Burcu BOLAKAN

Burcu BOLAKAN

[email protected]

BABİLLİLER

26 Nisan 2023 - 19:38 - Güncelleme: 27 Nisan 2023 - 09:24

BABİLLİLER
Milattan önce iki bin yılında Mezopotamya’da çok sayıda kent devleti bulunmaktadır. Kent devletlerinin her birinin idarecileri birbiriyle ittifak hâlinde ya da mücadele hâlindedir. Devletlerin tek başlarına ayakta kalmaları oldukça zordur ve siyasi ortam da oldukça değişkendir; güvenilir değildir. Krallar çıkarları doğrultusunda kolayca taraf değiştirebilmektedirler. Bu karışık ve parçalanmış gibi görünen siyasi ortamı III. Ur Hanedanı kısa süreliğine birleştirir. III. Ur Devleti’nin son kralı İbbi-Sin’dir. İbbi-Sin’in komutanı olan İşbi-Erra İsin Hanedanı’nı kurar. İşbi-Erra’nın kendi hanedanını kurması bölgede hareketlenmeye sebep olur ve bunun üzerine yerel yönetimler ortaya çıkar. Böylece Larsa, Uruk, Kiş, Sippar, Babil kentlerinin kraliyet aileleri ve hanedanlıkları oluşur.
Babil Devleti Irak’ın başkenti Bağdat’ın güneyinde yer alır. Fırat Nehri ile Dicle Nehri’ne oldukça yakındır; bu nedenle önemli bir ticaret merkezidir. Babil kelimesi Eskiçağ literatüründe Tanrıların Kapısı olarak geçmektedir. Son zamanlarda yapılan filolojik araştırmalar neticesinde kent adının Sümercede beyaz, parlayan anlamına gelen babbar kelimesinden türediği ileri sürülmektedir. Babil kenti ilk önce küçük bir kasaba şeklinde kurulmuştur. Başında yerel yöneticiler bulunur ve iki tapınakları vardır. Konum itibariyle coğrafi bir avantaja sahip olan kasaba devleti ancak III. Ur Hanedanı yıkıldıktan sonra bir kent konumuna gelir. Fırat ve Dicle’nin suları kullanılarak zengin tarım ürünleri yetiştirilir. Yetiştirilen ürünlerden en önemlileri arpa ve hurmadır.
Babillilerin uzun bir tarihleri vardır. Mezopotamya’nın siyasi ve kültürel hayatında öncü bir topluluk olan Babillilerin tarihleri üç kısımda incelenir.
- Eski Babil Devleti
- Orta Babil ya da Kassitler Devleti
- Yeni Babil Devleti

 
ESKİ BABİL DEVLETİ
Mezopotamya’da M.Ö 3000 yılının ortalarında Akadların Amurru ismini verdiği topluluklar görülmeye başlar. Akadların dilinde Amurru ismi batı anlamına gelmektedir. Buna dayanarak bu toplulukların Batı yönünden Suriye ya da Arabistan’dan gelmiş olabilecekleri tahmin edilmektedir. Esasen Amurrular Mezopotamya’ya sızarak girmişlerdir. Zaman içinde Mezopotamya kent kültürüne uyum sağlamışlardır. Amurrular Kuzey Batı Sami grubuna dâhil bir dil ile konuşuyorlardı.
Mezopotamya’da varlığını sürdüren en güçlü devlet o vakitlerde III. Ur Hanedanı’dır. Amurruların Mezopotamya içine sızmalarından rahatsızlık duyan III. Ur Hanedanı kralı Şu-Sin bu toplulukların göçlerini engellemek için bir duvar dahi inşa ettirmiştir. Duvarın inşa edilmesi de işe yaramamış Amurrular göç etmeye devam etmiştir. III. Ur Hanedanı yıkılınca Amurrular bölgeye hâkim olmuşlar. Güney Mezopotamya’yı da Samileştirmişlerdir. Böylelikle merkeziyetçilikten uzaklaşmak isteyen krallıkların önü açılmış bulunmaktadır. Eski Babil Devleti’nin kurucusu Amurrulu Sumu-Abum’dur. Amurrulu Sumu-Abum esasında diğer liderlere önderlik eden bir aşiret lideridir. (MÖ 1894-1881).
Babil’i başlangıçta iki kral yönetir. Bu krallardan biri Amurrulu Sumu-Abum; diğeri ise kral Sumu-la-el’dir. Ancak tarih yazıcıları Eski Babil Devleti’ni kuran kişi olarak Amurrulu Sumu Abum’u göstermektedir. Amurrulu Sumu Abum ölünce Babil tahtına Sumu-la-el geçer. Sumu-la-el’in askeri başarıları sayesinde Babil Devleti güçlenir ve Mezopotamya’nın en güçlü devleti hâline gelir. Sumu-la-el’in askerî faaliyetleri yanında yaptırdığı sulama kanalları, tapınaklar ve tahkimatlar da bulunmaktadır. Marduk’a ait en erken kayıt da Sumu-la-el dönemine aittir.
Eski Babil Devleti içinde yine başka bir kral olan Dur Apil-Sin’de Babil’de kaleler ve yeni savunma duvarları yaptırması bakımından önemlidir. Hatta onun yaptırdığı kaleler ve savunma duvarları Larsa ve İsin kralları tarafından bir kışkırtma olarak görülmüştür ve devletler karşı karşıya gelmiştir. Babil karalı Dur Apil-Sin ölünce Larsa Devleti bölgenin hâkimi olur. Bu durum Babil tahtına Hammurabi’nin çıkışına kadar sürecektir.

 
Hammurabi
Sümer ve Akad kralı unvanı taşıyan Hammurabi MÖ 1792-1750 tarihinde tahta çıkar. Hammurabi Babil devrinde yazıt bırakan ilk kraldır. Savaşlarda taktik kabiliyeti ile ünlüdür ve diplomatik ilişkilerde başarılıdır. Onun hükümranlığı zamanında Babil toprakları Irak’ı içine alacak kadar genişler. Sami kökenli bir ceza olan ‘kısasa kısası’ kendi kanunlarına yansıtmış ve Hammurabi adıyla anılan yasalar ile toplumsal hayatta düzenlemeler yapmıştır. Hammurabi Kanunları Elam Ülkesi’nin başkenti olan Susa’da bulunmuştur. Kanun metni 282 maddeden oluşmaktadır; aile hukuku, ticaret hukuku, mülkiyet hukuku, kölelik gibi pek çok konuyu kapsamaktadır. Hammurabi kanunları Akadca diliyle yazılmıştır. Hammurabi Kanunları’nın başında Kral Hammurabi kendisinin Tanrılar Enlil ve Anu tarafından halkı mutluluğa kavuşturmak için seçildiğini belirtmektedir. Hammurabi krallığının ilk otuz yılını savaştan yana kullanmaz. Kendini tapınak onarımı işine verir ve borçların affı gibi konularla ilgilenir. Topraklarını ise daha sonraki yıllarda genişletmeye başlayacaktır. Hammurabi’nin askeri başarıları sonucu sınırlar epeyce genişler. Bu durum İlkum Sitemi getirilmesini gerekli kılar ki o da şu şekildedir. Memurlara ve kraliyete bağlı hizmetkârlara tarlalar ve arsa tapuları verilir. Arsa ve tarla tapularında hangi görevler karşılığında verildiği de yazılmaktadır. Bu sistem sıkı tespitlerle düzenlenmiştir. Ancak bazen kötü hasat yılları olur ve böyle zamanlarda kiracılar borçlanır. Bu durumda da borç köleliği ortaya çıkar. Borç köleliğinin diğer adı Mişerumdur. Hammurabi’nin ölümü ile Babil Devleti çöküşe girer. Eski Babil Devleti’nin son kralı Şamsu-Ditana’dır. Kendisi Elam, Kassit, Eşunna, Hanigalbat, Samhariler, Edaşhutiler Devletleri ile mücadele etmiştir.
Eski Babil Devleti’ne MÖ 1595 yılında Hitit Kralı I. Murşili son vermiştir.

 
ORTA BABİL DEVLETİ
Orta Babil Devleti’nin kurucusu Kassitlerdir. Kassitler’in Zağros dağları yönünden geldiği tahmin edilmektedir. Kassitler, Eski Babail Devleti zamanında Mezopotamya’ya sızmaya başlarlar. Ücretli askerlik ve çeşitli görevler yapan Kassitler kabileler şeklinde örgütlenmişlerdir. Bilinen ilk Kassit kralı, Gandaş’tır. Kassit karllarının en büyük faaliyetleri imar faaliyetleridir. Kassit kralları kanallar açtırmış ve tapınaklar yaptırmışlardır. Kassitler, Mısır ile iyi ilişkiler kurmuş ve zaman zaman yazışmışlardır. Bu yazışmalar daha çok hediye alışverişi, hanedanlar arası evlilik, hediyeleşmelerdeki usulsüzlükler, tüccarlar, iki devlet arasındaki doktor trafiği gibi konuları içermektedir. Kassitler Asur, Elam ve Hitit ülkeleri ile diplomatik ilişkiler kurmuşlardır. Asurlar, Kassitlere baskı uygulamaya başlayınca Hitit ve Kassit ittifakı gerçekleşmiştir. Asurların fetih hareketi yaptığı ve ordunun kentten ayrılmasından sonra bunu fırsat bilen Kassit kralı IV. Kaştiliaş Asur Devleti’ne saldırırır. Asur kralı I. Ninurta bu hamleye çok sert karşılık verir ve Babil ülkesine savaş açar. Asur Devleti yapılan savaşta galip gelir, Babil kralı IV. Kaştiliaş esir edilir. Babil için anlamı büyük olan Tanrı Marduk’un heykeli de Asur Devleti’nin eline geçer. Kassitlerin kurduğu Babil Devleti’nin başına bu tarihten sonra kukla krallar geçecektir. Kassitler en son Elam ordularının saldırısına uğrar ve bu tarihten sonra krallık sona erer. Kassitlere en son darbeyi Elamlılar vurmuştur.

İKİNCİ İSİN HANEDANLIĞI
Orta Babil Devleti’nin son bulması, deniz yönünden gelen kavimlerin göçlerinin önlenememesi bölgede ciddi bir istikrarsızlık ortaya çıkarır. Bu durum en çok Arami toplulukların işine yarayacaktır. Aramiler büyük kentlere doğru göç etmeye başlarlar. Mezopotamya bölgesinde bir kargaşa ortamı doğmuştur. Oluşan kargaşa ortamı en çok İsin Hanedanının işine yarar. Babil tahtını ele geçirerek İkinci İsin Hanedanlığını kurarlar.
I. Nebukednezar (MÖ 1121-1100) İkinci İsin Hanedanının ilk kralı olarak karşımıza çıkar. Kral ilk olarak Babil ülkesinden götürülen Marduk heykelini geri getirir. Babil’i yeniden başkent yaparak halkının moralini yükseltir.
İkinci İsin Hanedanı Arami akınları ve Asurlularla mücadele hâlindedir. Arami akınlarına karşı Asurlular ile ittifak yapmak ve ilişkilerini iyi tutmak ister. Bu yüzden siyasî evlilikler gerçekleştirilir. İsin Hanedanı prensesleri ile Asur kralları evlenir. İsin Hanedanı böylelikle Asur Devleti’nin yardımını alabileceğini ve Arami akınlarını durdurabileceğini düşünür. Yalnız uygulanan taktikler yeterli değildir ve akınlar devam eder. Asur Devleti’nin uyguladığı politika da çift yönlüdür. Bir yandan Babil’e yardım eder gibi görünürken diğer yandan kıyı bölgelerine sefer düzenlemektedir. Asur Devleti en nihâyetinde Babil Devleti’ni ilhâk etmeyi başarır. Devletin başına Asur kralının oğlu Sennaherib geçer (MÖ 700). Babil’in Elam ve Asur Devletiyle mücadelesi hiç bitmeyecektir. Babil kralları Asur Devleti’ne çok fazla dikkat ettiklerinden diğer tehlikeli düşmanları unutmuşlardır. Babil kralı Sin-şar-işkun zamanında Deniz Ülkesinden gelen Nabopolassar Babil’i 626 yılında işgal eder. Nabopolassar daha sonra Medler ile iş birliği yapacak ve Asur Devletinin yıkılmasında rol oynayacaktır.

YENİ BABİL DEVLETİ
Asur Devleti’nin zayıflığından faydalanan Nobopolassar Babil’i işgal ederek kendisini kral ilân eder. Toros Dağları’na kadar olan bölgede hâkimiyet kurar. Yeni Babil Devleti, Asur Devleti’nin müttefiki olan Mısır ile savaş hâline girer ve mücadeleden galip çıkar. Yeni Babil Devleti’nde II. Nebukadnezzar dönemi önemlidir. Kral II. Nebukadnezzar asma bahçeleri ve İştar Kapısı’nı inşa ettirir. Bu dönemde Doğu Akdeniz’de kurulan vasal krallıklar Babil Devleti’ne sorun çıkarmaya başlar. Babil Kralı II. Nebukadnezzar, Yahuda Kralı Yehoakin’i MÖ 597 yılında mağlup eder ve bu durumu kral yıllıklarına kaydettirir. Yahuda krallığından on bin kişiyi Babil’e sürgün eden II. Nebukadnezzar’ın başarısı Babil için oldukça mühimdir. Bahsi geçen önemli olaydan Eski Ahit’te de bahsedilmektedir. Sürgün edilenler arasında asker ve zanaatkârkar bulunmaktadır. Babil’in işgücü ihtiyacı sürgün edilen asker ve zanaatkârlar ile karşılanmıştır. Yahuda Krallığını tamamen ortadan kaldırmak isteyen Nebukadnezzar MÖ 586 yılında tekrar Kudüs’ü kuşatır. Kral Hizkiya’ı öldürerek Devlete son verir. Babil’in son kralı Nobonidus’tur. (MÖ 555-539). Kral önce Klikya’ya iki sefer düzenler daha sonra da yönünü Arabistan’a çevirir.  Nobonidus dindar bir kişiliğe sahiptir. Kral Nobonidus’un Babil’in Marduk tapınaklarını Sin Kültüne çevirmesi Devlet içinde bir iç karışıklığına sebep olur. Persler bu durumu fırsat bilmiş ve Babil’e gelmiştir. O sırada Pers Kralı Kyros’tur. Babil’e gelen Kyros herhangi bir direniş ile karşılaşmadan Babil’i alır. Bu tarihten itibaren (MÖ 539) bölgede Pers hâkimiyeti dönemi başlayacaktır. [1]

Babil’in En Zengin Adamı Adlı Kitaptan Bir Hikâye
Kitabın her sayfası ilgi çekici bir özelliğe sahiptir. Yalnız bu kitapla ilgili ben sizlere sadece Dabasir’in hikâyesini anlatmak istiyorum. Bu hikâyenin günümüz insanının yolunu aydınlatacağı da muhakkaktır. Profesör Franklin Caldwell 1934 yılında Mezopotamya topraklarında arkeolojik kazılar yapmaktadır. Burada bulduğu beş tane kil tableti ST. SWITHIN’S COLLEGE Nottingham University’sine çözümlenmesi için gönderir. İlk tableti çözümleyenlerden biri olan Alfred H. Shrewsbury büyük bir şaşkınlık yaşar. Çünkü o ve arkadaşları kadim zamanlardan kalma bu kil tabletlerin Arap Geceleri gibi romantizm kokan maceralardan bahsedeceklerini düşünmektedirler. Oysaki çözümledikleri metinde Dabasir adlı birinin hikâyesi bulunmaktadır. Dabasir’in hikâyesi günümüz insanının sorunlarına çok benzemektedir ve uyguladığı yöntem de binlerce yıl öncesinden geldiği hâlde hâlâ güncelliğini korumaktadır.
Babilliler ilgili olan yazımda okuduğum Babil’in En Zengin Adamı adlı kitapta yer alan bir hikâyeden kısaca bahsetmek istiyorum
Dabasir’in öyküsü
Dabasir eyer yapma zanaatını babasından öğrenir ve devralır. Daha sonra da bir kadınla evlenir. Karısı genç ve güzeldir; o da karısını memnun etmek için evine yeni eşyalar alır. Karısına ve kendine yeni kıyafetler ve sandaletler almayı da ihmâl etmez. Geliri az ve harcaması çok fazladır. Kısa zamanda borçlanır. Kredi veren kişiler Dabasir’in peşine düşer. Dabasir kredileri kapatmak için arkadaşlarından borç para alsa da bir türlü bunu başaramaz. Karısı evi terk eder, babasının yanına gider. Dabasir de borçlarından ve peşine düşen adamlardan kurtulmak için Babil’den ayrılır. Önceleri iki yıl boyunca kervan ticaretinde çalışır. Daha sonra ise çölde hırsızlık yapan çetelere karışır. Hırsız çetesiyle birlikte kervanlara saldırmaya ve soymaya başlarlar. Düşmüştür ve saygınlığını yitirmiştir. İlk soygunda ele geçirdikleri altın ve gümüşü saçıp savururlar. İkinci sefer katıldığı hırsızlık olayında yakalanır, Şam’a götürülür. Pazarda köle olarak bir Suriyeliye satılır. Saçını keserler ve sadece bir peştamal giymesine izin verirler. Dabasir haremağası olacakken ve büyük bir ihtimalle töre gereği hadım edilecekken Suriyeli tüccarın ilk karısı Sira onun develerle ilgilenmesini, fazlasıyla hadım haremağası olduğunu söyler. Sira’nın kocası, Dabasir’e develeri güdüp güdemeyeceğini sorar. Dabasir’in verdiği yanıttan hoşnut olan adam Dabasir’i, Sira’nın hizmetine verir. Dabasir aynı gün Sira’yı deve üzerinde uzakta oturan annesine götürür. Yolda Sira’ya duyduğu minnettarlığı anlatır. Ona doğuştan köle olmadığını özgür bir adam olduğunu söyler. Ancak Sira oldukça ketum bir kadındır. Ona zayıf bir adam olduğunu, saygınlığını kaybettiğini, ruhunun köle yaratıldığını söyleyerek aşağılayacaktır. Dabasir, Suriyeli tüccarın yanında bir yıl boyunca köle olarak kalır. Bir gün diğer kölelerden ayrı oturduğunu gören Sira, Dabasir’i kendisine benzetir. Sira’yı da kocası sevmemektedir, Sira kısırdır. Bir çocuğu olmadığı için o da tıpkı Dabasir gibi kocası ve kocasının diğer kadınlarından ayrı bir yerde yaşamaktadır. Sira, Dabasir’e Babil’e dönmesi gerektiğini ve bir erkek gibi borçlarını ödemesi gerektiğini söyler. Sira, eğer erkek olsaydı köleliği asla kabul etmeyeceğini de sözüne ilâve eder. Ertesi gün Sira ile Dabasir yine Sira’nın yaşlı annesini ziyaret etmek için yola koyulur. Sira’nın annesinin evine geldiklerinde, Dabasir, Sira tarafından özgür bırakılır. Günler boyu çölde aç susuz bir şekilde develeriyle yol alır. Ümidini kestiği vakitler de olacaktır ama vazgeçmez. Babil’e ulaşır. Babil’e varınca buradaki arkadaşlarını ve borçlu olduğu kişileri tek tek bulur, onlarla yüzleşir. Çalışıp borçlarını ödeyeceğini söyler. Bazı kişiler onu memnuniyetle karşılarken bazıları ise şiddetle hakaret ederler. Dabasir şehirde bulunan başka bir arkadaşının yardımı ile bir deve tüccarının yanında iş bulur. Zamanla borçlarını ödeyecektir. Karısı da eve geri döner.
Kil tabletlerin hepsine Dabasir ödemeleri ile ilgili notlar düşmüştür. Nasıl bir ödeme planı yaptığını ve nasıl eşiyle ortaklaşa hareket edip borç batağından çıkabildiğini anlatır. Onun verdiği kadim bilgiler beş bin yıl sonra aynı dertten mustarip olan Alfred H. Shrewsbury’nin yolunu aydınlatır. Alfred ve eşi, Dabasir’in planını harfi harfine uygularlar. Ve en sonunda onlarda mutluğa erişirler. İki yıl gibi bir zamanda borçlarını ödemeyi başarabilirler. Beş bin yıl öncesinden gelen kadim bilgiler sayesinde bir aile doğru ve güvenilir olan yolu bulacaktır.[2]


Kaynaklar
1- Editör Süleyman Çiğdem. 5. Üniteyi yazan Şeyma Ar Arçın. Eskiçağ Mezopotamya-Mısır Tarihi Ders Kitabı. Babilliler Ünitesi. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını. Erzurum. 2022. S. 85-96.
2- George S. Clason. Babil’in En Zengin Adamı. Butik Yayıncılık. İstanbul. 2022. S. 97-120.







  





 

















































 
 

Son Yazılar