Seyhan Çağlar EMEN

Seyhan Çağlar EMEN

[email protected]

ARİF NİHAT ASYA'NIN BİSİKLETİ: I

30 Nisan 2015 - 11:23 - Güncelleme: 05 Ocak 2021 - 18:16

ARİF NİHAT ASYA’NIN BİSİKLETİ: I

       Bayrak şairimiz, 12 yıl  karşısında gönüllü öğrencisi olduğum rahmetli Arif Nihat ASYA, 1927 yılı sonunda Adana Erkek Lisesi Edebiyat öğretmenliği görevine atanır. O yıllarda öğretmen sayısı yetersiz olduğundan aynı il merkezinde beş ayrı okulda derse girmektedir. Okullar değişik mahallelerde bulunmakta ve 5 Ocak mahallesinde kiralık bir evde oturmaktadır ve yaya olarak bu okullardaki derslere yetişmesi mümkün değildir. Bu sebeple Kuruköprü meydanında bulunan bisikletçi Cemil ustadan bir bisiklet satın alır, düşe kalka bisiklet sürmesini öğrenir ve her yere bisikletle gitmektedir. O yıllarda tüm Anadolu şehirlerinde olduğu gibi Adana’nın da toprak yolları yazın tozlu ve kışın çok yağmur yağdığı için çamurludur. Bu sebeple Arif Nihat ASYA  Hoca’mın pantolonunun paçaları, arkası ve ceketi  ta ensesine kadar hep çamurlu olur, zaten bisikletinin de çamurluğu  bulunmamaktadır.

       Eskiden Cumartesi günleri de okulda ders yapılırdı, bir Cumartesi günü yağmurun  şiddeti artıyor, ders bitiminde öğretmenler evlerine gidemediklerinden dolayı öğretmenler odasında toplanıyorlar. Coğrafya öğretmeni Tülin Hanım şemsiyesini evde unutmuştur, ders çıkışında hastaneye gidecektir ama şiddetli yağmurda gidemeyince Arif Hocam kendi erkek şemsiyesini vererek Tülin Hanımı hastaneye gönderiyor. Tülin Hanım Pazartesi günü şemsiyeyi geri verirken Arif Nihat Hocama “ Ben bu yaşıma kadar üzeri çamurlu şemsiye görmedim çünkü yağmur şemsiyeyi yıkıyor, oysa sizin şemsiyenizin dışı değil içi çamurla sıvalı, şemsiyenizin dışı temiz, içi çamurlu. Bu nasıl iş Arif Nihat Bey?” deyince Arif Nihat  Hoca açıklama yapıyor :

-Hoca Hanım, benim bir bisikletim var. Evden okula, okuldan eve bisikletle gidip geliyorum. Bisikletimin arka tekerinin çamurluğu yok. Yağmurlu havalarda şemsiye kullanıyorum. Sol elim, bisikletin direksiyonunda oluyor. Sağ elimle de şemsiyemi tutuyorum. Yağmurla birlikte, sokaklarımız vıcık vıcık çirkinleşiyor. Ben, pedallara yüklenince arka teker, sokağın çamurunu, zerrecikler halinde havaya püskürtüyor. İşte o çamur zerreleri, hem bir şerit halinde ceketimin arkasını boydan boya berbat ediyor hem de şemsiyemin içini! Anladınız mı şimdi.” Böylece Arif Hocaya bir unvan daha veriliyor. “ Şemsiyesinin içi çamurlu adam,”

       1939 yılında daha sonraki yıllarda ikinci eşi olan Servet Hanım Adana Erkek Lisesi Kimya öğretmenliğine tayin olarak Arif Hoca ile aynı okulda çalışmaya başlar. Servet Hanım, aynı okulda görev yapan bir Edebiyat öğretmeni ile nişan olur ancak iki nişanlının huyları ve ruhsal yapıları birbirine uyuşmamaktadır. Bir gün Servet Hanım, nişan yüzüğünü öğretmenler odasında nişanlısının avucuna bırakarak nişandan vazgeçer. Ancak nişanı bozulan  Edebiyat öğretmeni, Arif Nihat Hocayı devreye koyar , Arif bey, Servet Hanımı ikna edemez, ret cevabını alınca Arif Hoca da “Öyleyse, benimle evleneceksin” der ve evlenme teklif eder. Servet Hanım hem şaşıyor hem de korkuyor. Arif Hoca, o günlerde ilk karısına boşanma davası açmıştır ve iki oğlu vardır. Kavgalı iki nişanlıyı barıştırayım derken bayan öğretmene evlenme teklif etmiştir.Aşkını anlatmak için tam 97 tane aşk mektubu yazmıştır, öğretmenler odasında yalnız kaldıklarında hep şiirler okumuştur.  Bu olayı yıllar sonra anlatan Servet Hanım şöyle diyor “ Arif Nihat, o zamanlar liseye bisikletle gelir-giderdi. Golf pantolon giyerdi.  Kılık-kıyafetine dikkat etmezdi.  Kışın paçaları çamur içinde olurdu.  Bindiği bisikletin dişlisine takılan paçaları lif lif dökülürdü, ceketinin şurası-burası söküldüğü halde,  günlerce aldırmaz, umursamaz, liseye öyle gelir giderdi.  Ben böyle bir adamla mı evlenecektim? Allahtan ki, beni ağabeyimden istemeğe evimize gelince temiz takım elbise giymişti.  4 Aralık 1940 tarihinde evlendik.”   DEVAMI HAFTAYA YAYINLANACAKTIR.      

Seyhan Çağlar Emen