İSRAİLE GÖRE ESAD REJİMİ NASIL YIKILIR

İsrailli Generale Göre Suriye'de Esad Yönetimi Nasıl Yıkılabilir Siyonist rejim eski savaş bakanı Michael Herzog, Washington Ehstitü için hazırladığı Suriye rejimini yıkma plan

İSRAİLE GÖRE ESAD REJİMİ NASIL YIKILIR
28 Eylül 2012 - 18:09

 

SURİYE: ESAD SONRASI DÖNEME GEÇİŞ NASIL HIZLANDIRILABİLİR?

Suriye’de rejim karşıtı isyanın patlak vermesini üzerinden bir buçuk yıl geçti ve bu süreçte yaklaşık 15000 kişi öldü. Ülke iç savaşa dönüşen bir ayaklanmanın derinliklerine sürüklendi.  Esad çoğunlukla Alevilerden oluşan Şebbiha çeteleri ve kendi askerleri eliyle kendi insanlarını zalimce kıymaya devam ediyor. Ne Esad rejimi ne de muhalifler şu aşamada birbirine üstün gelecek güçte değiller. Bu çekişmenin sonu ise belirsizdir.

Esad rejimi Suriye’nin büyük bir kesiminde, özellikle de kuzey ve merkezdeki kırsal bölgelerinde hâkimiyetini kaybetti. Esad’ın büyük çaplı kara operasyonları yapma ve Suriye’nin tamamını kontrol etme imkânı sınırlı olduğundan en önemli şehir merkezlerine odaklanıyor. Öncelikleri Şam’da (siyasi başkent) ile Halep (ticari başkent) kontrolü ve normalliği temin etmek, Humus ve İdlib gibi isyanın merkezi şehirlerde ise savaşmak. Şam ve Halep uzunca bir süre kısmen de olsa sakindi ancak şiddet zamanla bu şehirlere ve özellikle Şam’a ulaştı.

Suriye’deki ayaklanma merkezi olmaktan çıkarıldı. Yerel ve bölgesel hatlarda kendilerini bazen taburlar olarak tanımlayan ve Özgür Suriye Ordusu’nun gevşek şemsiyesi altındaki küçük isyancı birimler tarafından yönetiliyor. Özgür Suriye Ordusu’nu yönetim merkezi Türkiye’dedir. Suriye’nin dışındaki politik muhalefet isyancılara komuta etmez ve kendi içinde ana gövdesi olan Suriye Ulusal Konseyi parçalara bölünmüştür.

İsyancıların sayısına dair güvenilir bir bilgi yoktur. En iyi tahminler sayının 20.000 ila 40.000 arasında olduğunu gösteriyor. Bunların tamamı değil fakat çoğu, bazı pilot ve üst düzey memurlar dâhil, Suriye Ordusu’ndan dönmedir. En etkili olanı ise Temmuz ayının başlarında Cumhuriyetçi muhafızların üyesi ve rejimin iç yüzünü bilen Sünni bir tugay komutanı olan Manaf Tlass’ın dönüşü Esad’a özellikle darbe vurmuştur. Ne yazık ki, 300.000’den daha fazla askere sahip olan Suriye ordusu muhalefeti halen gölgede bırakıyor.

Bu nedenle hâlihazırda muhalefet dışardan daha fazla silah alıyor, kendi idare ve denetimlerini, yapısal ve operasyonel yeteneklerini geliştiriyorlar fakat hala özellikle ordunun ağır silahlarıyla karşılaştırıldığında yeterli silahları yok.  
 
Suriye mezhepsel çizgilerle parçalara ayrıldı. İsyancıların büyük çoğunluğu Sünni ve nüfusun yüzde 70’ine karşılık geliyorlar. Onların çoğunluğu, nüfusun tahminen yüzde 10-15’lik Alevi azınlığına sahip Esad rejiminin düşmesinden yanalar. Diğer taraftan Alevilerin çoğunluğu da rejimi destekliyor. Nefret edilen bir azınlık olarak Sünnilerin iktidara gelmesi durumunda ağır bedel ödemekten korkuyorlar ve bu yüzden kendi varlık mücadeleleriyle ilgili olduğuna inanıyorlar. Hıristiyanlar, (ortalama yüzde10), Dürziler, (yüzde 3-5 oranında) çoğunlukla tarafsız konumdalar ya da İslamcılığın yükselmesi korkusuyla pasif şekilde rejimi destekliyorlar. Muhalefetin içinde önemli görevler alan İslamcılar ile Orta Doğu’dan El Kaide bağlantılı cihatçıları çeken çatışmalar nedeniyle endişeleri daha da yükseldi. El Kaide bağlantılı bu kişiler Irak ve Lübnan’dan Suriye’ye giriyor ve hala isyancılar arasında azınlık bir grubu teşkil ediyor. Bu etnik bölünmeler mezhep çizgisinde bir iç savaş tehlikesini körüklüyor.

 Bölgesel etki ve uluslararası müdahale

 Dış güçler Suriye karmaşasının her iki tarafıyla da ilişkili fakat her birinin rolleri arasında bir asimetri var. Esad rejiminin iktidarda kalmasından menfaati olanlar, yani İran, Hizbullah ve Rusya, kendi yatırımlarını bilfiil koruyorlar. İran ve Hizbullah Suriye’ye asker ve isyan karşıtı araçlar gönderdiler. Esad’ın isyancıları bastırmasına aktif olarak yardım ediyorlar.

Rusya diplomatik bir kılıf sağlıyor ve Suriye askerine devamlı surette silah tedariki yapıyor. Sadece 9 Temmuz’da bu durumun askıya alındığını duyurdu. Ruslar kişisel olarak Beşar Esad’la ilgileniyor değiller ancak Suriye’de ve daha geniş bölgede doğrudan menfaatlerini gözetiyorlar. Esad düşerse İslamcılığın yükselişi ve en nemlisi Amerika karşısındaki küresel duruşları onları ilgilendiriyor.

Rusya için Suriye Akdeniz’de Tartus’ta çok mühim bir deniz üssü demek, Rus silahlı kuvvetleri için Amerikan gücünü dengelemeye hizmet edecek önemli bir alan. Rusya ayı zamanda bir devletin içişlerine karışılmasının kısa zamanda geri tepeceğinden endişeli.  Bu endişe arttı çünkü Libya’da rejim değişikliği kampanyasına dönüşen olayı desteklemesinin ardından Rusya aldatılmışlık hissine kapıldı. Buradan çıkan netice ise sorgulanabilir.

Diğer yanda, Esad’ın ayrılmasını talep eden uluslararası etkenler, Esad’a git çağrısı yapan Batılı liderler dâhil, ekonomik yaptırımlar, diplomasi ve retorikten yanalar. İsyancıları desteklemede veya rejime karşı harekete geçmede görece pasifler. Bu çelişkiyi haklı çıkarıcı sebepler birçok defalar açıklandı. Bu nedenler arasında, Amerika’daki seçim dönemi, yine Amerika ve Avrupa’da yaşanan ekonomik bunalımlar, Libya’daki askeri harekât sonrası yorgunluk, Rusya ve Çin’in muhalefeti, Suriye muhalefetinin parçalanmışlığı ve İslamcıların hatta cihatçıların gücü ele geçirme ihtimali.

Bütün bunların ötesinde, yapılacak her hamlenin kimsenin arzulamadığı bir askeri müdahaleye ve sivil savaşa kaygan zemin yaratacağı korkusu dile getiriliyor. Bazıları ise Suriye ordusunu çetin ceviz olarak görüyor ve bu orduyla mücadelede askere ihtiyaç duyulacağını öne sürüyor.

Suriye’de rejim değişikliğinden yana olan, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi oyuncular uluslararası bir hareketsizliğe tanık olmaktan yıldı. Muhalefete olan destekleri artsa da sınırlı. Türkiye ise binlerce mülteci için güvenli bir bölge oluşturdu. Muhalefet liderleri için komuta ve kontrol olanakları ve de birtakım silahlar sağladığı aktarılıyor; Suudiler ve Katarlılar ise muhalif unsurlara, özellikle İslamcılara mali destek ve silah temini yapıyorlar.  

Bu bölgesel oyuncular Esad rejimine karşı daha fazla eylem yapmak istiyor fakat bunun daha koyu ve belirgin şekilde Amerika’nın liderliğinde ve uluslararası destek koşulunda olmasını bekliyorlar. Örneğin Türkiye sınırın Suriye tarafında güvenli bölgeler oluşturulmasını düşünüp taşınıyor fakat Amerika ve NATO desteğini bekliyor.

Suriye’nin bütün yakın komşuları Suriye’deki olaylardan hayli etkilenmiş durumdalar. Ürdün’ün zaten kötü olan ekonomik durumu Suriye karmaşasıyla daha da kötüleşti. Krallık 120.000’den fazla Suriyeli mülteciyi ağırlıyor, dış ticaretinin yarısından fazlası Suriye’yle gerçekleştiriyorken hacmi küçülen ticaretten mustarip. Lübnan kuzeydeki şehri Trablus’ta Esad karşıtı ve yanlısı güçler arasında artan çatışmalara sahne oldu.

İsrail ise endişe içinde yayılan bir efsanenin peşine düşmüş. Bazı ikilemlerden sonra açıkça Esad iktidarda olmaksızın bu durumun sona ermesini tercih ediyor.  Karar mercileri arasında rejimin düşmesinin İran’a ciddi darbe vuracağı ve Lübnan’daki İran, Suriye ve Hizbullah bağlantılı anti rejim ekseni kıracağı yönünde geniş çaplı bir uzlaşma sağlandı.

İsrail bölgede siyasi İslam’ın yükselişinin vurucu darbesini yansıtan ve arttıran bir düşman bir İslami rejimin yükselmesini de istemiyor. Suriye’nin kimyasal silahlarının ve füzelerinin İsrail’i tehdit edecek cihatçıların ya da Hizbullah’ın eline geçmesinden de endişe duyuyor. İsrail’i kaygılandıran ve Savunma Bakanı Ehud Barak tarafından da açıkça dile getirilen diğer bir senaryo ise Esad’ın düşeceğini hissederse son bir hamle olarak İsrail’e öfkeli bir saldırı gerçekleştirmesi. 

Annan Planı’nın zayıflığı

Amerika ve Rusya dâhil büyük uluslararası ve bölgesel oyuncular ve Suriye Nisan’da, BM ve Arap birliği temsilcisi Kofi Annan’ın girişiminde anlaşmışlardı. Annan Planı bir yandan şiddetin durmasını ve insani yardımı vurgularken diğer yandan da yeniden düzenlenmiş ve demokratikleştirilmiş bir siyasi düzen için ülke içinde müzakereleri vurguluyordu.

Bununla beraber baştan beri uluslararası grupların çatışan menfaatleri nedeniyle bu planı farklı okuduğu açıktı.

Batılı güçler Annan Planı’nı eylemsizliklerini haklı çıkarmak için kullandılar. Suriye politik sürecini, Esad’ın iktidardan düşürülmesi için hazırlanmış olarak yorumladılar, Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Saleh’in koltuğunu gönüllü terk etmesi benzeri bir senaryo olmasını umdular.

Bununla birlikte Suriye rejimi ve bir dereceye kadar da Rusya, bu planı çözümün bir parçası kılarak rejimi yasallaştırma fırsatı gördüler. Aslında, Esad bu planı öldürme ehliyeti olarak kullandı. 300 kişilik gözlemci güç bu plan dâhilinde Suriye’ye gönderildi fakat görevlerini yapamadılar ve faaliyetlerini durdurdular.

Planını korumak çabasıyla Annan ilgili tarafları 30 Haziran’da Cenevre’de topladı. Suriye’de siyasi bir çözüm bulunması ihtiyacına binaen ortak bir bildiri açıklandı. Toplantı öncesi açıklamalar ise taraflar arasındaki artan uçurumları ortay koydu. İngiltere, Fransa ve Amerika’yla birlikte bu çağrıyı “Esad gitmeli” yönünde politik geçiş çağrısı olarak ele aldı. Rusya ise buna sadece Suriyelilerin karar verebileceğini belirtti. İktidardan ayrılmayı tartışmaya yanaşmayan Esad ve onunla birlikte yapılacak bir çözüme yanaşmayan muhalif gruplar nedeniyle Annan planının başarıya ulaşma umudu güç ve bir B planına ihtiyaç duyuluyor.

OYUNU SONLANDIRMA HEDEFLERİ

Siyasi seçenekleri sorgulamadan önce sorulması gereken Suriye krizinin çözümünde beklenen nedir?

Batı ve İsrail’in görmek istediği bir dünyada;

*İran liderliğindeki radikal eksenden kopmuş, Batı’ya ve İsrail’le barışa açık, bütüncül, istikrarlı ve etkili bir liberal demokratik rejime sahip Suriye devleti.

*Sivillerin korunması,  akan kanın en aza indirilmesi, Suriye’nin komşularının Suriye’deki sürüncemeli bir krizden negatif olarak etkilenmelerini önlemek ve Suriye’nin devasa kimyasal ve stratejik silah depolarının yanlış ellere geçmesini önlemek. 

Bu hedeflerin Beşar Esad iktidardayken başarılamayacağı açık ve Batı’nın ve İsrail’in durumu Esad olmaksızın daha iyi. Esad’ın ayrılışı nükleer programı üzerinden kritik bir mücadele veren İran için ağır bir darbe vuracak. Radikal ekseni kıracak. Çünkü Esad’ın yerine gelecek herhangi bir rejim Alevi olmadığı sürece, gelecekte Esad’ın kendi insanlarını katletmesine destek veren İran ve Hizbullah’tan uzak duracak.

İstenilen netice açık olsa da bu hedeflere ulaşılıp ulaşılamayacağı veya bu hedeflerin birbiriyle uyumlu olduğu kesin değil. Suriye sivil bir savaşın eşiğinde, muhalefet bölünmüş durumda ve Esad sonuna kadar savaşma fikrinde. Esad düşerse yerine kimin geçeceği ve yeni rejimin tamamen liberal demokratik ve Batı’ya açık olacağı da belirsiz.

Sorulacak olan soru, bu hedeflerin önceliği nasıl belirlenecek ve herhangi bir dış müdahale krizin süresini, yapısını ve neticelerini istenilen bir sona erişmede etkiler mi? sorusudur.

POLİTİK YAKLAŞIMLAR VE UYGULAMALAR

Aşağıda Batı’nın takip edebileceği ana politika yaklaşımları ve bunların kısa bir analizi yer alıyor:

*Batı’nın süregelen bu eylemsizliği (İran ve Rusya Esad rejimini bilfiil desteklerken) yıllara yayılacak çok uzun süreli bir iç savaşla sonuçlanabilir. Bu tür bir karmaşa mezhep çizgisinde büyüyebilir. Muhalefeti radikalleştirerek, binlerce insanın daha ölümüne yol açarak ve Suriye’nin muhtemelen başarısızlıkla çöküşüne ve hatta olağanüstü koşullar altında ayrışmasına yol açabilir. Esad ayakta kalırsa ki bu ihtimal dışı bir netice, bu İran ve radikal eksen için önemli bir övünç kaynağı olacak.  Diğer baskıcı rejimlere nasıl iktidarda kalacaklarına dair tehlikeli sinyaller göndermiş olacak. Daha da önemlisi, İran yönetimi kendisinin karşısında duracak hiçbir uluslararası irade olmadığına inanacak. İran’a muhalefet eden İranlıların ise cesaretini kıracak. Sürüncemeli bir çatışma komşu ülkelere yayılabilir.  Artan zulüm ve işkenceler altında uluslararası toplum acilen askeri müdahalenin içine çekilmelidir. Aksi takdirde geç kalınmış olabilir ve pahalıya patlayacaktır.

*Rusya’yla işbirliği içinde politik çözüm

Diğer bir seçenek anahtar bir oyuncu olarak Rusya’yla birleşik bir uluslararası cephe oluşturmak, Esad’a iktidarı bırakması için baskı yapmak ve Suriye’de demokratik, kansız bir geçişe zemin hazırlamak. Amerika ve bazı Avrupalı güçler bu çizgideler ve Annan Planı dâhilinde Rusya’yla ilişkideler. Bu seçeneğin tüm taraflar ve Esad için ekonomik yaptırımlar, politik yalnızlaştırma ve hepsinin üstünde ani bir dış müdahaleye yol açacak sürüncemeli bir iç savaşa nazaran daha tercih edilebilir olduğunu düşünüyorlar. Suriye’yi yıllar sürecek bir iç savaşa düşmekten, kan akıtmaktan ve başarısız bir devlet olmaktan kurtarmanın faydaları ortada. Bununla beraber, takdir edileceği üzere, Esad bu neticeyi kabullenmeye hazır değil ve iktidardan yarılmayı müzakere etmeyecek görünüyor. Rusya’nın tavrı ise giderek değişiyor; halen Esad’ın gidişinde aktif rol oynamaya hazır değiller ve Esad’ı düşüşünün kaçınılmaz olduğuna da kani olmayacaklar. Ruslar Esad’ın durumunun umutsuz olduğuna inanırlarsa Moskova’nın onu iktidardan yarılmaya zorlayacağına şüphe yok. Esad nihai olarak iktidarda kalmayacağına karar verebilir fakat buna geç karar verirse Suriye’de bir iç savaşı durdurmak çok zor olacak. Bu savaş onun yokluğunda da sürebilir.

Alevi seçeneği

Esad’ın, Suriye’yi ve Alevi azınlığı koruma girişimiyle,  kendi yönetici ve askeri Alevi çevrelerince devrilmesi ihtimali de var. Bu senaryonu bazı faydaları olsa da dış güçlerin bunun gerçekleşmesine izin vereceği şüpheli. Aynı zamanda, Esad’ın iç Alevi çevresi aynı gemide oldukları hissiyle dolu şekilde ona bağlı görünüyor. Daha ötesi, alternatif bir Alevi rejim ülkede öncekinin aynısı olarak algılanabilir ve kan dökülmesini durduramayabilir. Böylesi bir rejim demokrasiye geçişte ve Suriye’nin stratejik eğilimini İran’dan uzaklaştırmada da gönülsüz davranabilir.

Ayaklanmaya desteği arttırmak

Batı Suriye Muhalefetine önemli teçhizat ve politik destek sağlayarak daha etkin olabilir. Buna mali destek, askeri araçlar, uzman rehberlik, istihbarat, iletişim ve sağlık donanımı dahil. Bu yaklaşım da muhalefetin bölünmüşlüğü, İslamcı ve cihatçıların yükselişi nedeniyle zor durumda. Sahadaki Batılı oyuncular hangi muhalif unsurları destekleyeceklerine karar verebilirler. Bunu yapmazlarsa alanı İslamcı uç kuvvetlere ve onları destekleyen diğer oyunculara bırakacaklar ki bunlara Katar ve Suudi Arabistan gibi bazı Körfez ülkeleri de dâhil.

Suriye muhalefeti ümitsiz vaka değil. Desteklenemeye değer muhalif unsurlar var ve Suriye toplumu birçok azınlıktan oluşuyor. Mısır’dan daha laik ve daha az dindarlar. Ancak şu aşamada muhaliflerin Suriye’nin düzenli kuvvetleriyle karşılaştırılamayacağı doğru, iyi donatılır ve yönlendirilirlerse (özellikle tanksavar ve uçaksavar yeteneklerinde) orduya ağır kayıplar verdirebilir ve orduya ihanetleri arttırılabilir. Bu ise dengeyi rejim aleyhine oynatmada anahtar rol oynar. Suriye ordusu Batı’da birçoklarının inandığından daha kırılgan ve zayıftır. Aylar süren aralıksız savaş nedeniyle Bitkinlikten mustaripler ve moralleri düşük. Özellikle ordunun Sünni unsurları baskıya karşı kırılganlar. Artan ve sürekli baskı karşısında çökebilirler. Haziranın sonlarına doğru düşürülen silahsız ve hazırlıksız bir Türk savaş uçağı muktedir bir Suriye hava savunma sisteminin kanıtı olarak görülmemelidir. Suriyeliler dünyayı buna inandırmaya çalışıyor.

Dışarıdan askeri müdahale  

Libya usulü yerde savaşan birlikler olmaksızın hava saldırılarıyla yapılacak bir müdahale seçeneği var. Suriye ordusu bu türden bir baskı karşısında er ya da geç ufalanacak. Bu yaklaşım Suriye’de uçuşa yasak bölge uygulamasıyla başlayabilir. Bununla birlikte Bu seçenek Batı için aciliyeti olan bir seçenek değil. Buna ancak ileride ciddi caydırıcılıkta eylemlerden sonra veya karada insani bir felaket yaşanmasının ardından, koşulların askeri müdahale için yeterli olduğu bir zamanda son çare olarak başvurulabilir. Bu tercihte, Libya’da savaş sonrası işlevsizliği de hesaba katarsak hangi çıkış yolunun kullanılacağı meçhul. İsrail askeri müdahale seçeneğini tercih etmiyor. İran’ın nükleer tehdidi çözümsüz kaldıkça İsrail bütün tarafların bu konuyla mücadeleye odaklanmasını istiyor. Askeri müdahale dahi bütün seçenekleri masada tutuyor.

TAVSİYE EDİLEN HAREKÂT YOLU

Bu karmaşık koşullar altında risk alınmadan harekete geçilemez. Ne var ki Amerika ve Avrupa güçleri Suriye’deki karışıklıktan hatırı sayılır ölçüde pay sahibi ve harekete geçmemek belirli harekât süreçlerinden daha pahalıya patlayacak. Hem Suriyelilerin canları hem de Batı2nın stratejik menfaatleri konusunda. Yukarıdaki seçenekleri ve sonuçlarını özetlersek faydalarını arttırmaya ve zararlarını azaltmaya çalışarak Amerika ve Avrupa güçleri aşağıdaki harekât maddelerini dikkate almalı:

Muhalefete ölçülü destek

Batılı güçler yukarıda bahsedilen tüm alanların ötesinde sahadaki muhalif güçlere yardımlarını önemli ölçüde arttırmalı, kime ne şekilde ve ne şekilde destekleyeceklerine dikkatlice karar vermeliler. Bu yolla, sivilleri hedefleyen, yanlış hesaplanmış operasyonlarla Esad’ın eline oynamamak için isyancıların harekât biçimine nüfuz etmeliler. Dış desteği (Türkiye’nin yardımıyla) yöneterek yanlış yerlere gitmesini engellemek.

Bu bağlamda Türk ve Ürdün sınırlarının Suriye tarafında insani amaçlarla ve isyancılara hizmet edecek zeminler olan güvenli bölgeler oluşturmaya çalışanlar var.   Bununla birlikte isyancılar Suriye kırsalında önemli zeminler elde ettiklerinden ve uluslararası toplum bu bölgeleri korumak için askeri hava araçlarına sahip olmalı ama buna yanaşmıyor. Bu tedbir de bu aşamada önerilir değil.

Amerika ve Avrupalı güçler sahadaki Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu vb. güçlere verdiği desteği, aralarındaki organizasyonu geliştirmek için baskı aracı olarak kullanmalı.

Muhalefeti bütün Alevilere karşı değil ama Esad’ın baskıcı rejimine karşı bir savaş verdilerini, Esad düşerse Alevilerin hedef alınmayacağını netleştirmeleri için teşvik etmelidir. Bu Alevileri muhalefete katılmada Esad’dan kurtulmada ve savaşı kısaltmada ikna etmek için önemlidir.

Rejimin yalnızlaştırılması için baskıyı arttırmak

İsyancıları desteklemede, rejimi yalnızlaştırıcı ve ekonomik yaptırımları arttırıcı ek tedbirler de alınmalıdır. Halen alınmış tedbirler rejimin kaynaklarını kuruturken bir iç savaşı sürdürme yeteneğini düşürüyor.   Ek olarak Esad’ın ölümleri durdurması ve Suriye’yi terk etmesini reddetmesi karşısında uluslararası toplum Esad ve çevresindekilerin insanlığa karşı işledikleri suçlardan ötürü suç duyurusunda bulunmalıdır.

Amerika ve Avrupa Rusya’yı Esad rejimini koruyucu şemsiyesini çekmesi ve Esad’sız bir politik çözüme uyması noktasında iknaya çalışmalı. Esad rejiminin düşmesi ne kadar kaçınılmaz görünürse Ruslar da onu yerinden etmek için bir sürece dâhil olacaklar. Rusya Esad’ı ayrılmaya zorlayamazsa Esad gitmeyi tercih ederse Rusya ona bir çıkış imkânı sağlayabilir.

Uluslararası toplum rejime silah akışını önlemeyi sağlayıcı mümkün olan her türlü önlemi almalıdır.

Suriye’nin komşularının krizin etkilerini idare etmede desteklenmesi

Suriye içinde güvenli bölge tavsiye edilmese de uluslararası toplum Türkiye’yi kendi sınırları içerisinde mülteciler için oluşturdukları güvenli bölgelerin yükünü taşımada desteklenmelidir.

Beklenemedik durum planlarına hazırlık

Bütün ilgili tarafların kimyasal ve diğer stratejik silahların yanlış ellere geçmesini önlemek amacıyla bir planları olmalıdır. Bu bağlamda mümkün olan her an güçlerini birleştirmeliler.

Büyük Batılı aktörler askeri müdahaleden kaçınsalar da nihai olarak insani bir kriz senaryosu karşısında mecbur kalabilecekleri için olağanüstü hal planlarına hazırlıklı olmalılar.  

İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi

İsrail ve Türkiye için bu kriz kendi menfaatlerini istikrarlı bir Suriye için kullanmalarına ve gerginleşen ilişkilerini normalleşme sürecine sokmalarında bir fırsat teşkil ediyor.

Sonuç

Büyük ölçüde geçiş dönemi yaşayan bir Ortadoğu’da Suriye’de yaşananlar sadec risk teşkil etmiyor aynı zamanda fırsatlar da sunuyor. Hatırı sayılır bir meydan okuma var. Esad rejimi üzerinde sadece iç ve dış güçlerin ortak baskısı birbirini besleyerek savaşı kısaltma şansını arttırabilir. Husumeti, kan dökülmesini azaltarak mümkün olan en iyi ve en az kusurlu neticeyi sağlayabilir.

Suriye konusunda insani ve stratejik değerlendirmeler Batılı güçlerin iyi ölçülüp biçilmiş ve hayli etkin bir yaklaşımına işaret ediyor. Süregelen hareketsizlik yolun sonunda hem Suriyelilerin hayatı noktasında hem de bölgesel güç dengesinde yüksek bir fatura çıkartabilir. Menfaatler yüksek fakat zaman kritik önem taşıyor.

Michael Herzog kimdir?

*Emekli Tuğgeneral Michael Herzog daha önce İsrail enelkurmay başkanlığı yapan, uzman askeri muavinlik ve İsrail’in dört savaş bakanına uzun yıllar danışmanlık yapan Herzog, İsrail Savunma Güçleri Stratejik Planlama Bölüm başkanlığı da yapmıştı. Washington Enstitüsü Yakın Doğu Politikalarında uluslararası çalışan bir akademisyen olarak çalışıyor.

KUDÜS HABER


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum