NAHCİVAN'DA BİR SEHER

 NAHCİVAN'DA BİR SEHER
03 Ocak 2024 - 11:59

 NAHCİVAN’DA BİR SEHER

 

                              “Otuz yıldır hasret kalkmış aradan,

                                İlk defa görüşe geldik Nahcivan.”

                                                                Emir ŞIKTAŞ

1970’lerden itibaren babam Şair, Yazar, Gazeteci H. Salih Şıktaş’tan, sonrasında mahallemizden tanışma ve sohbetlerini dinleme imkanı bulduğum Genceli şair Hamit Dönmez amcadan bolca Azerbaycan olayları hakkında anlatım, yorum ve yaşananları dinlemiştim. Bu nedenle de ilk Azerbaycan şiirimi 1973 yılında yazmıştım, ortaokul sıralarında ve Yeşil Iğdır Gazetesinde yayınlanmıştı.

Yıllar sonra yani 1992 yılında Dilucu köprüsü, halk arasındaki adıyla Hasret köprüsü açılmıştı. Köprüden Türk topraklarına geçen ve geceyi bizim evde geçiren Gence şehrinden olduklarını söyleyen üç kandaşımızı misafir etmiş ve yaşantılarını onlardan dinlemiştim.

Geçen 30 yıl zarfında Nahcivan’a gitmek bir türlü nasip olmamıştı. Ama itiraf etmeliyim ki köprü açılışı nedeniyle gidenlerden biri olan Ekrem Baydar hocamızdan esprili köprü açılış diyalogları, Yeşil Iğdır Gazetesi Sahibi Cabbar Şıktaş’tan savaş dönemi ve sonrası geziler neticesi merhum Cumhurbaşkanları Ebülfez Elçibey ve merhum Haydar Aliyev görüşmeleri ile ilgili yazılarını ve konuşmalarını geçmişte bolca dinlemiş ve okumuştum.

Nahcivan artık bana gel gez, gör demekteydi. Misafirim ve benim gibi Nahcivan’a gitmemiş olan eşimin abisi Paris’te yaşayan Avukat Bertan Suphi Yılmaz beyi de alarak, Mihmandar Serpil Önal hanımın tur grubuna dahil olarak ziyaret gerçekleştirdik, 2 günlük olsa da yanı başımızdaki ebedi Türk yurdumuz ve Dubai gibi gelişmekte olan komşu vatanı gezip görmeye gittik. Gidişin yılbaşına denk gelmesi diğer gidenler için belki eğlence noktasında cazipti fakat benim asıl amacım ömür hayatımda ilk kez göreceğim takriben 200 km uzaklıkta olan, ayrı bir heyecan yaratmakta olan ve kafamda tasavvur ettiğim hayali kurgulardan kurtulup, yalın gözle görüp, gezmekti. Bizler gibi (ben, eşim ve abisi) Nahcivan’ı ilk kez görecek olan üniversiteden iki hocamızda vardı ve bu vesileyle ilk kez kendileriyle tanışmış olduk. Minik Bambam’ları ile de elbette.

Tur arabası bizi Şehit Mehmet Çavuş anıtının yakınından alırken büsbütün heyecan sarmıştı bizi. Takriben 200 km uzağımızda olan ve her gün geliştiği anlatılan, halkının büyük çoğunluğu Bakü’de, İstanbul’da, Iğdır’da yaşayan, Azerbaycan’da Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan rahmetli Ebulfez Elçibey, rahmetli Haydar Aliyev ve sayın Umum lider İlham Aliyev’in de vatanı olan Nahcivan özerk cumhuriyetine hareket etmiştik.

Türkiye tarafı gümrüğü ve Nahcivan gümrükleri yolcu geçişi noktasında boştu. Fakat doğruyu demek gerekirse her iki tarafta da tahmini 2-3 km uzunluğunda tır kuyrukları oluşmuş. Şoförler günlerce beklemekten barut fıçısı olmuşlar. Ha bire internet üzeri sistem yokluğu, kesintileri gerekçe gösterildiği belirtilmekte. Yığılmanın bu nedenle olduğu ve bunun da insanlarda homurdanmaya ve tır araçlarında yığılmalara bağlı strese yol açtığı gözlenmekte. Günlerce bekleyenler çalışanlara ön yargılı yaklaşmakta, çalışanlar da sert sözlü tepkiler vermekte olduğu belirtilmekte.

Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda temizlik, hijyen, güler yüz, kibarlık, yardımcı olmak Nahcivan tarafı çalışanları ve polisinde daha çoktur. Maalesef bizim tarafta çöpler yerlerde, göl, çamur, izmarit, yemek artığı, kırık, bozuk yer görmek mümkün. Nahcivan toprağına ayak bastığımızda sanki bir misafir ağırlama kültürü edasıyla yardımcı olmak ve hijyen ortamı görmek mümkün. Gümrük nasıl temiz ve düzenli ise (internet sistemi hariç) tüm yolları Nahcivan şehir merkezi de dahil ne çöp konteynırları var ne de bir tane yere çöp atan insan. Her taraf pırıl, pırıl. Şehir Avrupa şehirlerinden daha tarihi bir havaya sokulmuş, binalar taş giydirmelerle, özel yapılar ise taştan yapılarak, caddeler çok geniş, rahat ve kaliteli sıfır asfalt dökülerek yapılmış.

Şehre yakın tuz dağı tedavi merkezi çok bakımlı ve ciddi bir çalışma sergiliyor, herkes ulu orta tedavi bölümüne geçemez.

Kapalıda olsalar Haydar Aliyev müzesi, Xalça müzesi, açık hava müzesi, kale içi, vd. Müzelerin çokluğu dikkatimizden kaçmadı.

Gecelemek üzere gittiğimiz Nahcivan Saray Hoteli, Dubai gibi modern şehircilik anlayışının hâkim olduğu Nahcivan Özerk Cumhuriyetinin temizlik, hijyen, misafirperverlik, yardımcı olma hasletleri ile dolu personeli ile misafirlerini rahat ettirme ve güler yüzlü yakınlığı ile gönlümüzü kazandı. 5 Yıldızlı Otel dünya standartları ölçüsünde, modern, pırıl, pırıl bir otel.

Gece hadi havai fişet gösterilerini izleyelim deyip gösteri yerine vardığımızda mahşeri bir kalabalıkla karşılaşmış olduk. Bitiminde alışveriş etmek için market ararken kitapkahve adlı mekanı çalıştıranlardan yardım istemek zorunda kaldık. Tüm ekibini seferber etmeye kalkıştığını görünce bir sigara alabileceğimiz yer nasıl bulabiliriz dediğimizde hemen içeriden bir paket sigarasını getirerek bize verdi ve çok ısrarlarımıza rağmen parasını almadı. Çay için bir miktar manat bıraktığımızda, mahcupluk duyarak almak istemediler. Bizi özel araçları ile otelimize kadar bıraktılar. Gerçekten iki devlet, bir millet kardeşliğini yaşamaktaydık. Teşekkür ederek kitap kahveden ayrıldık.

Sabah kahvaltı ve çay muhabbetinden sonra otelden rehberimiz Serpil hanımın araç çağırması ile ayrıldık. Gezerek dönelim önerisi tur rehberimizden geldi, uyar dedik gezdik ve ufak tefek alış veriş yapmakta niyetimizdi tabi..

Nuh peygamberin mezarı, tarihi kalesi ve cami muhteşem işçilikle yapılmış. Karşısında taştan yapılmış ve Doğubayazıtlı hemşerimiz Emin Uçar’ın özel taş duvar içerisinde taştan yapılmış üç dubleks villa tarzı binası hem işçilik, hem de saray havası verdiği için dikkatlerimizi çekti.

Biraz ilerisindeki saray gibi farklı bir yapıda olduğu görülen önceki Cumhurbaşkanı Vasif Talibova ait olduğunu öğrendiğimiz bina da fevkalade ihtişamlı gözükmekte.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in geldiğinde ikamet etiği sarayı ise külliye gibi, dışarıdan ihtişamı görmek mümkün. Ayrıca Haydar Aliyev adına yapılmış okul binası da şehir merkezinde gerdanlık gibi durmakta.

Gezide ilgiyle gezdiğimiz yerlerden biri de xan sarayı idi, Bakımlı, düzenli, bahçesi tertemiz bir saray. Nahcivan’ın hanlık döneminde hanın kullandığı muhteşem yapısıyla görkemli bir yapı. XVIII. Yüzyılda Kalbayı xan Kengerli tarafından şark mimarına uyun olarak yaptırılmıştır.

Ön kısmında yer alan XII. Yüzyıla ait Mümine hatun türbesi muhteşem bir sanat eseri, etrafı dualarla işlenmiş bir mezar yeri. Yanında ise Karakoyunlulardan kalma koç başlı mezar taşlarının da sergilendiği tarihi açık hava müzesi yer almaktaydı.

Gezinin son durak yeri Cavan mağazası idi. Aranılan gıda, oyuncak, çikolata, içki, meyve, aklına ne gelirse satılan bir avm. Burası gelen misafirlere temiz, sağlıklı, güvenle yenilebilir ürünler satmaktaydı.

Yol üzerinde geniş bir alana, şehir girişi olduğu belirtilen yere bayrak alanı yapmışlar, etraf pırıl pırıl, tertemiz ve oldukça büyük bir Azerbaycan bayrağı ağırdan esen bir rüzgar marifeti ile nazlı gelin gibi süzülerek meydanda salınmaktaydı.

Biz seyrederek geldiğimiz ve birçok şeye gıpta ile baktığımız Nahcivan Muhtar Cumhuriyetinin Dilucu/Hasret köprüsü kapısına gitmek üzere yola koyulduk. Şerur’u, Sederek'i geçerek gümrük kapısına vardık, dünkü tır filosu uzunca bekleme kuyruğu devam ediyordu, üç gündür bekleyenler olduğu denilmekteydi. Geldiğimiz tertemiz yollar tükenmek üzereydi. Nahcivan görevlileri güler yüzle ve Hemreylik bayramımızı kutlayarak yolcu ediyorlardı bizleri, Bizim tarafta ise biraz yığılma vardı. Ve gelenlerin yüzüne bakmak bile istemeyen mutsuz görevliler. Hakkını yememek lazım bir bayan görevli doğum tarihim ile ismimi kıyaslayarak “Emir” isminin bu tarihte verilmiş olmasını çok ilginç bulmuştu ve düşüncesini sesli dillendirip iyi gezmeler dilemişti.

Birçok Iğdırlının özel araçla hafta sonu için gittiği gezi bitmişti. Türkiye tarafında çevrenin kirliliği, çöpleri bizi gezip geldiğimiz yerlerdeki temizlikle kıyaslama yapmaya sevk ediyordu.

Kardeşlik ve aynı millet olmanın verdiği ve insancıl yaklaşımların gösterildiği gezimiz Iğdır’a dönüşümüzle birlikte Nahcivan'da bir seherimiz sona erdi. Rehberimiz Serpil hanıma, Türk halk müziği sanatçısı Selma Geçer hanıma, Üniversite hocalarına ve Kemal kaptana tekrar görüşmek üzere teşekkür ederek vedalaştık.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum