Ahmet CANİKLİOĞLU

Ahmet CANİKLİOĞLU

[email protected]

GELİNCİK

10 Kasım 2014 - 12:23

GELİNCİK

                Roman yazmak zor iştir. Bir düz yazı türü olan roman, insan ilişkileri anlatımıdır denebilir. İnsanın yaşanmışlıkları; iç dünyasının gerçekleri, insan, mekân, doğa ilişkileri, yaşadığı ortamın özellikleri, toplumsal olay ya da olgular ekseninde belli insanlık durumları öne çıkarılarak işlenen, son derece etkileyici bir sanat dalıdır. Roman yazmak okunduktan sonra kolay gibi görünse de, bir hadisenin dalga dalga genişleyerek, insan ilişkilerini ve kişileri kapsayan bir gelişim silsilesi olmayıp, edebi ağırlığı olan bir türdür. Roman yazmanın tekniğini bilmek ve teorik olarak ta yaşanmış olayları kâğıda dökmek, çok zahmetli olup, emek ve özveri ister. Bir romanın yazılması, kimine göre birkaç haftayı,  kimine göre de yılları bulabilir.

                Roman okumak ta,  en az yazmak kadar değerlidir. Çünkü yazılan her şey,  sonuçta okuyucu içindir. Yazılan her ne olursa olsun, değerini ölçüsünü okuyucu verir. Geniş bir kütüphaneye sahip olan bendeniz, çocukluğumdan beri okumayı-araştırmayı seven bir kimseyim.  Roman adına yazılan, tesadüf ve takip ettiğim,  gördüğüm hemen hemen her kitabı okudum diyebilirim.

Ancak; son 2 yılda beni fazlasıyla etkileyen iki kitap var. Osman Gazi KANDEMİR Paşa’ nın yazdığı KARANFİL ve GELİNCİK isimli romanları… Lise yıllarından beri aşınası olduğum yazarın, her iki kitabını okurken, ayrı bir heyecan ve merak duyduğumu da belirtmek isterim.

Karanfil isimli roman hakkında düşüncelerimi âcizane belirtmiştim. Ancak ikinci kitap GELİNCİK, gerçekten beni çok etkiledi. Güneydoğu’nun 1990’ lı yıllarında geçen basit bir tesadüfün, iki insanı nerelere götürdüğünün resmi. son derece etkileyici ve başarılı bir şekilde çizilmiş.

Harp Okulundan yeni mezun olmuş genç bir Teğmen olan Çağrı, ilk görev yeri Bingöl’e tayininin çıkması, olayların başlangıcının başlangıcı olarak görülür.  Zaten sancılı bir yer olan Bingöl, o dönemlerde terörün odak noktalarından biridir. Romanın kadın kahramanı Dilan; eğitimine yurt dışında devam eden,  zengin bir ağa kızıdır. Çevresinden etkilenerek eğitimini yarıda bırakır ve dağa çıkar. Bir operasyon sırasında tesadüfen karşılaşan iki insanın hayatı adeta allak bullak olur.

Kitabın sayfalarını çevirdiğinizde kendinizi romanın içinde buluyor ve adeta sonu nereye varacak merakı, hevesi büyük bir heyecan uyandırıyor.  Son yıllarda böylesine etkileyici bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum.

Romandan çok, sanki gerçek bir hayatın trajik Kurgusu, ifade gücü, olayları anlatmada ki ustalığı ile yazarın iç dünyasını bire bir hissedebiliyorsunuz.  Sürükleyici bir dil, enfes bir Türkçe, olayların bir asker gözüyle tahlili her türlü takdirin üzerindedir.

Karanfil ve Gelincik… Türk romancılığında çığır açacak bu iki kitap, duygu ve düşüncenin etkileşimi ve gerçekçi yaklaşımları ile Türk edebiyatında yerini alacak çok değerli eserler olarak görüyoruz. Artık gerçek bir romancı olarak gördüğümüz yazarımızdan, romanlarının ve okurlarının artarak  devamını diliyorum.