Bekir Fuat: Ortadoğu duası

Türkiye sevgisi imandandır.

Bekir Fuat: Ortadoğu duası
11 Ağustos 2014 - 12:31

Derin analizler yapacak değilim. Ortadoğu uzmanı da değilim. Müslüman’ım. Türk’üm. Ortadoğu’da yaşayan insanların ortak bir kaderi paylaştıklarına, mazlumların dayanışmasına inanıyorum. Müslümanların yakınlaşmasını arzu ediyorum. Dahası, Müslümanların birliği için gayet ediyor, dua ediyorum.

            Topraklarımızda kaynakların çok sağlam ve yerinde kullanılmadığını görüyorum. Başımı hafifçe soldan sağa doğru çevirdiğim vakit de bombalar görüyorum kendi topraklarımızda.

            Bugün Batı uygarlığının buradaki emellerini gerçekleştirebilecek dünya kadar yolu var. Bizi siyasi olarak köşeye sıkıştırabilir, borçlandırabilir, dolandırabilir... Nükleer bombaya en son sıra gelir. Nükleer bombaya sıra gelmişse, sadece insan ölsün istemiyor, taşlar da ölsün diyor. Medeniyetimize savaş açılmış.

            Peki, haçlı seferleri bizi titretip kendimize getirebilir mi?

            Isfahan içinden bir nehir akıyor, ancak bu güzel nehir denize kavuşmuyor, çölün ortasında kayboluyor. Biz de tarihin ortasında, Batı medeniyetinin ortasında, Batı’nın kıyılarında bir yerde kayboluyoruz, çölde kayboluyoruz. Önümüzdeki otuz kırk yıllık zaman içerisinde Ortadoğulu aydınlar olarak çok önemli bir sorumluluğumuz var:  Batı, ilkesiz ayak oyunlarıyla bizi sürekli tahrik ediyor, zihinlerimizi bulandırıyor,  birbirimizle konuşturmuyor, iç savaşlara sürüklüyor. Beni Türkmen yapıp, onu Arap, onu Fars yapıp savaştırıyor, bizi mezhepleştirip savaştırıyor. Silkinmeli, ön yargılarımızdan arınmalı, özgürlüğü, kültürü, sanayii kendi aramızda yeniden tartışmalıyız. Gençliğimizin Batı uygarlığının teknolojisinin kurbanı olmaması, kültürünün içinde kaybolmaması için el ele verip, kendi kurumlarımızı kurmalı, tarihimizi yeniden üretmeliyiz.

            Türkiye’yi, İslâm coğrafyasından ayrı düşünemeyiz. Mazlumların/dünya Müslümanlarının derdiyle dertlenmek, Müslümanların birliği yolunda gayret etmek, onun heyecanlarını paylaşmak, hakkımız ve vazifemiz. Ancak bunun için en başta yapılması gereken bulunduğumuz “yeri” fark etmek, sonra adım adım ilerlemek. Yeni bir medeniyet tasavvuruyla dünyanın huzuruna çıkmak.

            Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi, temsil ettiği ve edeceği tüm değerlerle ve bu değerler coğrafyasıyla yeni bir medeniyet başarısına ulaşması mümkün. Ve bu kaçınılmaz. Tarihimizde İttihâd-ı İslâm, yaşanılan bir gerçeklik olarak bu coğrafyada merkezî bir role sahipti. Tarih bize, o geçmiş ile buluşmanın bu coğrafyada mümkün olacağını söylüyor.

            Bizim İttihâd-ı İslâm idealimizin zeminini, Anadolu’dan yeşeren ve “iman hareketi”nden beslenen büyük çıkış oluşturacak. Dünya Müslümanlarının gözlerinin buraya çevrilmiş olması da sorumluluğumuzu bir kat daha arttırmakta.

            Çıkış yolu “Türkiye davası”nda. Türkiye meselesi sağlamlık kazandıkça dünya Müslümanları da sağlamlık kazanır. Türkiye bizim birliğimizin, varlığımızın her bakımdan temelini oluşturan bir vakıa. Temel, kök Anadolu’dadır. Anadolu’daki çınarı yeniden yeşertmekle sorumluyuz biz. Bir de tarihin gücünü duymak diye bir şey var. O gücü duymak zorundayız. Bu anlayışta çıkış noktası zorunlu olarak Anadolu’dur. Çünkü tarihin gücünü bin yıldır temsil eden Anadolu’dur.

            Türkiye sevgisi imandandır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum