Ali Riza Yeşil:Ey Ehl-i Beyt

Ben derim ki; gelin hepimizin ortak değeri olan bu çatı altında birleşelim.

Ali Riza Yeşil:Ey Ehl-i Beyt
30 Eylül 2013 - 12:47

Bir gün Ebu Talib’in torunu Abdullah Cafer İslam peygamberi Muhammed(s.a.a)’in yanına geldi. Peygamber ona iki defa şöyle buyurdu; “Söyle yanıma gelsinler!”, Abdullah Cafer “Kim? Ya Resulullah” dedi. Peygamberin ağzından İslam tarihine çivi çakacak şu sözler döküldü: “Ehl-i Beytim; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin”. Onlar peygamberin huzuruna varınca Peygamber onları abasının altına aldı ve buyurdu: “Ya Rabbim! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir, bunlardan kötülüğü kaldır ve onları tertemiz et!” O anda fesahat ve belagatından şüphe duyulmayan Kur’an için bir ayet indi, ayette Allah şöyle buyuruyordu; “Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden her tülü pisliği gidermeyi ve sizi tertemiz kılmayı irade etti.”
Allah’ın o tertemiz kıldığı Hazreti Muhammed’in Ehl-i Beyt’i tarih boyunca insanlara olgu oldu. İslam aleminin tamamının adaletini, cesaretini ve güzel ahlakını kabul ettiği Ehl-i Beyt buyruklarında daima peygamberi örnek almış ve onun emirlerini insanlara iletmiştir. Peygamberin yanında büyüyen ve kimi rivayetlere göre İslamı ilk kabul eden kişi olan Hazreti Ali, halifeliğinden önce diğer halifelerin bilmedikleri hükümlerde danıştığı ve Müslümanların “Müminlerin Emiri” olarak adlandırdığı kimseydi. Kendi halifeliği döneminde hükümlerde adil oluşu ve beyt’ul malda (İslam devletinin ve Müslümanların ortak malı) olan hassasiyeti ile Peygamberin sünnetini uygulayarak yaşatmıştır. Yine Ehl-i Beyt’ten olan Hazreti Fatıma müslüman bayanların sırdaşı ve Peygamberin ona buyurduğu gibi “Babasının Annesi” lakabını almıştır. Hazreti Hasan Halifeliği almak isteyen Emevi'ler ile barışıyla ve İslam devletinin bekası için geri adım atmasıyla İslamın barışçı yüzünü, Hazreti Hüseyin ise Kerbela’da Yezid’e karşı duruşuyla İslam’da özgürlüğü ve zulme boyun eğmemeyi göstermiştir. Bu sebeplerden olsa gerek Allah onları tertemiz ve pak karar kılmıştır. Peygamber de onlar için “Kurtuluş Gemisi” benzetmesinde bulunmuştur.
İslam aleminin gerek sünni, gerek alevi gerek şii ortak değeri olan Ehl-i Beyt, her üç kesime de hitap etmektedir ve onları yaşatmaya, öğretilerini uygulamaya çalışmaktadırlar. Ne mutlu ki Türkler tarihte Ehl-i Beyt’i sahiplenen milletlerden olmuşlardır ki Hazreti Fatıma’nın da defnedildi Baki mezarlığı Osmanlı tarafından korunmuş ve türbe yapılmıştır. Yine Türk asıllı olan Safevi devleti padişahı Şah İsmail Hazreti Hüseyin için kubbesi altından olan bir türbe yaptırmıştır. Öte yandan Osmanlı’da Seyit olanlar, yani Hazreti Hüseyin yoluyla Peygamberin soyundan gelenler; insanların saygı duyduğu kişiler ve devlet tarafından askerlikten ve vergiden muaf sayılmışlardır. Günümüzde de onların mezarları mukaddes sayılmakta ve ziyaret edilmektedir. Bu mukaddes dört kişinin emanetlerini Topkapı sarayında görmek mümkündür.
Onları hidayet önderleri diye adlandırmak en doğrusu olacaktır. Çünkü; adalette, sabırda, hayada ve ahlakta olgu alınacak kimseler olmuşlardır. 20. ve 21. yüzyılda onların ölümlerinde ve doğumlarında İslam alemince merasimler düzenlenmektedir, bunlardan birisi hemen yanıbaşımızda İstanbul/Halkalı’da Zeynebiye kurumu tarafından düzenlenen Aşura programıdır. Geçtiğimiz yıllarda Başbakan  Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı caferiler tarafından düzenlenen ve Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesini konu alan program UNESCO tarafından ‘En İyi Aşura Merasimi’ ve Guinness tarafından kadrosu ve izleyicisi bakımından en kalabalık açık hava tiyatrosu olmaya aday olmuştur. Ben derim ki; gelin hepimizin ortak değeri olan bu çatı altında birleşelim.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum