Melek DÖRTBUDAK

Melek DÖRTBUDAK

[email protected]

BAŞLARKEN

08 Ocak 2020 - 10:06

BAŞLARKEN

“Âlem yeşilliklerle ve çiçeklerle dolu…
Her şey ezeli güzelliğin aksiyle gülümsüyor.”
Hz. Mevlânâ

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…

Rahman ve Rahimsin Allah’ım biliyorum, hatta eminim beni sevdiğine!

Eskiler bir işe başlarken besmeleyle başlayın ki şeytan işe karışmasın derlerdi. O gün, bunu idrakimizce anlamıştık. Lakin bu gün düşününce bunun ne kadar derin, güçlü bir imanın tezahürü ve bir o kadar masumca bir söyleyiş olduğunu anlamaktayız.

Çünkü insanın yaptığı işe Allah’ın adıyla başlaması demek “Allah’ım bana yardım et, beni yalnız bırakma, yapacağım yanlışlardan sana sığınırım, beni yanlış yapacak nefsani duygulardan ve hamasetten uzak tut” demektir.

Öyle ki insanı en çok yaralayan, yüreğini kanatan yine kendi nefsine uyarak yaptıkları, ettikleri değil midir?

Değil midir ki Allah’ın Bakara suresi 35 inci ayetinde “Ey Adem! Sen ve eşin şu bahçeye yerleşin, dilediğiniz meyvelerden bol bol yiyin” diyerek Âdem aleyhisselamın önüne cennet nimetlerini seren o Allah’ın, yine aynı ayetin devamında “Ama sakın şu ağaca dokunmayın kendinize yazık edersiniz” ikazı, bir anlık gafletin kurbanı olmamış mıdır?

Eh, insanda nefis var merak var, şeytan daima yanı başında; hal böyle olunca malumun ilamı gibi olacaktır fakat Âdem aleyhisselam söylenen ağacın meyvelerinden yemiştir. Yani Allah tarafından konulan kuralı çiğnemiş ve pişman olmuştur. Yine yukarıda bahsi geçen ayetin peşinden gelen ayetleri okuduğumuzda Hz. Allah ilham yoluyla Âdem Aleyhisselama nasıl tövbe etmesi gerektiğini öğretmiştir.

Buradan şuraya gelmek istiyorum; siz yaptığınız işlerde samimi olursanız ve her yaptığınıza O’nun adıyla başlayıp O’nun memnuniyetini kazanmak için çaba sarf eder, her işinizi yapıp ettikten sonra da O’nun şefkatli kollarına kendinizi emanet ederseniz, tıpkı Âdem Aleyhisselamı affetmek için nasıl tövbe etmesi gerektiğini öğretmişse, size de çeşitli yollar ve vasıtalarla, belki gönlünüze ilham ederek sahip çıkacaktır. Sizi yalnız bırakmayacak, yanlış yaptırmayacaktır. Burada şu önemli konuyu da unutmayıp hemen arz etmekte yarar var, Âdem Aleyhisselam edepli davranmıştır bu da Allah’ın hoşuna gitmiştir.

İşte o zaman, dünya üzerinize gelse; hatta peygamber efendimizin müşriklere dediği gibi “bir elinize Ayı bir elinize Güneşi koysalar yolunuzdan dönmezsiniz” kimse döndüremez.

Bugün bu pek de öyle değil sanırım! Okurken bazılarınızın içinden, bu devirde bu nasıl olacak dediğini duyar gibiyim. Bunun tek bir cevabı var sevgili dostlar sevgi… Sevgi.

İnsan sevince altından kalkamayacağı yük, çekemeyeceği sıkıntı, başaramayacağı iş yoktur. Çıktığımız her yolculukta bizim rehberimiz kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin sünneti değil midir? Onun söylediği sözleri, olaylar karşısındaki tavrı, yaşantısı, davranışları bizim en büyük yardımcımız, yolumuzu aydınlatan ışık değil midir?

Tabi, şöyle bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Bizler peygamberimizi ne kadar tanıyoruz ki?

Kendi kitabımızın, bizlerden neler istediği hakkında ne kadar malumatımız var?

Bunları bilmeden; hayatımıza nasıl çekidüzen vereceğimizi, kimleri örnek alıp, kimleri rehber edineceğimizi bilemeyiz, yanlış kişilerle dost olup, yanlış mecralara sürüklenip yanlış işler yapabiliriz. Nitekim her gün medyadan duyduğumuz ve bunu bir insan nasıl yapar dediğimiz olaylarla karşılaşmıyor muyuz? İşte size sebep! Biz Rabbimizi tanımıyoruz, biz Peygamberimizi tanımıyoruz. Şayet tanısaydık severdik, sevseydik O’na benzerdik, O’nun gibi ahlaklı, O’nun gibi güvenilir, O’nun gibi nazik, O’nun gibi gayretli, O’nun gibi tevekkül sahibi olur, her işimizi Allah’a emanet ederdik. Ama önce gereğini yapardık sonra emanet ederdik tabii.

Sanıyorum Peygamber efendimizin hayatı bunun için önemli, Efendimiz hiçbir zaman kendi üzerine düşeni yapmadan Allah’tan yardım dilememiştir ve Allah’tan da yardım gelmemiştir. “En sevdiğim” dediği Resulü bu kadar çalışıp çabalarken bizlerin de O’nun gibi çalışkan, gayretli, doğru olmamız gerekir ki Allah’a nazımız, niyazımız geçsin, dualarımız karşılık bulsun.

Ezcümle; eskiler arif insanlarmış, bir büyüğüm “kızım Besmele büyük mânâ; lazımdır her zamana” derdi. Ne kadar doğru söylermiş.

Biz, daha “be” harfinin altındaki noktanın sırını çözememişken bu konuda ahkâm kesmek ne haddimize, sadece gönlümüze düşenleri sizlerle paylaşmak derdinde olan bir garip yolcuyuz şu âlemde, o kadar. Yanlış bir şey söylemekten ve yazmaktan Allah’a sığınırız.

Bizleri sizlerle buluşturan Tarihistan yöneticilerine ve bilhassa Naci Yengin beyefendiye teşekkürlerimi sunarım. “Kula ikram Allah’a ikramdır, kula teşekkür Allah’a teşekkürdür.”

Rabbim sana şükürler olsun.

Vesselam…