YÜKSEL YILMAZ:REZİLİN İFTİRASI AYIBINI SAKLAMAZ

Papazlar vaktiyle evlenmeme konusunu uydurmuşlar ama iyi etmediklerini anladıklarında artık geri dönüşü mümkün olmamıştır.

YÜKSEL YILMAZ:REZİLİN İFTİRASI AYIBINI SAKLAMAZ
05 Kasım 2013 - 10:40

REZİLİN İFTİRASI AYIBINI SAKLAMAZ

 

Papazlar vaktiyle evlenmeme konusunu uydurmuşlar ama iyi etmediklerini anladıklarında artık geri dönüşü mümkün olmamıştır. Bu durum gayri meşru yolara başvurmalarına neden olmuştur. Zaten bekâr papazların AIDS’li çıkmaları başka neyi ifade eder? Günahları affetme yetkisi olan papazlar bu mührün başında olunca ne diye günah işlemekten çekinsinler değil mi? Hıristiyanlık işte bu gibi hurafelerle doludur. Hıristiyanların vaziyetlerinin en kötüsü tek bir hurafesiz fırkalarının bile olmamasıdır. Yahudiler de hurafesiz fırkaya sahip değildirler. Müslümanların da hurafeleri fırkaları vardır ama hiç olmazsa hurafesiz fırkası da mevcut olduğundan tek kurtuluştur.

 

Sübyancılıktan dolayı Katolik dünyası tarihinin en derin sosyal krizini yaşamıştır. Takriben 1 milyar mensuplu Katolik dünyasının kalbi olan Vatikan’da çok itibarlı olarak kabul edilen 2 rahibin sapıklıkla suçlanarak Papa tarafından görevden alınmasından sonra 60 milyon mensubu bulunan Amerikan Katolik Kilisesi’nde de sorgulama başlamıştı. Time dergisi “Kilise Kurtarabilir mi?” başlıklı sayısında Katolik Kilisesi’nin devamlı taban kaybettiği belirtmişti. Habere göre son 20 yıl içinde tacize uğrayanlara 1 milyar dolara yakın tazminat ödenmiş. Buna son vermek için Amerika’nın önde gelen rahipleri bu kuralın değiştirilerek evlilik müessesinin rahipler için de olmasının şart olduğunu söylemişlerdi.

 

Amerika’nın tanınmış rahiplerinden Frank Mccourt, “Evlenme yasağı insan doğasına aykırı. Papazları günaha teşvik eden bu kural kaldırılmalı. Kilise kendi bindiği dalı kesiyor” demişti. Florida Eyaleti’nin gözde kesimlerinden Palm Beach’te saygın bir din adamı olarak tanınan yaşlı rahip Joseph Keith Symons sübyancı olduğunu itiraf ederek görevinden istifa etmişti. Aslında kimliği gizlenen bir erkeğin Symons’u suçlamasının ardından suçunu itiraf etmek zorunda kalmıştı. İspanya’yı karıştıran eşcinsel rahip olayı da İtalya’da yaşanmış ve hatta kitap olarak da yayınlanmıştı. “Eşcinsel Bir Rahibin İtirafları” Türkçeye de çevrilerek 2001 yılının Ekim ayında yayınlanan kitap Katolik dünyasında tartışma başlatmıştı.

 

Polonyalı Başpiskopos Juliusz Paetz, genç rahip adaylarıyla sapık ilişkide bulunduğuna dair suçlamalarının ardından istifasını Vatikan’a sunmak zorunda kalmıştı. Rahibin istifasını kabul etmek zorunda kalan Papa John Paul de yaşanan olayları utanç verici olarak nitelendirmişti. Poznan’da görev yapan yaşlı bir Başpiskoposun, papaz okullarındaki genç papaz adaylarının odalarına gece gizlice girdiği ve sapık ilişkide bulunduğu iddia edilmişti. Polonya’da yayınlanan birçok gazetede yer alan habere göre, Poznan’daki rahipler Başpiskopos Paetz’in sapık ilişkisinden uzun süredir haberdar imişler. Nihayet bunu Vatikan’a haber verdikten uzun bir süre sonra bir soruşturma ekibi göndermiş. (Türkiye, 29.3.2002).

 

ABD eski Başkanı Nixon Beyaz Saray’daki ses kayıtlarında diyor ki: “Yunanlılara ne olduğunu biliyorsunuz. Eşcinsellik onları mahvetti. Elbette Aristo bir eşcinseldi ve hepimiz biliyoruz ki Socrates de öyleydi. Son altı Roma İmparatoru eşcinseldi. Papazlar, rahibelerle yatıyorlardı. Bu yıllarca devam etti, yüzyıllarca. Şimdi eşcinselliğin yaygın olduğu İngiltere’nin haline bir bakın, Fransa’ya bakın” ve ekliyor, “Güçlü, refah seviyesi yüksek toplumlar için en büyük tehlike, cinsî sapıklıklar ve bunların kaçınılmaz sonucu olan uyuşturuculardır.” Papa 2. Jean Paul, Nixon’ı doğrulamış ve kilise adına özür dilemişti. Yıllardır Papalığın ısrarla yalanladığı Papazlarla rahibeler arasındaki sapık ilişkileri, çocuklara yakınlık duymalarını Papa nihayet doğrulayıp 2 rahibi görevden almıştı.

 

Batı bundan ders alacağı yerde aksine homoseksüelliği, hatta erkek erkeğe evlenmeyi ve kadın kadına beraberliği yasal hale getirmeyi bir özgürlük olarak algılamakta ısrarcıdır. Bütün bunlar varken Araplarda erkeğin çok kadınlı evliliği bile masum kalmaktadır. Belçika, Hollanda gibi bazı ülkeler uyuşturucuya bile belli bir ölçüde izin vermektedirler.

 

ABD'nin California eyaletini sarsan “sübyancı rahip” skandalı yeni bir olay değil. Vatikan'ın 2002 yılında yaptığı açıklamasında 4450 Katolik papazın cinsel sapıklık olaylarına karıştıklarını itiraf ettiler. Araştırınca gördük ki meğer Papaların ve Katolik papazların cinsel sapıklık olaylarına karışmaları yüzyıllardır zaten söz konusu imiş. Olayların mağdurları kilise ve din korkusu nedeniyle bu cinsel sapıklıklara göz yummuşlar. Papa 16.Benedikt, Kardinallik döneminde kendi imzaladığı bir itirafına göre 1950–2002 yılları arasında 4450 papaz “Delicta Graviora”(cinsel sapıklık, cinsel taciz) suçunu işlemişler. Hatta BBC bunun belgeselini bile yapmıştı.
 

Sapık papaz sayısı binlerle ifade ediliyor. Bu kitaba göre, Papa 16.Benedikt'in kardinallik döneminde “homoseksüel evlilikler, doğum kontrolü, gay papazlar, cinsel taciz, ekümenizm, dinler arası diyalog, hoşgörü toplantıları” gibi konuları araştırmakla görevlendirilmiş. Küçük erkek çocuklara yönelik cinsel tacizler konusu doğrudan doğruya Ratzinger'in başında olduğu (CDF)'nin yani Modern Engizisyon'un yetkisi içindedir. Katolik kilisesinin bizzat Ratzinger tarafından imzalanan resmi açıklamalarına göre 2001 yılında Amerika'da patlak veren bir skandala göre en az 6 papaz bu suçlamalar sonucunda kilisenin onurunu kurtarmak için intihar etmişler. 
 

Ratzinger 18 Mayıs 2001'de Latince bir mektup yollayarak tüm kilise önderlerini uyarmak zorunda kalmış ve “seküler “mahkemelere intikal eden bu tip suçlarla ilgili açıklamalar yapılmasını yasaklamış. Onun bu girişimi tacize uğramış olan çocukların ailelerini savunan avukatlar tarafından davaya müdahale ve bilgi gizlemeye teşvik olarak değerlendirilmiş. ABD'deki skandal taraflar arasında uzlaşma sağlanarak ve 45,75 milyon dolar tazminat ödenerek hasıraltı edilmiş.

 

Bütün bunlar neden oluyor? Hıristiyan gruplarının hiç olmazsa biri neden makul ve mutedil değil? Ortaçağ’daki körü körüne İncil’e inanmanın yerini Rönesans döneminden beri akıl, bilim, ispat, mantık ve teknolojinin alması Hıristiyanlığı belli ki kötü etkilemiştir. İletişim teknolojisinin de güçlü olması birtakım gizli işleri arık saklanamaz hale getirmiştir. Hıristiyanlık yaşanılır bir halden iyice uzaklaşmıştır. Geçmişte hep kötü izler bıraktı… Balkanlarda binlerce Müslüman zorla Hıristiyanlaştırılmaya çalışılmıştı. Afrika’dan binlerce zavallı köle olarak Amerika’ya gemilerle taşınmadı mı? Kızılderililerin soyu kafa derisi gibi yüzülmedi mi? Hıristiyanlık vicdana ve akla savaş açarak kaybetti.

 

Cascioli ve arkadaşları İncil'de anlatılan ve İsa Mesih olarak anılan kişinin gerçekte hiçbir zaman yaşamamış olduğunu ancak Vatikan'ın bu kişiyi gerçekmiş gibi göstererek insanları aldatıp onları vergilendirerek haksız kazanç sağladığını öne sürdüler. İsa diye anlatılan aslında Niğde Kemerhisar'da doğmuş olup, İncil'de geçen tarihlerde yaşayan, mucizeler gösteren, hayatı Roma imparatorluk belgelerinde anlatılan Tyganalı Apollonius adında biriydi. Cascioli ve arkadaşları da aynı iddiayı tekrarlayarak İsa Mesih portresinin Vatikan'ın bir yalanı olduğunu ileri sürdüler. Michael Baigent'in yazdığı “Jesus Papers” “İsa'nın Mektupları” adlı kitabı dikkate şayandır. Tanrı'nın oğlu tartışmasına 325 senesinde İmparator Constantin bir son vererek “İsa Tanrı'nın oğluysa olsun; ben de güneşin oğluyum” demiş ve onun emriyle İsa mesih yapılmıştır. Öyleyse Vatikan hiç yaşamamış bir kişi üzerinden vergi toplamaktadır.

 

İsa hakkında yüzyıllarıdır süre gelen bütün bilgi ve inanışların yanlış olduğuna inanmak için önyargısız olmak gerekir. Yazar Michael Baigent’e göre Hz. İsa ile ilgili bilinen çoğu gerçeğin kendisi değildir. Michale Biagent’in tezine göre, “İsa ‘ben tanrının oğlu değilim' demişti”. Hz. İsa'nın mektupları 1960'larda Kudüs'te bir evin altında duruyormuş. İki rulo halindeki bu mektupların bugün Vatikan'ın elinde bulunduğunu iddia eden Baigent, mektuplarda Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğunu reddetmesine karşın Tanrı'nın ruhuna sahip olduğunu söylediğini iddia ediyormuş. Tabi işine gelmeyeceği için bütün bunları Vatikan yalanlıyor.

 

Papa her konuşmasında “Muhammed” ve “cihad” sözcüklerini yan yana kullanmaya özellikle gayret etmekte, İslam'ın hoşgörü olmadığını ve kötülük dini olduğunu söylemektedir. Papa sürekli yalan dolu değerlendirmelerle Bizans’ı gündeme taşımaktadır. Oysaki Bizans'ı ilk yıkan Türkler değil Katoliklerdir. 4. Haçlı seferi sırasında Ayasofya'nın içinde Ortodoks Hıristiyanlara nasıl zulüm edildiğini ve İstanbul'un nasıl yağmalandığını zaten Hıristiyan tarihçiler de söylüyorlar. Bu durum bir Hıristiyan hoşgörüsüzlüğü değil midir? Zaten İslam dini hakkında görüş beyan edecek potansiyeli Papa'da aramamak gerekir.

 

Papa 16. Benedikt bilmiyor olabilir ama Paleologos, imparator olmadan önce I. Murad'la birlikte Bizans'a karşı ayaklanma düzenledi. Yine Papa 16.Benedikt bilmiyor olabilir ama “İslam kültürü” İslam dini değildir ve İslam dini hoş görü dinidir. Aslında Papa 16.Benedikt biliyor olmalı ama Katolik İspanya'da Katolikler Yahudileri yakarken hoşgörü dini olan İslamiyet Yahudileri yakılmaktan kurtarmıştır. Papa tertemiz İslam dinine dil uzatarak kendi rezilliklerini örtemez.

 

Papa, İslam dininin ‘kılıç dini' olduğunu ve zorla kabul ettirildiğini söyleyerek Bizans İmparatoru Manuel Paleologos'un yazılarından örnekler vermişti. 1391-1425 yılları arasında İmparatorluk yapmış ve Kosova Savaşı'nın ardından yani I. Murad'tan sonra imparator olmuş olan Paleologos’un sözlerinden yola çıkarak “İşte Manuel Paleologos'un anlattığı gibi Türkler başka bir medeniyete aittirler; ancak onu da tam olarak temsil etmezler” demek ne kadar tarihsel, bilimsel ve tarih bilim’seldir? Papalar arasında ilk kez İslam dinine açıkça saldıran bu Papa’nın gerek İslam gerekse tarih bilgisi berbattır. Papa'nın sözünü ettiği Paleologos Bizans'a karşı Türklerle birlikte isyan etmiş biridir. Eğer bir hoşgörüden söz edilecek ise Papa önce bilime savaş açan Engizisyonun hesabını vermelidir.

 

Hıristiyan Katolik âleminin ruhani lideri Papa 16'ncı Benedikt, “Hıristiyanlıkta Tanrı ve akıl arasında ayrılmaz bir bağ var. İslam'da Tanrı o kadar soyut ki akıl ile Tanrı arasında bu bağ yok. İslami cihad akla ve Tanrı'ya karşıdır” demişti. Son derece kudretli ve aşkın bir varlığın oğlunun hatta aciz oğlunun olabileceğini akılla bağdaşlaştıranlar akla sahip çıkamazlar. Hıristiyanlık akla savaş açmıştır. Allah yolunda yapılmayana biz cihad demiyoruz; cihadı ise ancak savunma ve zulmü engelleme zaruretinden dolayı yapıyoruz.

 

Papa konuşmasında Kuran'a atıfta bulunarak, “Dinde zorlama yoktur” demişti. Bu ifadelerin Muhammed'in güçten yoksun olduğu ve tehdit altında bulunduğu ilk dönemlerine denk geldiğini savundu. Ama Kitabımız bizim ölçümüzdür ve bu ölçü bizim için geçici değildir. Müslümanlar onlar gibi asla zorla din değiştirtmemişlerdir. Papa bu sözlerini, 1350-1425 yılları arasında yaşamış olan Bizans İmparatoru Manuel II Paleologos'un sözleriyle desteklemişti. Papa kendisini dinleyenlere Bizans İmparatoru'nun bir İslam âlimine söylediği şu sözleri aktardı: “Bana Muhammed'in getirdiği yenilikleri göster... Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksın. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücü ile yayılması emrini verdiği gibi... Dine davet için, şiddet ve tehdit yerine, iyi konuşma kapasitesi ve doğru akıl yürütme gerekir...”

 

Allah Resulünün getirdiği yenilikleri görmemek için kör yani önyargılı olmak gerekir. İslam Arap toplumundaki köleliği tedricen kaldırmıştır. İslam kadının erkeğe eşitsizliğini de kaldırmıştır. İslam sarhoş edici ve zararlı her şeyi yasak etmiştir. İslam her türlü temizliği şart koşmuştur. İslam fakir fukaraya tasadduku şart koşmuş hatta hibeye davet etmiştir. İslam gönlü temiz tutmayı şart koşmuştur. İslam barışı istemiş sadece zarurette savaşı emretmiştir. İslam kul hakkına dikkate, ana babaya saygı ve itaate, riba’dan uzak durmaya, çalmamaya, israf etmemeye vs. her türlü ve en güzel haslete çağırmıştır. İslam cehalete son vermiş ve merhameti öğütlemiştir. İslam olmasaydı İslam’ın terbiyesiyle terbiyelenmeyen milyarlarca insan dünyada daha büyük bir kaosa neden olabilirlerdi. Bizim dinimiz ancak saldırgana karşı cihad ve kılıcı şart koşmuştur. Bundan daha tabii ne olabilir? Bir yanağına tokat yiyince diğerini gösteren Haçlılar aynı kaynakta kaba ve savaşçı ifadelere rastlamıyorlar mı? Papanın dediği doğu olsaydı İstanbul’da ve dışındaki illerde 1 tane bile kilise ya da sinagog kalmazdı. Ama Hıristiyanların gasp ettiği Endülüs’te 1 tane bile cami kalmamış yakılıp yıkılarak yok edilmiştir. Müslümanlar İslam’a uygun davranmadıklarında biz onlara “Neden Kur’an’ın çelişkisiz kılavuzluğuna tabi olmuyorsunuz?” diyebiliriz. Ama Hıristiyanların kılavuzluk yapacak tutarlı bir kitapları bile yoktur; zira rivayetler kitabı İncil’in durumu ortadadır. Hatta İncil bir kitap olmak bakımından değil Kur’an-ı Kerim, Tevrat kadar bile kitap özelliği taşımamaktadır. Çünkü emirler ve şeraitten yoksundur. Papanın sözleri bir kanaat önderi olması açısından hem Hıristiyanlık dünyası adına ve hem de insanlığın ortak barışı adına fevkalade kaygı vericidir. Papa kendi iç dünyasındaki kin ve düşmanlığı yansıtmıştır. Kilise tarihte Batı kamuoyunu da ayağa kaldırarak İslam'ı düşman gördüğü için Haçlı seferleri yapmıştı. İstanbul'u işgal ederken binlerce insan öldürmüşlerdi. Ortodoks Hıristiyanlar ve Yahudiler de öldürülmüş ve zülüm görmüşlerdi. Hıristiyan teologlar 4. asırdan itibaren dünyayı ‘Hıristiyani dünya ile şeytani dünya' ya da ‘Hıristiyani güç ile şeytani güç' olarak ikiye ayırmışlardır. Hıristiyanlık dışındaki dünyayla savaşmayı kutsal bir görev addetmişlerdir. Onun için Batılı kilise adamlarının saklı niyetlerinde hep haçlı zihniyeti ve kutsal savaş anlayışı vardır.

 

İtalyan basınının önde gelen gazetesi La Repubblica, Papa 16'ncı Benedikt'in Muhammed'in kılıcını aforoz ettiğini bile yazmıştı. Papa 16. Benedictus'un konuşması daha önce Almanya Başbakanı Merkel’le birlikte planlanmış. Papa konuşma öncesinde Almanya ziyaretinde Alman Başbakan Merkel'le bir araya gelmiş. Konuşmasında sürekli Bizans İmparatoru Manuel Paleologos'a atıfta bulunmuştu. Nihayet, “Bu görüşmeden sonra Avrupa Birliği'ne giriş Hıristiyanlıktan geçer” demişlerdi. Lakin sorgulamak lazım; Papa neden çifte vatandaştır ve Vatikan Devlet Başkanı olduğu halde neden Alman vatandaşı pasaportu taşımaktadır?


Madem 1204 yılında Bizans'ı Katolikler ve Papa yıktı. Gelip İstanbul da büyük bir katliam yaptılar. Kilise'nin mallarını yağmaladılar. Bizans Kiliselerindeki eserleri yağmalayıp Vatikan'a götürdüler. Madem Bizans'ı Katolik Vatikan yağmalamıştır. Neden Papa bunlardan hiç bahsetmiyor? Vatikan'ın hoşgörü ve barış kelimesini ağzına almaya ne hakkı var? Tertemiz İslam dinine iftira atmaya ne hakkı var? Eski bir Katolik rahip olan Luigi Cascioli ve iki arkadaşı Vatikan'a, İncil'de anlatılan Hz. İsa'nın aslında hiç yaşamadığı ve insanları bu masalla kandırarak vergi topladıkları gerekçesiyle neden dava açtı? Onlar hele kendilerine baksınlar… Elbette yaşamayan İncil’deki İsa’dır. İncil'de anlatılan gerçekte yaşamamış, uydurma mucizeleri yayılmış, sonradan İncil’e sokuşturulmuş Tanrı İsa'dır, Kur-anda anlatılan elçi İsa ise yaşamış, insanlara hakkı anlatmış, sevgi göstermiş, yorulunca dinlenmiş, uyumuş, acıkınca yemiş, kanayınca su içmiş, haberdar edici bir insan.  

 

İsa'nın yaşadığı tarih 0 - 35 yılları arası olduğu halde belge dedikleri İncil’in yazılmasına 4. Yüzyılda başlanmış ve 8. hatta 9. Yüzyıla kadar eklemeler sürmüş. Hatta ve hatta 2000 senesinde bile sokuşturma yapılmış. İncil'de anlatım erkek üzerinedir. Anlatımda Tanrı'dan “He” diye söz eder; yani erkek. Protestan İncil'inde “She/He”; yani “Kadın /Erkek” diye söz ediliyor. “Niye erkek oluyormuş”, “Tanrı kadın da olabilir” diye aralarında süren kavgalar var. Yani her İncil'de durum farklı. Katolik İncil'i hepten farklı. Bizdeki laiklik Yunanistan'da yasaktır. Yunanistan'da Katolik bir papaz 18 yaşından küçük bir çocuğa Katolik İncil'ini verse ve “Oku, bunun bir tartışalım” dese suçtur ve 6 ay içeri girer. Orada okutulan Ortodoks İncil'dir ve onun içinde yer alanlar öbür tarafta yoktur. Bir İncil'de anne Meryem İsa'yı doğurur; diğerinde Meryem İsa'yı doğurmaz; İsa annesinin rahmini açar ve kendi dışarı çıkar (Anglikan). Dört tane evanjil var; İsa'nın babasız olduğu sadece bir tanesinde söz konusu edilir. Böyle bir mucize var da Markus dışındakiler neden yazmamış böyle bir şeyi? Katolik İncil'i de kelimenin tek anlamıyla rezalettir…

 

1054'te Ayasofya'da dini bir ayin yapılırken Papa'nın temsilcisi Kardinal Humbert gelmiş, minberdeki patriğin önüne bir fetva koyarak “Bunu okuyunuz demiş. Dini töreni bozuyor. Alıyor patrik okuyor ama Papa tarafından aforoz edildiğini, yani Hıristiyanlıktan atıldığını öğreniyor. Bunun üzerine Ortodokslar da diyorlar ki, “Biz de Papa'yı aforoz ettik.” İşte bu ayrılığın bu kadar saçma bir hikâyesi var.

 

Ey Hıristiyanlar! Ekümenik gibi politik bir birlik ve hedefiniz var diye haksızlığı mubah görmeyin. Gelin İslam’ı bizdeki hurafecilerden değil de ‘rasihun’dan öğrenin… Aslında buna bizdeki hurafecilerin de en az sizin kadar ihtiyacı var. İslam’ın önünde bir engel gibi duran hurafeleri nedeniyle bunlarla, ehl-i kitabın kestiği et yenir ve kadınlarıyla evlenilir diye aynı sofraya oturuyor ve hısım oluyoruz ama biliyoruz ki şirk şirktir. Kim yaparsa yapsın o yine de şirktir… Hâsıl-ı kelam: Hıristiyanlık çıkmaz sokağa girince baktı ki çıkış yok, geri döneceği yerde çıkmaz sokakta ikamet etti. Rezilin iftirası ayıbını saklamaz.


 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum