Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

Prof. Dr. Süleyman Sami İLKER

[email protected]

NEREDESİN MUTLULUK

24 Mayıs 2025 - 21:13

NEREDESİN MUTLULUK

"Mutluluğu gelecekte aramak ham hayal. Gelecek gelecek mi belli değil" dedim, başlamak üzere olduğumuz kahvaltı sofrasında. "Keskinlikle" dedi kızım ve kahkaha patladı. Balkonda kahvaltı yapacağız. Eşim hazırlık yapıyor. Eee kızı gelmiş tabii. Bol soğanlı, yumurtalı patates kavurması. Eşim krallara layık kahvaltı değil mi diyor, onaylıyor, teşekkür ediyoruz. 

AİLE, HALA

Ayperi, halası gelecek diye akşam bizdeydi. Halasını görünce candan, bütün bedeni ve ruhuyla bir sarılışı var ki görülmeye değerdi. Hatta halasını öne eğdi. Bırak artık deyinceye kadar sarıldı. Birazdan bir sebeple ağlayabilir, "babamı özledim, annemi özledim" diyebilir. Olsun; çocuktur. Devamlı mutluluk yok çünkü.

KURYELER

Kahvaltı öncesi maydanoz, dere otu ve birkaç kalem mutfak ihtiyacı vardı. Kızım Migros'tan getirtelim dedi ve cep uygulamasından sipariş etti. Olmayanlar, marka (hep yerli markaları tercih ederiz) veya fiyat yönünden makul olmayanlar için de bir başka yerden (Getir) istedik. Ödemeler tabii ki babadan. :D (Bu işaret de gençlerden bize) Eşim mutfaktan seslendi; kitap var mı, varsa hazır et diye. Zaten aklımda olan, ancak birazdan dediğim konu için yerimden fırladım. Kitaplıktaki hediye edilecekler kısmından kitap seçiyorum. İki genç insan gelecek, bekliyoruz.  Birer adet Peyami Safa 'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Mehmet Okutan'ın cep boy Kuran'ı Kerim meali, iki adet de yine cep boy Ömer Seyfettin eserleri. Önce Migros'un genç kuryesi geldi. Bir dakika deyip, kitapları hediye ettim. Gözleri parladı, teşekkür etti. Belli ki hiç böyle bir bahşiş almamış. Bir dakika sonra kapı tıkladı. Baktım o kurye genç. Abi, ben motorla gidiyorum. Kitapları koyacak yer, oturduğum yerin altında. Kuran mealinini sayfalarını açarak; bu Kuran, nasıl olacak dedi. Genç bir kuryenin hassasiyeti saygıya değerdi.

Dedim ki, haklısınız. Ancak burada Kuran'ı Kerim'in aslı yok. Bu bir meal; yani yazarın anladıkları var. Dolayısıyla biraz da mecburiyetten, böyle taşıyabilirsiniz dedim ve sevinerek ayrıldı. Az sonra diğer kurye geldi. Ona da aynı kitap paketi, artı eşimin hazırladığı ayıklanmış, yıkanmış ve bir kağıt havluya sarılmış, dün bir dostun gönderdiği Köprübaşı çileklerini takdim ediyoruz. Alıyor. O sahip olduklarıyla, biz de kabul edilği için mutluyuz. Birazdan kızım, baba neler verdin, dedi merakla. Ben de elimde olan örnekleri gösterdim. Mealden ben de isterim deyince, elimdeki son nüshası da ona verdim.

FOÇA, YENİ FOÇA

Günlerden Cumartesi. Hava açık ve sıcak. Tam deniz, deniz kenarı zamanı. Foça'ya gidelim mi teklifi kısa zamanda karara döndü. Hızlı bir hazırlıkta sonra yoldayız. Yol boyunca açmış zakkumlar, gül hatmiler, begonviller. Gül hatmiye bazı yerlerde Gülfatma veya Fatmagül derler. İşin kültürel köklerinde her ne kadar sesle ilgili benzetmeler olsa da, esas kaynak; hazreti peygamberin remzinin (simge, sembol) gül, kızının adının da Fatıma (Fatma) oluşudur. Şuur altının, sevginin dile çıkış şeklidir bu. Bizim gibi mesleği gereği neredeyse mesai saatleri içinde hiç gün ışığı ve tabiatı göremeyenler için yeşillikler, çiçekler, deniz ve dalga sesi çok huzur verici ve dinlendirici oluyor. Hele su ile de temasınız olursa.

Otoyolda Foça sapağını kaçırdık. Birkaç saniyelik tereddütten sonra "olsun az ileride Yeni Foça sapağı var" deyip devam ediyoruz.  Bu güzergâhtan gitmek de iyi oldu. Psikiyatrist Dr. Ayhan Songar hoca (rahmet olsun) "evinize varsa hergün farklı bir yoldan gidin" der, ruh ve beden sağlığınız için.

***
Büyüklerimizden çok duyardık, şimdi ise yaşıtlarımızdan; çocukken evimizde şu, şu, şu yoktu. Yiyecek içecek bu bu bu ile sınırlı. Kalabalıktık, bazen doymazdık bile. Hele anneler. Ama mutluyduk. Şimdi herşey daha bol. Daha mı az mutluyuz? Öyleyse, neyimiz eksik? Kanaat, şükür, farkındalığımız azalmış olmasın. Neyim yok mu desek, nelere sahibim veya sahibiz mi desek daha doğru olur. Sağlığı, evladı veya sağlıklı evladı, eğitimi olmayanlar; göz, kulak, ortopedik, zihinsel sorunları olan yüzlerce insan her gün mesleğimiz gereği gözümüzün önünde.  Gençlere arasına hatırlatıyorum. Bunlardan biri sizde olsaydı, buralarda olabilir miydik. Zekâmızı, sağlığımızı, ailemizi biz mi satın aldık veya seçtik. Bardağın hep dolu tarafına bakarak mutlu olmak, mutlu etmek mümkün.

Tıp Fakültesi öğrencileri ile haftada üç gün birlikte hasta muayene ederiz. Çok şey öğrenirler. Adlarını, nereli olduklarını bile sormam. Öğrensinler yeter. Günün sonunda onlar mutlu ben mutlu. Eğitimciler, insan öğrenirken de öğretirken de mutlu olur, derler. Peki kim kârlı? Başta halk olmak üzere herkes. Kim razı? Herkes, hatta Hakk. Çünkü O bize, böyle olun diyor.

Gençlere spor yapın, dünyayı gezin, sanatla-edebiyatla ilgilenin, merak edin derim. Ama ülkenizi terk etmeyin. Çekin gidin diyen, bu ülke şöyle böyle, rahat edin vs diyen kötümserler de az değil. Ama ne kadar yapıcılar. Siz gidin burası bize mı kalsın istiyorlar acaba.

"Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, Vatanlarını yaşanmaz kılanlardır "
                                           Cemil Meriç

Selâm ve saygılarımla... (24.05.2025 Eski Foça)

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum