Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Yeni Gün / Nevruz Bayramı

14 Mart 2024 - 21:23 - Güncelleme: 14 Mart 2024 - 21:35

Yeni Gün / Nevruz Bayramı
Eski Türklerin Yengi Gün olarak adlandırdıkları Yeni Gün, Türklerin yeniden hayata başladıkları gün olarak kabul edilen bir diriliş bayramıdır ve aynı zamanda doğanın dirilişi olarak da nitelendirilir. Mart dokuzu, Sultan Nevruz, Yeni Gün vb. olarak bilinen bahar bayramı Türklerin yaşadığı çok geniş bir coğrafyada kutlanmaktadır. Yeni Gün’ün İran’da ve Mısır’da kutlanıyor olduğu da bilinmektedir. İran ve Mısır’da yaşayan insanlar da bugünü benimsemiş kendi bilinen efsaneleriyle özdeşleştirmiş ve bahar bayramı ilan ederek kutlamıştır. Takvimlere Mart’ın 21’i olarak işaretlenmiş olan Yeni Gün’ün (Nevruz) geceyle gündüzün eşit olduğu bir gün olarak belirlenmesi tesadüfi değildir.  Yeni Gün; dünyanın 21 Mart’tan sonra kış uykusundan çıkarak tazelendiği; çayırların, ormanların çiçeklerle donandığı, hayvanların üremelerinin çoğaldığı, insanların kış ayları boyunca kapandıkları evlerinden dışarıya çıktıkları hoşluklarla ve güzelliklerle dolu bir dünyaya perde araladıkları günlerin başlangıcını temsil etmektedir.  

Çeşitli milletleri oluşturan insanlar kendi kurtuluşlarının simgesi olan efsane ya da efsanevi kişilikleri bir şekilde doğanın kurtuluşu, yaşamın dirilişi simgesiyle bağdaştırmış ve bugünü özel bir gün ilan etmiştir. Türklerin Ergenekon efsanesiyle özdeştirdiği Yeni Gün çok uzun zamandan beri kutlanmaktadır. Nevruz kelimesinin Farsça olması bugünü sanki İran geleneğinden gelen bir bayram gibi gösteriyor olsa da aslında Türklerin çok eski çağlardan itibaren Ergenekon/Yeni Gün Bayramını kutladıkları bilinmektedir. Yeni Gün’ün bir Türk Bayramı olduğunu kanıtlamak için çeşitli araştırmalar yapılmış, ulaşılan sonuçlara istinaden kitaplar, makaleler yazılmıştır. Ergenekon/Yeni Gün Bayramı, Eski Türklerin inanç sistemlerinde önemli yer tutan atalar kültü, ateş kültü ve su kültü ile yakından ilişkilidir. Bu inanç etkinlikleri Türklerin kam kültürü ile yaşadıkları dönemlerin temel öğelerindendir. [1]

Eski Türklerde baba hukukunun inanç sahasında ölmüş atalara tazim ve saygı görülmektedir. Kutsal mağaralar önünde atalarının ruhları için kurban sunma, atalara ait hatıraların kutsal sayılması, ata mezarlarının bozulmasının ağır şekilde cezalandırılması bunu kanıtlar durumdadır. Eski Türklerde ölüler silâhları ve kıymetli eşyaları ile gömülürlerdi. Bu da Moğollar ya da Bizanslıların hırsızlık teşebbüslerine yol açıyordu. Mezarları tahrip etmek Türkler için savaş sebebi bile sayılabilirdi. Bu geleneklerin çoğunun bugün de yaşadığını görürüz ve hatta bazen de kendimiz uygularız.[2] Bayram günleri ya da bir gün evvelinden insanların ölmüş yakınlarının mezarlarını ziyaretleri, mezar temizliği atalar kültüyle ilgilidir.

Eski Türk inanç sisteminde belli başlı kültlerden birisi de ateş kültüdür. Türkler dünyanın yaratılışıyla ilgili bahar ve ateş arasında bir bağ kurar. Ateşin hastalıkları ve kötülükleri yok ettiğine inanılır. Ateşin temizleme gücüne inanan Türkler, Ergenekon/Yeni Gün Bayramında ya da Hıdırellez akşamlarında ateş yakarak üstünden atlamaktadır. Türkler arasında ateşe küfretmek, ateşi su ile söndürmek, ateşle oynamak yasaktır.

Eski Türk inancına göre yeryüzündeki bazı ağaç ya da doğa oluşumlarının bir sahibi vardır. Dağlar, göl ve pınarlar, ırmaklar, ağaçlar, kaynaklar sahiplidir. İnsanların Yeni Gün’de soğuk suyla yıkanması, birbirlerine su sıçratması, su üzerinden atlaması gibi davranışlar Eski Türklerin su kültüyle ilişkilidir.[3]

Yeni Gün’ü Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinin çok öncesinde kutladıkları bilinmektedir. İslamiyet’i kabul etmelerinden sonra da İslam dini unsurlarıyla özdeşleştirerek Müslüman Türklerin ortak bayramı olarak benimsenmiştir. Güneşin Hamel ‘’Koç’’ burcuna girdiği, geceyle gündüzün eşit olduğu bugün tabiatın uyanışı olarak kabul edilmektedir. Mart’ın 21. Günü olarak gösterilen Ergenekon/Yeni Gün Bayramının bazı Müslüman toplulukları içinde ayrı ayrı değerlendirildikleri görülür. İran geleneğinde Cemşid’in tahta çıkması, halkını adaletle hükmedişi 28 Mart olarak belirlenmiş, 22 Mart’tan itibaren törenlerle kutlanmıştır.[4] Şehnamede Cemşid’in tahtını gökyüzüne taşıtması ve güneş ışıklarının Cemşid’in tacıyla kıyafetlerine vurarak onları parıldatması, halkının bu manzara karşısında ona gıptayla bakması Cemşid’in yüceliğini pekiştirir. İran’da bugün Nevruz günü olarak gösterilmiş, 21 Mart’ta kutlanıldığı yazılmıştır.

Anadolu’da Nevruz günü kırlara çıkarak baharı karşılama geleneği devam etmektedir. Nevruz günü özel yemekler ve tatlılar hazırlanır, dargınlar barışır. İnsanlar baharın gelişini sevdikleriyle ve doğanın hoş cazibesi altında piknik yerlerinde yemek yiyerek, çeşitli oyunlar eşliğinde, bazen şarkılı türkülü kutlamaktadır.

Bayramların bütün toplumlar için önemi büyüktür. Tüm fertlerin benimsediği ve bütün imkânlarıyla halkın katıldığı bir gün olarak bilinmektedir. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra da atalarından kalan sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. âdetlerini İslam dininin bir unsuruymuş gibi kabul etmiş ve yaşamışlardır.

Kaşgarlı Mahmut Divan-ı Lügat-it Türk adlı eserinde Yeni Gün’den (Nevruz’dan) bahsetmektedir. Türkler on iki çeşit hayvanı alarak on iki yıla ad olarak verir. Çocukların adları, savaş tarihleri ve daha başka şeyler bu yılların dönmesiyle hesap edilir. Türk hakanlarından biri kendisinden birkaç yıl önce geçmiş olan bir savaşı öğrenmek ister. O savaşın yapıldığı yılda yanılırlar. Hakan kendi ulusu gibi gelecek kuşakların yanılmasını istemez. Böylelikle on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yıla bir ad konulur. Kurultayda hakanın önerisi kabul edilir. Hakan bunun üzerine ava çıkar; yaban hayvanlarını Ilısu’ya doğru sürer. Birtakım hayvanların suya atılarak geçtikleri görülür. Her geçen hayvanın adı da bir yıla ad olarak takılır. Sıçan yılı, öküz yılı, pars yılı, tavşan yılı, timsah yılı, yılan yılı, at yılı, koyun yılı, maymun yılı, tavuk yılı, köpek yılı, domuz yılı. Türkler bu yılların her birinde bir hikmet var sanarak onunla fal tutarlar, uğurlu sayarlar. Göçebe olan ve Müslüman bulunmayan Türkler, yılı dört ayrıma bölerek bir ad verirler. Her üç ayın bir ayı vardır. Yılın geçmesi bununla bilinir. Yeni Gün’den (Nevruz’dan) sonra ilkbahara oğlak ay, sonra uluğ ay derler.[5]

Nevruz günü iklim ve takvim ile yakından ilgilidir. Başta Azerbaycan olmak üzere Türkiye’de Nevruz, Bozkurt Bayramı, Ergenekon Bayramı, Kurt Kızanı denildiğine göre Nevruz’un ana hatlarıyla dayandığı kültlere kurt unsurunu da eklemek gerekmektedir. Çin kaynaklarından edinilen bilgiye göre Köktürkler (Türkler) bilinen iki efsanede de annesi kurt olan çocuktan türemişlerdir. Ergenekon Destanı’nda Köktürklerin ataları Batı Denizi’nin kıyılarında oturur. Düşman ülke olan Linler tarafından hepsi kılıçtan geçirilir. Bir erkek çocuğu sağ kalmıştır. Bu erkek çocuğunun bacaklarını keserek bataklığa atarlar. Bir dişi kurt tarafından bulunup bakılan erkek çocuğu, kurtla bir arya gelerek neslini devam ettirecektir. Geriye kalan erkek çocuğunu öldürmek için gelen düşman askerlerinden kaçan kurt bir mağaraya saklanır. Bu mağarada çok geniş bir ovaya açılmaktadır. Kurt burada on erkek çocuğu doğurur. Nüfusları gün geçtikçe artar. İnsanlar ovanın içine sığamayınca çıkmak için bir yol ararlar ve dağı eriterek oradan çıkarlar. Türklerin gizli ovadan çıktıkları gün Ergenekon/Yeni Gün olarak kabul edilmektedir. Kurt sembolü aynı zamanda Oğuz destanında da geçmektedir.  

Yeni Gün / Nevruz’un bir Türk Bayramı olduğu ve dünyaya Türkler tarafından armağan edildiği belirtilmektedir. Türkler fethettikleri ya da bir şekilde münasebette bulundukları diğer milletlere karşı daima hoşgörülü davranmışlardır. Bu durum da Türklerin insanlığının yararına olan kültürlerinin benimsenmesine ve sahip çıkılmasına yol açmıştır.[6]

Türklerin ata mirası olan özel günlerini uzun çağlar boyunca hatırlayabilmesi ve bugünleri kutlaması ya da anması için önce tarihini çok iyi bilmesi daha sonra da kendi dili olan Türkçesine sahip çıkması gerekmektedir.







 
KAYNAKLAR

[1] Ramazan Kahraman. Türk Dünyası Bayramı Yeni Gün (Nevruz). Bilge Kültür Sanat Yayınları. 2014. 1. Basım. İstanbul. Sayfa 15.
[2] İbrahim Kafesoğlu. Türk Milli Kültürü. Ötüken yayınları. İstanbul. 1997. Sayfa 304.
[3] Abdulhalûk Çay. Nevruz- Türk Ergenekon Bayramı. İleri Yayınları. İstanbul. Sayfa 521, 522, 527.
[4] Hazırlayan Elmas Kılıç. Türk Dünyasında Nevruz. Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri: 17. A.Y.K. Atatürk Kültür Merkezi Yayını:207. Sayfa 254.
[5] Kâşgarlı Mahmud. Divan-ı Lügat-it Türk. Çeviren Besim Atalay. Türk Dil Kurumu yayınları. Ankara. 2021. Sayfa 546,547.
[6] Necati Demir. Türk Kültürü Araştırmaları. Altınordu Yayınları. Ankara. 2021. Sayfa 54,55.

Son Yazılar