Dünden bugüne Ortadoğu ve Filistin sorunu

Orta doğu üç kıtanın menteşesi, üç semavi dinin merkezi, en zengin petrol yataklarının üzerinde tarihi, stratejik ve ekonomik önemi olan bir bölgedir. Doğu ile Batı arasında bir pazaryeri ve köprübaşıdır.

Dünden bugüne Ortadoğu ve Filistin sorunu
13 Aralık 2023 - 09:26
Aziz Bozatlı

Dünden bugüne Ortadoğu ve Filistin sorunu

 

Ortadoğu Tarih boyunca dünyanın en hareketli bölgesi olma özelliğini taşımıştır. Diğer yandan son iki aydır süregelen, İsrail-Hamas arasında başlayıp genişleme eğilimi gösteren sıcak çatışmalar nedeniyle dünya gündemini meşgul etmektedir. İçinde yaşadığımız bölge olması nedeniyle de ülkemiz gündeminin merkezine yerleşmiş durumdadır. Bölgedeki önceki Irak ve Suriye savaşlarında olduğu gibi bu son çatışmada da bir bakıma arkasında İran, Rusya ve Çin’in maddi veya moral desteğini almış Hamas’la, arkasına ABD, diğer Batı ülkelerini almış İsrail çarpışmaktadır.

Çatışmalar başladığından bu yana hemen her gün birçok TV kanalında bu konuda programlar yapılsa da hem bu programların doyurucu bilgiler vermeye müsait olmayışı ve hem de her katılımcının kendi dünya görüşüne göre yanlı yorum yapması nedeniyle kısmen de olsa bilgi kirliliği de söz konusudur. Herkes sorunun tarihî arka planını göz ardı ederek sadece bugünkü olaylar üzerinden yorumlar yapmaktadırlar.

Filistin Meselesi, Arap İsrail ilişkileri ve genel olarak Ortadoğu hakkında yüzlerce kitap ve yayın yapılmıştır. Profesyonel ilgi alanı olmayan bir insanın tüm bunları okuması bilmesi mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir.

Sözlerimin başında bu yazı dizisinde faydalandığım, geçmişte çeşitli zamanlarda okuyarak notlar aldığım kaynaklardan da söz etmeliyim. Bunlardan Prof. Fahir Armaoğlu’nun “Filistin Meselesi” ve “Arap İsrail Savaşları”, Prof. Enver Ziya Karal’ın “Osmanlı tarihi” önemli kaynaklardır. Ben özellikle büyük ölçüde James Barr’ın “Kırmızı Çizgi”, Kemal Şenoğlu’nun “Mezopotamya’da Emperyalist kapışma” ve Bernard Lewis’in Ortadoğu konusundaki kitaplarını esas alarak “Ortadoğu ve Filistin Sorunu” hakkında özet bir metin sunmaya çalışacağım. Özellikle “Kırmızı Çizgi” İngiliz tarih profesörü James Barr tarafından 1945’den beri gizli tutulan İngiliz belgelerinin 2007 yılında açık kaynak hâline gelmesinden sonra yazıldığından bu tarihten önce yazılan başka kaynaklarda bulunmayan bilgileri içermektedir. Faydalandığım diğer kaynakları da metin içinde belirteceğim. Şunu da belirtmem gerekir ki, tüm olaylara yer verilmesi bir makale kapsamında mümkün olmadığından sadece önemli olay ve olgulara yer vererek genel bir çerçeve çizmeye çalıştım.

Ortadoğu’ya ilişkin yazarlar, tarihçiler, siyasetçiler, oryantalistler tarafından söylenmiş özlü sözler, yapılan tespitler ve aforizmalar, makalenin ekinde ayrı bir metin olarak verilmiştir.

Ortadoğu’nun tanımı

Büyük Ortadoğu: Kafkasya’dan Yemen’e ve Kuzey Afrika’dan Afganistan’a kadar olan coğrafyayı kapsar. ABD Dışişleri Bakanı C. Rice’ın sınırları değişecek dediği 22 ülkeyi kapsayan “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) alanı.

Küçük Ortadoğu: Ankara-Tahran- Bağdat-Kahire dörtgeni ve yakın çevresi anlaşılmalıdır. Son yüz senedir kıyametin büyüğü de burada kopmaktadır. Orta Doğu tanımı göreceli bir yaklaşımı yansıtır. Batı, özellikle İngilizler buraya çok uzaklardaki Doğu’ya göre yakın doğu anlamına, Ortadoğu dediler. Asyalılar için burası Küçük Asya veya Batı Asya’dır.

Orta doğu üç kıtanın menteşesi, üç semavi dinin merkezi, en zengin petrol yataklarının üzerinde tarihî, stratejik ve ekonomik önemi olan bir bölgedir. Doğu ile Batı arasında bir pazaryeri ve köprübaşıdır. Özellikle Küçük Ortadoğu, dünya karalar topluluğunun tam ortasında bir yerdir.

Y.N. Harari’ye göre burası, insanlık tarihi dikkate alındığında “dünyanın en eski merkezi” dir. Afrika’dan çıkan Homo Sapiens (İnsan cinsinin zeki türü) 70 bin yıl önce buraya gelmiştir.

Dünyadaki 56 birinci sınıf otsu bitkinin 32 sinin anavatanı burasıdır. MÖ.8500 de buğday, MÖ.8000 de nohut bu bölgede yetiştirilmiştir. Koyun ve keçi MÖ.8000 de, sığır MÖ. 6000 de burada evcilleştirilmiştir. At ve sığır ilk olarak burada sabana koşulmuştur. Tekerlek MÖ. 3000 yıllarında, Alfabe MÖ.1500 yıllarında bu bölgede kullanılmıştır. İlk yazı, kil tabletlere yazılmış Sümer çivi yazısıdır. (Jared Diamond-Tüfek, Mikrop Çelik)

“Nuh Tufanı” bölgedeki Dicle Havzasında meydana gelmiş, Nuh’un gemisi Musul civarında karaya oturmuştur. (Prof. Mümin Köksoy-Nuh Tufanı ve Sümerlerin Kökeni)

Üç semavi din; Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık bu bölgede doğmuştur. Her dinin yorum farkından doğan onlarca mezhebi de gene, bu coğrafyada hayat bulmuştur.

Tarihî olaylarda tanımlanan Suriye ise Toros dağları ile Sina çölü arasındaki Doğu Akdeniz bölgesidir. Buraya Şam denir, en büyük şehrin adı da Şam (Dımışk)’dır.

Yahudilerin geçmişi, vadedilmiş topraklar (Arz-ı Mevut) ve Büyük İsrail

M.Ö. 11. YY da Süleyman ve Davud’un hükümdarlığı yıkıldı… Babil Kralı Nabukadnezar M.Ö. 586 da Kudüs’ü yıktı, Yahudileri Babil’e sürdü. Pers kralı Kiros Yahudileri Kudüs’e geri gönderdi (Tevrat’ta övülen tek yabancıdır). Süleyman tapınağını yeniden inşa ettiler. M.S. 70 te Roma imparatoru Kudüs’ü tekrar yıktı. M.S. 135’deki Ber-Kohba isyanı sonrasında Romalılar Yahudilerden kurtulmak için onları gene sürgün ettiler ve tüm dünyaya dağıldılar. Ancak o günden beri kültürel kimliklerinden hiç ödün vermeden ve inançlarının gerektirdiği hedeflerden sapmadan bugünlere ulaşmışlardır.

Bilindiği gibi, İsrail’in tüm politikalarına Siyonist ideoloji hakimdir. Buna göre dinî metinlerde kendilerine “Vadedilmiş Topraklar” Nil’den Fırat’a kadar uzanan bölgedir. Yine İsrail’in ilk başbakanı David Ben Gurion da 1948 yılında İsrail devletinin kuruluşunu ilan ettiği konuşmasında şöyle der: “İsrail’in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmeleri gereken bir başka harita daha var. Bu harita Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeleri kapsamaktadır.”

Bu bölgenin toprak kalitesi yüksek ve su kaynaklarının bol olduğu kısmı ise Ülkemizin Hatay, Kilis, Osmaniye, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman, Şırnak ve Hakkari illerini kapsayan Yukarı Mezopotamya’dır. Aşağı Mezopotamya’nın Fırat’ın Batısında kalan Suriye toprakları ülkemizdeki bölgeler kadar verimli topraklara sahip değildir.

İsrail, bilindiği gibi, tarım teknolojileri, sulama teknikleri, tohum ıslah ve üretimi konularında son derecede ileri teknolojilere sahip bir ülkedir.

Türkiye son yıllarda yabancılara toprak satışını kolaylaştıran bir dizi düzenleme yaptı. Bu bağlamda İsrail şirketleri doğrudan veya paravan şirketler aracılığıyla GAP bölgesinde çok miktarda arazi satın almışlardır. İsrail firmaları, 90’lı yıllardan itibaren birçok demonstrasyon sulaması kurarak, “tarım fuarı” açarak, teknolojik yönden bölgede hakimiyet kurmuş durumdadırlar. (Serpil Yılmaz- Sabah gazetesi- Agro-99 haberleri-10 Nisan 1999)

GAP ile sulanabilecek alan, 1 700 000 hektardır. Birçok yerinde metrelerce derinliğe sahip çok verimli ve sulanabilen bu toprakların yıllık güneşlenme süresinin 300 gün civarında olduğu düşünülürse, yılda 2-3 ürün alınabilecek devasa bir tarımsal potansiyel söz konusudur. Gelecekte bu potansiyelin petrolden daha önemli olacağı kesindir. Buna bir de on binlerce hektar büyüklüğündeki “organik tarım” yapılabilecek “mayınlardan temizlenmiş arazileri” eklememiz gerekecek. Bu arazilerin mayınlardan temizlenmesi karşılığında bir İsrail firmasına verilmesi ile ilgili düzenleme, TBMM ye getirilmiş ancak, yoğun bir toplumsal muhalefet ile şimdilik askıya alınmış görünmektedir.

İsrail kurulduğundan beri Müslüman Araplar tarafından kuşatılmış, kuruluşu ile Filistinlileri vatansız bırakmış, arkasına ABD ve Yahudi Diyasporası’nın politik ve ekonomik gücünü alarak, bölgedeki tüm siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişmeleri yönlendirebilme gücüne sahip olmuştur.

İsrail, Irak’ın kuzeyinde yürütülen Kürt devleti kurulması süreciyle de yakından ilgilidir. İsrail’den yaklaşık 150 bin Yahudi “Vadedilmiş Topraklar” a göç etmiştir; En büyük göç, Irak’ın kuzeyine yani sözde Kürdistan’a gerçekleştirilmiştir. İsrail ve ABD’deki Yahudi lobileri Kuzey Irak’taki Kürt aşiret reislerine büyük destek vermektedir. (B. Korucu Aksiyon Dergisi sy:1060)
Not: Yazı ilk olarak 5 Aralık 2023 tarihinde millidüşünce.com sitesinde yayınlanmıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum