Ahmet CANİKLİOĞLU

Ahmet CANİKLİOĞLU

[email protected]

GÜVEN KARABENLİ

17 Nisan 2015 - 14:51

GÜVEN KARABENLİ                                                                   

Bir kitapevinin vitrininde gördüğüm, “Bir Sivaslının Anıları” isimli hatırat, hem ismiyle ve hem de yazarıyla dikkatimi çekmişti. Kitabı hemen satın alarak, büyük bir merakla okumaya başlamıştım. Bizim yaşımızdan; beş-on yaş büyük olan bu yaşanmışlıklar, güzel bir üslup ile anlatılıyordu. Kitapta bahsi geçen birçok ismi şahsen tanımasam da şahsen birçoğuna aşina idim. Aynı şehrin insanı olmamız ve aynı şehrin sokaklarında, caddelerinde geçen yaşanmışlıklara okuyarak ta olsa şahit olmak, heyecanımı daha da artırmıştı.

Kitabın temel olarak özünde, Sivas’ta doğup büyüyen ve gençliğinin en güzel zamanlarını bu şehirde geçiren yazar; ustalık ve samimiyetle, abartıya kaçmadan yazdıkları son derece değerliydi. Büyük bir merak ve hevesle okuduğum bu kitapta, bir insanın yüreğini nasıl açtığını, yaşadığı olayları asla kötülemeden anlatması da güzel yüreğinin içindekileri dökmesi işin bir başka boyutuydu.

Önceleri 4 Eylül Lisesi olarak bilinen ve daha sonra da adı Kongre Lisesi olarak değiştirilen bu lise de, yaşananlar öğrencilik anılarından daha çok, bir özlemi, bir nostaljiyi anlatıyordu.

                Gerek okulda görev yapan öğretmenlerden ve gerek se öğrencilerden, kulağa hiç yabancı gelmeyen isimler vardı. Bu isimler dikkatimizi çektiği gibi, o devre ait anıları okudukça heyecan ve merak daha da artmıştı.

Sivas’ta yayın yapan ve bendeniz de yayın kurulunda bulunduğu Sultan Şehir Dergisi, tam da bu kitabın çıktığı zamanlarda,  tarihi öneme haiz olan Kongre Lisesi’ ni anlatacaktık. Bir Sivaslının Anıları isimli hatıratı da okuyunca, bu dergide yayınlanmak üzere Güven Bey’ den rica etmiştik. Sağolsun bizi kırmamış ve o sayıya çok güzel bir yazı ile katkı sağlamıştı.

Bu tanışma faslından sonra, artık telefonla görüşmeye başlamıştık ki; ikinci kitabı KANADOLU Sivaslı Ontario Kurtlarına Karşı” isimli kitabı gelmişti adresimize. Adıma, imzalayarak gönderme nezaketinde bulunmuştu. Bu kitabı okurken de zaman zaman kahkaha krizine girmiştim. İstanbul’daki çalışma hayatı, sonra Kanada’ya gidiş… 20 yıl gibi uzun bir süre orada ikamet ve yirmi yıl sonra tekrar vatana dönüş… Orada, yani Kanada’da ki maceralar çok ama çok güzel bir ifadeyle anlatılmıştı. Zaten; Güven Bey’in hangi kitabını alıp bir iki sayfa çevirdikten sonra, bırakmanız mümkün görünmüyordu.

Şimdi; üçüncü kitabını yazıyor. Bu kitabın konusu, bana göre büyük bir hüzün yumağıdır. Yakın bir zamanda kaybettiği muhterem eşleri, Yasemin Hanımefendi’yi anlatacak. Yani hiç dinmeyecek bir yürek sızısını… Bu kitabı diğerlerinden daha çok merak ediyorum. Neden mi? Güven Ağabeyim; bu kitabında yüreğinin derinini açacak. Aşk neymiş sevgi neymiş, mutluluk neymiş onu anlatacak. Çünkü Yasemin Hanımefendi, ağabeyimin hayatta en çok değer verdiği ve büyük bir sevgi duyduğu yüce bir insandır.

Ben şahsen; geç te olsa, Güven Ağabeyimle tanışmış olmaktan, dostluğunu kazanmış olmaktan son derece mutluyum. Umarım ve dilerim bundan sonra ki hayatı da sağlık ve huzur içerisinde hep üretmekle geçer. Hayat insana çok şey öğretiyor, çok şey hem kazandırıyor ve hem de kaybettiriyor.  
                Sevgili ağabeyimin, baba ocağı olan güzel Sivas’ımıza bir gün yolu düşer de gelir ise şimdiden lezzeti, kokusu buram buram Sivas köftesi sözünü verebilirim.