TALHA FORTACI: DİNDARLARIN SEKÜLERLEŞMESİ

Gelelim asıl meseleye; dindar bir kimse neden dünyaya meyleder, niçin seküler adımlar atmaya başlar? Sosyal olgular genel olarak bir nedene dayanmazlar.

TALHA FORTACI: DİNDARLARIN SEKÜLERLEŞMESİ
11 Ağustos 2014 - 20:45

                                           DİNDARLARIN SEKÜLERLEŞMESİ

 

Aslında dindarlık ile sekülerleşme (dünyacılık ) ateş ile su gibi, beyaz ile siyah gibi birbirine zıt kavramlardır. Biri dünyaya fazla meyletmeden, ilahi olanla meşgul olan, rahmani isteklere boyun eğen anlamındayken, diğeri tam tersine ilahi olandan uzaklaşıp, dünyaya dalma, dünya ile meşgul olma, hayat ile ilgili bütün plan ve programları dünyaya yönelik yapma manasındadır.

 

Birinci grupta değerlendirebileceğimiz insanlara dindar, diğer gruptakilere ise seküler diyoruz. Bizleri bu konuda meraka götüren şey ise, dindar dediğimiz kimselerin dünyaya meyledişinin sebepleri ve seküler olmuş bir kimsenin aynı zamanda dindar olup olamayacağı meselesidir.

 

Gerçekte dindar bir Müslüman, dünya ve ahiret işlerinde bir denge gözetir. Çünkü Allah bizden bunu ister. Dinin amacı zaten insanları dünyada ve ahirette mutlu etmektir. Ahiret için dünyalık bazı şeylerden vazgeçilebilir. Fakat dünya menfaatleri için ahiretten taviz verilemez. Çünkü fani olanı, baki olana tercih etmek, bile bile lades demek olur. İşte dindar kelimesi tam da burada anlamını bulur. Dindar, dünya için ahiretinden ödün vermeyen kimsedir.

 

Gelelim asıl meseleye; dindar bir kimse neden dünyaya meyleder, niçin seküler adımlar atmaya başlar?  Sosyal olgular genel olarak bir nedene dayanmazlar. Sekülerleşme de sosyal bir olgu olduğuna göre onu da bir sebebe dayandırmak doğru olmaz. Diğer toplumsal olaylar gibi sekülerleşmenin de birçok sebebi mevcuttur.

 

Bunlardan ilki şüphesiz ekonomik refahın artması ve insanların isteklerine daha kolay ulaşabilmesidir. Nitekim yapılan araştırmalarda, ekonomik yönden zayıf kimselerin, maddi olarak daha güçlü kimselere nazaran daha dindar oldukları ortaya konmuştur. Demek ki zenginliğin artmasıyla dini duyguların ve dindarlığın arasında ters bir orantı mevcuttur. Bu da herhalde ihtiyaç sahibi olmakla, kendinden güçlü bir varlığa sığınmanın psikolojisiyle alakalı bir durum.

 

Diğer bir sebep dünyanın değişmesi, âdeta küçük bir köy haline gelmesi, buna bağlı olarak da insanların farklı kültürlerle daha rahat iletişime geçmesidir. Burada da internetin ve sosyal medyanın etkisi büyüktür. Ulaşımın hızlanması ve seyahat sürelerinin kısalması da buna etki eden başka bir faktördür.

 

Son olarak da dünyadaki değer yargılarının değişmesi, maddeye verilen önemin artması ve maneviyatın ikinci plana atılması ya da zayıflamasıdır. Bizce bunlar dindar bir kimsenin seküler hale gelmesinde etkisi olan en önemli üç etkendir. Bu bağlamda daha birçok sebep sayılabilir.

 

Bu saydıklarımız, insanları dinden uzaklaştırabilen unsurlardır. Evet, ama gerçek bir mümin, her halde ve her durumda, imanından taviz vermez. İnandığı dinin emir ve yasaklarına tam manasıyla riayet eder. Yer ve zamanın onun için önemi yoktur. Dünyanın öbür ucuna da gitse, zaman ne kadar değişse de o imanının gereğini yapar. O halde dünyaya meyledişin asıl sebebi, imani noktadaki zayıflıktır diyebiliriz.

 

Peki, seküler bir kimse aynı zamanda dindar olabilir mi? Bu soruya şöyle cevap verelim; insanlar değer verdikleri şeylere göre yargılanır. Bu bağlamda, dünya ahiret dengesinde, terazinin kefesi ne tarafa ağır basıyorsa o kimse, ona göre değerlendirilir. Yani hem dindar hem seküler olmak bizce mümkün değildir.

 

11.08.2014 Talha FORTACI

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum