YÜKSEL YILMAZ:AZİZ NESİN SÖZLERİNE ELEŞTİRİ

“Yoksulun tek silahı çalışmaktır.” Şimdi devlet bu işe de el atmış olduğu için ‘tek’ sayılmaz.

YÜKSEL YILMAZ:AZİZ NESİN SÖZLERİNE ELEŞTİRİ
27 Mayıs 2014 - 10:11

AZİZ NESİN SÖZLERİNE ELEŞTİRİ

 

“Yoksulun tek silahı çalışmaktır.” Şimdi devlet bu işe de el atmış olduğu için ‘tek’ sayılmaz.

 

“Tembellerin çalışma günü yarındır.” Doğru. Hatta daha da ileri bir tarihe de atabilir. Ama cümle veciz olmuş doğrusu.

 

“Aynı kâğıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen.” Genç neslin ilgini çekecek bir benzetme olmuş.

 

“Halkımı sevmediğimden bu halkın değişmesini istiyorum. Halkımı sevsem ne diye halkımın değişmesini isteyeyim…” İronik bir değerlendirme…

 

“Dar yerden çıkanlar geniş yerlere sığmazlar.” Zihnen doğru; cismen tam tersi.

 

“Seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin.” ‘Annen ve baban kadar sevip merak edecek’ deseydi daha doğru olurdu. Baba daha az sevecek anne daha az merak edecek diye bir şey yok. Burada aşk şefkatle karıştırılmış bence.

 

“Terk eden kişinin gittiği yerde aradığını bulamayınca dönüp ‘özledim’ demesi; özlediğinden değil, eşek gibi pişman olduğundandır.” Burada pişmanlıktan ziyade menfaat söz konusudur; çünkü özlem ve pişmanlık birbiriyle yakinen alakalıdır.

 

“Mahkemede aklanırsam, Türk halkının yüzde altmışının aptal olduğu Türk mahkemeleri tarafından tescil edilmiş olacak.” Magazinsel ama çok kaba bir ifade.

 

“Türk erkeğinin dünyanın en kıskanç erkeklerinden biri olmasının sebebi; sevgililerine değil, kendilerine güvenmediklerindendir.” Çok kaba bir ifade ve kıskançlığın nedeni kesinlikle hem sevgi hem örfle alakalıdır.

 

“İşin zoruna gideceksin. Her zaman zoru dene… Zoru yapamasan bile, zoru yapmaya çalışarak hiç olmazsa kolayını yaparsın.” Eğer zor olan bize zaman kaybettirmeyecekse…

 

“Ne komünizm, Ne kapitalizm, Ne ateizm, Ne sosyalizm; ‘Kısmetsizim.’” Bu hoş bir ifade.

 

“…bu eski olayda beni en çok üzen, Ahmet Mithat Efendi gibi büyük bir yazarın, yazılarıyla Abdülhamit’i desteklemiş, bir büyük caniyi haklı göstermeye çalışmış olmasıdır.” Bırak her şeyden anlamayı da bu meseleyi tarihçiler anlatsın.

 

"Sadece bana değil herkese komik gelir, Müslümanlığı bırakıp Hıristiyan olmak. Eğer bir dine inanacak olsaydım Müslüman olurdum.” İslam’ın hurafe karışmamış tarafına da rastlamış anlaşılan…

 

"Başörtüsünü yasaklamaya çalışmak aptallıktır. Başörtülü kızların okullara alın mamasına karşıyım. Başlarını örtmesinler demek demokrasi veya laiklik demek değildir.” Bravo.

 

“Ama okullardaki din derslerinin kaldırılması lazım. Veya o dersi gerçekten din dersi yapsınlar.” İkincisi daha uygun.

 

“İmam-hatip mezunları eğer istedikleri fakültelere girebiliyorlarsa harb okullarına da girmeli.” Bravo.

 

“Düşüncelerime tepki, düşünce olarak, yazılarıma tepki de yazı olarak olmalı.” Çok doğru.

 

“Allah'ı Teâlâ, sizin Allah'ı Teâlâ’nız, benim Allah'ı Teâlâ’m yok.” Valla hiç de övünülecek bir şey değil; aksine acınılacak bir durum.

 

“Ben bir ateistim ve eğer bir gün tanrıya inandığımı söylediğimi duyarsanız ciddiye almayın. Bunamışımdır.” İşte bu düşüncesi kalbini mühürletmiştir; kendi önünü kesene Allah hidayet vermez.

 

“Bazen öyle özlenir ki insan… Özlenen bilse, yokluğundan utanır.” Güzel bir duygusal ifade.

 

“Aşığım sana’ cümlesinin sonundaki ‘a’ harfi terk etti seni. O da üzülmüyor gittiğine, sen hala ‘Aşığım san’ beni…” Off, bu da neydi ya?..

 

“Belki sıkıca sarılabileceğimiz bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız. Ama bilinsin ki, adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız.” Adam gibi sevmenin yalnızlığa neden olacağı düşüncesi aklıma hiç yatmadı doğrusu.

 

(NOT: Bu sözleri kaynaklarından değil paket halinde hazır olarak bularak değerlendirdiğimi itiraf etmeliyim. Bu yüzden değerlendirme yazarın orijinal yazılarından ziyade servis edilene olduğunu nazar-ı dikkate alınız.)

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum