Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Suç ve Ceza / Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

13 Mayıs 2024 - 10:22 - Güncelleme: 13 Mayıs 2024 - 11:59

Suç ve Ceza / Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
 
Fyodor Dostoyevski Suç ve Ceza adlı romanını psikolojik olarak irdelediği kişiler üzerine kurar.  Sibirya sürgünü dönüşünde Suç ve Cezayı yazması bir nevi kendi açısından da bir günah çıkarma gibi olmalıdır. Romanda pek çok ahlaki suçlar üzerinde durulur. Alkolün peçesine düşmüş olan Marmeladov’un ailesinin çöküş öyküsünün de portresi çizilir.

Rodion Romanoviç Raskolnikov Hukuk Fakültesi öğrencisidir. Eğitimini parasızlık yüzünden yarıda bırakmıştır. Saint Petersburg’da kiralık bir odada yaşamaktadır. Odasının daha çok bir dolaba benzediği ve bir insanın burada yaşamasının güçlükleri sık sık hatırlatılır. Raskolnikov’un odası öylesine küçüktür ki yatağında oturduğu zaman elini uzatıp kapısını ziyaretçisine açabilmektedir. Raskolnikov’la ilk karşılaştığımız zaman onun hiçbir işle meşgul olmadığını görürüz. Çoğunlukla küçük odasında yatarak, düşünerek ve uyuyarak vakit geçirmektedir. İçinde bulunduğu yoksulluğu çalışarak aşabilme ihtimali olduğuna inanmamaktadır. Onun insanlık adına çok daha anlamlı bir girişim içinde bulunması gerekir. Bu yüzden de tefecilik yapan kadını -Alyona İvanovna’yı- öldürmeye niyetlenir. Rodion Raskolnikov bir gün dışarıya çıktığında bir meyhaneye girer ve orada Semen Zaharoviç Marmeladov ile tanışır. Marmeladov gece gündüz sürekli alkol tüketen biridir. Dokuzuncu dereceden memur olmasına rağmen zaafları yüzünden işine gidemez, kovulur. Kızı Sonya ona ve üvey annesi ile üvey kardeşlerine bakabilmek için fahişe olmuştur. Raskolnikov meyhane içinde saatlerce Marmeladov’un ailesi hakkında anlattıklarını dinler. Marmeladov ve ailesi hakkında onları hiç tanımıyor olsa bile pek çok detayı öğrenmiştir.

Rodion Raskolnikov’un annesinden aldığı mektupta anlatılanlar genç adamı çok kızdırır. Ona göre Dunya’nın yaptığı da tıpkı Sonya’nın yaptığı gibi kendini ailesi için feda ediş biçimidir. Sonya bunu fahişelik yaparak sağlamaktadır. Dunya ise zengin bir adamla evlenerek Raskolnikov’un geleceğini garanti altına almak istemektedir.

Raskolnikov bir insanı öldürmeden önce bunun muhakemesini yapmıştır. Ve kendinin bir cinayet işleyebilecek kadar alçalıyor olmasından dolayı da rahatsızlık duymaktadır. Onun yaşadığı hezeyanlar daha çok kendinin bir cinayet işleyecek kadar düşebilecek olmasıyla ilgilidir. Yoksa yaşlı tefeci kadına karşı herhangi bir merhamet hissetmemektedir. Raskolnikov bir gün yine rehin bırakma bahanesiyle tefeci Alyona İvanovna’nın evine gider. Buraya gelmeden önce cinayet fikri üzerinde uzunca bir zaman düşündüğü için paltosunun içine bir de balta saklamıştır. İsteyerek ve bilinçli olarak kötülük timsali olarak gördüğü kadını öldürmüştür. Raskolnikov’un cinayet mahallinde görmeyi umduğu son kişi Lizaveta’dır. Açık kalan dış kapıdan içeriye süzülen kadın ablası Alyona İvanovna’nın cesedi yanına gelir. Sarsılmış ve ne yapacağını bilemez bir hâlde tefeci kadının yanında beklemektedir. Raskolnikov’un bir cinayet işlemek için her detayı düşünmediğini buradan anlayabiliriz. O, Alyona İvanovna’yı öldürme kastıyla evine gider ama tefeci kadının korktuğu için kapıyı açık bırakmış olmasını da fark etmemiştir. Tefeci kadının evin içine girerken kapıyı açık bırakması Rodion Raskolnikov’dan korktuğunu gösterir. Raskolnikov iyi yürekli, herkes tarafından sevilen Lizaveta'yı da öldürür. Bunu yaparken de merhamet hissetmemesi söz konusudur. Lizaveta önüne çıkmış bir engeldir onun için. Tefeci kadının evinden içi para dolu çanta ve birtakım rehine bırakılmış değerli eşyalarla tam kaçacağı sırada daire kapısının çalındığını duyar. İki adam tefeci kadının ziyaretine gelmiştir, onunla görüşmek için kapısını çalmaktadır. Raskolnikov işte o anda kapının açık bırakılmış olduğunun farkına varacaktır, Lizaveta da açık kalan kapıdan içeriye girmiş olmalı diye düşünür. Büyük bir heyecana kapılan genç adam, diğer iki kişi kapının önünde beklerken ses çıkarmadan kapıyı içeriden sürgüler. Evden kaçış hikâyesi tamamen şansın ona tanımış olduğu yardımla gerçekleşir. Kapının önünde bekleyen iki adam tefeci kadının başına kötü bir iş geldiğinin o anda daha farkına varmıştır ve yardım istemek için bekçinin yanına gitmiştir.

Cinayet sonrası Raskolnikov rahatsızlanır günler boyunca ateşli bir şekilde yatar. Raskolnikov hezeyanlar içinde günlerini geçirirken kendi iç hesaplaşmalarıyla fazlasıyla meşgul olur. Cinayeti onun işledi gerçeğinin diğer insanlar tarafından öğrenilmesinden korkar ve pek çok şüpheli hareketler yapar. Cinayet çok çabuk duyulmuştur. Olayı araştıran karakol memurlarıyla cinayet üzerinde konuşur ve hatta işi öyle bir boyuta getirir ki cinayeti kendinin işlemiş olabileceğinin işaretlerini verir. Hem bu cinayeti işlemiş olduğunu üstleniyor gibidir ve hem de şiddetle reddetmektedir. Tefeci kadının paralarını odasından çıkararak bir boş arsa içine gömer ne paraya ne de değerli eşyalara bakmıştır.

Marmeladov’la ikinci karşılaşması bir sokak ortasında olur ama bu sırada adam bir arabanın altında kalmış ve can çekişmektedir. Marmeladov’un evine götürülmesi için tutulan arabanın parasını Raskolnikov öder. İnsanların Marmeladov’un başında durarak sadece seyirci vazifesi görmesi ve kimsenin ''ah vah'' demekten öteye yardım etmiyor olması toplum içinde insana verilen değerin hangi seviyede olduğunu gösterir. Marmeladov evine getirildikten sonra ölür. Raskolnikov cebinde kalan son parasını -yirmi rubleyi- Katarina İvanovna’ya verir. Bu parayı cenaze masrafları için kullanmasını ister.

Raskolnikov’un kız kardeşi Dunya çalıştığı işyerinde Svidrigaylov tarafından taciz edilmiştir. Svidrigaylov Dunya’ya âşık olmuş ve birlikte Amerika’ya kaçmayı önermiştir. Dunya, Svidrigaylov’un karısı tarafından ahlaksız olmakla suçlanır. Dunya’nın yaşadıkları o yıllarda Rus toplumunun kadına bakışını ortaya koymaktadır. İnsanların adı bir dedikodu yüzünden lekelenebilmektedir. Dunya’nın suçsuzluğuna kanaat getiren Svidrigaylov’un karısı yine kendi usulüyle köyde yaşayan herkesin kapısını çalarak onun aslında masum olduğunu tek suçlunun kocası olduğunu belirtir. Bir de Dunya’ya zengin bir koca adayı bulmuştur o da uzaktan akrabası olan Lujin’dir. Dunya ve Pulheriya Aleksandrovna (Raskolnikov’un annesi); Lujin ve Raskolnikov’u görmek için Petersburg’a gelir. Raskolnikov annesinin mektubunda yazdıklarından ve Lujin’le tanıştıktan sonra adamın hiç de erdemli biri olmadığını, son derece hesapçı, kibirli biri olduğunu anlar ve onu kovar. Gerçekten de Lujin; Dunya’yı hem çok güzel ve yetenekli ve hem de yoksul bir kız olduğu için seçmiştir. Lujin için evlilik demek kadının üzerinde hakimiyet kurmak demektir. O ne derse desin yanında sesini çıkarmadan isteklerini gerçekleştirecek, hep minnettar biçimde ona bağlı kalacak bir kadını aramaktadır.

Raskolnikov’un tefeci kadını öldürdüğünü düşünen ama bunu ispat edemeyen Porfiriy elinde delil olmadığı için onu psikolojik olarak yıpratmayı dener. Porfiriy ile her görüşmesinde adamın yüzünde oluşan mimikler, o alaycı gülüşler ve hatta Raskolnikov’a imalı şekilde göz kırpması genç adamı çileden çıkarır. Porfiriy ile ilk karşılaması yine onun evinde olmuştur. Rehine bıraktığı eşyaları kimden alabileceğini düşünen Raskolnikov ile arkadaşı Vrazumihin, Porfiriy’e gider. Orada tefeci kadının cinayeti hakkında konuşurlar ve Raskolnikov’un şüpheli hareketlerinden bahsederler. Porfiriy Raskolnikov’un daha önceden bir gazetede çıkan yazısını bulmuş ve okumuştur. O makaleden yola çıkarak Petersburg’da hem de çok yakınlarında ve üstelik Raskolnikov’un da tanıdığı bir kadın olan Alyona İvanovna’nun ölümü hakkında neler düşündüğünü sorgular. Raskolnikov o gün daha önceden yazmış olduğu makaledeki düşünceleri yine ateşli biçimde savunur. Ona göre tarihte yaşamış büyük insanlar vardır ve onlar ki bir amaç, ideal, din, güç ya da başka bir düşünce için binlerce insanın ölümüne sebep olmuşlardır. Ama yine de bu binlerce insanın ölümüne sebep olan kişiler cinayet işlemekle suçlanmamışlardır.  Soylu bir amaç uğruna cinayet işlenebileceği savından yola çıkan Raskolnikov cinayeti işlemiş olabileceği konusunda kendi üzerine şimşekleri çeker. Raskolnikov işlediği cinayetin ve hatta Lizaveta’nın -masum bir insanın- ölmüş olmasından dolayı da vicdan azabı çekmez. Sürekli olarak hummalı düşler ve karabasanlar içinde yaşar. Onun yaşadığı buhranlar, hastalanması, sayıklaması, sürekli uyuması ya da düşünüyor olması kendi iç dünyasındaki çatışmalardan ileriye gelir. Toplum hakkında ve yapabilecekleri hakkında düşünmekten başka da bir şey yaptığı yoktur. Çalışmayı reddeder, ona göre çalışsa da gelebileceği nokta bellidir. Peki ama Raskolnikov neyi amaçlamaktadır ya da ne için yaşamaktadır? Razumihin ona çeviri yapabileceğini hatta birlikte bir yayınevi açabileceklerini söylediğinde o tüm bunların yapılabilecek olması durumunda ne işe yaracağını bile sorgulamaz. Bir başkasının kendi yerine hapse girmesini de çok da umursamadığını görürüz. Raskolnikov, sarhoş adam Marmeladov’un ailesine bir iki kez para yardımında bulunmuştur, bir yanda cinayet işleyebilen biri vardır diğer yanda yardım eden biri. Raskolnikov yaptığı yardımın bu ailenin hayatını devam ettirmesi için çok yetersiz olduğunu bilir. Marmelodov’un ailesi kendini bekleyen acı sona doğru sürüklenmektedir. Sonya’ya kendi hayatına bakması onlar için kendini feda etmemesini de söyler.

Raskolnikov’un Tanrı’ya inanmıyor olduğu roman içinde bazen dile getirilir. Tanrı’ya inanmıyor olmak belki de onun en kolay şekilde işlediği suçun böyle üstesinden geliyor olabildiğini düşündürmektedir. Raskolnikov içinde yaşadığı topluma ideolojik birtakım saplantıları yüzünden yabancılaşmıştır. Fahişelik yapan insanlara karşı kayıtsız insanlar görürüz bu toplumun içinde ve hatta sekiz yaşındaki çocukların dahi uygun olmayan ortamlarda çalışması söz konusudur. Toplumun değer yargılarında yoksulluğun getirmiş olduğu o acımasız hayat koşullarıyla bir çürüme ve kokuşmuşluk gözlenir. Raskolnikov hem hiçbir işte çalışmaz ve hem de hayat koşullarının bir anda iyi ve soylu olan insanlar için değişmesini ister. Çalışsa bile ve hatta okulu da bitirse kendini on yıl sonrasında bulacağı yeri daha şimdiden kabul edememektedir.

Sonya ile Raskolnikov’un ilişkisi itiraf ve din temalı devam eder. Sonya geçimini kötü bir yoldan sağlıyor olsa da dinine bağlı genç bir kadındır. Raskolnikov’un işlediği cinayet onu genç adamdan uzaklaştırmak yerine daha da çok bağlar. Burada iki lekeli insanın birbirini bulması ve arkadaşlıklarından teselli bulma ihtiyaçları söz konusudur.

Svidrigavloy roman içinde anlatılması belki de en zor olan karakterlerdendir. O, Raskolnikov gibi ideolojik bir saplantı içinde olmasa da bazı insanlara kötülüğü dokunur. Hayatı dolu dolu yaşamayı seven ve bu uğurda önüne çıkan engelleri kaldıran bir adam olduğunu söyleyebiliriz onun için. İki kişinin ölümüyle suçlanır, bu kişileri öldürmüş olabileceği de ihtimal dahilindedir. Dunya’ya âşıktır, onunla ve hatta Raskolnikov ile birlikte Amerika’ya kaçmak istemektedir. Dunya kabul etseydi bunu yapacaktı da. Ölüme giderken yaptığı bir dizi iyilikler onun vicdanını rahatlamaya çalışmasında etkili mi oldu? Bu sorunun yanıtı üzerinde düşündüm ve hayır cevabını verdim. Svidrigaylov içinde kötülüğü ve iyiliği barındıran bir adamdı. Gerçekten yardım etmek istediği için bunu yaptı. Svidrigaylov’un intihar ediş biçimi de son derece gösterişsiz bir şekilde olmuştur. Tüm maddi varlığını tükettikten sonra intihar etmiştir. Romanda bununla ilgili Petersburg’da bazı burjuvaların paralarının son damlalarına kadar harcadıkları ve meteliksiz kaldıkları anda intihar etmenin moda hâline geldiğinden bahsedilmektedir.

Katerina İvanovna roman içinde dikkat çeken karakterlerden biridir. Bir albayın kızı olduğu için kendini ve çocuklarını soylu olarak niteler. Titiz ve becerikli bir kadın olmasına rağmen Marmeladov gibi sarhoş bir adamla evlenmek zorunda kalmıştır. Katerina yaşadığı hayat koşullarının yetersizliği, bakımsızlık yüzünden verem olur. Günleri sayılı olmasına rağmen ne soylu olduğunu söylemekten ne de temizlik yapmaktan yılmıştır. Sonya’nın vesikalı olarak çalışmasında ona bu öneriyi sunan Sonya’nın çok da değerli olmadığını, saklayacak özel bir şeyinin olmadığını söyleyen Katerina’dır. Sarhoş babası evin geçimini sağlayamıyorsa bunu Sonya yapmalıdır. Üvey kardeşleri ve üvey annesi için kötü yola düşen Sonya’dan masum, güzel ve iyi kalpli bir kız olarak bahsedilir. Katerina bir çıldırma hâlinde kocası öldükten birkaç saat sonra ölür.

Roman, Rodion Raskolnikov’un suçunu itiraf etmesiyle ve Sibirya’ya gönderilmesiyle sona erer. Raskolnikov’un peşinden Sonya da gitmiştir. Sonya ile Raskolnikov’un kaderlerini birbirine bağlayan yazar onların hayatlarını devam ettirebilmeleri için birbirlerine zorunlu hâle getirir.

Raskolnikov’un hapishane yaşantısından da bahseden yazarın kendi hayatından kesitler sunduğu da muhakkak ki bir gerçektir. Aydın bir kişi olarak gösterilen Raskolnikov hapishanedeki diğer kaba saba ve hatta kolaylıkla cinayet işleyebilen insanlar tarafından dışlanır. (Sibirya sürgünü sırasında Dostoyevski de kendini diğer mahkumlara karşı yabancı hissetmiş ve onların içine tam olarak girememiştir. Dostoyevski’nin sürgünden döndükten sonra yaptığı hatalar için kendini suçlu olarak görmesi ve hem Tanrı’dan hem de Yüce Çar’dan af dilemesi söz konusudur.) Raskolnikov’un işlediği cinayetten ceza almadan kurtulması örneğin Amerika’ya kaçması mümkün değildir. Dostoyevski; içinde yaşadığı topluma yabancılaşan ve aynı zamanda insanların sorunlarını, yaşanılan çağdaki gelişmelerin kimlerin işine daha çok yaradığını çok iyi analiz edebilen bir gencin hikâyesi etrafında pek çok toplumsal sorunlara değinmiştir. Raskolnikov’un Tanrı’ya inanıyor hâle gelmesi de yine beklenti dahilinde gelişen ve insanı şaşırtmayan bir sondur.


Keyifli Okumalar