Türkler kapıyı çalıyor

İtalya'nın Türkiye'de çok sevilen eski Türkiye Büyükelçisi Carlo Marsili, ülkesine döner dönmez bir kitap yazdı. Marsili, 2004 ve 2010 arasındaki Büyükelçilik deneyimlerini ve öncesindeki birikimlerini Türkiye Kapıyı Çalıyor 'da anlatıyor

Türkler kapıyı çalıyor
02 Ekim 2011 - 20:58

- Kitabın adından başlayalım; La Turchia Bussa Alla Porta (Türkiye Kapıyı Çalıyor)... Türkiye'nin, Avrupa'nın kapısını halen kuvvetlice çaldığı söylenebilir mi?
- Türkiye kapıya daha az kuvvetle vuruyor, bunca yıldan sonra kapıyı vura vura biraz parmakları da kırılmaya başladı. Umarım bu kadar çok çalmaya gerek kalmadan açılır artık kapı.
- Daha ilk sayfalarda Avrupa coğrafyasının İtalyan okullarında nasıl okutulduğunu ve öğrencilere, Avrupa'nın Urallara kadar uzandığının öğretildiğini örnek gösteriyorsunuz. Bu, Sarkozy'nin Avrupa fikri ile pek uzlaşmıyor.
- Sarkozy iki kez yalanlanmış oluyor. Birincisi coğrafyadan... Türkiye hem Avrupa hem Asya ülkesi olarak kabul edilse de, biz okulda tarihin ve kültürün etkisi ile Türkiye'yi bir Avrupa ülkesi olarak öğrendik. Osmanlı tarihi, Avrupa tarihi içinde yer alıyordu. Sarkozy'yi yalanlayan bir diğer kişi de De Gaulle. Ben üniversite tezimi General de Gaulle'ün politik düşünceleri üzerine hazırladım. General De Gaulle, Atlantik'ten Urallara kadar Avrupa'dan bahsettiğinde, içine Rusya'yı ve doğal olarak Türkiye'yi de koyuyordu.
- Kitabınızda Türkü nasıl tanımlıyorsunuz?
- Türkler, Avrupa'da yanlış değerlendiriliyor. Bunu hemen fark ettim. İngiltere'deki dostlarımız eşimin Türk olmasına hayret etmişlerdi. Almanya ve İngiltere'deki Türk imajı tamamen farklı. Türkiye'ye giden bir İtalyanın son derece pozitif fikirlerle döndüğünü görüyorum hep. Benim Türk yanlısı olmam büyükelçi olmamdan öncesine, 1979-81 yıllarında Ankara'daki görev yıllarıma, dayanır. O yıllarda, kahve, benzin, lamba gibi en basit ihtiyaçları bulmak zordu. Türklerin yardım ve dayanışmasına ilişkin, o günlere dair o kadar çok hatıram var ki...
- Bu arada Türk eş faktörünü de unutmayalım, kitabınızı Selva Hanım'a adamışsınız. Enişte büyükelçi olmak nasıl bir şey?
- Bu önemli bir faktör (gülüyor). Türkiye'yi sadece resmi kanallar aracılığı ile tanımış olmadım. Eşim Türk olmasa sizi bu kadar yakından tanıma imkanım da olmazdı.

AB, ESKİ CAZİBESİNİ KAYBETTİ
- Türkiye'de ulusalcılar arasında Avrupa'ya karşı çok keskin ve katı tutumlar gelişti. Gerek Avrupa'daki gerekse Türkiye'deki milliyetçi akımların cereyanında AB kapısını çalmaya devam etmek biraz zor değil mi?
- AB süreci benim tahminimden daha fazla zorluk gösterdi. Türkiye'nin AB adaylığı için başvurduğu dönemdeki oybirliği, şu an Avrupa ülkeleri arasında yok. Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda gibi ülkeler geri adım attı. Bu baştaki oybirliğini bozan geri adımlar hem hukuki hem de ahlaki platformda yanlış. Bunun Türk kamuoyunda olumsuz etkileri oldu. AB eski cazibesini kaybetti. Ayrıca Türkiye son yıllarda ekonomik açıdan önemli bir ülke haline geldi. Pek çok Türk, AB'siz de yapabiliriz, diye düşünmeye başladı. Hak vermemek zor.
- Kitabınızda başörtüsü konusuna da değiniyorsunuz.
- Başörtüsü konusunun önemi, İtalyan kamuoyunun tam olarak algılayamadığı bir konu. Türkiye'de ise konu Anayasa mahkemesine kadar gitti. Ben taraf olmadım. Başörtüsünü serbest bırakmak isteyenler ile bunun kadın haklarını ihlal olduğunu savunanlar arasındaki farkı anlattım. İtalya bu konuda pozisyon almıyor. İtalya'da negatif olarak algılanan, burka türü bir kapanma.
- Kitapta Türk demokrasisinin Kemalizm'in korumasından çıkabilecek olgunluğa ulaşıp ulaşamayacağını sorguluyorsunuz.
- Türkiye belli bir demokratik olgunluğa ulaştığında bazı aşırı laiklik biçimleri, bunları Kemalizm olarak da tanımlayabilirsiniz, aşılacaktır. Kemalizm Türk tarihinde önemli bir yer tuttu ama Kemalizmi de güncellemek lazım.

DOST TATLI DA SÖYLER ACI DA
"Basın Özgürlüğü çok önemli. Türkiye'nin bu konuda hatırı sayılır bir ilerleme kaydettiğini düşünüyorum. Ancak belli sayıdaki gazetecinin şu an hapiste olması Avrupa'da negatif etki yaratıyor. Hükümetin bu konuda bir rolü olmadığı açık; hakimlerin uygulaması bu. Bir grup hakim, bu kadar çok gazeteciyi birtakım yasaların himayesinde hapiste tutabiliyor. Ben bu gazetecilerin suçlu olup olmadığını bilmiyorum. Bildiğim tek şey, mahkeme sürecini hızlandırmak gerektiği." "Kürt sorununa bir bölüm ayırdım. Türkiye'de mükemmel bir biçimde entegre olmuş Kürtler var; aralarında bakanlar, parlamenterler bulunuyor. Bunlar için problem yok. Oysa belli sayıda Kürt için problem var. İleri adımlar atıldı. Bunun konuşulması bile 80'li yıllara göre önemli bir adım. Kütçe yayın yapılması da çok önemli. İtalya'da Alto Adige'de Almanca konuşan bir nüfusa sahibiz. Val d'Aosta'da Fransızca konuşanlar var. Bu insanlara kendi dillerini konuşma hakları tanınmıştır."
  

sabah pazar


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum