Bizans dönemi Dorylaeon[1] adını taşıyan Eskişehir, tarihin çok uzun evresi boyunca (bugün ki Sivrihisar) Pessinus kentinin gölgesinde kalmıştır. Haçlı Seferleri sırasında İznik’in düşmesinin hemen ardından Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuvvetlerinin, haçlı ordularını karşıladığı mevki, bugün Eskişehir sınırlarında kalan Sultanönü’dür. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna bakıldığında da Karacahisar ile Eskişehir yer almaktadır. Osman Gazi’nin fethederek ilk hutbeyi okuttuğu Karacahisar da bu gün ki şehir merkezinden 20 kilometre dışarıdadır[2]. Osmanlı Devleti’nin 16. asırda doğu istikametindeki seferleri için Eskişehir bir dinlenme menzili olmuştur. Eskişehir, tarihi Odunpazarı mahallesi ve civarında kurulmuştur.
Cumhuriyet öncesinde Osmanlı Devleti kayıtlarında Hüdavendigar Livası hudutları içindedir. Tarım ve tarım mahsullerine dayalı küçük bir sanayisi bulunmakta idi. Şehir merkezi Köprübaşı, Odunpazarı, Hoşnudiye mahallelerinden oluşuyordu. Eskişehir, 19. yüzyılla beraber demiryolunun şehre gelmesi ve demiryolunun Anadolu’ya dağılan kavşak noktası olmasıyla hızla gelişmiştir.[3] Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’un Çanakkale yada Kilyos istikametinden bir saldırıya uğraması ihtimaline karşılık payitahtın Eskişehir’e taşınması tartışılmış ve bu ihtimal dahilinde hazırlıklar yapılmıştır.[4] Eskişehir’de Mütareke imzalandığı sırada XX. Kolordu bulunmaktadır. Mutasarrıflıkla idare edilmektedir. Eskişehir, İstanbul- Ankara, Ankara-Konya, Ankara-İzmir demiryollarını birbirine bağlamasından ötürü İngiliz işgal kuvvetleri tarafından, Mondros Ateşkes Anlaşması’ndaki ulaştırma ile ilgili madde hükmü gerekçesinde işgal edilmiştir.
Temsil Heyeti’nin Ankara’ya gelmesinden sonra Eskişehir’in önemi bir kat daha artmıştır. Ankara’ya yönelik olası bir saldırı artık Eskişehir’den geçmektedir. Bu bilinildiği için Sivas Kongresi’nde Kuvayi Milliye Batı Anadolu Komutanlığı’na getirilen Ali Fuat Paşa’dan Eskişehir’i bir an önce kontrol altına alınması istenmiştir.[5] Eskişehir, İstanbul hükümetine bağlılık gösteren bürokratlarıyla, Ankara’ya destek veren eşraf arasında mücadeleye sahne olmuştur. Kaymakam Arif Bey ve Topçu Teğmen Sabahattin Bey, Eskişehir’e gelerek, burada milli kuvvetlerin nüvesini oluşturmuşlardır. Ardından Seyitgazi tarafına geçerek, orada teşkilatlanma çabalarına girişmişlerdir.
1.MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ ESKİŞEHİR
22 Ocak 1919 günü bir İngiliz birliğinin Afyonkarahisar üzerinden gelip başta istasyon binası olmak üzere kenti işgal etti.[6] İstanbul Dahiliye Nezareti’nden çekilen telgrafla, işgal gücü komutanıyla iyi ilişkilerin kurulması, işgal askerleri ile sürtüşme yaşanmaması istendi.[7]Ufak çaplı hadiseler dışında şehirde geniş bir tepki yokken İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesiyle hava gerildi. Protesto mitingi düzenlendi. Sivas Kongresi’ne Siyahizade Halil İbrahim Bey, Tüccar Bayraktarzade Hüseyin Bey ve askerlikten istifa eden Hüsrev Sami Bey, Eskişehir delegeleri olarak gönderildi. Kongrede Batı Anadolu’da bulunan XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın Kuvayi Milliye Batı Anadolu Komutanlığı’na atandı. Ali Fuat Paşa, Eskişehir’de mukavemeti sağlamak üzere Yüzbaşı Atıf Bey’i görevlendirdi. Atıf Bey, bir makineli bölüğü ve piyade müfrezesiyle tahkimata girişti. İngilizler baskın yaparak Atıf Bey’i tutuklayınca, halkın tepkisi bir kat daha yükseldi.[8]
İstanbul Hükümeti, Ali Fuat Paşa’nın Anadolu hareketine katılmasını görünce XX. Kolordu Komutanlığına Kiraz Hamdi Paşa’yı atamasına rağmen, XX. Kolordunun kurmaylarının çok büyük kısmı Ali Fuat Paşa’nın mahiyetinde kalmaya devam etti. Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’dan aldığı direktif doğrultusunda Sivrihisar’a geldi.[9] Ali Fuat Paşa’nın XX. Kolordu’ya hakim olması üzerine İstanbul Hükümeti bu sefer kolorduyu dağıttığını ve V. Kolordu’nun kurulacağını duyurdu. Ancak V. Kolordu teşkil edilemedi.
Ali Fuat Paşa Mahmudiye’ye gelip Eskişehir şehir merkezini kuşatmaya başlayınca İngiliz işgal gücü komutanı Sally Flood, Ali Fuat Paşa’dan görüşme talep etti. Ali Fuat Paşa görüşmeyi prensipte kabul etti ama çağırılan yere gitmeyerek Yenihisar’da görüşme gerçekleşti. Herhangi bir protokol vesaire imzalanmadı ve görüşme tutanağa geçirilmedi.[10]Ali Fuat Paşa, Eskişehir’in boşaltılması için diretti. Flood, İtilaf devletleri adına demiryolunu kontrol etmek maksadıyla şehirde bulunduklarını açıkladı. [11]. Taraflar bir anlaşma zemininde uzlaşamayarak ayrıldılar.. İstanbul Hükümeti Eskişehir’in Anadolu hareketine katılmasını engellemek için Mutasarrıf Hilmi Bey’i koz olarak sürdü. Hilmi Bey, İstanbul’a bağlıydı. Anadolu’ya karşı tavır alıyordu. Mutasarrıf Hilmi Bey 4 Ekim 1919 günü Anadolu hareketi taraftarlarınca öldürüldü.[12] Ancak suikastın plan dahilinde olmadığı ve Ankara’nın haberinin olmadığı anlaşıldı. Ali Fuat Paşa Eskişehir’e gelerek Kiraz Hamdi Paşa’nın da gücünü tesirsiz bıraktı. Hilmi Bey’in öldürülmesi üzerine aynı akıbete uğramaktan çekinen Kiraz Hamdi Paşa da Eskişehir’den ayrıldı.
12 Ekim günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Eskişehir şubesi kuruldu.Mutasarrıflığa vekalet eden Sabri Bey, Belediye Reisi Hacı Veli Efendi, Müftü Mehmet Efendi Davavekili Takiyüddin Efendi, Körpülülü Halil Ağa, Şekerci Kazım Efendi, Siyahizade Halil İbrahim Efendi, Hacı Hafız Ömer Efendi, Orman Müdürü Tahsin Bey, şubenin yönetimini oluşturdular.[13]17 Ekim günü Mihalıççık, Sivrihisar ve Seyigtazi’ de de cemiyetin şubeleri kuruldu. [14] 26 Ekim 1919′da Meclis-i Mebusan seçimleri yapıldı. Aanadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin adayları seçimi kazandılar. İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ın 16 Mart 1920′de kapatılıp işgali sırasında vekillerden Hacı Veli Efendi tutuklanırken Ankara’ya geçmeyi başaran Abdullah Azmi Bey, TBMM’nin ilk Şer’iyye Vekili olacaktır.[15] Temsil Heyeti’nin merkezi olarak bir aralık Eskişehir olması düşünülmüşse de Ankara’nın emniyet bakımından üstünlüğü göz önüne alınarak bundan vazgeçildi. İstanbul’un işgaliyle beraber meclisin kapatılması üzerine Ankara’da TBMM’nin kurulma çalışmaları sürerken Eskişehir’de de Ankara’nın güvenliği için önlemler alınmaya başladı.
Bunu fark eden İngilizler, Afyonkarahisar’daki Hint Taburunu da Eskişehir’e alarak, buradaki kuvvetlerini bir alaya yaklaştırmıştı. Ancak Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, demiryollarının özel önemi dolayısıyla İngilizleri buradan uzaklaştırmaya kesin olarak karar vermişti. Kuvâ-yı Milliye Batı Anadolu Komutanı Ali Fuat Paşa’nın emri ile 17-18 Mart 1920 gecesi, 24. Tümen karargahı, bir süvari bölüğü ve 143ncü Piyade Alayı Tümen Komutanı Yarbay Mahmut’un emrinde Eskişehir’e sevk olundu. Birlik ertesi sabah Eskişehir’in doğusundaki Ağapınar istasyonuna indirildi. Birliğin Eskişehir’e hakim tepeleri ve önemli diğer yerleri işgale başlamasına rağmen İngilizler herhangi bir müdahalede bulunmadı. 20 Mart 1920’de İngilizler, Tümen Komutanı Yarbay Mahmut Bey’in yaptığı kesin uyarı üzerine telaşa düşerek üç askeri trenle Eskişehir’i boşalttı[16]
1.1. Batı Cephesi Çarpışmalarında Eskişehir
Ankara’da milli hükümetin kurulması üzerine İtilaf Devletleri, Milne hattının batısıyla sınırlandırdıkları Yunan kuvvetlerini serbest bıraktılar. Yunan kuvvetleri 22 Haziran 1920′de ilermeye başladı. Bursa, Aydın, Uşak ve Gediz’de Yunan fırkaları hazırlıklara girişti. Çerkez Ethem’in de önerisi ileAli Fuat Paşa, Gediz’deki Yunan birliklerine saldırdı. Taarruz başarısızlıkla sonuçlandı ve Ali Fuat Paşa görevden alındı.[17] Yunan ilerleyişi devam ederken Ankara’da dizenli ordunun kurulması kararı çıktı. 10 Kasım 1920′de İsmet Paşa vazifelendirilerek resmen düzenli ordu çalışmalarına başladı. Düzenli ordu kurulması ve diğer siyasi çekişmeler sonunda Çerkez Ethem isyan etti. Çerkez Ehem’in isyanı ve düzenli orduya karşı aleyhteki durumlar nedeniyle, TBMM’de çıkarılan Hıyanet-i Vataniye kanunu kapsamında Eskişehir İstiklal Mahkemesi kuruldu. Eskişehir İstiklal Mahkemesi[18], Rasih Efendi, Muhittin Baha Bey, ve Zekai Bey’den oluştu.[19]Mahkeme Eskişehir, Bilecik, Kütahya ve Geyve bölgesindeki hıyanet-i harbiye ve hıyanet-i vataniye suçlarına baktı. Çerkez Ethem’in dosyasına da bu mahkeme baktı. Mahkeme 13489 kişiyi yargıladı, 11270 hafif cezalar, 272 kişiye kalebentlik, 596 kişiye ertelenerek idam, 57 kişiye idam, 20 kişiye de gıyabında idam cezası verdi.[20]
Düzenli ordu kurulmadan önce Eskişehir’de civar ilçelere dağılmış on müfreze ve bir makineli tüfek bölüğü bulunuyordu. 1920 Ağustos’unda Sevr anlaşmasının imzalanması, anlaşmanın Ankara tarafından tanınmaması üzerine İtilaf devletlerince bu defa Yunan güçlerinin Ankara’ya yürütülerek TBMM’yi dağıtması yönünde tazyik oldu. 6 Ocak 1921′de Yunan güçleri İnegöl ve Yenişehir üzerinden Eskişehir’e doğru harekete geçtiler. 9 Ocak’ta Bozöyük işgal edildi. Yunan kuvvetleri 16200 asker, 270 makineli tüfek ve 72 topa sahipti. Türk kuvvetleri 8500 asker, 47 makineli tüfek ve 28 topa sahipti. İnönü istasyonu ve civarını işgal ederek Türk mevzilerini zorlamaya başladılar. İki gün boyunca gerçekleşen Yunan taarruzu sonuç alamadı ve 10 Ocak günü Bursa istikametine doğru çekildiler. I. İnönü muharebesinin kazanılmasıyla TBMM, düzenli ordu ve halkın morali yükseldi. Çatışmaların seyri düşünülerek Şubat 1921′de Hilal-i Ahmer’in Eskişehir şubesi yeniden yapılandırıldı.
I. İnönü Savaşı’nın ardından Ankara hükümetine Sevr’in yumuşatılarak kabul ettirilmesi için Londra Konferansı toplanıldı. Ancak konferans kapanmadan Yunan güçleri tekrar yürüyüşe geçti. 12 Mart’ta Yunan hazırlığının istihbaratını alan İsmet Paşa, tekrar İnönü mevzilerinde karşılama kararında idi. Kocaeli grubunun ve güneydeki bazı birliklerin kaydırılmasıyla Türk ordusu 30108 tüfek, 215 ağır, 55 hafif makineli tüfek, 79 sahra ve dağ topu, 12 sahra ve dağ obüsü, 2 10.5lik uzun top ve 2 uçaktan oluşuyordu.[21] Ayrıca süvari grubu da kurulmuştu. Yunan kuvvetleri 41150 tüfek, 720 ağır, 3134 hafif makinalı tüfek, 220 top ile Türk kuvvetlerine göre yine üstün taraftı. 26 Mart’ta başlayan çarpışmalar 1 Nisan’a kadar sürdü. 1 Nisan günü Yunan ordusu komutanı Papulas, netice alamadığı gibi karşı taarruza maruz kalınca çekilme emri verdi.
Savaşı Metristepe’den idare eden İsmet Paşa, telgrafla durumu Mustafa Kemal Paşa’ya ve hükümete bildirdi. II. İnönü Muharebesinde de Yunan kuvvetlerinin Türk mevzilerini aşamaması, İtilaf Devleti grubunda İngiltere’nin doğu politikasını olumsuz etkiliyordu ve İngiltere, tarafsızlığını vurgulayarak, Yunan yenilgilerinin kendi siyasi hanesine yazılmasını önlemeye çalıştı.[22] Her iki taarruzdan da istediği sonucu alamayan Yunanistan ise Kral Konstantin etrafında birleşerek seferberliğe gitti. Yunanistan ekonomik olarak oldukça zor şartlara göğüs gereceği için savaşı kazanmaktan başka yol göremiyordu. Türk ordusu da güney ve batı kısmı şeklinde iki parçalı savunma düzenini bırakarak Batı cephesini tek elde toplamıştı. Güney kısım komutanı Refet Bele, Ankara’ya dönmüştü. 10 Temmuz’da başlayan Yunan taarruzu karşısında Türk mevzileri bu defa direnemedi. Yunan kuvvetleri 130 bini aşan bir güçle saldırdılar.
18 Temmuz günü, Türk ordusu Sakarya ırmağının doğusuna çekilme kararı aldı.[23]19 Temmuz’da Eskişehir boşaltıldı.[24] Eskişehir Sarıköy’de bulunan uçaklar da Polatlı’ya nakledildi. Cer Atölyesi Ankara’ya taşındı. 21 Temmuz’da Yunan öncü birlikleri Eskişehir’e girdi. İki gün sonra da Kral Konstantin şehre geldi. Yunanlılar Eskişehir’de bir mümessil, iki kolordu komutanı ve iki levazım reisi gönderdiler. Yunan işgalcileri, Eskişehir halkına zulümde bulundu. Yazılıkaya’yı tahrip ettiler, Seyitgazi’deki türbeler ile Mihalıççık’ta bulunan Yunus Emre türbesine zarar verdiler. ırza geçme vakaları, halkı kurşuna dizme hadiseleri yaşandı. Eskişehir’de yerli kesimden bazı isimler de işgale destek vererek Ankara hükümetine karşı ihanete başladı. Hakimiyet-i Milliye, işbirlikçilerin isimlerini yayınlayarak, Eskişehir halkına yapılan zulmün intikamının alınacağını yazdı.
Yunan Birinci Kolordusu ve Süvari Birliği, Eskişehir merkeze, İkinci Kolordu Seyitgazi’ye, Üçüncü Kolordu Alpu bölgesine konuşlandı. Yunan ordusu savaş konseyi kararında Ankara’ya yürünülmesi kararı alındı. Çünkü beklentileri boşa çıkmış, Eskişehir boşaltılsa da Ankara teslimiyetle ilgili en ufak izlenim vermemişti. TBMM bu süre içinde Mustafa Kemal Paşa’yı ordunun başına tam yetkiyle getiren Başkomutanlık Kanunu’nu, seferberlik için Tekalif-i Milliye’yi yayınladı. 22 Gün içinde 20 tümen oluşturularak Sakarya’nın doğusunda siperler oluşturuldu. [25]
17 Ağustos’ta Yunan birlikleri Sivrihisar’a geldi. 223 Ağustos’ta asıl Türk mevzilerini zorlamaya başladılar. Savaş sırasında 100 kilometreye kadar açılan cephede Türk kuvvetleri 22 gün 22 gece boyunca sağ ve sol kanatları zaman zaman kırılsa da direnmeyi sürdürdü ve Yunan ordusunun taarruz gücünü kırdı. Türk ordusu sağ kanadından Duatepe mevzilerinden başlattığı karşı taarruzla da Yunan ordusunu geri çekilmeye zorladı ve başardı. Yunan ordusu Afyon Eskişehir hattına geri çekilirken Türk süvarileri 14 Eylül’de Sivrihisar, 17 Eylül’de Mihalıççık’a girdiler.
Sakarya Meydan Muharebesi’nin kazanılmasından sonra inisiyatif Türk ordusuna geçmiş bulunuyordu. Eskişehir şehir merkezine çekilen Yunan askerleri, şehir meydanında Yunan Başbakanı Gunaris’in aleyhine protestolar yaptılar ve terhis edilmek istediler.[26] Ancak Yunan harp divanı isyana dönüşebilecek bu eylemi önledi. Yunanistan’da Gunaris istifa ederken, Yunan ordusunun başına Haci Anesti geldi. [27]Türk ordusu cephane, teçhizat yetersizliği ve Sakarya Meydan Muharebesi’nin getirdiği yorgunluk nedeniyle takip harekatını ileriye götüremedi. Eğer cephane ve teçhizatla beraber yedek kuvvetler bulundurulabilseydi Yunan ordusu Eskişehir’de de tutunacak bir durumda değildi. Saldırı gücünü tamamen tüketmiş, beklemedikleri yenilgiden dolayı ordu içindeki Konstantin- Venizelos karşıtlığı körüklenmiş, asker bıkkınlık duymaktaydı. 1921′ın sonbaharında Eskişehir’deki Yunan işgaline son verme şansı bu sebeplerle değerlendirilemedi. Eskişehir’in kurtuluşu için Büyük Taarruz ‘a kadar beklenilmesi gerecekti.
1.2. Eskişehir’in Kurtuluşu
Bir yıl boyunca Batı Anadolu’daki Yunan işgalini sonra erdirmek için hazırlanan Türk orduları 1922′nin Ağustos ayı ortasından itibaren çıkış mevzilerine yerleşmeye başladı. Hazırlıkların yapıldığı sürede 22 Mart Ateşkes Teklifi, üç defa Başkomutanlık kanunun uzatılması gibi meselelerle karşılaşan TBMM, Batı Anadolu ve Doğu Trakya kurtarılmadan hiç bir barış görüşmesine katılmayacağı ısrarında idi.
25′i 26 Ağustos’a bağlayan gece Mustafa Kemal Paşa,Şuhut’tan geçerek Kocatepe’ye geldi. Fevzi Paşa ile tasarladıkları plan çerçevesinde önce Afyon’un güneyinden 1. ordu taarruza geçerek Yunan tahkimatını aşacak, Yakup Şevki Paşa komutasındaki 2. ordu, Yunan karşı taarruzuna karşılık Kütahya yönünü tutacaktı. Taarruz 26 Ağustos sabahı başladı. 1. ordu bir kaç saat içinde Yunan tahkimatını aşmaya başladı[28]. Yunan savunma sistemi çöktü. Karşı taarruza geçemediler. Yunan başkomutanlık makamının İzmir’de olmasının da etkisiyle cephedeki komutanlarla başkomutanlık talimatları arasında uyumsuzluk başladı. Nihayetinde Trikopis Yunan orduları başkomutanı oldu, ancak haberleşme ağı kurulamadığı için Uşak’ta esir alınınca tayinini öğrenmiş oldu.
2. Ordu da harekete geçerek, Yunan ordularının Kızıltaş yönünden İzmir’e kaçmalarını engellemek için kıskaca almaya başladı. 30 Ağustos günü Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Yunan orduları çember içine alındı, önemli bir kısmı imha edildi, esir alındı. Dumlupınar’da zaferin kazanılması üzerine 1 Eylül günü 3. Kolordu ve Kocaeli grubuna taarruz emri verildi. Genel taarruz emriyle 3. Kolordu demiryolunu takip ederek 2 Eylül günü Eskişehir’e girdi. Eskişehir, Yunan işgalinden kurtarılmış oldu[29]. Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesinden sonra Türk süvari kolordusu Fahrettin Paşa komutasında süratle takip imha harekatlarına başladı. 9 Eylül günü Yüzbaşı Şerafettin Bey, İzmir’e giren ilk Türk subayı oldu.[30] İzmir kurtulurken Eskişehir’i boşaltan Yunan birlikleri Bursa ve Mudanya’ya çekilmişti . Arif Bey komutasındaki birlikler, 11 Eylül günü Bursa’ya gelerek, Yunan 11. Tümenini esir aldı. Anadolu’da süren 3 yıllık, işgal sona ererken Milli Mücadele’nin askeri safhası böylelikle sona ermiş oldu.
1.3. İmalat-ı Harbiye
Eskişehir’de Berlin-Bağdat demiryolu projesi kapsamında Alman mühendislerin katkılarıyla bir cer atölyesi kurulmuştu.[31] Bu atölyede çalışan Alman demiryolu işçileri ve mühendislerin konaklamaları için lojman, ibadethane vs yapılmıştı. Bu şehrin 19. yüzyıldaki kalkınma yolundaki adımlarını atan ciddi bir gelişme idi. Cer atölyesi demiryolu ürünleri imalatı, bakım ve onarımı gerçekleştiriyordu. Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da da harp sanayisinin temeli sayılan İmalat-ı Harbiye kurulmuştu. Savaş boyunca askeri malzeme için mesai veren İmalat-ı Harbiye, İstanbul’un işgali üzerine işlevsiz kaldı. Eskişehir’in İngilizler tarafından işgali sırasında da cer atölyesi işgal edildi.[32] 20 Mart 1920′de Eskişehir’deki İngiliz işgalinin sona ermesiyle beraber cer atölyesi de kurtarılmış oldu. İstanbul’daki İmalat-ı Harbiye mühendis ve ustaları Eskişehir’e getirilerek cer atölyesinde çalışmalara başladılar.[33]
Eskişehir cer atölyesinde faaliyetlerine başlayan İmalat-ı Harbiye’nin en önemli hizmeti Anadolu’da milli güçlerde bulunan topların kamalarını yapmak oldu. İşgal güçlerinin topları niteliksiz kılmak için kamalarını yok etmesi ve toplara hasarlar vermesi üzerine İmalat-ı Harbiye, topları savaşta kullanılacak vaziyete getirmeye başladı. Vagon akslarını şahmerdanlarla döverek top kamaları oluşturuldu.[34] Balkan Savaşı sırasında kurulan Osmanlı Hava Kuvvetleri’nden intikal eden hava kuvvetlerinin dört uçağı ve portatif hangarları, Sivrihisar Sarıköy’e nakledilirken[35] İmalat-ı Harbiye ustaları, uçaklara yedek parça temin edilemediği için, yedek parça imalatında bulundular.[36]
Eskişehir Kütahya Muharebeleri sonunda Yunan kuvvetlerini durduramayarak Türk ordusunun Sakarya doğusuna çekilmesi üzerine Eskişehir, Yunan işgaline uğradı. Yunan ordusundan kaçırılan İmalat-ı Harbiye, Ankara’da tekrar oluşturuldu ve gönül bağlılığını simgelemek adına ustalar tarafından Eskişehir Cer Atölyesi tabelası yeni binaya asıldı. İmalat-ı Harbiye, yeni yerinde de kıymetli hizmetler verdi. Sakarya Savaşı öncesi İnebolu’dan sevk edilen top mermilerinin 77 mmlik çıkması üzerine, ordudaki topların ekseriyetinin 75 mmlik toplar olmasından ötürü kısa süreli bir cephane sorunu yaşandı. Mühendisler buna riskli bir çözüm buldular. Top mermileri içleri boşaltılmadan torna tezgahlarında 2 mm inceltilerek 75 mmlik hale getirildi.[37] Mermilerin deneme atışlarında başarılı olması üzerine İmalat-ı Harbiye gece gündüz top mermisi inceltme işlemine devam etti. 2 Eylül 1922′de Eskişehir’in kurtarılması üzerine Eskişehir Cer Atölyesi tekrar asli mekanına geri döndü. Cumhuriyet döneminde tamamı yerli ilk lokomotif olan Bozkurt ile ilk yerli araba olan Devrim, cer atölyesinde yapıldı.[38]
2. CUMHURİYET DÖNEMİ ESKİŞEHİR
Eskişehir’in uğradığı Yunan işgalinin tahribatı yüksek olmuştur. 2 Eylül 1922 gününün hemen akabinde bölgeye gelen gazetecilerinde aralarında bulunduğu meclis tetkik komisyonu, işgalin ağır bilançosunu çıkarmıştır. Yunan ordusunun Ankara istikametine taarruzunda basamak olarak Eskişehir’i kullanması ve İzmir istikametine doğru çekilirken yine Eskişehir’de geride kullanılabilecek sağlam demiryolu ve köprü bırakmaması nedeniyle şehir merkeziyle Sivrihisar arası neredeyse yığınlardan ibarettir.
Tetkik komisyonunun raporuna göre şehir merkezinde 2 bin hane, 22 otel ve han, 2 bin dükkan, 5 hamam, 4 fabrika, 2 cami, 3 mescit ve 10 okul yakılmıştır. 250den fazla vatandaş öldürülmüş, 71 ırza geçme vakası olmuş, 200den fazla kişi rehin alınmış, istasyon yakınında bulunan buğday siloları ateşe verilmiştir.[39] Bu rakamlar şehir merkezine ait olup civardaki ilçe ve köyler de hesaba katılınca yakılan cami sayısı 100, okul sayısı 96′ya çıkmaktadır. Hayvanlara ve nakliye araçlarına verilen zararın maddi değeri 19.813.694 lira olarak hesaplanmıştır.[40] Merkezde altı mahalle tamamen yıkılmıştır. Eskişehir’de havaya uçurulan demiryolları ve köprüler için Behiç Erkim görevlendirilmiş, Ulaştırma Bakanı olan Erkin, Eskişehir’in yurt ile olan ulaşım sorununu çözmek için yoğun mesai harcamıştır. Bugün Behiç Erkin’in kabri, Eskişehir-Konya istikametinde yer alan tren istasyonunda bulunmaktadır.
Eskişehir’in yeni dönemde imar meselesi şehrin sorunlarındaki ilk sırayı almıştır. Cumhuriyet ilan edildikten sonra Eskişehir 1925 yılında İl olmuştur.[41]1926 yılında Eskişehir, Sivrihisar, Mihalıççık ve Seyitgazi olmak üzere üç ilçe şeklinde örgütlenmiştir. 1954′den sonra yeni ilçeler kurulmuştur. 1924 yılında Cer Atölyesi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’na bağlanmıştır.[42] 1927 yılında yapılan sayımda Eskişehir merkez nüfusu 32.103 olarak tespit edilmiştir.[43] Toplam nüfus 154.195′tir.[44] Rakamlardan anlaşılacağı üzere şehir merkezine kıyasla ilçelerdeki nüfus daha fazladır. Eskişehir’in 1863 Çerkez Sürgünü, 1877-1878 Osmanlı- Rus Harbi ve 1912 Balkan Savaşı göçlerini aldığını göz önünde tutarsak, şehrin nüfus artışı göçler ekseninde olmuş, Eskişehir etkileri bugün hala görülen bu göçmen nüfusla inşa edilmiştir.[45]
2.1. Eskişehir’in İmar Çalışmaları
Milli Mücadele sonrası Eskişehir’de imar hamlesi hızlı başlamıştır. 1923 yılı içinde bir yılda 500 bina inşa edilmiştir. Bunların tamamı konut değil aralarında dükkani otel, han, kahve, garaj da bulunmaktadır.[46] Porsuk, Tan, Bozan, Yeni, Eskişehir Palas adlı oteller inşa edilirken, sağlık ve içtimai yardımlar için 1923-1930 arası 43.756 lira sarf edilmiştir. İtfaiye ve elektrik şirketi en çok payı alan kuruluşlardır. 1923 yılında kurulan itfaiye emme basma tulumba ile çalışırken 1928 yılında Odunpazarı’nda çıkan büyük bir yangın sebebiyle motorize hale getirilmiştir.[47] Belediye temizlik işleri, 30 atlı araba ve 65 personelle 1923 yılında kurulmuştur. Belediye Binası da 1924 yılında Bulgar ustalar tarafından aslında otel olarak yapılmış, Atatürk 1924-1925 ziyaretlerinde burada konaklamış, ertesi seneden itibaren Belediye Binası olarak hizmet vermeye başlamıştır.[48] Bugün bina, belediye ek hizmet binası olarak faaliyettedir. 1928 yılında Ziraat Bankası binasının inşaatı tamamlanmıştır.[49]
2.2. Eskişehir’de Ticaret, Sanayi ve Tarım
Eskişehir’de 19. yüzyılda sadece şehir madenciliğiyle sınırlı kalmayarak, Almanya, Avusturya, Fransa ve Rusya’ya dahi ithal edilen Lüle taşı, cumhuriyetin ilk yıllarında da şehir ekonomisi için önem arz ediyordu. Lüle taşıyla beraber Eskişehir’de krom bulunuyordu ancak sınırlı bir çıkarma söz konusuydu. Hacı çiftliği ve Kalburcu köyünden çıkarılan kromun o dönem için ekonomiye mühim bir katkısı olmasa da İkinci Dünya Savaşı yıllarında Eskişehir’deki krom üretimi tahmini on katına çıkarılmıştır. Şehir ekonomisine katkısı olan 1906′da kurulan dokuma fabrikası daha sonra kurulacak Sümer Bank tarafından büyütülecektir.
Eskişehir’de pancar üretimini arttırmak, dokumacılığı kalkındırmak için ayrıca bir banka kurulmuştur.[50] Eskişehir Çiftçi Bankası Osmanlı Anonim Şirketi, 1918 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Ziraat Bankası’nın bünyesinden koparak kurulmuştur. Zirai kredi sağlamak, damızlık hayvan temini, ziraat makinelerinin Eskişehir’e getirilmesi, arazi sulaması için gerekli makinelerin ithalatı, su kanallarının inşası, bankanın programında yer alan hususlardır.[51]Banka Milli Mücadele yıllarında sermayesi kağıt üzerinde 150bin liradan fazla görünse de bir aralık nakit 115 liraya kadar düşmüştür. Cumhuriyetle beraber bankanın yeniden ihya edilmesi çalışmalarına başlanıldı. Ancak bir türlü istenilen neticeler alınamayınca banka 1929 yılında tasfiye kararı aldı ve kapandı.[52]
Eskişehir Bankası Türk Anonim Şirketi adında bir başka yatırım da müteşebbis Emin Sazak ve Kamil Bey ile başlatıldı. Eskişehir Marsilya Kiremit ve Tuğla Fabrikası, Eskişehir Lületaşı Madeni Türk Anonim Şirketi, Eskişehirli müteşebbislerin sınırlı birikimleri ile kurulan firmalardı[53]. Eskişehir’in elektrik ile aydınlatılması için de cumhuriyet dönemi çalışmalara başlanıldı. 1916 yılında yapılan bir ihale ile Eskişehir’in sokak lambalarına kavuşması ve belediye tesislerinin elektrikle donatılması amaçlanmış ancak buna muvaffak olunamamıştı. 1927 yılında kurulan Eskişehir Komandit Şirketi ile yeniden bir ihale yapıldı ve Eskişehir Belediyesi elektrifikasyon işlemlerine başladı. İnşa işleri için AEG firması ile anlaşıldı ve AEG tarafından planlamalar yapıldı.[54] Ancak zamanda elektrifikasyon için ayrılan bütçenin aşılmasından dolayı inşaat sekteye uğradı ve 1930 yılında sorun çözüme kavuşturuldu.
2.3. Eskişehir’de Basın, Eğitim ve Sağlık
Milli Mücadele ve öncesinde Eskişehir nüfusunun az ve şehirleşmenin noksan olmasına rağmen canlı bir matbuat yaşamı bulunmaktadır. 1918- 1923 yılları arası sahibi Mehmet Fahrettin Gökay’ın olduğu Ahrar, sahibi Kamil Bey’in olduğu Millet, sahibi Arif Oruç’un olduğu Yeni Dünya, sorumlu müdürlüğünü Hasan Basri Bey’in yaptığı İstiklal başta olmak üzere bir çok gazete çıkmıştır.[55] Diğer küçük gazeteler, İşçi, İmdad, Arkadaş ve Köylü’dür.[56] Gazetelerin baskı bilgileri mevcut değildir. Gazetelerin yayın süreleri hakkında ise malumat bulunmaktadır. İstiklal gazetesi haftalık çıkmaktadır.[57] Cumhuriyet dönemiyle beraber Eskişehir matbuatı daha da güçlenmiştir.
Eskişehir’de Batı cephesi karargahı konumunda olduğu için 1920 yılı Haziran ayında 50 yatak kapasiteli bir hastane kurulmuştur. Savaşın kızıştığı dönemde bu sayı yeterli gelmeyerek ilave sahra hastaneleri inşa edilmiştir. Eskişehir’in boşaltıldığı dönem yatan hastalar Kırşehir’e nakledilmiştir. Cumhuriyet döneminde bugün Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı olan Hava Hastanesi inşa edilmiştir.[58] Sivrihisar ve Mihalıççık’ta da veremle savaş dispanserleri açılmış, şehir merkezinde sıtma ile mücadele için çalışmalar yapılmıştır. Eskişehir’in cumhuriyetin ilk yıllarında sağlık alanında karşısındaki en somut sorun olan hastane sayısı ve sıtma ile mücadele kademeli olarak aşılmıştır.
Cumhuriyet sonrası Maarif müdürlüğünün verdiği bilgilere göre Eskişehir’de yönetimi Özel İdareye ait olan 5 erkek, 2 kız mektebi ile bir yurt vardı[59] Mektepler oldukça kalabalıktı. Kesin rakamı belirlenemeyen 8-10 civarında da mahalle mektebi bulunuyordu. Bunlarla beraber Fransız, Alman ve Rum okulu bulunuyordu. [60] 1923-1927 yılları arası Eskişehir’de 84 ilk öğretim öğretmeninin görev yaptığı bilinmektedir.[61] Eskişehir’de önce hükümet konağı olarak inşa edilen ancak Atatürk’ün arzusu üzerine İdadi olan ve bugün Atatürk Lisesi adını taşıyan lise 1929 yılında açılmıştır.[62] Eskişehir İl Halk Kütüphanesi de 1 Haziran 1926 günü hizmete girmiştir.[63] Eskişehir Valisi Cemil Bey Muhasebe-i Hususiye emrinde bir halk kütüphanesi kurdururken kitapların önemli bir kısmı Sivrihisar kaza kütüphanesinden sağlanmıştır. Geriye kalan kitaplar, bağış ve satın alma yoluyla derlenmiştir. O sırada civar illere nispet ile Eskişehir İl Halk Kütüphanesi iyi durumdadır. 1920li yıllarda ayrıca Eskişehir’de Teavün-ü Maarif Cemiyeti adında bir eğitim cemiyeti bulunuyordu. Bu cemiyete bağlı olan bir tiyatro kumpanyası vardı. Harf inkılabı sonrası ülke çapında başlayan okuma seferberliğinde Eskişehir de atılım gösterdi. 28 halk dershanesi açıldı. Eskişehir Türk Ocağı da eğitim faaliyetlerinde bulunan bir başka kurumdu.
2.4. Atatürk ve Eskişehir
Atatürk Milli Mücadele döneminden itibaren Eskişehir’e hassasiyetle ilgisini göstermiştir. Bunun en önemli işareti, İstanbul, Ankara, İzmir ve Yalova gibi uzun süreler ikametini sürdürdüğü şehirler haricinde en çok ziyaret ettiği şehirlerin başında Eskişehir’in gelmesidir. Atatürk Eskişehir’e ilki 21 Haziran 1920 tarihi olmak üzere 22 defa ziyarette bulunmuştur.[64]Son ziyareti de 20 Ocak 1938 tarihindedir. Atatürk, yurt gezilerini umumiyetle Beyaz Tren ile gerçekleştirmesi bu ziyaretlerin sıklığının açıklanmasında bir ipucu vermektedir. Çünkü daha önce de değinildiği gibi Eskişehir, Anadolu demiryollarında makas görevini ifa etmektedir.
Atatürk’ün Eskişehir’e duyduğu muhabbeti 15 Ocak 1923 tarihindeki ziyaretinde şöyle açıklamıştır; ‘Eskişehir’i ve Eskişehirlileri çok iyi tanırım. Milli Mücadele yıllarında büyük vatanseverlik ve üstün bir cesaretle mücadelemizin daima yanında olmuş, bu mücadele çok geniş yardımlarla bulunmuşlardır.”[65]
Atatürk, iç politika ile ilgili en önemli açıklamalarından birini de Eskişehir’de yapmıştır. Tarihte literatüre Eskişehir-İzmit konuşmaları olarak geçen, savaş sonrası yapılacak inkılaplara dair gazetecilere beyanatlarda bulunarak gazetecilerinin sorularını yanıtlayan Atatürk, Milli Mücadele sonrası Türkiye’nin siyasetinden Birinci Dünya Savaşı öncesindeki fikirlerine kadar bir çok soruyu cevaplamıştır.[66] Hilafet meselesi ve İslam’a yönelik soruları da Eskişehir’de yanıtlamıştır.[67]
Validesi Zübeyde Hanım’ın vefatını da 15 Ocak 1923′te Eskişehir’de almıştır.[68] Milli Mücadele sonrası Eskişehir’in yeniden yapılandırılması konusuyla alakadar olmuştur. Porsuk nehrinin ıslahı, içme suyunun temini, adını taşıyan Atatürk lisesinin inşaatı takip ettiği konular arasındadır. Bu çalışmanın kapsamına girmeyen Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında şehre yapılan şeker fabrikasının da açılışında bulunmuş, şeker pancarı üretimi için tarımda verimin arttırılması meselesine eğilmeleri için dönemin hükümetine ve İktisat Vekili Celal Bayar’a tavsiyelerde bulunmuştur.
2.5. Eskişehir’de Siyasi Hayat
Milli Mücadele’nin başından itibaren Anadolu hareketine destek veren ve TBMM’ye katılan Eskişehir’de siyasi hayatı renklendiren muhalif unsurlar da bulunmaktadır. Abdullah Azmi Torun yeniden seçime girmeden Meclis-i Mebusan üyesi olarak TBMM’de yer almıştır. Eyüp Sabri Akgöl, Veliyullah Akbaşlı, Halil İbrahim Sipahioğlu, Hüsrev Sami Kızıldoğan, Mehmet Niyazi Çamoğlu ve Emin Sazak, birinci TBMM’nin üyeleridir.
Abdullah Azmi Torun, Ali Ulvi Bayrakdar, Mehmet Arif Bey ve Emin Sazak, TBMM 2. dönem Eskişehir vekilleridir. İkinci dönem muhalif olmasıyla tanınan Emin Sazak bağımsız olarak tekrar seçilmiştir.[69] Ali Ulvi Bayraktar, İsmail Besim Ardakut ve Sait Bey, 3. dönem Eskişehir vekilleri olmuşlardır. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulduktan sonra Eskişehir’de de etkili olduğu gözlemlenmiştir. Ancak partinin hemen kapatılmasından dolayı etkili tespitler yapılamamaktadır. Dördüncü dönem, ilk üç dönemden süre gelen tek vekil Emin Sazak olmuş, Ahmet Özdemir, Cafer Sayılır ve Yusuf Özer ilk kez Eskişehir milletvekili olmuşlardır. Diğer isimlerin durmadan değiştiği Eskişehir milletvekilliğinde Emin Sazak isminin sabit kalması dikkat çekicidir.
Emin Sazak, Mihalıççıklı Sazak ailesinin bir ferdidir. Öteden beri geniş topraklara sahip olan varlıklı bir aileden gelen Emin Sazak, ilerleyen yıllarda Toprak reformu görüşmelerindeki tavrıyla ülke gündeminde konuşulacak, 1946′da DP listesinden bir kez daha Eskişehir vekili olacaktır. 1948′de kurulan Millet Partisi’ne geçtikten sonra 14 Mayıs 1950 seçimlerinde parlamento dışı kalan Emin Sazak, üst üste 8 dönem milletvekilliği yapan nadir isimlerden biridir. Aynı zamanda iş adamı olarak Nuri Demirağ ile beraber demiryolu inşaatı, beton üretimi, yol asfaltı, cam imalatı gibi işleri üstlenmiş müteahhittir.
Eskişehir’de Sazak ailesinin fertlerinin siyasetteki faaliyetleri devan etmiştir. Gümrük ve Tekel eski Bakanı Gün Sazak[70], Fenerbahçe Kulübü eski Başkanı Güven Sazak Emin Sazak’ın oğullarıdır. 21. dönem Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sazak, Emin Sazak’ın torunudur.
SONUÇ
Yerleşimi eskiçağın ilk devirlerine kadar uzanan Eskişehir, 1299′da Karacahisar’da okunan hutbe ile Osmanlı tarihinde kuruluşla özdeşleşti. 20. yüzyıldan önce ise Hüdavendigar livasına bağlı bir kasaba idi. Demiryoluyla beraber gelişim göstermeye başladı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ki süreçte işgallere ve yıkımlara uğradı. Milli Mücadele’de batı cephesi çarpışmalarının yaşandığı mevki olmasıyla tarihteki rolü bu sefer kurtuluş kelimesiyle özetlendi. Cumhuriyet’in kurulduğu sırada henüz il statüsünde dahi değildi. Sivrihisar’la beraber kalkınma hamlesine alındı. Tarihi Frig vadisinin Sakarya ırmağı sınırından başlayarak Afyon’nın batısına kadar uzandığı bu mevkide Eskişehir, pancar yetiştiriciliği ve ona bağlı olarak ta şeker üretiminde rol üstlendi. Eskişehir’in cumhuriyetle beraber kazanımları arasında bugün işlevi kalmayanlar da bulunsa da tuğla, çimento, seramik fabrikaları da yer almaktadır.
Eskişehir’de kalkınma öncelikle şehrin imarı ardından da cumhuriyetin ilk dönemindeki fabrikalaşma ile devam etmiştir. Eğitim hamlesi özellikle 1930lardan sonra cereyan etmesi ve günümüzdeki Anadolu Üniversitesi’nin temeli olan İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi’nin 1958′de kurulması, bu derlemenin kapsamında kaldığından tetkik edilememiştir. Cumhuriyet’le beraber Eskişehir’in üç ilçesi olan Sivrihisar, Mihalıççık ve Seyitgazi, yıllar içerisindeki kırsal alandan şehir merkezine göç olgusu karşısında yenik düşerek gelişim hızı düşerken, Eskişehir şehir merkezi nüfusu artmıştır.
Eskişehir, Birinci Dünya Savaşı’nda çıkarılan Tehcir Kanunu uygulama kapsamına alınmış, Mütareke döneminde Sanıklar hakkında gıyabi idam cezası verilse de infaz edilmemiştir. Milli Mücadele döneminden 1950 seçimlerine kadar aralıksız parlamentoda milletvekilli olan Emin Sazak, Mihalıççık’ın Sazak köyündendir. Geniş topraklara sahip olan Emin Sazak, Eskişehirli bir iş adamı olarak gerek Eskişehir gerek yurdun diğer bölgelerinde yatırımlarla kalkınmaya müteşebbis olarak katkı sağlamıştır. Ayrıca zaman zaman Atatürk ile muhalif düşmesi nedeniyle tek parti döneminde farklı bir figürdür. TBMM ikinci dönem seçimlerinde (1923) bağımsız mebus olarak seçimi kazanan nadir isimlerdendir. Eskişehir 1920lerde yaşadığı sorunları aşma yolunda kaydettiği adımların ardından İkinci Dünya Savaşı’nın girmesi ile yurt sathındaki yokluğa maruz kalmış, gelişim hızı kırılsa da 1950lerden sonra kaldığı yerden devam etmiştir.
Kaynakça
a) Kitap
BARAZ, Turhan, Başlangıçtan Günümüze Eskişehir Basını (1908-1986), Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 1988.
ÇELİKKANAT, Fikret, 50. Yılında Eskişehir, Özgür Yayınları, Eskişehir 1973.
GÜNEŞ, İhsan & YAKUT, Kemal, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eskişehir 1840-1923, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2007.
GÜREL, Ziya, Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk, TTK Yayınları, Ankara 2011.
İNAN, Arı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir- İzmit Konuşmaları, TTK Yayınları, Ankara 1996.
İŞCAN, Nejat, Fotoğraflarla Eskişehir Tarihi, Say Matbaası, Eskişehir 1998
KOYLU, Zafer, Esaretten Özgürlüğe 423 Gün İngiliz İşgalinde Eskişehir, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, Eskişehir, 2010.
Kurtuluş ve Aydınlanma – Arşiv Belgeleriyle Eskişehir, ed. Polat Safi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Ankara 2009.
ÖNDER Mehmet, Atatürk Eskişehir’de, Eskişehir Valiliği Kültür Yayınları, Eskişehir 2001.
SARIKOYUNCU, Ali & ÖNDER, Selahattin, Milli Mücadele’de Eskişehir, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayını, Eskişehir 2002.
SARIÖZ, Perihan, Bir Zamanlar Eskişehir, Esbank Yayınları, Eskişehir 1997.
SAZAK, Emin, Emin Bey’in Defteri – Hatıralar, c.I, Tolkun Yayınları, Ankara 2008.
SNİTH, Michael Llewellyn, Yunan Düşü, çev. Halim İnal, Ayraç Yayınevi, Ankara 2002.
TURAN, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, c.II, Bilgi Yayınevi, Ankara 2001.
YILDIRIM, İsmail, Cumhuriyet Döneminde Demiryolları, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2001.
b) Makale
DARKOT, Besim, MEB İslam Ansiklopedisi, ”Eskişehir maddesi”, s.384-387.
DOĞRU, Halime, ”Eskişehir Çiftçi Bankası (1918-1930)”, Anadolu Üniversitesi İİBF Dergisi, c. VIII, S: 1-2, (1990), s.267-282.
ENGİN, Aydın, ‘Yurdu Demir Ağlarla Örenlerin Kuruluşu: Eskişehir Cer Atölyesi’nden Tülomsaş’a”, ed. Oya Baydar, 75. Yılda Çarklardan Chip’lere, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999, s.127-133.
KİPER, Mahmut, ”Cumhuriyet Demiryolu’nun Kuvvet Üssü: Eskişehir Cer Atelyesi”, Metalurji Mühendisleri Odası Dergisi, S.5, (2010), s.23-26.
OĞUZOĞLU, Yusuf & EMECEN, Feridun, TDV İslam Ansiklopedisi, ”Eskişehir maddesi”, s. 398-402
c) Yayınlanmamış Tezler
EFE, Ayla, Eskişehir Demiryolu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 1998.
ÇINAR, Serhat, Eskişehir Eğitim Tarihi (1876-2004), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2005.
ÖNDER, Selahattin, Cumhuriyet Devrinde Eskişehir, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara Üniversitesi, İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 1986.
Son Notlar
[1] Yusuf Oğuzoğlu & Feridun Emecen, TDV İslam Ansiklopedisi, ”Eskişehir maddesi”, s. 398.
[2] Karacahisar fethi için bkz: Cezmi Karasu, Karacahisar, İlkler ve Osman Gazi, Odunpazarı Kültür Yayınları, Eskişehir 2010.
[3] Ayla Efe, Eskişehir Demiryolu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 1998, s.21.
[4] Osman Köksal, I. Dünya Savaşı Sırasında Devlet Merkezinin Eskişehir’e Taşınması Girişimi”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl:7, S.13 (Şubat 2009), s. 35.
[5] Ziya Gürel, Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk, TTK Yayınları, Ankara 2011, s.15.
[6] Zafer Koylu, Esaretten Özgürlüğe 423 Gün İngiliz İşgalinde Eskişehir, Eskişehir Ticaret Odası Yayınları, Eskişehir, 2010, s.24.
[7] Ali Sarıkoyuncu & Selahattin Önder, Milli Mücadele’de Eskişehir, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayını, Eskişehir 2002, s.11.
[8] A.g.e. s.12.
[9] İhsan Güneş & Kemal Yakut, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Eskişehir 1840-1923, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2007, s.216.
[10] Sarıkoyuncu, a.g.e. s.14.
[11] Koylu, a.g.e. s.33
[12] Sarıkoyuncu, a.g.e. s.18
[13] Güneş, a.g.e. s.218
[14] A.g.e. s.219
[15] A.g.e. s.220
[16] Koylu, a.g.e. s.37.
[17] Güneş, a.g.e. s.223.
[18] Eskişehir İstiklal Mahkemesi zabıtları ve belgeleri 2015 yılında TBMM tarafından yayınlanmıştır.
[19] Güneş a.g.e. s.223.
[20] A.g.e. s.227.
[21] A.g.e. s.231
[22] Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, c.II, Bilgi Yayınevi, Ankara 2001, s.128.
[23] A.g.e. s.129
[24] Sarıkoyuncu, a.g.e. s. 34.
[25] Turan, a.g.e. s.131.
[26] Michael Llewellyn Smith, Yunan Düşü, çev. Halim İnal, Ayraç Yayınevi, Ankara 2002, s. 348.
[27] A.g.e. 349.
[28] Turan, a.g.e. s.201
[29] Sarıkoyuncu, a.g.e. s.115; Güneş, a.g.e. s.239.
[30] Kemal Arı, Üçüncü Kılıç – İzmir’in Kurtuluşu ve Yüzbaşı Şerafettin, Zeus Kitabevi, İzmir 2010, s.303.
[31] Mahmut Kiper, ”Cumhuriyet Demiryolu’nun Kuvvet Üssü: Eskişehir Cer Atelyesi”, Metalurji Mühendisleri Odası Dergisi, S.5, (2010), s.23.
[32] Kiper, a.g.m., s.24
[33] A.g.m., s.24.
[34] Aydın Engin, ‘Yurdu Demir Ağlarla Örenlerin Kuruluşu: Eskişehir Cer Atölyesi’nden Tülomsaş’a”, ed. Oya Baydar, 75. Yılda Çarklardan Chip’lere, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1999, s.129
[35] Bkz: İstiklal Harbi Serisi, ATASE Yayınları, Ankara 1968.
[36] Engin, a.g.m., s.130.
[37] A.g.m., s.131.
[38] Bkz: Muhittin Şimşek, Yarım Kalan Devrim Rüyası, Alfa Yayınları, İstanbul 2006.
[39] Güneş, a.g.e. s.237
[40] A.g.e. s.238
[41] Besim Darkot, MEB İslam Ansiklopedisi, ”Eskişehir maddesi”, s.386
[42] İsmail Yıldırım, Cumhuriyet Döneminde Demiryolları, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.79.
[43] Darkot, a.g.m. s.387.
[44] Fikret Çelikkanat, 50. Yılında Eskişehir, Özgür Yayınları, Eskişehir 1973, s.13; Perihan Sarıöz, Bir Zamanlar Eskişehir, Esbank Yayınları, Eskişehir 1997, s.28.
[45] SSCB’nin 18 Mayıs 1944 Kırım Sürgününe maruz kalan bir çok Tatar yurttaş Eskişehir’e yerleştirilmiştir. Sadece 18 Mayıs 1944 ile sınırlı kalmayan Tatar yurttaş göçleri sonrası Eskişehir’in kültürü Kırım ve Dobruca ile harmanlaşmıştır.
[46] Selahattin Önder, Cumhuriyet Devrinde Eskişehir, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Ankara Üniversitesi, İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara 1986, s.86.
[47] A.g.t. s.89
[48] Sarıöz, a.g.e. s.32.
[49] A.g.e. s. 32.
[50] Halime Doğru, ”Eskişehir Çiftçi Bankası (1918-1930)”, Anadolu Üniversitesi İİBF Dergisi, c. VIII, S: 1-2, (1990), s.267
[51] A.g.m. s.269
[52] A.g.m. s.280.
[53] Kurtuluş ve Aydınlanma – Arşiv Belgeleriyle Eskişehir, ed. Polat Safi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Ankara 2009, s.430.
[54] A.g.e. 431.
[55] A.g.e. 446.
[56] Turhan Baraz, Başlangıçtan Günümüze Eskişehir Basını (1908-1986), Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 1988, s.15
[57] A.g.e. s.16.
[58] Kurtuluş ve Aydınlanma.. s.222.
[59] Serhat Çınar, Eskişehir Eğitim Tarihi (1876-2004), (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir 2005, s.48.
[60] Kurtuluş ve Aydınlanma... s223.
[61] Önder, a.g.t. s.87
[62] A.g.t. s.87
[63] A.g.t. s.88
[64] Mehmet Önder, Atatürk Eskişehir’de, Eskişehir Valiliği Kültür Yayınları, Eskişehir 2001, s.11
[65] Önder, a.g.e. s.13.
[66] Arı İnan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir- İzmit Konuşmaları, TTK Yayınları, Ankara 1996.
[67] İnan, a.g.e. s.33.
[68] Önder, a.g.e. s.23.
[69] Emin Sazak, Emin Bey’in Defteri – Hatıralar, c.I, Tolkun Yayınları, Ankara 2008, s.116
[70] Gün Sazak için bkz: Oğuzhan Cengiz, Arşiv Belgelerinde Gün Sazak, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2008.
FACEBOOK YORUMLAR