Özcan Ergiydiren yazdı: Yûnus'un Dâveti

Özcan Ergiydiren Beyefendi'nin Kubbealtı Mecmuasında yayımlanan yazısı: Yûnus’un Dâveti

Özcan Ergiydiren yazdı: Yûnus'un Dâveti
27 Ağustos 2021 - 10:49
                                                    Yûnus’un Dâveti
                                                                                Özcan Ergiydiren


Vaktiyle Yûnus’un bir ilâhisini dinlemiştim.
Kimbilir ne zaman, nerde kimin tarafından bestelenmiş bu güzel ilâhîyi yudum yudum içerken, yedi yüzyıl öteden yükselen bu sesin, sanki o günkü Müslüman-Türk halkına değil de bugün bizlere hitab ettiğini zannettim.
“Yar yüreğim yar” diyordu Yûnus.
“Yar yüreğim yar - Gör ki neler var”
derken acaba sînesinde taşıdığı o büyük muhabbeti, eskilerin “şevk-ı muhkem” dedikleri ilâhî aşkın, bütün insanlığı kucaklayan sevgisini mi dile getirmişti?
Nitekim bir başka şiirinde
Elifi okuduk ötürü -
Pazarlığımız götürü
Yaratılmışı severiz -
Yaratandan ötürü

Mısrâlarıyla cümle halkı Hak için sevdiğini söylüyordu. Kim bilir bekli de yüreğinde saklı olan şey, o büyük îman ve o îmandan kuvvet alan gāyesi idi.
Amma, ideal sâhiplerinin kaderinde taşlanmak, hafife alınmak, hücûma uğramak, kısaca anlaşılmamak değişmez bir alınyazısıdır.
Yar yüreğim yar - Gör ki neler var
Bu halk içinde - bize gülen var

demesi belki de bundandı. Fakat o, etrâfın târizlerine takılıp kalacak insan değildi.
Gülenler gülsün, dost bizim olsun
deyip eteğini ağyar dikeninden çekmiş, gerçek dosta sığınmıştı. Gerçek Dost’a, Hak Dost’a, yâni yüce Allah’a...
Hikâye ne güzeldir: İmam efendi vaazında, ey cemaat; öbür dünyâda Cenâb-ı Allah soracak; filan şeyi neden yaptın, falana neden baktın... diye sözü uzatınca hâzirundan bir ehl-i dîl “yok hoca efendi, Allah o kadar çok şey sormayacak; bir tek şey soracak: Ey kulum, ben seninleydim, sen kiminleydin?
“Dost bizim olsun” diyen Yûnus şüphesiz, her çileye hazırdı, her şeye râzıydı. Yeter ki Dost bizimle olsun. Lâkin bu irfandan mahrum olanlar bundan ne anlar ki... Hoş, onların bu anlayışsızlığı dert değil. Çünkü, elbette bu yolda bilenler, bu hak fedâîsine yoldaş olanlar vardı.
Gülenler gülsün - Dost bizim olsun
Nâdan ne bilsin - bizi biler var.

Bundan sonraki mısrâlar hem bir meydan okuyuş hem de bir açık dâvetti. Yûnus
Her kim merdâne - gelsin meydâne
diyor, hizmet erlerini meydana çağırıyordu.
Eski kültürümüzde “meydan” hizmetin sembolüdür, karşılıksız, menfaatsiz, Hak için halka hizmet. O merdâneler ki o zamanki isimleri Erler, Erenler, Alpler, Gāzîler, Bacılar, Abdallar ve Dervişlerdi. Bütün bu serdengeçtileri hizmete dâvet ediyor, “herkes nesi varsa ortaya koysun, herkes elinden gelen hizmeti yapsın” diyordu. Bütün halkımızı, malıyla ve canıyla bu yola baş koymağa çağırıyordu.
Her kim merdâne - gelsin meydâne
Kalmasın yâne - kimde hüner var

ve sonra, o sonsuz tevâzuuyla
Yûnus sen bunda meydân isteme
Meydân içinde merdâneler var

diyerek yokluk hırkasına bürünüyor, meydanın boş olmadığını, memleketin sâhipsiz kalmayacağını söylüyordu.
Yûnus’un yedi yüzyıl öteden gelen sesi içimde aksedip duruyor. Diyorum ki
Meydân içinde merdâneler var
Merdâneler...

Hak için halka hizmet edenler
Sâmiha Ayverdi “Hizmet Allah’ın kuluna tebessümüdür” demişti.
Rabbim, bize de tebessüm et.

Kaynak: KUBBEALTI AKADEMİ MECMUASI, sayı 193, yıl 49/1 Nisan 2020
İnternet erişimi: https://www.kubbealti.org.tr/storage/uploads/documents/2020-ocak-mecmua.pdf

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum