Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

Deniz'e Karşı

16 Haziran 2023 - 06:12 - Güncelleme: 16 Haziran 2023 - 06:47

Deniz’e Karşı
Deniz evin pencerelerini iyice kapatmıştı, Aliço’nun bir densizlik yaparak içeriye girmesini istemiyordu. En son ne zaman verdiği sözü tutmuştu ki bu yalancı oğlan? Deniz kırgındı, bu akşam evde oturmak onun canını daha fazla sıkacaktı. Dışarı çıkmak istiyor ama yolda Aliço’yla karşılaşırsam endişesi taşıyordu. Düşündü, bir müddet daha bekleyecekti, Aliço yarım saat içinde ya gelirdi ya gelmezdi. Her zamanki gibi önce kapıyı tıngırdatacak sesini duyuramayınca büyük ninenin kaldığı ve hem de oturma odasının penceresi dışında kalan diğer üç pencereyi açık mı diye kontrol edecekti. Deniz pencereleri bu nedenle sıkıca kapatmıştı, Aliço’nun eve girmesini istemiyordu, kararlıydı: Aliço’yu bırakacaktı. Telefon evin sessiz ortamını yırtmak, parçalamak istermiş gibi çalıyordu. Deniz, büyük ninenin uyanmasından korkarak koştu, ahizeyi kaldırdı. Usulca…
- Alo, dedi. Arayan Müjgân’dı.
- Bu akşam sinemaya gelecek misin?
- Biletim yok.
- Boş ver bileti bizim evin terasından olduğu gibi görünüyor. Bahçeye kurdular bu akşam beyaz perdeyi.
- Vallahi. Gerçek mi kız?
- Gerçek tabii. Koş yetiş. On beş dakikaya başlar.
- Aliço’ya yakalanırım endişesi duyuyorum.
- Yakalansan ne olacak Deniz?
- Ay istemiyorum artık gelince anlatırım.
Deniz elinden ahizeyi bırakınca dış kapının tıngırdatıldığını duydu, oralı olmadı. Geldi yalancı, diye düşündü. Şimdi pencereleri zorlayacaktı. Kapıda bir iki tıkırtı daha olmuştu, sonra ses kesildi. Deniz havanın serin olabileceğini düşünerek üzerine ince hırkasını giydi. Süslenmek için dışarıya çıktığında perdeyi açık bırakmış olduğunu gördü. Camın yanına hızlıca gidip perdeyi çekmeye yeltendiğinde Aliço’nun bakışlarını karşıladı bakışları. Aliço kederli ve bir o kadar da ukala bakışlarını Deniz’in üzerinden çekmiyor, camı aç gibisinden söyleniyor ve eliyle işaret ediyordu. Deniz, kapının oraya gel, diyerek perdeyi çekti. Ayağına geçen bayram aldığı inci taş işlemeli pembe topuklu ayakkabılarını giyen Deniz küçük dolaptaki anahtarı alarak kapıya çıktı. Aliço karşısındaydı.
- Ne oluyoruz güzelim? Hayırdır. Niye açmıyorsun kapıyı?
- Açmak zorunda değilim.
Aliço hüzünlendi, çok da havalanmışsın, hayırdır! diyebildi. Deniz şiddetle Aliço’ya doğru bakıyor ve bunu sen istedin gibisinden marazi, anlaşılmaz, boğuk sesler çıkarıyordu bir yandan da yürümeye başlamıştı. Aliço daha fazla dayanamadı. Her zamanki ukala tavrını üzerine giyip dur! diye emretti. Deniz bu akşam farklıydı, Aliço’yu dinlemedi, yoluna devam etti. Aliço, Deniz’in ardından seslendi. ‘‘Sana dur dedim!’’ Deniz duymuyor ya da duyuyor fakat duymuyormuş gibi yapıyordu. Aliço sert ve kendinden emin bir şekilde ilerledi, Deniz’in kolunu kavradı.
- Ne oluyoruz dedim sana. Var sende bir iş.
- Var evet.
- Nedir?
- Nedir öyle mi? Sen sebebini gayet iyi biliyorsun. Nedir diye soruyorsun. Şehre gideceğim.
- Ne yapacaksın şehirde?
- Ses sanatçısı olacağım.
- Sen dedi Aliço ses sanatçısı olacaksın. Kızım senin sesin karga sesi gibi.
- Hayır hiç de değil. Ses sanatçısı olacağım şarkı söyleyeceğim.
- Sonra…
- Ne sonra. Sonrası sadece beni ilgilendirir. Sesim karga sesi gibiymiş hiç de değil hem Hayri Bey.
- Hem Hayri, e Hayri he, Hayri! Ne olmuş Hayri’ye?
- Sen tanımazsın onu.
- Tanıt o zaman da tanıyalım. Kim bu Hayri?
- Un Kapanında müzik şirketi var. Sesimi dinledi. Gel plak yapalım dedi.
- Hayır.
- Ne hayır. Sana soran mı var sanki.
- Soracaksın tabii bugüne bugün benim karımsın.
- Höst karısıymışım. Değilim karın, hani nikahımız nerede?
- Olacak az daha bekle olacak. Hem bu seferde bak göreceksin çok büyük parayla geleceğim.
- Paran olunca şehirden eve gelmiyorsun arpa suyunu çekince garip ananı hatırlıyorsun benim bir de sevdiğim kız vardı diyerek aklına düşüyorum sonra da buraya geliyor yine benim kanıma giriyorsun. Bak etrafına farkında mısın? Bizimle akran olanlara bak. Arkadaşlarımın çocukları ilkokula başladı. Milletin diline düştüm, maskara oldum.
- Hepsi geçim sıkıntısı çekiyor. Çok mutsuz oldular. Ellerinden gelse bugün boşanacaklar.
- Biz ise mutsuz olmayı denemedik bile. En azından denediler. Mutsuz olmak dahi güzel geliyor bana şu an.
- Saçmalama mutsuz olmanın neresi güzeldir? Bu sefere çıkınca göreceksin büyük parayla geleceğim. Senin şu küçük evi yıkar yerine büyük bir ev yaparız. Şehre gitmeyi unut.
- Aliço! Yeter artık bitti Aliço! Yalanlarına kanacak başkasını bul.
- Sen benim karımsın bırakmam seni.
- Öyle bir bırakırsın ki! Hem sana bırak demiyorum. Bitti diyorum.
- Son sözün bu mu? On yedi yıldır sevdiğin bir adamı terk ediyorsun öyle mi?
- Öyle.
Gecenin kasvetli karanlığı Aliço’nun başının üstünde parçalanıyor, köye doğru uzayan patika yolda kötü ruhların acı nefesleri duyuluyordu. ‘‘Bu kız yoldan çıkmış,’’ diye düşündü Aliço. Bu Hayri dediği adamla mı birlikteydi? Kız başına şehre gidecekti de sanki ünlü olacaktı. Adamı beş dakikanın içinde öldürüp denize atarlardı be. Bu ahmak kız ne biliyordu ve neye güveniyordu? Yok yok dedi, yoldan çıkarmışlar bunu. Derin bir kederin içinde boğuluyordu. ‘‘Ulen erkek kısmısı kadından özür diler mi be!’’ diye iç çekti. Kalbi acıyordu. Hem sonra kız da çok haksız sayılmazdı, kendileriyle yaşıt olanların çoğu evlenmiş bir ikisi kalmıştı ortada dımdızlak. Ne yapmak gerekir diye düşünüyordu. İki yıl önce büyük bir vurgun yapmıştı ama oradan kaldırdığı parayı da şu meyhane, bu kadın yok o dansöz yok kumar har vurup harman savurmuştu. Para bitince de köyün yolunu tutmuş yine bir şekilde kendini Deniz’e affettirmişti. Bu sefer durum farklıydı, kız bıkmıştı anlaşılan, gidebilirdi de. Aliço, Deniz’in arkasından yalpalayarak yürümeye devam etti. Müjgânların evine gelen Deniz zile bastı, Aliço da Deniz’e yamandı. Niyeti kızla birlikte içeriye girmekti.
- Ne sıfatla beni takip ediyorsun?
- Ben de geleceğim.
- Hayır gelmeyeceksin.
İçeriye giren Deniz Aliço’nun yüzüne demir kapıyı kapattı. Aliço dışarıda kaldı, Deniz’se gel sesine doğru sakin adımlarla ilerlemeye başladı. Aliço’nun dediği gibi mi olacaktı, o yapamazdı, öyle mi? Hayır yapacaktı. Aliço kıskançlığından öyle diyordu, yoksa iyi zamanlarında biraz şarkı söyle de içimin pası temizlensin demez miydi?
- Nerede kaldın Deniz? Terasa doğru gel.
Müjgân sinemanın kurulduğu alanı göstererek kahkahayı bıraktı.
- Bak gördün mü nasıl güzel görünüyor. Bilete ne hacet, işte ev işte sinema.
Müjgân terasa kare küçük masayı da kurmuş, yan tarafındaki boşluğa da  semaveri kondurmuştu. Masanın üzerinde çerez tabakları ve dilimlenmiş kekler vardı.
- Çok zahmet etmişsin. Osman ağabey nerede?
- Aman boş ver onu, saldım çayıra Mevla’m kayıra. Gece yarısından önce gelmez. Niko’nun yanına gitti. Rahat rahat otur.
- Aliço kapıda kaldı.
- Niye kız alsaydın ya içeri. Dur istersen sesleneyim şuradan da yukarıya çıksın.
- İstemem gitsin.
- Sen kararlı mısın? Aliço'yu bırakıp gerçekten gidecek misin?
- Evet şehre gideceğim ve buna Aliço karışamayacak.
Sinema perdesi açılmıştı. Müjgân’ın evi açık hava sinemasının kurulduğu alanın hemen bitişiğinde kalıyor, tüm alanı cepheden görüyordu. Bütün yaz burada hiç bilet almadan gösterime giren filmleri izleyebilecekti.
- Hayatımız da böyle, dedi Deniz, sustu. Film başlamıştı, Müjgân da seyre koyulmuştu. Deniz’se hayâllere dalmıştı.
Devam edecek…