Tamer BÜKÜLEN

Tamer BÜKÜLEN

[email protected]

ADİL İNSAN NEREDE DURMALI?

27 Kasım 2017 - 14:38 - Güncelleme: 27 Kasım 2017 - 19:05

~~ADİL İNSAN NEREDE DURMALI?

Heyhat!
Yargıyı adaletli olmak için elinde tutan güç, neredesin?

Adalet, benliğine rağmen ona Hak için hakkı teslim etmektir. Gerisi lâf-ı güzaftır. Zira yaptıklarından ve hükümlerinden sonra vicdanı rahat olmayana adil demek abesle iştigâldir. Çünkü Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” İşte bu ilahi sesleniş, vicdanımıza “ben âdilim” dedirten akl-ı selimin sesidir.
İnsanların kâbiliyetleri, huyları ve buna bağlı olarak topluma, ailelerine ve kendilerine olan katkıları farklı farklıdır. Ancak bu farklılık, üstünlük veya acizlik yönünde de olsa, onları farklı bir muameleye maruz kalma açısından kimseyi haklı kılmaz. Herkesin bu dünyada bileğinin hakkı ile kazandığı mülkü ile doğuştan Yaradan’ı tarafından verilen vücut mülkünün temeli adalettir. Herkes eşit doğar. O insan ki, elde ettiği mülkünün helal olması ve emanet edilen vücut mülkünün helal ile beslenmesi neticesinde ilâhi armağanlarla beslenir. Dünyevi mülkünün müspet yönde beslenmesi, sonuçlarının ve elde edişlerinin hakkaniyet çerçevesinde olabilmesi, vicdanının semeresi, uhrevi manâdaki mülkünün, ilâhi manâdaki kazancı ise ruhunun eseridir.
Yani, madde ile manâ “bir kuşun iki kanadı gibidir.” Tek kanatlı kuşun uçamayacağı gibi, izah edilmeye çalışılan, bu iki unsurdan biri eksik oldu mu yaradılış gayemizdeki hedefe varmak mümkün olabilir mi? düsturudur. Bu eksiklik giderildiği zaman Hz. Ömer’in buyurduğu gibi “adalet mülkün temelidir” diyebilir ve Rab’bimizin (Maide 5/8) de idrakimiz için hediye ettiği  “Ey insanlar! Allah için adaleti gözeten şahitler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adaletli olun, takvaya daha fazla yakışan budur” emrini razı olarak aldık, kabul ettik diyebiliriz. Gönül doğruyu bulmada ferman dinlemez ama adalet fermansız olmaz. Fermanı verenler, yani Hak için adalet emanetçileri, şu Hadis-i Şerif’i hiç unutmasınlar:“Adalet güzeldir. Fakat devlet büyüklerinde olsa daha güzeldir.” Bu güzele ulaşmak onların boyunlarının borcudur. Bu borcu ödemek kolay değildir, nefsi ıslah etmekle mümkündür. Islah edemeyip eşitsizlikle hareket edenlerin ise “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır” hükmü ile karşımıza çıkan bir başka Hadis’in neticesinde gerek madde, gerekse manâ bazında kaybettiklerine üzülmeleri geç olabilir.
Böyle insanlar yol yakınken herkese Mehmet Akif’in mısralarında olduğu gibi:
Cani geziyor dipdiri can vermede masum
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? dedirtmesinler.
Adalet barışın anahtarıdır, barış her türlü huzurun; huzur vicdanımın binek atıdır, bizi cennetin kapısına götürür. İznimiz adil insan kimliğimizdir deyip, adaleti ve ona hasretimi elimde terazim, insanlığa takdim ederim şiarı ve hali, bizi vicdanen rahat kılar, bahtiyarlık diyarında mesut yaşatır.

 

Eğer bu hissiyattan uzak durursak Namık Kemal’in kaleminde ifade bulduğu gibi;
Bulunmazsa adalet milletin efradı beyninde
Geçer bir gün zemine, arşa çıksa paye-i devlet, manası gibi duçar olur.
Yani bir milletin fertleri arasında eşitlik, doğruluk, dürüstlük ve adalet yok olunca, devletin payesi itibarı arşa kadar çıksa, gün olur yerin dibine geçer.
Adalet öyle bir ışıktır ki, belki yolunda gidersen seni saraylarda ağırlar, belki küçük bir kulübede samanların üzerine atılmış bir kilim üzerinde ağırlar, belki de bir yıldızı seyrederken duyduğun zevk ile sahilde kumların üzerinde çıplak ayakların ile gezerken ağırlar. Ama hepsinde deseni bir kuş gibi hafif, bir gülistandaki bülbüller gibi şen, ıssız bir tepede doyumsuz yeşili seyrederken bir şairin ilhamı kadar gizemli ve bir ananın kucağındaki çocuğun hisleri kadar emin ağırlar. İşte o zaman ölsen de gözlerin açık gitmez, kalsan da gam yemezsin.
Tarihte nice insanlar vardır ki, bir kelimeleri dünyaya bedeldi ve bir sözleri ile ülkeleri fethediyorlardı. Şimdi hepside ayağını bastığın toprağın altında sırlanıp saklandılar. Halâ tek yaşayanlar onlardır ki, adaletleriyle var oldular, gönülleri ile insanlara barınak oldular. O adalet timsalleri bizlere örnek oldular, devlet ve saadeti eş yaptılar.
Adil insan; hakkın teslim edildiği, helal ile beslenen, ruhunda vicdana rehber olduğu, yükseldikçe adaleti uygulamada geri durmadığı, öfkenin hüküm sürmediği bir diyarda, doğruluk ve dürüstlüğün şarıl şarıl aktığı bir pınarın ferahlığında, talep eden herkese suyundan ikram eden bir saki gibi durmalıdır.
Bereketli Adaletler…


Emre Hanzade
[email protected]