ELİ KULAĞINDA HASTALIĞI

Çağımızın hastalıkları arasında gösterilen teknoloji bağımlılığını İdris ÖZLER yazdı

ELİ KULAĞINDA HASTALIĞI
04 Nisan 2023 - 08:59 - Güncelleme: 04 Nisan 2023 - 09:18
                                ELİ KULAĞINDA HASTALIĞI

İdris ÖZLER

Tıp dünyasında  “Nomofobi” adı verilen son zamanlarda salgın hale gelen “Telefondan Uzak Kalamama” hastalığından bahsetmek istiyorum. Ben buna “Eli Kulağında Hastalığı” demek istiyorum.
 Herkesin gözü ya elinde ya da eli kulağında. Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar herkes yanındakiyle değil telefonla konuşuyor. İnternetin telefonla birleşmesi bu alışkanlığı tutku haline getirdi. Çarşıda pazarda dolaşırken pek çok insanın bir elinin kulağında olduğunu görüyoruz. Araba kullanırken, yüzerken, tuvalette her yerde o.
Zannedersem hastalığın bilinen bir çaresi yok, uzun bir terapi gerektirdiği ortada. Hastalık alışkanlık yapıyor ve aynı zamanda bulaşıcı. Teskin edici tek ilacı yeni bir telefon makinesi. Vücut bir makineye uzun süre dayanamıyor. Bir süre sonra yenisini, bir üst modelini istiyor, hasta ancak o şekilde rahatlayabiliyor. Bu sayede pek çok ülkeyi geride bırakarak cep telefonunu değiştirme sıklığını 15 aya kadar düşürdük. Bozulmadan yenisini almak hem tüketim çılgınlığını körüklemekte hem de bir cep telefonu modası oluşturulmaktadır. Cep telefonu abonelikleri ise ülke nüfusu da geçerek 86 milyonu geçmiştir
             Bütün bunların yanında cep telefonu yanlış kullanma saygısızlığı da yaygınlaşıyor. En sinir olunan durum şu olsa gerek: Bin bir güçlükle biriyle görüşme talep ediyorsunuz, tam derdini anlatırken cep telefonuyla muhatabınızı arayan kişi sizin önünüze geçmiş oluyor ya da görüştüğün kişi buna izin veriyor. Böylece sizin hiçbir öneminiz, saygınlığınız kalmıyor.
Öte yandan bu alet yüzünden diğer insanların yalancılıklarına da şahit oluyoruz: Kahvedeyken toplantıdayım diyene mi meyhanedeyken camideyim diyene mi pastanedeyken okuldayım diyene mi ararsın! Herkes yalancı olmuş biz de bu yalancıların istemeden tanığı durumundayız.
            Bu hastalık yüzünden artık genç (son zamanlarda çocuklar) ders çalışamıyor, kitap okuyamıyor, dosdoğru yemek yiyemiyor, vaktinde yatamıyor,  mesajlarda sesli harf kullanmadığı için doğru dürüst yazamıyor. Artık cep telefonu; yalnızken ikinci, yatak odasında üçüncü, okeyde beşinci kişi oldu. Sohbetlerin tam ortasında, toplantının içinde, camide safta, hastanede sırada her yerde o var.
            Eskiden alkol, sigara gibi zararlı alışkanlıklar gençliğin sağlığını bozarken şimdi cep telefonları gençliğinizin zamanını çalmaktadır. Hele internetin cebe girmesiyle paylaşım sitelerine ulaşma kolaylığının sağlanması telefonu vücudumuzun bir parçası etmiş durumda. Kim nerde ne yapmış,  ne giymiş,  ne yemiş,  nereye gitmiş, kim kiminle çıkıyor… Günlük faldan maç yorumlarına kadar daha neler neler… Herkes elinde görsel bir dedikodu kazanıyla dolaşıyor.
Günümüzde gençler arasındaki kavgalar omuz atmaktan değil mesaj atmaktan çıkmaktadır. Artık çöpçatana ihtiyaç kalmadı. Kızlarımız bu alet yardımıyla vaktinden evvel yuva kurmak zorunda kalıyor.
Bütün bu olumsuzluklar yaşanırken bu hastalık konusunda da etkili önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. Ben sigarada gösterilen duyarlılığın cep telefonunda da gösterilmesinden yanayım. Okullarda cep telefonunun yasaklanması hatta 18 yaşına kadar cep telefonunu kullanılmasına sınırlama getirilmesi taraftarıyım.(18 yaşına kadar sadece konuşmayla ve mesajla sınırlı interneti olmayan tuşlu telefonlar ailelerin çocuklarına ulaşma endişesiyle kullanılabilir. Telefon ve iletişim şirketleri isteseler bu şartları taşıyan telefonları ve iletişim sistemlerini kolaylıkla kurabilirler.)
Anneler, babalar size sesleniyorum! Kendi işlerinizi rahatça yapabilmeniz için çocuklarınızı cep telefonu afyonuyla uyuşturmayın. Eskiden çocukları susturmak için emzik kullanırken bugün cep telefonu kullanılıyor. Biz veliler her şeyde olduğu gibi: “ Bizim olmadı, onların olsun!”  diyerek gençlerimizin eline geleceklerini çok olumsuz etkileyecek el bombası veriyoruz. Böylece: “Bizim olmadı ama siz de olmayın!” dediğimizin farkında değiliz.
 Ben tıp ya da bilim adamı değilim; ancak cep telefonunun zararları deyince bir sürü ürkütücü sonuçlarla karşılaşmaktayız. Cep telefonunun zararları hakkında Nobel ödüllü Onkolog  Devra Davis’in birçok ödüle layık görülmüş kitabında ; “Küresel bir alarm durumu ilan edilmeli. Bir bilim adamı olarak, 6 yıl öncesine kadar cep telefonlarının güvenli olduğuna inanıyordum. Hükümetlerin, sağlık kurumları tarafından insan sağlığını böylesine tehdit edebilecek bir cihazın tüm dünyada hızla yaygınlaşmasına izin vermeyeceklerini düşünüyordum. Ancak son 6 yılda öğrendiklerim beni bu düşünceden vazgeçirdi. ”demesi elbette çok dikkat çekicidir. Merak edenler internetten Devra Davis’in niçin böyle bir sonuca ulaştığını rahatlıkla öğrenebilirler.
            Martin Cooper’ın 3 Nisan 1973 tarihinde, 1 kilo 133 gram ağırlığındaki telefonla yaptığı görüşme ‘ilk mobil alo’ olarak tarihe geçti. Ülkemizde ise 23 Şubat 1994’te cep telefonuyla ilk konuşma yapıldı. Aradan 29 yıl geçmesine rağmen cep telefonu abonelerinin sayısının Türkiye nüfusunu geçmesi hastalığın ne kadar hızlı yayıldığının bir göstergesidir.


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum