Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

ŞEHRİN HAFIZASI KÜLTÜR MERKEZLERİ

30 Aralık 2017 - 17:56 - Güncelleme: 01 Ocak 2018 - 12:55

ŞEHRİN HAFIZASI KÜLTÜR MERKEZLERİ

Naci YENGİN

www.tarihistan.org

Şehirlerin hafızası kadar yaşar insanoğlu.

Milletler maddi ve manevi varlıklarını geleceğe taşıyarak medeniyete katkı sağlarlar.

Medeniyetlerin oluşumları şehir kültürü ile ortaya çıkan eserlerle kam olmuşlardır. Her ne kadar Türkler için şehir kültürü-yerleşik hayat izleri Uygurlardan itibaren ortaya çıktığı iddia edilse de bunun böyle olmadığı yeni araştırmalar tarafından desteklenmektedir.

Anadolu’da Türklerin kaderi medeniyetin kaderini doğrudan etkilemiştir. Nasıl etkilemesin ki. Medeniyet taşıyıcısı olarak XI. Yüzyıldan itibaren Türklerin omuzlarında Türkistan’dan İran coğrafyasına, Anadolu’dan Balkanlara ve Avrupa’ya uzanan bin yıllık süre içerisinde Türklerin oynadığı rol başka bir milletle kıyaslanamayacak kadar şümullü ve belirleyicidir.

Dönem dönem sancılı süreçler içine giren Anadolu coğrafyası ve Türkler üzerine yönelen başta Haçlı saldırılarının son aşaması olarak kabul edilen Milli Mücadele Dönemi olarak bildiğimiz Kurtuluş Savaşı yılları dönemidir.

Kurtuluş Savaşı yılları ve onu takip eden süreçte özellikle Batı Anadolu’da işgal edilmeyen köy, kasaba ve şehir yok gibidir. Planlı-programlı bir şekilde Ermeni ve Rum(Yunan) mahallelerinde başlayan yıkım, yakım, tahribat, can, mal, ırz ve haysiyet mücadelesinin canlı tanıkları olduğu gibi bunların kayıtları da tutulmuş elimizde mevcuttur. Ancak dilden dile aktarılan canlı tanıkların hatırları, kullandığı eşyalar bir an önce değerlendirilmeli ve en azından her şehirde kurulacak müzelerde saklanarak bugünün insanına ve yarınlara saklanmalıdır. Söz konusu yıkım ve yakımın en canlı tanıkları olan şehirler Manisa, İzmir, Turgutlu, Salihli, Kula…Gibi şehirlerdir.

Milletin hafızası olan tarih sadece geçmişi aydınlatmaz. Tarihin en önemli görevi geleceği inşa ederken atılacak adımların ve planların laboratuvarını oluşturmasıdır. Bu açıdan bakıldığında şehirlerde kurulan kütüphane, müze ve sergi salonları; kültür merkezlerinin en az o şehrin sanayisi kadar önemli olduğunu ve hatta daha da önemli olduğunu vurgulamak gerekir.

Dilimizde tüy bitti ancak şehre layık bir müzenin açılması konusunda henüz bir ilerleme sağlanamadı. Saruhan Sancağı-Şehzede Şehir gibi önemli bir meziyeti bünyesinde, şahsında toplayan bir şehirde şehrin canlı tanıkları, nefesi ve sesi olabilecek müzelerin yeterince olmayışı ister istemez şehir adına üzüntü kaynağı ve bir eksikliktir.

Ancak bu konuda çevremizde gayet olumlu, başarılı çalışma ve müze örneklerini görerek gurur duyuyor, en azından Manisa il sınırları içinde yapılan güzel çalışmaları takdirle karşılıyor, alkışlıyoruz.

Turgutlu Kent Müzesi 19 Mayıs 2107’den bu yana on bin kişiyi ağırlamanın mutluluğunu yaşıyor. Nasıl yaşamasın ki Turgutlu’nun meşhur Üzümcü Konağı restore edilerek Turgutlu Kent Müzesi haine getirilmiş.

Turgutlu ve çevresi başta olmak üzere Türklerin Batı Anadolu’ya gelişleri ve kültürel dokuları ile ilgili tarihi hafızayı yaşatmadaki başarıları ve bugünün insanını geçmişiyle buluşturan hizmetler; geleceğe emin adımlarla yürüyen medeniyet anlayışına katkı sağlamadaki hassasiyetlerini yakından bildiğimiz başta Turgutlu Belediye Başkanı Turgay Şirin olmak üzere Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Sudak ve Turgutlu Kent Müzesi Müdürü Mehmet Gökyayla olmak üzere emeği geçen herkese fazlasıyla teşekkürü hak ediyor.

Ne diyelim darısı Manisa Şehir Müzesine! [email protected]