüksek dozda morfin enjekte ederek intihar eder. Bu ölümden çok etkilenen Martha yıllar sonra ilk kez bir dini ritüeli yerine getirerek mum yakar. Sigmund'un son günlerine kadar zihinsel yeteneklerini kaybetmediğini açıklayan Martha, onunla yaşadığı hayat için minnettardır.

            Martha ve kızı Anna, ölümünden sonra Sigmund'un mirasını yönetir ve biyografi yazarlarının soy ağacını tasarlamalarına yardımcı olurlar. 2 Kasım 1951'de doksan yaşında hayata gözlerini yuman Martha da Freud gibi yakılır ve külleri Golders Green Krematoryumu'nda Sigmund'la aynı kavanozda biriktirilir.    

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum