YÜKSEL YILMAZ: MUCİZELER YOK, HİKMETLER VAR

MUCİZE KONUSUNDA ATEİSTE CEVAPLAR…

YÜKSEL YILMAZ: MUCİZELER YOK, HİKMETLER VAR
29 Kasım 2014 - 22:08 - Güncelleme: 02 Aralık 2014 - 20:57

MUCİZELER YOK, HİKMETLER VAR

 

MUCİZE KONUSUNDA ATEİSTE CEVAPLAR…

 

Ateistlere göre İslam çelişkiler yumağıdır. Kuran'da Muhammed resule mucize verilmediğinden bahsedilmesine rağmen İslami kaynaklarda yüzlerce mucizeden bahsedilmesi ateistleri hiç düşündürmez. Onlar Kuran’ı bodoslama okuduklarından Kuran'da geçenlere bile baksalar çeşitli paradokslar çıkarırlar. Şunu hiç düşünmezler: Sandıkları gibi bir çelişki yumağı olsaydı güzel ahlaklı olan ve vezic sözler sarf eden çok zeki insanlar bu yumak uğrunda ölümü hiçe sayarlar mıydı?

 

Kur'an Muhammed peygambere "metafizik" anlamda mucize(!) verilmediğinden bahseder. Kur'an bu ifadesiyle aradıkları şeyin yani Peygamberin mucizesinin(!) sadece Kur’an olduğunu ve ondan başka da mucize(!) aranmaması gerektiğini vurgular. Paganlardan birçok kimse onun Allah'ın resulü olduğunu ispata çağırır; fakat Resul, gelen vahiyler aracılığıyla uyarılır ve onlara bir hikmet olarak Kuran'ı gösterir. Bir başka açıdan Allah’ın yarattığı her şey mucizedir; mucize mitolojiler değildir.

 

Ateist burada “Muhammed istese de (ki bunu da istemiş olmasına rağmen Tanrı'dan onay almamıştır, bu konuda!) "mucize" gösteremeyeceği ve "mucizenin" ancak Allah tarafından oluşturulabileceği öne sürülerek bu tür istençlerin önüne geçilmiştir Tanrı tarafından...” diyor. Bu ifadede “Muhammed istese” denilemez. Çünkü Peygamberimiz mucizeleri başkaları gibi anlamıyordu. Başka inançlara göre mucize tabiat kanunlarının dışındaki veya üstündeki harikulade olaylardı. Ama bizim Peygamberimize göre aksine her şey normaldi ve her normalin bizatihi kendisi bir hikmetti. Mesela başkaları insanın yıldızlara uçmasını mucize sayardı; ama bizim peygamberimiz Allah’ın kanunlarının buna izin vermeyeceğini söylerdi ve aksine yerçekiminin bir hikmet olduğunu anlardık. Çünkü Kuran’da sadece Rahman suresine bile baksanız görürsünüz ki yarattığı nimetler yaratılış için işaret olarak gösterilmiştir. Allah, ona "bilinen fizik ötesi gösterimler ve doğaüstü yaptırımlar” olarak tanımlanan "mucize" olgusundan vermediğini defaatle birçok ayette bildirir; çünkü zaten bu gibi cahil inanışlar üzerine İslam gelmiştir. Ne oldu şimdi “istese”? İstemez.

 

Devamında parantez içine bir yalan sokuşturulmuş. Hangi ayette istemiş de onay alamamış. Bunu iddia eden ateist ispatlamakla da yükümlü olur.

 

Devamında "mucizenin ancak Allah tarafından oluşturulabileceği” ifadesi de problemlidir. Hayır! Allah hurafenin mucizelerini oluşturmaz. Çünkü kendi sünnetullah’ına aykırı olmaz; çelişmez. Bütün bu normal kanunları Allah koymuştur ve bunun adı sünnetullah’tır. Tabiattaki değişim Maide suresi kadar, yerçekimi Bakara suresi kadar, hava basıncı Fatiha suresi kadar, suyun kaldırma kuvveti Nahl suresi kadar Allah’a aittir…

 

Görün ki ateistler kaç katlı gafillerdir… Bakın çelişkiye düşerek nasıl bir çelişki (tanrısal paradoks) arayışına giriyorlar: “…durum burada açık bir biçimde çelişkiye kaymıştır… Allah, Muhammed'e "mucize" vermediğinden bahsederek karşıtlarının bütün taleplerini Kur’an’ı delil göstererek bertaraf etmesini ister... Fakat iş girift bir teolojiye ve çelişkiye de boğulmaktan kurtulamaz.. Çünkü vahiy ve Kur’an da sonuçta "mucizedirler!" Yani bu Allah tarafından zaten öncelenip vurgulanmaktadır” diyor.

 

Hayır, hayır, hayır! Kuran’ın orijinaline bakın bakalım “mucize” kelimesi tek bir yerde bile geçiyor mu? Bazıları ‘ayet’ sözcüğünü ‘mucize’ diye çevirdikleri için bu Arapçasızlar farkında bile değiller. Nerede ‘ayet’, ‘ayat’, ‘beyyine’, ‘delil’ ve ‘delail’ sözcüğü geçiyorsa oraya ‘mucize’ yapıştırmışlar. Ama ayetlere katmadan bakıldığında Kur’an genelinden bu gibilere cevabımız şu olacaktır: Siz ille de harikulade güçler mi istiyorsunuz? Alın size harikulade güç olarak Kur’an. Hurafeye bulaşmayın. Hurafe şeytandandır; ama doğaüstü mitolojik mucizeler bekleme alışkanlığınız varsa sıradan gördüğünüz ve belki hafife bile aldığınız fizik kanunları Allah’tandır; bilesiniz.

 

“Kur'an'ın pagan Araplara karşı "mucize" olması söyleminden hareketle Allah, Kur'an'ın onlara yetmesi gerektiğini hep vurgular. Muhammed'e fizik ötesi mucize vermediğini söyleyen Allah, bunun nedeninde geçmiş kavimlerin inanmamasını delil gösterir... Yani Muhammed, böyle metafizik bir mucize dahi gösterse muhatapları yine de inanmayacaklardır” diyor. Ne alaka? Kur’an’ın dediği şeyin yanından bile geçmiyor. Şimdi gerçeğin nasıl saptırıldığını birlikte görelim: Yunus 13’te ayet “Andolsun, sizden önceki devirlerde yaşayanları zulmettikleri zaman helâk ettik. Ve onlara resûlleri beyyineler (deliller) ile geldi. Ve onlar inanmadılar…” diyor. Burada inanmadıklarını delil yerine mucize diye pazara sürünce çarpıtıyor. Peygamber vahyi naklediyor ve ona inanmıyorlar; ne alakası var mucize ile? Mucize inancı hurafeler yoluyla kafalara öyle bir kazılmış ki orada mucize yazmadığı ve beyyine yazdığı halde anlam kaydırmak için cümleye sokuşturuyorlar. Cümle bozulduktan sonra da ‘ha burada tanrısal paradoks var’ diyorlar. Yahu ateistlik bu kadar mı ucuzdur? Sonra da "Metafizik bir mucize gösterilse bile” diyerek sözüm ona ‘hani mucize yoktu?’ diyecek. Hayır! Metafizik mucizeden bahsedildiği yok; vahiyden bahsediliyor. Peygamberler ayetlerle gelirler; hurafeyle yetişen cahil toplum mucizeler beklerler; ama onlar bunun yerine yaratılış delillerini gösterirler; bu defa da onlar mucize beklentisi içinde oldukları için bu deliller çok sıradan gelir ve inanmazlar.

 

Aslında ateistin tam burada gözünü açması gerekir. Çünkü Peygamberler de hurafe karşıtıdırlar. Ama ateistin gaflet yakasını bırakmayınca diyor ki: “Hem inanmayacaklarını belirterek mucize göstermeyen Allah, yine inansınlar diye başka bir "metafizik" ve "doğa üstü" olan vahiy olgusu ile Kur'an'ı ortaya koyarak inanmalarını istiyor. Garip bir Tanrısal paradokstur bu!”

 

Burada “inanmayacaklarını belirterek mucize göstermeyen” ifadesi Kur’an’la alakasız olunca bu ateiste ne demeli? Acıyacağım ama buna engel oluyor; çünkü alay ediyor: “İzahi nasıl yapılacak diye sormayın, çünkü her mezhepten, her tarikattan ve kelami problemler içinde boğulan çeşit çeşit ilahiyatçıdan bir o kadar farklı yorum bulacağınız gerçeğiyle karşı karşıya olmanız nedeniyle, seyreyleyin bu cümbüşü denir ancak!”

 

Siz cümbüş peşindesiniz ama biz alay etmeseniz size acımayı bile tercih ederiz. Bir gerçeği Müslüman olduğu iddiasındaki bir kısım insanlar da çarpıtabilirler. Biz aynen bu ateiste dediğimiz gibi öyle Müslümanlara da ‘Kur’an’da geçmeyen kelimelerle Kur’an’a iftira atmayın’ deriz. Sapmak isteyeni önce uyarmak sonra da yol vermekten başka çaremiz yok.

 

Sonra da "müminlere 3000 meleğin yardımı” konusuna takılıyor. “Kur’an'dan baska mucize aramayan sahabeler tabii ki buna şaşırmıyorlar” diyor. Biz “melek” sözcüğünü de Hıristiyanlardan bizimkilere bulaştığı gibi anlamıyoruz. Tıpkı mucize algısı gibi melek algısı da Mesiyyat ve İsrailiyyat ürünüdür. İnsana hizmet eden, görünen-görünmeyen her mahlûk melektir ve fizik kanunları da Allah’ın kanunlarıdır. Bu hususta da sahabeler sonrakilerden daha bilinçliydi.

 

Diyor ki, “Muhammed'e "mucize" kabilinden "meleklerle" Bedir'de yardım gönderen Allah, Uhud'da bunu sağlayamıyor!” Yahu kul ganimete koşup nöbet yerini terk ederse Allah hurafeyi değil fizik kanunlarını işletir ve Müslümanları mağlup eder. Bundan daha doğal ne olabilir? Başka ne bekliyordun? Müslümanlar ne hata yaparlarsa yapsınlar Allah fizik kanunlarını ters çalıştırsın ve Müslümanlar hep galip olsun öyle mi? Gör işte, Allah kâfire dahi haksızlık yapmaz.

 

“Eğer bu olgu "mucize" değil de sık tekrarlanan bir olay ise ve dinciler bu olayı Kur'an'ın dışındaki bir başka mucize çeşidi diye tanımlamaya kalkarlarsa buna ancak gülünür!” diyor. Bizim hurafenin anladığı manada mucize algımız yok; bizim “hikmet” algımız var. Mucize bizde çocuklara uyusunlar diye masal olarak anlatılır. Yaşın büyükse geç mucizeyi; geçmiyorsan da büyü…

 

“Eğer bu mucize değil ve Allah'ın "mucize dışı" bir olgusu ise Uhud'da niye göremiyoruz?! Dincileri uğraştıracak bir problem daha! Buyrun tekrar teolojik cümbüşe!” diyor. İnançsızın derdine de bak. Uhud’da göremiyorsun çünkü orada Peygamberin belirlediği nöbet yerlerini terk etmeme talimatı almışlardı. Ama ganimet kaçmasın ve nasıl olsa savaş bitti diye terk ettiler. Ne olsaydı? Onlar bu talimata uymadıkları halde ruhani bir varlık onların yerine yedek nöbetçi mi olsaydı? Kusura bakma ama sen bunu hurafecilerden talep et. Şimdi buradan ne ders çıkıyor? Şu: Cümbüş yok…

 

Aşağıda her birini makale olarak açıklamayı düşündüğümüz mecazları makalemiz daha fazla uzamasın diye şimdilik birer ikişer cümleyle geçiştirelim. Cümbüş arayıcısı bakalım neleri suçluyor:

 

“Asa yılan olur” diyor. Bu mecazdır. Peygamberin fikirleriyle Firavn ve âlinden sihr-i kelam (edebiyat ve felsefe) ehlini yutup mat ettiği anlatılmıştır.

 

“Deniz yarılır, İsrailliler içinden geçer gider” diyor. 3000 yıl kadar öncesinin tipik bir med ceziri; fizik kanunu. Sünnetullah yardım olarak da işler…

 

“Bakire doğurur” diyor? Öyle demiyor. Daha önceki dinsel öğretilerde yer alan bakire kızın doğurması motifinden yararlanıldı. Ortadoğu kültüründe bu tür mucizeler çok yaygın olup İncil’in yazıldığı dönemdeki kavramlar arasında farklılıklar söz konusudur. Bakire sözcüğü o dönemde yalnızca genç bir kız anlamına geliyordu ve cinsel ilişkiye girilmediğini göstermiyordu. O dönemlerde nişanlılar beraber yaşayabildikleri için Yusuf adındaki nişanlısı meşru olarak hamile bıraktı. Ama Kur’an üslup olarak bunun da Allah’tan olduğunu söyler.

 

“Adam ateşe atılır yanmaz” diyor. Bildiğin ateşe mi?

 

“Kayadan "deve" çıkar” mı diyor?” Bunu ayet demiyor, bunu beşere ait rivayet diyor. Kur’an’ı bağlamaz.

 

“İnanmayanların üzerini sular seller kaplar” diyor. Senin bildiğin sel değil.

 

“Adam 100 yıl ölü bırakılır, sonra tekrar diriltilir” diyor. Adam yok, çokluk var ve hangi ölüm? Bir çeşit ölüm yok. Eğer ayette geçen 100 yıl ölü olan şehrin dirilişini kastediyorsan zaten bu mucize değil; perişan haldeyken çok uzun yıllardan sonra tekrar toparlanan şehir örnekleri çok. Muhtemelen sen ‘şehir’ diyeceğin yerde ‘adam’ demiş olmalısın.

 

“309 yıl mağarada uyuklanır” diyor. Ama Kuran 309 demiyor; bu tartışmaya girilmesini bile istemiyor ve “Ne kadar kaldıklarını Allah bilir” diyor. Hemen iftirayı Kuran’a atacak kadar dikkatsiz ya da ucuzsun.

 

“Savaşta melekler yardım eder” diyor. Bizim melek algımız Hıristiyanlarınki gibi değil.

 

“Balığın karnında yaşanır” diyor. Öyle demiyor; ‘takim’ sözcüğü 1500 yıl önce anakronik ve semantik değeri dikkate alınırsa ‘eşlik etmek’ veya ‘takım’ anlamına geliyordu. Kulaç atarak yüzdü, yoruldu ve ayetin devamından da belli ki kendini yorgun bir şekilde sahile attı. Kur’an’a iftira atma.

 

“Çamurdan "kuş" bile olur” diyor. Mecaz söz konusu olduğunda neden olmasın? Zaten ‘tayr'ın kuş diye çevrilmesi de yanlıştır; ‘tayr’ kavimdir. Nitekim İsa'nın kuşa hayat vermesi kavmini yeniden diriltmesidir.

 

“Asa bazen "ejderha"da olur” diyor. Tartışmanın akışına bakarsan Peygamberin destek aldığı aklı ve anlattıkları karşı fikri boğuyor.

 

“Oğulun gömleği göze sürülür, göz görmeye başlar” diyor. Meal hatası yapmış. Böyle hatalı meal yapınca sanki beden gözü imiş gibi yanlış anlaşılıyor.

 

“Fil liderliğindeki ordunun üzerine "taş" yağar” diyor. Burada görünüşte daha güçlü orduların mağlup olabileceğini anlatıyor; mesele fil ya da taş değil.

 

“Melekler "kısır" kadına doğuracaksın der, kadın doğurur” diyor. Burada melekler imkânlardır; şartlardır; hamilelik alametleridir.

 

“Çocuk beşikte konuşur, üstelik "peygamberim" der” diyor. Bıyığı terlememiş bir toy’un gerçeği bilgece söylemesi beşikte konuşma mecazıyla dillendirilmiştir. Beşikte iken “peygamberim” demiyor.

 

“Kuş, karınca, börtü-böcek vs. dilleri anlanıp-konuşulur” diyor. Hayvanlarla konuşup anlaşma yok; çeviri hataları var. Bunlar hep mecaz ve semantik hataları.

 

“Taht bilmem nereden saraya getirtilir” diyor. Onu sen diyorsun, Kur’an’da öyle bir şey yok. Anlatılanları dikkatli okursan tolumun ileri gelenlerine karşıdakilerin ordusu “teslim olmadan önce, onun tahtını hanginiz bana getirir?" dediğine göre belki ki derhal söz konusu olan bir teslimlik yok. En az birkaç saat hatta birkaç günü var. İleri gelenler yabancı bir marangoz bulmuştur ve o marangoz ‘sen, makamından kalkmadan önce’ demekle aslında ‘en kısa zamanda’ demiştir. Günümüzde bile bir haftalık iş bir günde yapılsa ‘anında’ deriz.

 

“Bunu gören "cin" afallar, çuvallar, kafayı yer” diyor. Biz ‘cin’ sözcüğünü Hıristiyanlar ve Hıristiyanlaşanlar gibi anlamıyoruz. Kur’an’da 30 küsur anlama gelen bu sözcük Kur’an’ın hiçbir yerinde halkın anladığı anlamda geçmiyor.

 

“Bizansın galip geleceği önceden müjdelenir” diyor. Mademki gerçekten de Bizans galip gelmiştir sen önceden bilinmiş olmasına bak.

 

“Mekke'nin "fethedileceği" müjdelenir” diyor. Mademki gerçekten de Mekke fethedilmiştir sen önceden bilinmiş olmasına bak.

 

“En sonda "tek mucize" olan kur'an gelir” diyor. Kur’an kendine ‘mucize’ demiyor. ‘Beyyine’ ve ‘ayet’ gibi sözcükleri zikrediyor ama maalesef mucize icat etmek için yanlış çeviri yapıyorlar. Ateistler de Arapça ve usul bilmedikleri için yan yatıyor denize batıyorlar.

 

Ateist son paragrafında, “Maalesef tüm bunlara gücü yeten "Allah"ın, kölelik ve cariyeliği kaldırmaya gücü yetmez. Bu işi zamana bırakır. İslamcı da İslam'da "kölelik" ve "cariyelik" yok diye nutuk atar” diyor. Yahu bunun ‘güç’ ile ne alakası var? Bu ateist ne istediğini de bilmiyor. Allah bir şeyi halk ederken kendi türünden halk eder; bu sünnetullah’tır. Bir çocuğun dokuz ay on günde ya da daha kısa sürede prematüre doğması onun koyduğu matematik, kimya, fizik, doğa kanunlarıyla işler. Sosyolojik olduğunda da elbette tedricen olacaktır. Bir devletin gerek oluşumu gerekse yıkımı insanın doğumu veya ölümü gibi olmayacak, kriterler özgün olarak değişecektir. Evet, kölelik de cariyelik de Mandrake’nin çubuğuyla değil, kendi özgünlüğüne göre kalkacaktır. Said Nursi’nin “Mecaz avama inince hakikate dönüşür” sözü kendisi için de geçerli olmak üzere çok doğrudur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum