FLAŞ HABER

"Türk" Adının İlk Ortaya Çıkışı, Anlamı Ve Yayılışı

“Türk” Adının İlk Ortaya Çıkışı, Anlamı Ve Yayılışı

"Türk" Adının İlk Ortaya Çıkışı, Anlamı Ve Yayılışı
21 Ocak 2015 - 23:37

1. “Türk” Adının Ortaya Çıkışı

Araştırmacılar, Türklerin çok eski bir millet oluşu nedeniyle “Türk’’ adının eski kaynaklarda aranması gerektiğini ve yaptıkları birçok çalışma olduğunu söylemişlerdir. Bugün anladığımız şekilde ‘’Türk’’ adı, ilk olarak siyasi bir isim olarak karşımıza çıkar. Buna göre, “Türk” adı ilk olarak Çin yıllığı Çou-Gu’da Göktürk birliğini göstermek üzere 542 yılında ve Batı Wei İmparatoru T’ai-tsu tarafından Göktürk şefi Bumin’e elçi gönderilmesi münasebetiyle de 545 yılında görünmektedir. Bundan evvelki devirlerde böyle bir kavim adına pek sarih olarak tesadüf etmediğimiz için, bazı yabancı alimler “Türk” sözünün mevcudiyetini bu tarihten itibaren başlatmaktadırlar.

‘’Türk’’ adı topluluk ismi olarak ilk defa Göktürk Yazıtları’nda kullanılmıştır. Yazıtlarda bu topluluğun adı, bazen “Türük budun” olarak zikredilmiştir. Burada üzerinde durmak istediğimiz bir konu var. Bugün kullandığımız “Gök” sözcüğü eskiden kullanışlı şekliyle ‘kök’ (kö:k) gök, gök rengi,mavi,boz anlamlarını verir. “Türk” renk yönleme sisteminde mavi doğuyu anlatır. Bu yüzden Köktürk “Doğu Türkleri” anlamına gelir. Burada Göktürklerle ilgili belirtebileceğimiz bir başka bilgi ise, o zamana kadar bir topluluk isminin siyasi isim olarak sadece Hun Devleti’nde kullanılmış olmasıdır. Türk kültürüne mensup ve Türkçe konuşan toplulukları ikinci defa “Türk” siyasi adı ile Göktürk devleti çatısı altında toplanmıştır.

1.1. ‘’Türk’’ Adının Anlamı ve Yayılışı

Göktürklerle birlikte kullanılmaya başlanan “Türk” adının yayılmasındaki birinci etken, Türklerin çevrelerinde yaşayan topluluklarla mücadele etmesidir. Bu mücadelelerde zafer kazanması, farklı coğrafyalarda “Türk” adının yayılmasını ve bilinmesini sağlamıştır. “Türk” adının en geniş çapta yayılması ise Türklerin İslam dinini kabulünden sonra başlamıştır. Barthold, “Türk” adının yayılmasını, onu rastladıkları bütün Türk göçebelere ihsan ederek umumileştiren Müslüman yazarlara yükleyerek aktarır.

Bu yayılma sırasında “Türk” adının anlamını incelediğimizde, birçok araştırmacının “Türk” adına farklı anlamlar yüklediğini gördük. Belki de bunun nedeni, Türk topluluklarının zaman içerisinde birçok coğrafyada bulunması ve o coğrafyada bulunan topluluklarla ilişkilerinin sonucunda farklı anlamların ortaya çıkmasıdır. Çin ve Bizans kaynaklarına baktığımızda, “Türk” adının daha çok destani özelliklerle anlatılmasından dolayı buradaki anlamların ne kadar doğru olduğu şüphelidir. Ancak Macar tarihçi Vambery “Türk” adını ilk kez incelemiş, buna göre “Türk” adının Türkçede “türemek” manasında olan “türe- veya törü-“ den türemiş olup ‘yaratılmış mahluk’ manasına geldiğini söylemiştir. Bu kelime ilk önce “Törük” ,sonra “Türük” ve daha sonra da “ü” harfinin düşmesiyle birlikte “Türk” haline gelmiştir. Vambery’nin bu izahatı akıllara Göktürklerin Türeyiş Destanı’nı getirmekte, Ergenekon vadisinden çıkan bu toplulukla, Vambery’nin “Türk” adına yüklediği anlam arasında bir bağ olduğu söylenebilir.
Ziya Gökalp’e göre “Türk” adı “töreli, gelenekli” anlamına gelmektedir. Alman Türkolog F.W.K. Müller’ in Uygur metinlerinde tespit ettiği “Türk” kelimesi “kuvvetli, güçlü” anlamına gelmektedir. “Türk” kelimesinin, kavim adı olan “Türk” ile aynı olduğunu ilk defa A.V. Le Coq ileri sürmüş, Wilhelm Thomsen ve Gyula Nemeth bu görüşü kabul etmiştir. Ünlü Türk dilcisi Kaşgarlı Mahmut, “Türk” adının Türk milletine Tanrı tarafından verildiğini ve “olgunluk çağı” anlamına geldiğini söylemiştir. Aynı zamanda Kaşgarlı Mahmut’un eserinde “Türk” adı “vakit” anlamına gelen bir kelime olarak da karşımıza çıkar.

2. ‘’Türk’’ Adı ile İlgili Rivayetler

Türkler birçok milletin tarihini etkilemişler, destanlarına hatta efsanelerine girmeyi başarmışlardır. Birçok kavim ve millet “Türk” adına farklı rivayetlerle kendi kültürlerine göre farklı anlamlar vermiş ve farklı şekilde yazmışlardır.
İsrailiyat kaynaklarından olan Tevrat rivayetlerine göre, Türk Nuh’un neslindendir. Türk Nuh’un üç oğlundan Yafes’in torunu olarak kabul edilir, bazı kaynaklarda Türk’ün doğrudan doğruya Yafes’in oğlu olmamakla beraber onun neslinden olduğu da kabul edilen görüşler arasındadır.

En dikkat çekici rivayetlere ise Arap kaynaklarında rastlıyoruz. ‘’Türk’’ adı Çin’den sonra en eski olarak Arap kaynaklarında geçer. İslamiyet öncesi Arap kaynaklarında ilk olarak Cahiliye Devri şairlerinin divanında geçmektedir. Sahih olduğu bilinmemekle beraber İslam Peygamberinden rivayet edilen “Türkler size dokunmadıkça onlarla sulh içinde yaşayın.” hadisi de “Türk” adının geçtiği önemli bir rivayettir.
Diğer bir Arap kaynağında da, Türkler Yecüc-Mecüc seddinin arkasında terk edilmiş bir kavim olduğundan veyahutta Yafes’e düşen toprak sahasının insandan yoksun, terk edilmiş bir durumda olmasından dolayı Türklere “Terek” adı verilmiş ve zamanla “Türk” adının buradan geldiği kabul edilmiştir.

İslam kaynakları aynı zamanda İran rivayetlerini naklederken de “Türk” adından bahseder. Hükümdar Farüdün ülkesini üç oğlu Sarm, İrac ve Turac arasında bölüştürdü. Ortaya çıkan taht kavgalarında İrac diğer kardeşleri tarafından öldürüldü ve İrac’ın yerine geçen oğlu Manüçithra babasının intikamını almak için Türk ülkesine giderken Turac’ın neslinden Afrasyab ile karşılaştı ve savaştılar. Bu savaşlardan sonra iki ülke arasında sınır ok atarak belirlendi ve bir İranlı tarafından Teberistan’dan atılan bu ok “Ceyhun-Amu Derya Nehri” üzerine düşmesiyle bu nehir iki ülke arasında sınır sayıldı bundan böyle İran rivayetlerinde Türk ülkesinden “Turan”, Fars ülkesinden de “İran” tabirleri ile bahsedilmiştir.

Göktürk Yazıtlarında da “Türk” adı şöyle geçer:

“Türk milletinin, adı ve ünü yok olmasın diye, Babam Kağan’ı, Annem Hatun’u, yükselterek(tahta çıkarmış olan) Tanrı!”

3. Yabancı Kaynaklarda Geçen ‘’Türk’’ Adı

3.1. Roma Kaynakları
Türklerin mitolojisine mensup olan kurt sembolünün Etrüsklerde de görülmesi Türk-Etrüsk yakınlığını ortaya koyuyor. Bundan dolayı da “Etrüsk” adına da “Türk” adının yansımış olabileceği düşünülüyor. Roma kaynaklarında İç Asya ve Karadeniz’in kuzeyindeki kavramlarla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bazı coğrafyacılara göre bu alana Türklerinde dahil oldukları, bundan dolayı da bu kaynaklarda Türklerden de bahsettikleri düşünülüyor. “Pomponius Mela, Azak Denizi dolaylarındaki, Türklerden “Tyrcae” olarak söz eder.”

3.2. Eski Yunan Kaynakları

Yunan-Bizans tarihçileri doğudaki ve Karadeniz’in kuzeyindeki kavimlere genel ad olarak İskit demiştir. Türklerde “İskit” kavramına uzun bir süre dahil edilmiştir. İskitlerin özelliklerinde Türk özelliklerinin de görülmesi bu kavimlerin birbirlerini kültürel anlamda etkilediğini gösteriyor.
Yunan kaynaklarında Türkleri öğrenebilmek için en eski kaynaklara bakılması gerekiyor. Ana kaynak niteliği taşıyan Herodots’un eserinde “Türk” adını J.U.Hammer ve Avustralyalı bilgin Wilhelm Tomaschek araştırıyor. Hammer’ a göre Herodots’ un doğu kavimleri arasında söylediği Targitaların Türk olduğuna dair görüşleri vardır. Tomaschek ise Herodots’ un Tyrikae (Jyrkae) diye bahsettiği kavmi Türk olarak kabul etmiştir. “Türk” sözü K. Frak’a göre Herodots tarihinde sözü edilen Saka Türklerinin dillerine göre “Deniz kıyısında oturan adam” anlamına gelmektedir.

3.3. Hint Kaynakları

Hint kaynaklarında Türkler, Kuzey kavimleri arasında gösterilmiştir. M.Ö. binli yıllardan itibaren Hint alemi ile Kuzey kavimleri arasında bir ilişki mevcuttur. Hatta Hint kaynaklarında “Turukha (veya Turuşka)’lar ve Thrak’lar”, “Türk” adını taşıyan kavim sanılmışlardır.

3.4. Bizans Kaynakları

Bizans kaynaklarında “Türk” kelimesi “Turkos” şeklinde geçer. Bizans kaynakları; Göktürkleri, Sabirleri, Hazarları, Selçukluları, Mısır kölemenlerini ve Osmanlıları da “Türk” adı ile anmışlardır. Coğrafi ad olarak “Türkiye(Turkhia)” tabirine de ilk defa Bizans kaynaklarında rastlanır. Macarları da “Muntazam Türk” olarak adlandırırlar. Bizans kaynaklarında Hun yerine “Türk = Tourkoi” adınınolarak ilk defa 582 yılında ölen Agathisas tarafından söylendiği biliniyor. W.H. Haussing Türk’ün “kudretli, güçlü” olduğunu belirtir.
Bizans kaynaklarında dikkati çeken diğer bir hususta Türkleri Troyalıların neslinden saymalarıdır. XV. yüzyılda İstanbul’u fethederek intikam almış olduklarını öne sürerler. Tabi bu bilgi sağlam bir temele dayanmamaktadır.

3.5. Çin Kaynakları

Millet ve devlet adı olarak “Türk” kelimesi, Çin’ de Chou sülalesi (557-579) yıllığında görülmüştür. “Chou-shu’da Tu-kué’lerin (Türklerin) ataları, Kiungnu’ların kuzeyinde bulunan So- Devleti’nden gelmektedir.” “T’u-chue yani T’u-kue”, “Türk” kelimesinin Çincedeki telaffuzudur.
Çinliler Türk kelimesini kendi fonetiklerine göre ancak “T’u-kue” şeklinde yazabilmişlerdir. Bu kelime çift heceli olarak gözükmektedir. Buradan da “T’u-kue” kelimesinin “Türk” değil, “Türük” kelimesinin karşılığı olduğunu anlıyoruz.

Çin kaynakları “Türk” kelimesinin en eski çağlarını kaydetmişlerdir. Fakat Türkçeye uygun olmayan harf sistemleri nedeniyle, onun Türkçeye göre tam karşılığı bilginler tarafından tartışma konusudur. Fransızca imla ile E. Chavannes “Tou-kiou” , P. Elliot “T’u-kiue” Türkçe harflerle W. Eberhard “Tu-cue”, Çince imla ile P. A. Boodgers ve Bahaeddin Ögel “T’u-chüeh” olarak ifade etmişlerdir.

3.6. Macar Kaynakları

Macarlar ile Türklerin ilişkisi Hun devrine kadar gitmekte hatta erken devirlerde Macarlar bir Türk boyu kabul edilmektedir. Macarların dilinde Türk ismi iki heceli ve “Török” biçiminde ifade edilmiştir. Ancak bu adlandırma olağan kabul edilmelidir; çünkü Macarlar genellikle “ü” olan Türkçe sesleri “ö” olarak kendi dillerine mal etmişlerdir.

3.7. Soğd Kaynakları

İranlı bir kavim olarak kabul edilen Soğdlar Türklerle erken tarihlerden beri yakın ilişkiler kurmuşlardı. Onların bir kısmı ticarete yatkın bir kavim olarak, Orta Asya’da Türk boylarının bulunduğu bölgelerden geçerek Ötüken yöresine kadar gitmişlerdi. Göktürk devletinin kurulduğu yıllarda Soğdlar Göktürk devletinin hizmetinde bulunmuşlardır ve onların öteki devletlerle ilişkilerinde önemli yerleri olmuştur. Soğd dilinde yazılmış Türk ismi en eski tarihli belge olarak Bugut yazıtında geçmektedir. Göktürklerin ilk döneminden kalan bu yazıtta “Türk” ismi “Tr’wkt” Türkler diye çoğul halinde geçmektedir. Soğdçadaki “Tr’wk-‘Truk” telaffuzunu karşılamaktadır.
3.8. Rus Kaynakları
X-XI. yüzyılın etkilerini gösteren Rus kaynaklarında “Türk”, “Tork” veya “Torki” şekillerinde yazılmaktadır.

3.9. Tibet Kaynakları

Türklerin yaşadığı sahanın güneyinde kalan Tibet’in kaynakları, VIII. yüzyıldan sonra, değişik bir alfabe imkanı ile Türk adına ışık tutmaktadırlar. Son yıllarda gittikçe artan Tibet tetkikleri sayesinde “Türk” adının ilk zamanlardaki iki heceli olabilme özelliği elde edilmiştir. Tibetliler kuzey komşularını “Dru-gu” olarak yazmaktadırlar. Bunda Tibet alfabesinde “Türk” kelimesindeki son iki harfi olan “rk” yi yazmanın zorluğu etkili olmalıdır. Türklere batı ve güneyden temas eden kavimlerin verdikleri adlar, genellikle birbirine benzemektedir. Türklerin en yakın ilişkide oldukları Soğdlar, sonra Hoten-Sakaları ve nihayet daha uzaktaki Tibetliler dir. Tibetlilerin verdiği “Dru-gu”, erken devirlerdeki iki heceli “Türük” şeklini “Truk” da sonraki “Türk” yazılışının bir yankısı olabilir. Türgeşlerin ismi bu kaynaklarda “Dur-gyis” biçimde geçtiğinden, “Türk” de “Dur-gu/Dur-ku” biçimde yazılması gerekirdi diye düşünülebilir.

3.10. Hoten – Saka Kaynakları

Doğu Türkistan’da milat ve sonraki yüzyıllarda yaşayan ve İranlı (Tokhar) kabul edilen erken devir Hoten metinlerinde Türkler için “Ttruk” dendiği tespit edilmiştir. Daha geç zamanlarda ise “Tturka” şekli de bilinmektedir. Bu iki türün, yani “Truke” ve “Turke” benzeri ifadeler Soğdlar tarafından kabul edilmiş idi. Bu arada Hotencede sessiz harf ile biten yabancı kelimelerin sonuna “-e” getirilmesi yaygın imiş. Tibetçede de bunun “Truk” veya “Truka” da benzerlerini görüyoruz.

3.11. Ön Asya Kaynakları

En eski yazılı kaynaklarda “Türk” adıyla ilgili hatıralar bulunduğu zaman zaman iddia edilir. Bu arada, Ön Asya kavimlerinin en eskilerinden biri olan Sümerlerin de aslen, Türkistan sahasından geldikleri de belirtilir. Çünkü Sümer dili ve Türk dili arasında dikkate değer bağ ve yakınlık bulunmaktadır. Sümer, Akad, Hitit ve Urartularda “Türk” adını çağrıştıran özel adlar bulunmaktadır. “Turci”, “Turki” ve “Turukku” bunlar arasında en çok dikkati çekenlerdir. M.Ö. 3. ve 2. bin yıllarına ait bu kayıtların, doğrudan Türkleri kastettiğine dair bilim aleminde yaygın bir kabullenme bulunmamaktadır.

SONUÇ
“Türk” adı siyasi olarak ilk defa Çin yıllıklarında geçmektedir. Topluluk adı olarak ise Göktürk Kitabelerinde geçmiştir.
“Türk” adının yayılmasında hiç şüphesiz en önemli etken, Türklerin göçebe bir kavim oluşu ve çevrelerinde yaşayan topluluklarla mücadele etmeleridir. Türkler, İslam’ı kabul ederek büyük zaferler kazanmaya başlamışlardır. Bu da, “Türk” adının yayılmasında önemli bir etken olmuştur.

“Türk” adının anlamları değişiklik gösterebilir. “Türk” adını ilk kez inceleyen Vambery’e göre “Türk” adı “türemek” fiilinden gelmektedir. Ziya Gökalp ise “Türk” adına “töreli, gelenekli” anlamlarını vermiştir. Kaşgarlı Mahmud’a göre de “Türk” adı milletine Tanrı tarafından verilmiş olup “olgunluk çağı” anlamına gelmektedir.
“Türk” adıyla ilgili rivayetlerde birçok milletin kendilerine göre verdikleri anlamlar oldukça dikkat çekicidir. Tevrat Türk’ü Nuh’un torunu olarak kabul ederken, Araplar “Türk” adının terk edilmiş anlamında “Terek”ten geldiğini rivayet ederler.

Çeşitli telaffuz şekillerinden en dikkat çekicileri ise Bizans, Roma, Macar ve Soğd kaynaklarıdır. Bizans kaynaklarında “Turkos”, Roma kaynaklarında “Tyrcae”; Macar kaynaklarında “Török” ve Soğd kaynaklarında da “Tr’wk” olarak “Türk” adı karşımıza çıkar.
“Türk” adını her millet kendi kültür ve anlayışına göre aktardığı için, farklı telaffuz biçimleriyle ve çeşitli anlamlarla karşılaşırız. Yine de “Türk” adının birçok farklı kaynakta karşımıza çıkmasından anlıyoruz ki, Türkler hem siyasi hem askeri alanda, her devirde aktif rol oynayarak birçok milletin kültürüne ve tarihine girmeyi başarmıştır.

Merve Tuti

Oğulcan Şentürk 

Fatma Nur Şahin

Ramazan Küçüker

 

Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih

 

BİBLİYOGRAFYA
ANADOL, Cemal – ABBASLI, Nazile – ABBASOVA, Fazile, Türk Kültür Ve Medeniyeti, Türkiyem Dergisi Yayınları.

BAYKARA, Tuncer, Türk Adının Anlamı, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 1998.
—————————, Türk, Türklük ve Türkler, IQ Kültür ve Sanat Yayıncılık, Ankara 2006.

ERCİLASUN, Ahmet Bican, Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2004.

GOLDEN, Peter, Türk Halkları Tarihine Giriş, “Orta Çağ ve Yeni Çağ’ da Avrasya ve Ortadoğu’ da Etnik Yapı ve Devlet Oluşumu”, çev. Osman Karatay, Karam Yayınları, Çorum 2006, s. 126-128.
HUNKAN, Ömer Soner, Orta Asya’ da X ve XIII. Yüzyıllarda Türk Adı Üzerine Bazı Kaynaklar, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi Sayı 2, Ankara 2005.

KAFESOĞLU, İbrahim, “Tarihte Türk Adı”, Türkler C.1, -ed. H.Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca.- Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2006, s.308-318.
——————————, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayınları, İstanbul 1997.
KAŞGARLI MAHMUD, Divanü Lugat’it – Türk, yaz. Besim Atalay, Alaeddin Kıral Basımevi, Ankara 1943, s. 674.
KOCA, Salim, Tarihte Türk Adı, Türk Yurdu Dergisi Sayı 308, Nisan 2013.
ORKUN, Hüseyin Namık, Türk Sözünün Aslı, TDK Yayınları, Ankara 2004.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul 1980.
SİNOR, Denis, “(Kök) Türk İmparatorluğunun Kuruluşu ve Yıkılışı”, Erken İç Asya Tarihi, çev. Talat Tekin, İletişim yayınları, İstanbul 2002.

 

 

 


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları
00:50