Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Ev

27 Temmuz 2023 - 17:07 - Güncelleme: 27 Temmuz 2023 - 17:46

Ev
F Bloktaki en üst katın satılık olduğu haberini almışlardı. Kimse yüzüne bakmaz o dairenin, hiçbir kimse çıkıp da o eski; köhne daireyi satın almaz diye düşünüyor ve her zamanki hayatlarına devam ediyorlardı. Sabahları erkekler işe gidince genelde Muradiye’de buluşurlardı. Ve bazı günler de alışılmışın dışına çıkmak istediklerinde; Gülümser’de toplandıkları olurdu. Muradiye’nin özenle hazırladığı kahvaltı masasında yavaş yavaş hem yiyip hem konuşarak rahatlamaya başladıklarında hafiften giriştikleri çekiştirmeler büyük gıybetlere dönüşürdü. Kadınlar demlendikçe konular daha fazla didiklenir ve insanlar hakkındaki düşünceler daha fazla fokurdatılırdı. Çay ve kahvenin içimlerine eşlik eden keyif verici sigaraların koyu grimsi saldığı dumanların arasında dedikodular yoğunlaşır, içinden çıkılmaz çapraşık bir hâl alırdı. İki gün önce F Bloktaki üst kata bakmaya birileri mi gelmişti? Alıcı mıydılar? Başka bakan eden var mıydı?Herkesin kafasında aynı soru dönüp dolaşıyor yalnız içinde kiracısı olan o yıkık viran daireyi birilerinin alabileceğini düşünemedikleri için ve daha farklı ya da önemli gördükleri başka konular hakkında konuşmayı öncelikli olarak görüyorlardı. Kimse almazdı o daireyi Ayşegül bu şekilde düşünüyordu. Yok yok canım alamazdı kimse yine de aklına takılıyordu. Füsun’un oğlunun bisikletiyle kaldırım parkesini kaldırmasına epeyce canını sıkmıştı zaten. Bir de şimdi durduk yere niye aklına getiriyordu ki bu can sıkıcı konuyu. Hem zaten Fatma oturuyordu orada uzun zamandan beri. Kadın kara betondan oluşan daireye yıllar önce boya badana yapmış, kendine göre düzenini kurmuştu. Ev eskiydi eski; yapacak bir şey yoktu. Ancak bu kadar oluyordu ve işte ancak o kadar olabilecek olanı da Fatma yapmıştı. Balkonun bir köşesinde sandalyenin üzerine tünemiş olan Fatma söze katıldı.

- Kızlar benim ev satıldı evden çıkıyorum.
Hoppala bu da nereden çıkmıştı? bir yıldırım gibi düşmüştü doğrusu Fatma’nın kurduğu bu tümce kahvaltı masasına.

Hep birlikte bir ağızdan avazları çıktığı kadar nahoş seslerle olayı anlamadan etmeden konuşmaya başladılar. Nasıl olurdu böyle bir şey? Bu da ne demek oluyordu? Yapıldığı elli yılı aşmış olan bu sitede yabancıya, dışarıdan gelen ne idüğü belirsiz bir serseriye ev kaptırmak var mıydı ki?

- Ne söylediğinin farkında mısın? dedi Muradiye. Yoksa gerçekten o gelen kadın mı aldı evi?
- Evet o aldı. Sen de gördün mü kadını?
- Gördüm de dairenin hemen satılacağını doğrusu aklımın ucuna bile getirmemiştim. Ben alırdım yoksa Fatmacığım.

Otoriter sesler de nahoş seslere karışmaya başlamıştı, derken konuşmalar çınlamaya dönüşmüştü. Kimisi ağlıyordu, ve olayı fazlaca abartmayı tercih ediyorlardı; Fatma’yı çok severlerdi. Bazı akşamlar Fatma’nın evinde vakit geçirirler sabahlara kadar okey oynarlardı. Olmazdı, dışarıdan gelene ev verilmezdi, bir nefes ötedeki bu daireye bir yabancının geliyor olması akıl alacak iş değildi. Hem sonra kendilerinden izin alınmamıştı. Burası yerli sayılabilecek insanların oturduğu bir siteydi. Öncelikle yöneticiye danışılması gerekiyordu ve ardından komşulardan izin alınması gerekiyordu. Eski ev sahibi bu sitenin kurallarını bilmiyor muydu ki böyle bir halt etmeye yeltenmişti? Kendilerine danışılmamıştı, başı örtülü bir kadının eve girdiğini görmüşlerdi. Kadının yanında duran daha yaşlı kadından ise eve baktıklarını ve alıcı olduklarını duyanlar olmuştu. Yalnız bu kadar hızlı nasıl oluyordu da ev alıcı buluyordu. Satılığa çıkarılması ve satılması göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleşmişti. Fatma’ya çok alışmışlardı, Fatma uzun zamandan beridir burada yaşıyordu. Sabah, öğlen, akşam bir araya geliyorlardı. Unutulmaz çay partileri yaşıyorlar, sahilde geziyorlardı. Birbirlerinin hayatlarına ilişkin önemli konuları biliyorlardı. Hepsi yeni gelecek olan komşuya bilenmişti. Bu zamanda o parayı bulabilmek de kolay değildi; ama görecekti o kişi. Sitenin yöneticisi ve kapıcısına ve önemli sözü geçen site sakinlerine kendini tanıtmadan ve sitenin kurallarını öğrenmeden ve burada yaşayabilir ya da yaşayamaz olabileceği konusunda hiçbir fikir edinmeye gerek duymayan bu kişi kendini beğenmişin biriydi kesin. Onlara ayak uydurması gerekiyordu. Teklifsiz girip çıktıkları Fatma’nın dairesine çok alışmışlardı. Çoğunlukla Fatma’da gece yarılarına kadar otururlar, sohbet ederlerdi. Bu yeni gelen de ayak uydurmalıydı. Ya havuz ne olacaktı, kaç çocuğu vardı ve havuza isterlerse yeni gelenin girme hakkını iptal edebilirlerdi. İşte bu düşünceler geçiyordu akıllarından ve habire konuşuyor; düşündüklerini sesli olarak da belirtmekten geri kalmıyorlardı.

- Fatma’nın evini alan kadınla konuştum ben, dedi Zeynep.

Tüm gözler Zeynep’e çevrilmişti.

- Ne zaman, nerede?
- Size anlatmayı atlamışım, alıcı olduğunu düşünemedim. Hiç beğenmedim doğrusu. Pembe örtülü kadın değil mi Fatma? Çarşamba günü gelen.
- Evet, çarşamba günü geldi ve eve baktı, bir saat sonra da telefonla arandım; evin satıldığını taşınmak için bir hafta mühletimin olduğunu söylediler.
- İki gün geçmiş üstünden niye söylemedin?
- Vereceğiniz tepkiden açıkçası çekindim. Sitenin kurallarını biliyorum. Öncelikle yönetici ve burada saygınlığı olan ailelerle konuşulması gerektiğini biliyorum, nasıl yapılmıştı bu hata anlamadım. Hiçbiriniz kadını tanımıyordunuz ve açıkçası üzüleceksiniz diye uygun bir ânı bekliyordum, uygun bir zamanda söyleyecektim. Ve işte şimdi artık söylemiş bulundum.
- Fatmacığım keşke sen alsaydın evi.
- Kızlar biliyorsunuz ev çok eskidir. Tadilat işiyle meşgul olamayacağım. Hem ben başka bir ev tuttum bile. Hemen iki sokak ötede, sıfır bir daire ve havuzu da çok güzel. Her zaman evime bekliyorum oldu mu? Yarın eşyalarımı toplayacağım ve çıkacağız evden. Kadın hemen taşınmak istiyor, taşınmadan önce de eve biraz tadilat yaptıracakmış.
- Kimden duydun, kendi mi söyledi?
- Vallahi kızlar işiniz zor gibi duruyor. İçine kapanık biri, ağzından dirhemle laf çıkıyor, ki onu da çok sessiz söylüyor. Ondan duymadım, zaten kadınla da fazla konuşmadım. Eski ev sahibimden duydum. Kadının iki kızı varmış ve hemen taşınmak istiyormuş. Evi biraz elden geçirip taşınmak istiyorum demiş.
- Terbiyesiz kadın. Yazın onun tadilatını mı çekeceğiz burada? Hepimiz dinlenmeye geliyoruz, şurada sanki ne kadar kalıyoruz ki? İki buçuk ay veya bilemedin en fazla üç ay kadar bir süre.
Kadınlar ayaklanmıştı, birbirlerini de yeni gelecek olan komşuya karşı bileylemişlerdi.

***
Kafiye, sabah erkenden kalktı, akşam bir türlü uyuyamamış yatağında döneleyip durmuştu. Hangi yanına doğru yatsa rahat edemiyordu. Aldığı eve takılmıştı zihni. Sakin bir hayat istiyordu; küçük kızlarıyla birlikte hoş vakit geçirebileceği bir sahil kasabasından bir ev almak istemişti. Yığınca da borca girmişti. Fakat sitenin bahçesinde oturan şu kadınlar, onlardan biri değildi Kafiye. O sessizliği severdi; kitap okumayı ve biraz da yazmayı severdi. Sabahları özellikle başka bir evde kahvaltı etmeye gidebilecek biri değildi, dahası o misafirliğe gitmeyi sevmezdi. Alışmamıştı böyle bir yaşama; başkasının evinde rahat edemiyor ve nedendir bilinmez sürekli evindeki kitapları özlüyordu. Hem sonra insanların konuştukları konular Kafiye’nin ilgi alanına çoğunlukla girmezdi. Bir başkasının evinin güzelliği, koltuklarının modeli, yaptığı tatil… gibi hususlar da ilgi alanına girmiyordu. Bu yüzden de insanlar konuşurken o insanların bu sıradan denilebilecek durumlar için övünmelerini, ya da bire bin katarak olayları çarpıtarak anlatıyor olabilmelerini sevmiyordu. O yüzden fazla konuşmazdı. Ne zaman bitecek bu çile diye sabreder uygun bir zamanı kollar ve hemen uzaklaşırdı oradan. Özellikle dikkatini çeken kadınların ya da erkeklerin birbirlerine nispet eder gibi konuşmalarıydı, böyle zamanlarda gülsün mü ağlasın mı bilemezdi. O sessizce yaşayabileceği, çocuklarını havuza ve denize sokabileceği bir ev almak istemişti. Evin mahremiyeti de hiç yoktu; evler birbirine çok bitişikti ve balkonlar neredeyse diğer komşunun balkonuyla iç içeydi. Önce balkonları kapatmalıydı; hiç sevmezdi açıkta insanlar izlerken yemek yemeyi. Evin içinde yeterli alan olmadığından balkonların yapılması gerekiyordu. Akşamları orada yemek yenecekti. Parasını hesap etti, yeterli parası yoktu sonra düşündü. Ne yapabilirdi, ablasından mı abisinden mi isteyecekti.

***
Kafiye anlaştığı iki dekorasyoncuyla yazlık evin yolunu tuttu. Adamlar binanın en üst katına çıkacaklarını duyunca söylenmeye başladılar. Daha şimdiden, evi görmedikleri hâlde söyledikleri fiyatların çok üstüne çıkmaya başlamışlardı bile. Dekorasyoncu adamlar eve bakmak üzere merdivenlere abanmış birer ikişer zıplayarak geçmeye başlamışlardı. O sırada Kafiye kendine seslenildiğini sanarak arkasına doğru bakındı. Karşısında iki yaşlı adam ve orta yaşını geçmiş bir kadın duruyordu.

- Bana mı seslendiniz?
- Evet size seslendik.
- Buyurun sizi dinliyorum.
- Siz mi aldınız üst katı?
- Ben aldım.
- Kime sordunuz? Kimden aldınız?
- Nasıl anlayamadım. Satılık ilanı vardı, başvurdum sahibi ile anlaştım ve aldım.
- Biz sizi tanımıyoruz, burada herkes birbirini tanır.
- Anlayamıyorum beyefendi.

Yaşlı adam yanındakilere bakıyordu, Kafiye ile konuşmayı bıraktı. Orta yaşlı kadın daha da öfkeli sordu.

- Yönetici ile görüştünüz mü?
- Hayır görüşmedim.
- Burada ev almadan önce yönetici ile görüşülür. O ev Ahmet ağabeyin idi. Ahmet ağabey ve Fatma abla çok iyi insanlardı.
- Bakın Ahmet diye birini tanımıyorum. Evi İsmail Bey diye birinden aldım. Evin sahibi İsmail Bey idi.
- İsmail mülk sahibidir. Ahmet’ten bahsediyorum ben. İçinde oturan kiracıdan. Çıkmak zorunda kaldılar.
- Anlıyorum, evi satın alınca onlar da çıkmışlar.
- Ya evet çıktılar. Bunca yıllık can ciğer kuzu sarmaları gittiler. Siz nereden duydunuz ev satılıkmış diye? İlana bir çıktı bir alındı be kardeşim. İnternetin başında mı bekliyordunuz?

Kafiye, yaşlı kadına ne diyeceğini bilemiyordu. Yanındaki adamlarla kendisini ablukaya almış bu kadının amacı neydi? Yaşlı Kadın, yukarıya çıkan adamlar kim? diye sordu.

- Dekorasyoncu iki kişi evin bazı bölümlerini yaptırmak istiyorum.
- Kat’i surette olamaz.
- Niçin olamaz?

Şimdi konuşmaya sitenin kamelyasından koşup gelen başka isimler de katılmıştı. Tatil aylarında tadilat yapılmadığını ve kesinlikle böyle bir tadilata izin verilmeyeceğini söylüyorlardı. Kafiye etrafındaki insanlara baktı, her birinin gölgesi uzuyor ve sanki metrelerce yükseliyordu. Ağızlar oynuyor, kaşlar kalkıyor, eller sallanıyor, asla, olamaz efendim, yapamazsınız, tadilat yapamazsınız sözleri kulak tırmalıyor. Bakışlar velfecri okuyordu. Kafiye düşündü, evi almakla acele davranmıştı. Bu insanlara uyum sağlayamayacağı kesindi.

- Havuzdaki çocuklar sizin mi?
- Evet benim.
- Taşınmadan daha havuza giriyorlar.
- Evet giriyorlar, çocuk onlar ve buradan, bu siteden bir daire aldık, girmesinler mi?
- Efendim havuza üç kişi girebilir en fazla.
- Benim de zaten iki çocuğum var.
- Geçen yıldan kalan aidat borcunuz var.
- Nasıl borcum olur? Evi yeni aldım.
- Hayır efendim bu dairenin aidat borcu vardır. Yeni sahibi sizmişsiniz mademki ödemeniz icap eder.
- Bana hiçbir şey söylenilmedi.
- Aidat ödemeyen havuza da girmesin, dedi gittikçe kalabalıklaşan halkanın içinden bir kadın.
- Efendim, adamları buradan götürün. Yazın kat’i surette burada tadilat yapamazsınız.

Kafiye içinden söyleniyordu, artık tahammül edilemez derecede sabrı taşmak üzereydi. İnsanın kendini tutabilmesi de bir yere kadardı. Evden gelirken zar zor denk getirdiği parayla benzin almış, bir saate yakın yol gelmişti. Yanında beş parası yoktu şu an ve bu insanlar karşısında dikilmiş geçmiş dönemden ve kendine ait olmayan aidat borcundan bahsediyordu. Kafiye evi aldı için çok pişman oldu ve orada istenilmediğinin de ayırdına vardı. Kahretsindi. Çocuklarına doğru baktı, insanların bazıları dağılmaya başlamıştı. Çünkü Kafiye kavga etmiyordu, sadece kendine söyleneni anlamaya çalışıyor ve olabildiğince naif cevaplar vermeye çalışıyordu. Yalnız içi durmuyordu işte. İçindeki ses sürekli küfrediyordu. Hani şu ikiyüzlü olanlardan mıydı Kafiye, belli belirsiz gülümsedi. Yaşlı adamlar söylenerek gittiler. Şimdi etrafında birkaç kadın kalmıştı. Biri yöneticinin hanımı imiş.

- İsminiz nedir?

Kafiye’nin ismini sormak şimdi akıllarına gelmişti. Onlar daha çok satılık ilanını nereden gördüğüyle ilgileniyor, evin aidat borcu olduğunu söylüyor ve kısacası Kafiye ve küçük kızlarını bu sitede istemediklerini ima ediyorlardı. Kafiye istenilmediğinin farkındaydı, hiç böyle bir şey tahmin edemezdi. Kenarındaki üç beş birikmiş parasını ve bankadan çektiği krediyi bir araya getirmişti ve satılık ilanında yazılan numarayı aramıştı. En üst kat ve asansörü de yok diye başlangıçta satın almak istememişti ama annesi, sahil kasabasında olduğu için almasını tavsiye etmişti. Ve işte bir anda bir gafletin içine mi düştü, nedir anlamadan evi satın alıvermişti. Demek ki öncelikle tüm bu insanlara Kafiye’nin kendisini beğendirmesi gerekiyordu. Kadınlardan biri Kafiye’yi çocuklar havuzda diye uyardı. Kafiye kendine doğru yöneltilen bakışlara aldırmadan küçük kızların yanına gitti, maksadı onları havuzdan çıkarmaktı ama öyle tatlı yüzüyor ve eğleniyorlardı ki kıyamadı havuzdan çıkarmaya, ben geliyorum şimdi dikkatli olun diyerek F Bloğun en üst katına çıktı.

Dekorasyoncu adamlar ellerindeki ölçme aletleri ile evin metrekaresini hesaplamaya çalışıyorlardı. Kafiye adamlara tadilat için izin vermediklerini söyleyerek birkaç küçük değişiklik için sadece fiyat aldı. O birkaç küçük değişiklik de bir iki gün içinde yapılmıştı. Kafiye, Adnan’a ricada bulunmuş ve mümkünse site yöneticisiyle görüşmesini istemişti. Adnan, kızlarının babasıydı. Adnan’ın görüşmesi de işe yaramıyordu gerçi. Ve Adnan için bunlar komik denecek kadar basit işlerdi. Adnan büyük işlerin adamıydı; bazı şehirlerde villaları vardı ve büyük çaplı iş döndüren bir ticaret adamıydı. Küçücük bir sitenin kıytırık dairesi için birilerini arıyor veya aranıyordu. Üstelik de her bir telefon görüşmesi olumsuz sonuçlanıyordu. Kafiye birkaç küçük değişiklikten sonra eve biraz da eşya koydurmuştu. Ağustos ayı başlarında küçük kızlarını alıp küçük evinde yaşamak üzere gitti. Önünde bilgisayarı, kitapları vardı; her zamanki gibi kendi hâlinde yaşamayı arzu ediyordu. Bir gün huzurlu durabildi sadece, gündüz kızları havuzda oynadılar akşam da birlikte sahilde yürüyüşe çıktılar.

***
Ertesi gün öğle vakitleriydi, Kafiye yoğun bir ses gürültüsü duydu, balkona çıktı. Kulağına gelen kahkaha sesleri artıyordu. Biraz sonra adının geçtiği konuşmalara tanık olacaktı. Ve duydu.

- Her yeri kapalı kardeşim, ah Fatma’mız nerede? Hiç görünmüyor bile.

Kendinden bahsediliyordu, anladı. Biraz sonra daire zili çaldı, Kafiye kapıyı açtı, küçük kızları sırtlarında havlularıyla evin içine girdiler.

- Ne oldu anneciğim niye geldiniz?
- Anne bizi burada istemiyorlar.
- Yok anneciğim size öyle gelmiştir.
- Hayır anne bize öyle gelmedi. Bizi havuzdan kovuyorlar ve bize yeni gelen o iki kız diyorlar. Biz inmeyiz oraya bir daha.
- Peki tamam, geçin bakalım içeriye.

Kafiye kızlarını banyoda bir güzel yıkadıktan sonra bilgisayarının başına oturdu. Küçük kızları havuza giremedikleri için ağlıyorlardı.

- Denize gideriz anneciğim üzülmeyin.
- Evimize gitmek istiyoruz anne. Burada bizi dışlıyorlar.

Kafiye tatil sitelerine baktı. Küçük kızlarını yanına çağırdı, gelin bakalım buraya hep birlikte şimdi tatil seçeceğiz.

- Yaşasın!

Kafiye, Marmaris ve Antalya’dan birer hafta sürecek toplamda on beş günlük tatil aldı ve kredi kartına on iki takside böldü. Valizlerini hazırladı. Kızlarından büyük olana arabanın anahtarını vererek;

- Hadi bakalım sen kardeşinle önden git de arabaya yerleş ben de valizleri indireceğim, dedi.

Kızlar yaşasın! sesleri arasında el ele tutuşarak aşağıya indi. Kafiye valizleri aşağıya indirmeye çalışırken dışarıdan gelen ve gittikçe artan kahkaha seslerini duyuyordu.