Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

ÇUKUROVA’DA MODERN TARIMIN ÖNCÜSÜ MUZAFFER ALAP:I

07 Kasım 2015 - 11:07

                           ÇUKUROVA’DA MODERN TARIMIN ÖNCÜSÜ MUZAFFER ALAP  1

       Muzaffer ALAP, 1916 yılında Trabzon’da doğmuştur. Babası Cevdet Bey, Trabzon’un tanınmış gazetecilerindendir, çocukluğu fındık ve portakal bahçelerinin şiir dolu yeşilliği içinde, gençliği gazeteci babasının mürekkep kokan matbaa duvarları arasında geçmiştir. Bu yüzden tabiata aşık bir insan ve bir gazeteci olarak yetişmiştir. Küçüklüğü birinci Dünya Savaşının yurdumuza getirdiği büyük üzüntüler içinde geçmiştir. ALAPOĞLU  ailesi, Trabzon’un Ruslar tarafından işgali üzerine Ordu iline göçmüştür. O zaman 3 yaşında olan küçük Muzaffer, hayatın O’na hazırlamakta olduğu büyük darbelerin daha ilkini yaşamakta idi. Rus işgali süresince Ordu ilinde kalan ALAPOĞLU ailesi Trabzon’a dönünce okul çağında olmayan Muzaffer’i ana okuluna veriyorlar. Muzaffer ALAP, ilk, orta ve lise öğrenimini Trabzon’da yapıyor, öğrencilik hayatı boyunca kendisine bir defa olsun dersleri konusunda kimse bir şey sormak ve ona “Derslerine çalış” demek gerekliliğini duymamıştır.

       Yaz tatillerini ekseriya köyünde geçirir, daha o yaşlarda tabiata bağlı, yeşile, toprağa ve suya aşık bir genç olan Muzaffer ALAP’ın elinden çakısı düşmez, fidanların çürüklerini temizler, kuru dallarını keser, kurtlarını ayıklarmış, ava da meraklıymış. Lisede okurken babasının gazetesine makaleler yazıyor. 1933 yılında liseden mezun olunca Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Ziraat Fakültesine girmiştir. Fakülte hayatı çok başarılı geçiyor ancak o yıllarda annesini kaybetmesi O’nu ruhen çok sarsıyor. 1937 yılında Ziraat Yüksek Mühendisi olarak meslek hayatına atıldı, askerlik görevini süvari subayı olarak yaptıktan sonra 1938 yılı Kasım ayında Eskişehir DRY  FARMİNG (Kuru Tarım) Deneme İstasyonuna asistan olarak atanmıştır. Ruhunda daha çocukluğundan kalma bir araştırmacılık hasleti bulunan Muzaffer ALAP bu istasyonda kabiliyetini geliştirdi ve büyük bir araştırmacı olmuştur. 1943 yılında Eskişehir Teknik Ziraat Müdürlüğü Tarla Ziraatı Servisi Öğretmenliği görevi de sorumluluğu altına verilmiştir. Üç yıl bu görevi yaptıktan sonra 1946 yılı sonlarına doğru DRY FARMİNG İstasyonu Müdür Yardımcısı iken Tarsus’ta bir Sulu Ziraat Deneme İstasyonu kurmak üzere görevlendirilmiştir.

       Muzaffer ALAP’ın yalnız bu istasyonun kuruluşu konusunda harcadığı enerji ve sarf ettiği çaba O’nun meslektaşları arasında ölümsüzleşmesini  sağlamaya yeterlidir. Bazı çabalar vardır, sözcüklerle değerlendirilemez, bazı çabalar vardır yazılamaz, bazı çabalar vardır ancak onu sarf edenin ismi ile önem kazanır, işte bu da onlardan bir idi. Sulu Ziraat Deneme İstasyonundaki yorulmak bilmeyen çalışmaları, bu istasyonun Araştırma Enstitüsü haline gelmesini sağlamış ve sonradan Alifakı Çorak Islah İstasyonu ile Topçu Toprak Muhafaza İstasyonunun da Enstitüye eklenmesi ile enstitü geniş anlamda bir müessese olarak memleket hizmetine girmiştir. 1960 yılı Ağustos ayında Topraksu Genel Müdürü olan Muzaffer ALAP, bu göreve atandığı güne kadar kendisinin tükenmek bilmeyen vatan sevgisi, memleket ve çiftçi aşkıyla dünya çapında bir müessese haline getirdiği Tarsus Sulu Ziraat Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünü yaptı.

       İyilik yapmak onun büyük özelliklerinden biriydi, hiç kimsenin kalbini kırmazdı, köylerin ve köylülerin dertlerini kendi derdi kabul ederdi, yoksullara yardım edince çocuk gibi sevinirdi, örnek davranışları vardı, Amerika dönüşünde valizlerinden sadece kitaplar, sebze ve çiçek tohumları çıkmıştı.Meslek hayatı boyunca bir gün bile izin almamıştır, Ankara’da             Genel Müdürlükteki odasına sabah 8’de girer, akşam 21’de çıkar, evine dosyalarla gider, 35 adet ilmi eser ile sayısız makale yazmış ve yayınlamıştır. Genel müdür olarak ancak 2 yıl çalışabilmiş, 3 Ağustos 1962 Perşembe günü gece dosyalar arasında çalışırken  46 yaşında kalp krizinden vefat etmiştir. O, ortaya koyduğu büyük eserleriyle her zaman yaşamaktadır ve yaşayacaktır. Ölüm, hiçbir iz bırakmadan silinip gitmektir.

DEVAM EDECEKTİR.

                    ÇUKUROVA’DA MODERN TARIMIN ÖNCÜSÜ MUZAFFER ALAP 2

        1950’li yıllara kadar Çukurova’da tarlalar  kara toprak halinde idi, karasabanla ilkel tarım yapılırdı, köylünün talihi gibi toprağı da kara idi. Genellikle pamuk ekilirdi ve dönüm başına 30-40 kilo pamuk toplanırdı, susuzluktan toprak çatlardı, susuz tarım yapılırdı, yağmur yağarsa toprak su görürdü ve   köylü karın tokluğuna çalışırdı. Yoksulluk katran gibi yakalarına yapışmıştı. Daha önceki yıllarda  Toros dağlarından doğan Berdan ırmağı üzerine  sel baskınlarını önlemek için Tarsus’ta Berdan  barajı  yapılmıştı.  Daha önce bu ırmaklar boşuna akıp gidiyordu, su akıyordu,  insanlar çaresiz  bakıyordu.

       1946 yılı sonunda Tarsus ilçesine 30 yaşlarında Muzaffer ALAP isminde bir ziraat mühendisi tayin ediliyor ve hükümet tarafından Toprak Su Araştırma Merkezi ve Sulu Ziraat Araştırma Enstitüsü’nü kurmak için  görevlendiriliyor. Reşadiye ve Ali Fakı köyleri arasında bulunan  bugünkü toprakları kamulaştırıyorlar, binalar yapılıncaya kadar Muzaffer ALAP ve ailesi çadırda ikamet ediyorlar, içecek su, elektrik gibi hayati ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çekiyorlar. Boşa akan Berdan ırmağından kilometrelerce  öteden uzun mesafelere, kazma kürekle kanallar açarak köylere su getiriyorlar ve toprağı suya kavuşturuyorlar.İhtiyaç olan su borularını o günkü şartlarda ülkemizde imal etme imkanı olmadığından yurt dışından  getirtiyor.  Muzaffer bey, gündüzleri elinde çapa ile  işçilerle birlikte kanal açıyor, geceleri ise çevrede bulunan köylere giderek, çiftçilere sulu ve modern tarımın önemini anlatıyor, onları eğitiyor, uygulamalı dersler veriyor, tarlalarda köylüler ile beraber ırgat gibi çalışıyor.  evine  gece yarıları gidiyor, genç ziraat mühendislerini yetiştiriyor, iyi bir ekip kuruyor, ekip çalışması yapıyorlar. Bayan ziraat mühendisleri rahmetli olan Arife KARCI ile Güner YÜKSEK hanımların pantolon giyerek tarlada ve uygulama bahçelerinde ırgat gibi çalıştıklarını hatırlıyorum.

       Muzaffer ALAP bey, Mersin Adana arasında yer alan ova köylülerine toprak analizi,toprak sulaması, Çukurova’da ziraat teknikleri, yabani ot kontrolü, pamuk sulama teknikleri, yer fıstığı sulama teknikleri ve hayvancılık gibi konularda araştırma sonuçlarını öğretiyor ve bilgilendiriyordu. Bu kadar yoğun çalışmaların arasında Narenciye Sulaması, Çiftlik Planlamasının Esasları ve 1956 yılına ait Sulu Ziraat Araştırma Raporları isimli kitaplarını yayınlamıştır. A.B.D.nden tarımla ilgili kitaplar getirterek, Tarsus  Amerikan Koleji son sınıf öğrencilerine tercüme ettiriyor ve öğrendiği yeni bilgileri  genç mühendislere ve köylülere öğretiyor, yaz tatilinde lise ve orta okul öğrencilerini yevmiye ile uygulama bahçe ve tarlalarında çalıştırarak para kazanmalarını, okul masraflarını çıkarmalarını sağlıyor ve o fakir çocuklarını daima okumaya teşvik ediyor. Bilinçlenen çiftçiler, artık tarımı bilinçli yapıyorlar ve dönüm başına 400-500 kilo pamuk almaya başlıyorlar ve gelir seviyeleri yükseliyor.

       Köylüler, 1957 seçiminde kendisine D.P.den milletvekili adayı olması halinde tüm seçim giderlerini hatta Ankara’da ev kirasını bile karşılayacaklarını teklif ettikleri zaman kabul etmiyor, “Mebus olursam beni kaybedersiniz, bırakın sizlere  böyle hizmet edeyim.”diyor.Eski Milli Eğitim Bakanı ve eski Adana valisi olan  rahmetli Sayın Hilmi İNCESULU , Muzaffer ALAP’a büyük destekler sağlamış ve teşvik etmiştir.   Gece gündüz köylerde çalıştığından evini ihmal edince eşi “ya ben, ya köylüler, köylüler büstünü mü dikecekler?” deyince O köylüleri tercih ediyor ve  eşi çocuğu ile birlikte baba evine dönerek boşanıyorlar. Muzaffer Bey ikinci defa evlenmiştir. Muzaffer ALAP, daha sonra Toprak –Su Genel Müdürü olarak Ankara’ya gidince köylüler Enstitünün önüne büstünü diktiler.  İsmi Tarsus Belediyesi tarafından bir sokağa verildi. Çukurova, modern tarımı  O’na borçludur.  O, bir tarım ve görev sevdalısı, toprak ve suya aşık  idi, masa başı mühendisi olmadı, ekibinden hayatta olan beş  kişiyi bulabildim. Enstitü ve lojmanlarını görünce hep  O’nu hatırlarım. Nur içinde yatsın