Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Jacob Abbot’un Jül Sezar’ın Hikâyesi Adlı Kitabından Dünya Tarihinde Yaşanan İlk İç Savaş

17 Şubat 2024 - 09:16

Jacob Abbot’un Jül Sezar’ın Hikâyesi Adlı Kitabından Dünya Tarihinde Yaşanan İlk İç Savaş

Jül Sezar iktidara gelmeden evvel dünyada aralarındaki kavgayla ünlenmiş iki Romalı düşman vardır. Onların ismi Marius ve Sylla’dır ve bu isimler asırlar geçmiş olmasına rağmen nefret ve rekabet sembolü olarak görülmüştür. Roma toplumu yaşanılan çağda yönetimde söz sahibi olan üst sınıf ile halk denilen alt sınıftan oluşmaktadır. Sylla soylu ve üst sınıfın temsilcisi iken Marius da alt sınıfın yani halkın temsilcisi durumundadır. Roma meclislerinde gözlerini korkuttukları askerleri ve kendilerine has yöntemleriyle ikisinin de etkili sayılabilecek güçleri vardır.

Asyalı hükümdar olan Mithrdates ile Roma arasında bir savaş çıkar, Sylla da komutanlığa atanır. Roma ordusu İtalya üzerinde seferdeyken komutanlığa bu sefer Marius atanır. Kararı bildirmeleri için iki elçiyi Sylla’ya gönderir. Elçiler değişiklik hakkında Sylla’ya bilgi verdikten sonra Sylla verilen bu karara çok öfkelenir, iki elçiyi de öldürür ve hemen Roma’ya doğru yola çıkar. Görev değişikliğini bildirmek için giden elçilerin öldürüldüğünü duyan Marius da misilleme olarak Sylla’nın Roma’daki yakın arkadaşlarını öldürür. Soylular gurubunun etkisini ve gücünü temsil eden Senato üyeleri Sylla’nın yanındadır ve ona destek vermektedir. Sylla askerleriyle Roma kapısına dayandığında Senato üyeleri şehre girmemesini olası çıkacak bir iç karışıklığından çekindiklerini söylerler. Bir gece bekleyen Sylla ertesi gün Roma’ya girerek Marius’un adamlarını öldürmeye başlar. Böylelikle tarihte ilk kez kayıtlanan bir iç savaş süreci başlamış olur.

Zengin ve ferah bir medeniyet üzerine kurulu olan Roma insanları korku ve dehşet içindedir. Marius canını kurtarmak için kaçıp gider, ardında kalan taraftarlarının ise çoğu öldürülür. Senato toplanarak Marius’u halk düşmanı ilan eder, Marius’un kellesini getirene ödül vaat edilir. Marius’un peşinde kelle avcıları vardır, Marius sürekli takip edildiği hâlde Akdeniz’i geçerek kaçmayı başarır. Sylla rakibi ve aynı zamanda büyük düşmanı olan Marius’dan kurtulduğunu sanarak ordusunu toparlar ve Asya Seferi’ne gider. Sylla Roma’dan ayrılınca Marius’un şehirde gizlenerek öldürülmekten kurtulan birkaç arkadaşı yeniden örgütlenir, eski görevlerine döner, Marius da Roma’ya gelerek kendisine büyük bir ordu kurar. Marius Afrika’dan Roma’ya dönerken isyankâr köleleri, azılı haydutları, mahkûmları toplumların alt katmanlarındaki insanları toplayarak ordusunu güçlendirmeye çalışır. Ordusu içinde bulunan askerlerin vahşi hareketleri vardır, insanları oldukça korkuturlar. Marius Roma’yı ele geçirir geçirmez yıkıma başlar. İlk önce senato konsüllerinden birinin boynunu vurarak kanlı eylemlerini başlatır. Toplumun üst katmanlarında bulunan soylu sınıftan Sylla’nın arkadaşları bulundukları mevkilerde yakalanır, mahkeme edilmeden idam edilirler. Bazı düşmanlarını ise Tarpeian Kayası’ndan aşağı atarak acılar içinde ölmelerini sağlar.

Marius’un intikamından korkan Sylla’nın karısı ve çocuğu da onlara acıyan yakınları tarafından saklanır. Marius onları çok arasa da bulamaz. Kanlı eylemlerine ve idamlarına devam eden Marius’un kini bir türlü bastırılamaz. Marius intikamını almayı başardığında ve tüm düşmanlarını yok ettiğini düşündüğü sıralarda hastalanır. Yıllarca kaçak olarak zorlu hayat koşulları altında yaşamış hem akıl sağlığını hem bedensel sağlığını kaybetmiştir. Üstelik Marius için hâlâ tam bir zafer elde edilmiş değildir. Sylla Küçük Asya’da Mithridates ile savaşmaktadır. Geriye döndüğünde Sylla ile yüzleşmek zorunda kalacaktır. Marius geçirdiği düşsel sanrılar içinde hayata gözlerini yumar.

Marius’un ölümüyle iç savaşın sonlanması mümkün olmayacaktır. Marius halkı temsil eden biridir, alt tabakanın sesidir; yeri çabuk dolar. Marius ardında kendi ismini taşıyan bir oğul bırakır. Sylla kazandığı zafer sonucu muzaffer bir şekilde Roma’ya geri dönerken oğul Marius da güçlerini toplamakla meşguldür. Aristokrat kısım Sylla’yı desteklerken demokratik kısım oğul Marius’un tarafındadır. Sylla önüne çıkan orduları yener, oğul Marius’u da bir başka şehre hapsettirir. Sylla’nın intikam planı ise Marius’dan çok daha zalimcedir. Sylla düşmanlarının bir listesini çıkarır, bu listeyi avcı askerlerine verir. Listede ismi bulunan kişiler nerede yakalanırsa orada kılıçla öldürülecektir. Bu vahşi cinayetlerin çoğu halkın gözleri önünde yaşanmaktadır; iç savaşın acımasızlığı tüm dehşeti ile devam eder.

Tüm bunlar olurken Marius ve Sylla gibiler korkunç cinayetler işlerken halkın durumu nasıldır? Roma’da hatırı sayılır bir çiftçi nüfusu vardır, onlar mısır ve başka ürünler yetiştirir günlük yaşamlarına devam ederler. Komutanlar, askerler, valiler, yargıçlar çiftçinin verdiği emekleri yağmalar ve yine halktan edindikleri vergilerle zengin olurlar. Yağmaladıkları ürünlerle askerlerini beslerler, aldıkları vergilerle zanaatkarlara para verip büyük binalar, köşkler inşa ettirirler. Silahlı olarak organize olmuş üst sınıf silahsız ve iyi yürekli insanlara boyun eğdirir. Halkın sessiz kalmaktan başka bir çaresi yoktur. Yağma bittikten sonra mahsullerinin yanına dönerler ve yeniden şikâyet etmeden çalışmaya devam ederler.

Sylla artık bir diktatördür önünde hiçbir engel kalmamıştır. Tüm düşmanlarını yok etmiştir bunu yaparken yasalara uymamış halkın huzurunu kaçırdığını düşündüğü kişileri katletmiştir. Tüm düşmanlarını yok eden Sylla daha sonra kendini sanata ve edebiyata verir.
Marius ve Sylla arasındaki mücadele insanlık tarihine ilk kişisel kavga ve beraberinde gelen iç savaş olarak geçmiştir. Bu kavganın sebebi ise iki hırslı adamın arasındaki rekabetten dolayı gerçekleşmiştir. Birbirleriyle olan mücadelelerinde kurdukları ordularla önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkmışlardır, karşılarına çıkma cesareti gösteren insanları öldürmüşlerdir. Onların kavgasında ise en çok masum insanlar zarar görmüştür.

Diktatör: Roma'da acil durumlarda bütün gücün verildiği en yüksek makam.