Naci YENGİN

Naci YENGİN

Genel Yayın Yönetmeni
[email protected]

SARAY-I AMİRE BAHÇESİ VE NİŞANGÂH TAŞININ HİKÂYESİ

15 Ocak 2018 - 20:18 - Güncelleme: 16 Ocak 2018 - 18:10

SARAY BAHÇESİ VE NİŞANGÂH TAŞININ HİKÂYESİ

6 Mayıs 1902 yılı Nişangah Anıtı Açılışı. Arşiv. Naci YENGİN

Naci YENGİN

www.tarihistan.org

Manisa'da II. Murat'ın Manisa'ya geldiği dönemde; 1445'te yapılan Saray-ı Amire Binası ve 1902'de yapılan anıtın hikâyesi Manisa’da yaşayan ve tarih meraklısı herkesin ilgisini çekmiştir.

Kâtip Çelebi’nin Cihannümasında Saray-ı Amire ile ilgili bilgiler bulunmaktadır: 

“…ve Saray-ı Şehzadegân şark ve şimal canibinde haid şimal saray ki kapıları ol canibedir. Önü vasi meydandır. Kuzey-doğu tarafından duvarlarla çevrili şehzadeler sarayı vardır ki bu sarayın kapıları kuzey tarafında olup, ön tarafı geniş bir meydandır”. 

Evliya Çelebi ise 1671-1672 yıllarında geldiği Manisa’da, bu saraydan şöyle söz etmektedir: 

”Şehrin aşağı şimal canibinde sahray-ı lâlezarda vaki olmuştur. Canibi erbaası kal’e gibi tuğladan mebni car köşe bir binayı metindir. Ve canibi garba nazır bir tahta kapusu vardır. Dairenmedar cürmü 3.300 adımdır. Ve asıtane tarafından bostancıbaşı ve 200 sarı külahlı bostancıları vardır. Daima bu bağı iremi tımar idüp anda olan selef mülüklerin halice ve havayice ve altın ve gümüş makulesi envai ve simüzer hüleleri ve fıskiye ve kadehleri ve gayri emanetlerin kurşunların ve mutâlla âlemlerin göz edüp bu bağ irem zatı tamir ve temrinle mukayyet olurlar ve mâhsulâtın bedel mesarif Asıtanede terkecibaşıya irsal cizyedendir. Bu cavzaı ve hadikai bağı cinan ile hıyaban yeridir. Kim adam maksurelerinde meka ettikte şukufesinin rayihai tayyibesinden alemin dimağı muattar olur. Ve cenabı bari ruyı arzda sun’un isar için ne kadar kere yüz bin elvan nebatı kiyahat es haratı hoş bu halketmiş ise de cümlesi bu gaytanı iremzatta mevcuttur. Ve selef ukalaların bu bağı sadrenci naksi terhedüp alettertip cırpı ile yüz bin şeceratı müsbiratı ve gayrı dirahtı çınarları ve kavak ve servi ve bıdı ve sernigünları ve gûnagûn şererei Tayyibeleri diküp saf saf alettertip dizülüp duru. Böyle bir sayedar ve koyah hıyaban hadikai sultandır”. 

Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan Şemailnâme-i Ali Osman’da yer alan Manisa minyatürü bu sarayın XVIII. yüzyıldaki durumunu göstermektedir. Buna dayanılarak da sarayın ortada büyük bir kapısı bulunan revaklardan avlusuna girildiği görülmektedir. Birinci avlıda üç kuleli bir köşk ve avlunun sağ tarafında üstü tonoz, kapısı kemerli ve önünde küçük bir bahçesi olan bir köşk görülmektedir. Sarayın giriş kapısı karşısında on altı köşeli, kubbeli bir yapı görülmektedir. Buradan sarayın diğer bölümlerine geçilmektedir. Soldaki avluda ise, sokak ile bağlantılı yüksek duvarlı bir yapı vardır. Sokak yönündeki kapının üzerinde küçük bir kasır olduğu da bu minyatürden anlaşılmaktadır. 

Manisa Sarayı’nın görkemli yaşantısı Sultan III. Mehmet ile birlikte son bulmuştur. Bu dönemde şehzadelerin İstanbul dışında yaşamaları yasaklanınca da Manisa Sarayı özelliğini yitirmiştir. Bundan sonra saray harap olmaya başlamıştır. Zaman zaman yapılan küçük tamirlerle ayakta tutulmaya çalışılmış ve son onarımını Mutasarrıf Galip Paşa 1901 yılında yaptırmıştır. Bu arada Sultan II. Abdülhamit de Anadolu’daki diğer vilayetlere gönderdiği saatlerden birisini de Manisa Sarayı’nın köşk kulesine koydurmuştur. 

Kurtuluş Savaşı sırasında sarayın ahşap kısımları tamamen yanmış, yalnızca kâgir kısımları ayakta kalmıştır. Cumhuriyet döneminde sarayın eski haline getirilmesi için çalışılmış ancak, başarılı olunamamıştır. Halkevi binası bu sarayın temelleri üzerine yapılmıştır. 

Şemailnâme-i Ali Osman’da yer alan Saray-ı Amire Manisa Sarayına dair en gerçekçi görsel materyaldir.

Şemailnâme-i Ali Osman’da yer alan Saray-ı Amire Binası


Eski belediye parkı olan Saray-ı Amire’nin Has Bahçesi günümüzde Fatih Parkı olarak hizmet vermektedir.

Nişangâh Taşının Hikâyesi

Saray-ı Amirenin Hasbahçesinde Manisa Belediyesi tarafından 6 Mayıs 1902 tarihinde, II. Abdülhamit’in emriyle Sütun-ı Mefharet adı verilen Nişangâh Taşı, iftihar, başarı ve zafer anıtı adıyla Manisa Belediyesi Binasının açılış merasimi adına dikilmiş ve dualarla açılmıştır.

“Anıtın adı “Sütun-ı Mefharet” anıtına aynı zamanda Manisa Saray-ı Amire ‘de nişangâh taşı da denilmektedir.

Anıtın üzerinde yazan kitabede şunlar yazmaktadır:

 "Neyyir-i sipihr-i hilafet-i islamiye ve hurşid-i asuman-ı saltanat-ı Osmaniye es-Sultan el Gazi Abdülhamid Han-ı sani efendimiz hazretlerinin ahd-i adalet ve terakki-i hümayunları asarından bulunan Manisa Beledi Bahçesi’nin tarih-i tarh ve küşadını gösterir sütun-ı mefharet-intimadır.” /23 Nisan sene 1318 (6 Mayıs1902)[1]


Eski Belediye parkının içinde bulunan anıtın daha sonraları Ulu Parkın açılışı sırasında Ulu Parka konulduğunu biliyoruz. Ancak Ulu Parka taşınan anıtın orijinalliği bozulmuş, kitabesi yok edilmiştir. 8 Eylül 1935.

8 Eylül 1922 tarihinde Manisa’nın Yunan işgalinden kurtuluşunu simgeleyen anıt daha sonradan kaldırılmıştır. Anıta 8 Eylül Kurtuluş Anıtı adı verilmiştir.

Ulu Parka Kaldırılan Nişangah Anıtı, Yeni Adıyla 8 Eylül Anıtı. 1935-2013

 Ancak son dönemdeki Ulu Park çalışmaları sırasında 2013 tarihinde kaldırıldı.

Ulu Parkta 8 Eylül 1922 Kurtuluş Anıtı olarak bilindi. Bazı çevreler anıtın masonik semboller taşıdığını, yanındaki ölümsüzlük ağacının Yahudiliği temsil ettiği(Gliko Miluba) yorumları yapıldı.

Anıtın üzerinde her ne kadar 8 Eylül 1922 yazsa da 1935-1939 yılları yazması garipsendi! Birçok yorum yapıldı.

 

 

[1] Erkan Akbalık Beye teşekkürler.