Av. Abbas BİLGİLİ

Av. Abbas BİLGİLİ

[email protected]

DAĞ MENEKŞESİ

26 Nisan 2022 - 13:40

DAĞ MENEKŞESİ

Kış uykusuna yatmış olan tabiat, Mart ayından itibaren gerinerek kalkmaya çalışır yattığı yerden. Patika boyunca türlü çiçeklerin selama durduğunu görürsünüz. Dünden kalan soğuğun tenimizdeki ürpertisi henüz gitmemiş, toprak gözünü kırpıştırarak açıyor, börtü böcek canlanıyor, yazı yaban gülümsüyor… Tam da bir türküdeki gibi…

Bizim ele bahar geldi,
Meler kuzular kuzular.
Dağlar çiğdem çiçek olmuş
Kokar yazılar yazılar.

Dağların, tepelerin, kuytuların, koyakların, dorukların, fundalıkların kokması dağ menekşesini hatırlatır bana. Bir Ege türküsünde “yayla yollarında menevşe açmış” dendiği gibi..
Menekşe dağların en narin çiçeği. Parklarda gördüğümüz menekşeler hiç çekici gelmez, çünkü çok iyi tanıdığım menekşe kokusu onlarda yok. Oysa menekşeyi menekşe yapan kokusudur. Patikaya eğilmiş ağaç dallarını aralayıp doğanın içine girin. Dağ yolunda yürürken, yoldan çıkıp ağaçların arasına doğru eğildiğinizde zayıf gövdesiyle çalı diplerine sığınmış küçücük mor menekşeleri fark etmekte güçlük çekebilirsiniz. Zira kuytulara, gazellerin arasına, yere değen ağaç dallarının ardına gizlenmiş gibi bir hali var. Küçüklüğüne, zayıflığına ve sessizliğine vurgu yapan Hermann Hesse diyor ki;

Öyle sessiz, öyle küçükler ki çayırda
Çiğdem öbekleri, menekşe yuvaları[1]

Kim bilir, belki de hoyrat bir elin koparmasından çekiniyor. Zayıf kökleriyle yumuşak ve gevşek humuslu toprağa tutunan o küçük çiçekten burnunuza uzanan enfes koku sizi mest eder. 
Shakespeare’in eserlerinde daha çok ölümle birlikte anılır, çünkü kır menekşesinin ömrü çok kısadır. Baharın başında görünüp üç beş gün sonra kaybolur. Bu nedenle de yazar ve şairler onu “vakitsiz ölüm” ile bağdaştırırlar.[2]
Bu küçücük dağ çiçeğinin bizde uyandırdığı etki dünyanın öbür ucunda da aynı olmalı ki, Kızılderili bir yazar çocukluk anılarında benzer şeyler söylüyor. Diyor ki, “Bahar gelince, dağda önce yerli menekşeler açar. Tam baharın geciktiğini düşündüğün sırada oradadırlar. Mart rüzgârı kadar buzlu  mavi renkteki toprakta boy verirler. O kadar küçüktürler ki yakından bakıp emin olana kadar onları göremezsin.” Aynı yazar, “Dağ yamaçlarında menekşe toplardık. Büyükanne menekşelerden çay yapardı” diyor.[3] Kızılderilinin anlattığı ne kadar tanıdık değil mi?
Ozanın “Dağları dolduran kır çiçeği / Hangi rüzgârlar seni koklayacak”[4] diye seslendiği çiçek, menekşe olmalı! Parklardaki yapaylığı gördüğümde çocukluk günlerimde belleğime yerleşmiş dağ menekşesindeki doğallığı hatırlarım. Çocuktuk… Nasıl kıyardık bilmiyorum! Dağlardan toplayıp eve getirirdik. Kurumuş haliyle evin içine kokusunu saçmaya devam ederdi.
Menekşe, Farsça “benefşe”den gelir ve bizim kültürümüzde kadın ismi olarak da kullanılır. İngilizcesi olan “Violet” de o diyarlarda kadın ismi olarak kullanılmaktadır. Violet, aynı zamanda “utangaç kişi” anlamına da gelmektedir ki, bu mahcubiyetin menekşenin alçakgönüllülüğünden geldiğini tahmin edebiliriz. Mahcuptur, boynu büküktür, çalıların arasına gizlenmiştir. 
Görüntüsündeki gösterişsiz tavır, bir halk ozanının da dikkatini çekmiş olmalı ki, “Mor menekşe boyun eğdi” diyerek mütevazılığına vurgu yapıldığını görüyoruz. Mor menekşenin boyun eğmesi sadece bizim halk ozanımızın değil, Almanların ünlü ozanı Goethe’nin de dikkatini çekmiş olmalı, zira o da “boynunu bükmüş” diyor. Goethe’nin mısralarındaki menekşeye bakalım mı?
Çayırda bir menekşe açmıştı
Öylece boynunu bükmüş ve kimseciklerin bilmediği;
Bir menekşecik, sevimli mi sevimli.
Derken genç bir çoban kız geldi,
Hafif adımlarla ve neşeli mi neşeli,
Ta oralardan, oralardan
Çayıra ve şarkılar söylerdi.[5]

Bütün alçakgönüllülüğüne rağmen, kokusundaki güzellik onu öne çıkarmaya yeterli. Şarkılarımızda “menekşe kokulu yâr” olarak yerini almayı bilmiş. Sadece kokusu mu? Ya menekşe gözler? Bu mahcup ve alçakgönüllü çiçek Elizabet Taylor, Angelina Jolie gibi güzellerde ve daha nice kadında “menekşe gözler” olarak dikkat çeker.

Köylerimizin, dağlarımızın, ormanlarımızın boynu bükük ve mahcup çiçeği,  menekşe gözlerde dünyaya meydan okumayı da bilmiştir.

İşte şimdi Müzeyyen Senar’dan bir türkü dinlemenin tam zamanı;

Menekşeler tutam tutam
Arasına güller katam.
 

 
[1] Hermann Hesse, Çeviren: Zehra Aksu Yılmazer, Kollektif Kitap, 2. Baskı 2019,  Ağaçlar, s. 14
[2] Sally Coulthard, Çiçeklerin Dili, Çeviren: Deniz Öztok, Pika Yayınları, 96, 97
[3] Forrest Carter, Küçük Ağaç’ın Eğitimi, Çeviren: Şen Süer Kaya, Say Yayınevi, 15. baskı, 2108, s. 125
[4] Cahit Külebi, Bütün Şiirleri, Adam Yayınları, 4. Baskı, İstanbul 1990, s. 13
[5] Goethe, Yarat Ey Sanatçı, Çeviren: Ahmet Cemal, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 4. Basım, 2017, s. 29

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum