YARIM KALMIŞ ÇİKOLATA: M Furkan Kocaaslan

Çocukluğun çikolatalarına değil belki ama o, yenilen çikolatalardan alınan kayıtsız mutluluğa ithaf edilmiş bir yazı bu.

YARIM KALMIŞ ÇİKOLATA: M Furkan Kocaaslan
24 Mart 2013 - 23:56 - Güncelleme: 24 Mart 2013 - 23:58

       

 

Babanın eve dönüşünün sabırsızlıkla beklendiği zamanlar. Anneye ısrarla sorulan babanın eve ne zaman geleceği sorusu. Oyalanmak için oynanılan oyuncaklar, izlenilen çizgi filmler yine de geçirmiyor sabırsızlık duygusunu, can sıkıntısını. Gözler sürekli saatin yelkovanında.

Henüz, hayattan bir beklentinin olmadığı zamanlar. Daha hayat denen kavramın ne olduğunun bilinmediği, tek beklentinin akşam babanın eve çikolata getirmesi olan zamanlar.

 Nedendir bilmiyorum, illaki babamdan isterdim çikolata almasını. Baba, sanki akşam çikolatayı eve getirecek figürdü. Sanki öyle bir misyonu vardı gözümde. Baba, bu konuda büyük bir öneme sahipti çocuk gözümde.

Çocuklara özgü o sabırsızlık duygusuyla bekliyorum. En sonunda babanın eve geliş anı…

Kapıyı herkesten önce açma telaşı, annemin açmasına izin vermeyerek kapıya koşuyorum. Açar açmaz babamın ellerine bakıyorum. Yüzümü bir sevinç kaplıyor. İstenen çikolata gelmiştir. İşte o mutluluk, daha doğrusu büyüdükçe bir mutluluk olmaktan çıkan, sıradanlaşan o mutluluk, bir çocuğun gözünde, benim gözümde en büyük mutluluktu.

Belki klişe bir ifade ama parayla satın alınamayacak saf bir mutluluktu işte.

 Annenin yemekten önce yeme uyarılarına rağmen, uyarılar dikkate alınmaz tabii, derhal paketi açar ve elimde o çikolatayla o saatte yayınlanan çizgi dizilerden birini açar günün en tatlı saatini yaşardım.

 Sonrasında arkadan annenin sesi duyulur. Tepki vermeyince, bir süre sonra ayak sesleri duyulur.

Akşam yemeği saati… Ve tabii çikolatanın yarım bırakılışı. Yemekten sonra yenmek üzere, gözüm arkada çikolatayı bırakır ve istemeye istemeye mutfağa sürüklenirdim.

 

Yemekte ne olduğu hiç önemli değildi o an. Çünkü yemeği umursayacak durumda değildim. Aklım yarım kalmış çikolatada, bedenim ise isteksizce yemek masasında. Sevdiğim bir yemeğin bile o an değeri kalmamıştır benim için. Bir an önce yemeği bitirip çikolataya yumulmanın hayalleri vardır aklımda.

 Yemek biter ve ben doğru çikolataya koşardım. Yarım kalmış çikolatanın tadını çıkarmaya.

Sonra büyüdüm, büyüdük. Artık o çikolatalar eski tadını, anlamını yitirir oldu. Tat belki aynı kalsa da bana bir anlam ifade etmiyordu işte.

Murathan Mungan’ın ‘’Biz büyüdük ve kirlendi dünya’’ dizesi misali büyüdük ve o çikolatalar tat vermedi. Dünya, aynı değildi artık. Farklı bir biçimde algılamaya başladık ve mutlu olmak için o çikolatalardan daha fazlasına ihtiyaç duyar olduk.

 Çikolatanın anlamı değişti, baba figürü artık daha farklı algılanmaya başlandı.

Artık bir çikolatayı yarım bıraktığım zaman, bunun sebebi annemin yemeğe çağırması veya bir çizgi filmin başlaması değildi. Artık o yarım kalmış çikolata önemsenmiyordu. Yemek yerken akılda o çikolataya geri dönmek yoktu artık. Başka düşünceler, ciddi fikirler vardı artık akılda.

 Çikolataların boynu bükük kaldı.

 

Çocukluğun çikolatalarına değil belki ama o, yenilen çikolatalardan alınan kayıtsız mutluluğa ithaf edilmiş bir yazı bu.

www.tarihistan.org

                           

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum