SERPİL AKGÜL:SADE VE RİYÂSIZ TÜRK KIZI CEMİLE’NİN CUMBADAN RUMBAYA ATLAYIŞI

Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olan Peyami Safa’nın “Server Bedi” takma adıyla yayımladığı bir romanıdır Cumbadan Rumbaya.

SERPİL AKGÜL:SADE VE RİYÂSIZ TÜRK KIZI CEMİLE’NİN CUMBADAN RUMBAYA ATLAYIŞI
19 Eylül 2012 - 09:20

 

Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olan Peyami Safa’nın “Server Bedi” takma adıyla yayımladığı bir romanıdır Cumbadan Rumbaya. Bu romanda her ne kadar Avrupalının yaşayış tarzına özenti söz konusu edilmişse de romanın başkahramanı Karagümrüklü Deli Cemile’nin ne olursa olsun değerlerinden asla kopmadığını görüyoruz. Cesur, kalbi dilinde olan, yalandan nefret eden, hırçın, bir o kadar da yufka yürekli Cemile’nin batılı gibi yaşamaya özentisi, hatta yaşadıkları yer olan Karagümrük’teki evlerini bu uğurda ateşe verip yakmak istemesi, Beyoğlu’nun parlak ve ihtişamlı yaşamına kendini kaptırması ve neticede gerçeklerin farkına varıp aslına dönmesi oldukça başarılı bir şekilde işlenmiştir bu romanda.

Peyami Safa’nın birçok romanında yer alan kahramanların “yalan” konusunda çok hassas olduklarını görmekteyiz. Mesela Safa’nın hayatından izler taşıyan “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”nu hatırlayalım:

“Dünyanın hiçbir Nüzhet’i yalan söylememelidir”.“Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile: Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan… Nüzhet bana yalan söyledi.”

Bu romanda da Cemile’nin son derece dürüst bir karaktere sahip olduğunu görüyoruz. Cemile çok gerekli olduğu zamanlarda yalana başvurmak zorunda kalsa da onun çok geçmeden dayanamayıp gerçekleri bir bir itiraf ettiğini görüyoruz. Bir insanın kötü olan her şeye karşı büyük bir cesaretle direnişini, komşularına olan bağlılığını ve mücadeleden yılmayışını sanırız Türk edebiyatında Cemile kadar başarılı bir şekilde temsil eden başka bir Cemile yoktur.

“…Ben yalan bilmem ki, zaten… Bilmem değil, uydurursam şeytanı bile kandırırım, fakat sevmem yalanı ben…” (s. 133)

Prenses’in Daveti başlıklı bölümde insanlara verdiği müthiş insanlık dersi bence okunmaya değer.

Roman adeta bir su gibi akıp gidiyor. Merak uyandıran unsurlar eserin ilerleyen sayfalarında bir bir dökülüyor ortaya. Siz hayretler içinde kalırken bir kez daha üstat Peyami Safa’nın insan ruhunun derinlerine inmesindeki başarısını fark ediyorsunuz.

“Fakat davetlilerin çoğu, cumbadan rumbaya atlayan bu deli kızın mazisini biliyorlardı. Bilmedikleri şeyi de o gün öğrendiler…” Bunu da siz değerli okurlar ancak bu romanı okuduktan sonra öğreneceksiniz. Eseri benim gibi sizlerin de büyük bir ilgiyle okuyacağınızdan emin bir şekilde yazıma son veriyor ve değerli romancımız Peyami Safa’yı rahmetle anıyorum.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum