Dostlukların ilk günü

Dostlukların ilk günü
17 Haziran 2023 - 09:23

Dostlukların ilk günü

Yazan: Halil Solak

Erol Güngör

Erol Güngör


Bütün dostluklar söylenmelidir.
Fethi Gemuhluoğlu

Mehmet Genç ile tarihçiliğini ve Osmanlı araştırmalarına katkılarını konuştuğumuz bir röportajın sonunda sözü, “O öldüğünde sanki beynimin yarısını kaybettim” dediği dostu Erol Güngör’e getirmiştim. Hoca, tebessüm edip derin bir nefes aldıktan sonra bu sıkı dostluğa dair şunları söylemişti:

“Kısa zamanda birbirimize ısındık ve çok iyi bir arkadaşlığımız oldu. O da, ben de disiplinlerarası çalışıyorduk. O yüzden okuyacak çok şey vardı. Bunları paylaşır, sonra da birbirimize anlatırdık. Birbirimizle çok sembolik konuşurduk, yani bir şeyi uzun uzun anlatmak yerine bir iki kelime ile kendimizi ifade edebiliyorduk.”

Okumaları paylaşmak, sembolik konuşmak ve bir iki kelime ile anlaşmak! Böyle bir dostluk herhalde dünyada çok az kişiye nasip olmuştur. Peki ancak ölümün bitirebildiği bu dostluk nasıl ve nerede başladı?

BEYAZIT MEYDANI’NDAKİ TANIŞMA

1958 yılı yazı. Edebiyat Fakültesi’nin parlak öğrencilerinden Mehmed Çavuşoğlu ile Erol Güngör, Beyazıt’ta Çınaraltı’nda arkadaşlarıyla oturuyordu. Çavuşoğlu, Haydarpaşa Lisesi’nde beraber okuduğu Mehmet Genç’i görünce davet edip masadakilerle tanıştırdı. O sırada Çavuşoğlu edebiyat, Güngör ise felsefe okuyordu. Mehmet Genç ise Mülkiye’den o yaz mezun olmuştu ve Ankara’dan İstanbul’a ağabeyinin yanına kalmaya gelmişti.

Biri Osmanlı araştırmalarına yaptığı keşiflerle damga vuracak bir tarihçi diğeriyse sosyal bilimler alanındaki çalışmalarıyla öncü bir ilim ve fikir insanı olacak iki isim işte böyle tanışmışlardı. Bütün büyük dostlukların başlangıcı gibi: Hiçbir fevkaladelik yok, son derece tabii ve içten.

İSTANBUL’DA YENİDEN BULUŞMA

Bu tanışmadan kısa süre sonra Genç, iş bulma telaşına düşüp İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalacaktı. Önce İçişleri Bakanlığı’nda maiyet memurluğu yaptı. Sonra da Şereflikoçhisar’a kaymakam vekili olarak tayin edildi. 1960 yılında İktisat Fakültesi’nde Ordinasyüs Prof. Ömer Lütfi Barkan’ın asistanı olarak İstanbul’a döndüğünde Erol Güngör’le de yeniden buluştular.

Güngör de bir yıl sonra Edebiyat Fakültesi’nde Tecrübî Psikoloji Kürsüsü’nde Prof. Mümtaz Turhan’ın asistanı oldu.

Mehmet Genç’e göre dostunun bütün sosyal ilimlerde uzmanlığı vardı. Tarihte de bir tarihçiden daha fazla bilgi sahibiydi.

FIKRACILAR CEMİYETİ

İki dost artık öğlen yemeklerini birlikte yiyor, Genç’in İktisat Fakültesi’ndeki odasında geç saatlere kadar çalışıyorlardı. Okudukları yeni kitapları birbirlerine anlatıyor, ilgilendikleri konulara dair düşüncelerini paylaşıyor, sonra sohbete Marmara Kıraathanesi’nde devam ediyorlardı.

Aralarındaki yakınlığı Mehmet Genç bir fıkra ile şöyle anlatıyor:

“‘Fıkracılar’ diye bir cemiyet varmış, bildikleri bütün fıkralara birer numara vermişler. Uzun uzun anlatmak yerine fıkraların numaralarını söyler ve basarlarmış kahkahayı. Bir gün birisi bir numara söylemiş, yerlere yatarak her zamankinden daha fazla gülmüşler. Bu fıkraya niçin bu kadar çok güldükleri sorulunca ‘Bunu ilk defa duyuyoruz!’ demişler. Evet, biz Erol’la aşağı yukarı bu Fıkracılar Cemiyeti gibi çok kısa konuşarak çok şey anlatmaya başlamıştık.”

“ÜSTAT” DİYE HİTAP EDİYORLARDI

Mehmet Genç, hocası Barkan’ın yanında Osmanlı iktisat tarihine dair hazırladığı doktora tezinde sıra arşiv belgelerine geldiğinde de en büyük yardımcısı Erol Güngör olacaktı. Çünkü Güngör, notlarını dahi eski yazı ile alıyordu. Osmanlı tarihini vakanüvislerin kitaplarından okumuştu. Dahası Genç’i en çok şaşırtan, dostunun siyakat ve divanî yazıyı bile rahatlıkla okuyabilmesiydi. Mehmet Genç, bir belgeyi ona okutup yeni harflerle yazmış, sonra da orijinalinden karşılaştırarak divanîyi okuma temrinleri yapmıştı. Arşivde de beraber bulunmuşlardı. Genç’in bir gün arşive Erol Güngör ile geldiğini ve birbirlerine “üstat” diye hitap ettiklerini Ahmet Tabakoğlu naklediyor.

İKTİSAT TARİHİNİ YAZMA SÖZÜ

İki dost buluştuklarında sadece sohbet etmiyorlardı, birlikte müzik de dinlediklerini biliyoruz. Ayrıca dost halkalarını da genişletiyorlardı. Mesela Sezai Karakoç ile Erol Güngör’ü Mehmet Genç tanıştırmıştı. Nur Vergin ve Baykan Sezer’le de Genç’i, Güngör tanıştıracaktı.

Ötüken Neşriyat’ta, Mehmet Genç bir Osmanlı İktisat Tarihi yazmaya söz verdiğinde Erol Güngör de oradaydı. İkili, Emin Işık’ın imamlık yaptığı Beyazıt Soğanağa Camii’ndeki Cuma namazlarına da birlikte gidiyordu. Yine bir Avrupa seyahatine Erol Güngör’ün Ford marka arabasıyla birlikte çıkacaklardı.

SİZ HİÇ AYRILMAYIN!

Neredeyse birbirlerinden hiç ayrılmıyorlardı. Çünkü “dostluğun kitabını yazan” Fethi Gemuhluoğlu, aralarındaki bu yakınlığa şahit olduktan sonra onlara şu tavsiyeyi vermişti:

“Siz hiç ayrılmayın!”

Onlar Fethi Ağabeylerinin sözünü tutmakta ne kadar direnseler de kader yine bildiğini okuyacaktı. 24 Nisan 1983 tarihinde Erol Güngör Konya Selçuk Üniversitesi rektörüyken, 24 Nisan 1983’te İstanbul’da ani bir kalp kriziyle vefat etti.

SIKI DOSTLARIN YENİDEN BULUŞMASI

Mehmet Genç de dostundan 38 yıl sonra, 18 Mart 2021’de hayata veda etti. Bu iki sıkı dost yıllar sonra Beşir Ayvazoğlu’nun usta kaleminde yeniden bir araya geldi: Ayvazoğlu, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı’nın “Cumhuriyet’in 100. Yılına Armağan” projesi kapsamında hem Erol Güngör’ün hem de Mehmet Genç’in biyografisini yazdı.

İlgilerini çeken kitapları paylaşarak okuyan ve birbirine anlatan dostlar yine kitaplar etrafında buluşmuştu yani.

“Kader hikâyede ne garip duruyor değil mi?”
Yazı ilk olarak https://www.yenisafak.com/hayat/dostluklarin-ilk-gunu-4538537 sitesinde yayınlanmıştır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum