CENGİZ YEZİZ: BEŞ BÖBREKTEN BİRİ (1)

Kadın; ilk basamağa adımını attığında ben de arkasındaydım.

CENGİZ YEZİZ: BEŞ BÖBREKTEN BİRİ (1)
23 Ocak 2015 - 20:33 - Güncelleme: 23 Ocak 2015 - 20:44

BEŞ BÖBREKTEN BİRİ  (1)

 

Kadın; ilk basamağa adımını attığında ben de arkasındaydım.

Şimdi ne demeliydim?

Ben mi onu götürüyordum? o mu beni? Belli değildi.

 

Önümüze uzun bir koridor çıktı. Yürüyoruz. Sağlı sollu koca-koca tablolar asılı. Birinde yarı çıplak bir kadın sessizce ırmağa giriyor. Bir müddet onu seyrediyor. Hoşuna gidiyor tablodaki kadın. Sonra utanıyor.

 

İkimizde de ses seda yok. Benim anlatacak çok şeyim var ama...  cesaretim yok.

Barın sahibi geliyor aklıma. Kırk beş kiloluk sıska, pişkin ve durmadan konuşan bir adam. Şimdi burada olsaydı hünerlerini bir-bir döktürürdü diye düşünüyorum. Onu kıskanıyorum.

 

Asansörün önünde durduk. Asansörü o çağırdı. Uzun-uzun parmakları vardı. Boyuda benimkinden uzundu. Acaba farkedermiydi. Bilemiyordum. İlk defa olacaktı...

 

İçeride hafif bir müzik var. Birden aklıma geliyor. İri olan kadınların dilleri de büyük olur muydu? Olsun du. Severim.

 

Saçları kızıl, yüzü çil-çil, burnu çok güzeldi. Gülerken hiç görmedim. Dişleri nasıl acaba? Kendisi çok hoş kokuyordu; bu öyle parfüm kokusu filan değil, kendi gerçek kokusu. Öyle düşünüyorum.

 

Bir an kendimi; peşinden giden süs köpeği gibi hissettim. Bu Dokundu bana…   kendime ziyafet çekmeye gidiyor olmasam... Bilirdim ben...

 

Kadın, daha önce buralara gelmiş gibi çok rahat ve sakin.

 

Asansör geldiğinde kapıyı ben açtım, o da Otuz sekizinci katın düğmesine bastı.

 

Kadının içinde sutyen olmadığını fark ettiğimde; göğüslerinin nasıl öyle dik ve iri durduklarına şehvetle hayret ettim. Şimdi kokusu daha bir başka geliyordu. Kokusu da kendisi kadar iriydi. Yanı başımda sanki bir dev duruyordu. Hani tanımasaydım bir ömür boyu kölesi olmayı düşünürdüm. Yanında çok küçük ve cılızım. Aslında boyum 1.78. Bir adım geri çekilip, omuzlarımı dik ve geniş tutmaya çalıştım. Nafile! Kadın, her halükarda eziyor beni. İçimden “Kadının bu baskın halinden kurtulmanın bir yolu olmalı” diye düşündüm. Bu arada ona karşı içimde bir ısınma, kan çekme hala var.

 

Bir ara bana bakıp gülümsediğinde; içime kurt düştü. Tedirgin, huzursuz oldum. Birde rahat tavırları yok mu beni iyice şüphelendirdi. Gülüşünün dostça olmadığına kanaat getirdim. Hislerime güvenirdim. Belli etmedim. Bende gülümsedim. Kulağıma kadar eğilip;

__Bana daha adını bile söylemedin dedi. Evet adımı henüz söylememiştim bile:

__Adım Selim” dedim. Gülümsedi:

__Erol Olmasın. Dedi.

 

Bir anlam veremedim. Neden adımı saklayayım ki. “Boş ver” der gibi geçiştirdi.

 

Aslında; başıma gelecekleri ve düştüğüm tuzağı sezmeme rağmen, neden hala peşinden gittiğimi; ileriki günlerde hatırladığımda, öyle umarsız ve kayıtsız kalma sebebimi aptallığıma verip, olanları basiretsizliğim olarak kabulleneceğimi, kaybettiklerimin yanı sıra  kazandıklarımın da  küçümsenmeyecek kadar önemli şeyler olduklarını daha sonraki yıllarda anlayacaktım.

 

Daha önceleri aklıma gelip giden, eski zaman hikayelerinden birini hatırladım. “Altın dudak” adında Peri Padişahının kızı kadar güzel dul bir kadın varmış. Öptüğü yerlerde altın tozu kalırmış. İçgüdülerimin kadını ona benzetmeye çalıştığını fark ettim.

 

Kadının sağ elinin orta parmağında; içinde zehir olma ihtimalini düşündüğüm, kocaman bir padişah yüzüğü vardı.

 

Bana çocukluğumu hatırlattı. O zamanlar zahireci çırağıydım. Hacı Mustafa adında sakallı bir patronum vardı. Onunda yüzüğü böyleydi. Öldüğünde yüzüğüyle beraber gömüşler. Çok cimriydi. Bir avuç buğday atmazdı serçelere. Koca ambarında fareler aç gezerdi. Bende avuç-avuç buğday çalardım serçelere, farelere... Beslenirdik tuzaklarda.

 

 Bir gün fareyle bizim kara kedinin dostluğuna şahit oldum. İnanılması güçtü ama oldu. O gün kedi ağzındaki peyniri götürüp yuvanın önüne bıraktı. Bir müddet sonra fare çıkıp peyniri yedi. Kediyle aralarında bir karış mesafe vardı ve birbirleriyle bakışırlardı. Ta ki benim onları gördüğümü fark etmelerine kadar. Kedi beni gördüğü an, bir hamlede fareyi parçalayıp yuttu. (Devam edecek)

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum