FLAŞ HABER

Millî Kültür Millî Zevk - Ahmet Arvasi

Millî Kültür Millî Zevk - Ahmet Arvasi
12 Ekim 2019 - 21:34 - Güncelleme: 31 Aralık 2019 - 23:05

Millî Kültür Millî Zevk - Ahmet Arvasi

Kültürler ve medeniyetler arası boğuşmalarda, ''güzel sanatların'' önemli bir yeri vardır.

Hiç şüphesiz, başka milletlerin ve medeniyetlerin ''sanat ürünlerini'' tanımak, taktir etmek ve onlardan zevk almak başka bir şeydir de kendi kültür ve medeniyetinin değerlerinden ''iğrenmek'' ve ''bu değerlere düşman kesilmek'' başka şeydir. Elbette bir sanatkâr, kendi milli hüviyetini ve şahsiyeti içinde kalarak başka milletlerin ''estetik değerlerini'' ve ''kültürünü'' duymaya ve anlamaya çalışır; ancak unutmamak gerekir ki, bu bile milli bir sanat kültürüne sahip olmakla mümkündür. Yahya Kemal Beyatlı, Türk şiir ve musiki zevkini bilen, tadan ve yaşayan bir sanatkâr olarak bir İslam melodisi karşısındaki duygularını şöyle dile getirir: ''Duydum, fakat zevk almadım Islav kederinden''

 
Gerçekten de ''estetik heyecanın'' beşeri ve âlemşümul karakteri yanında, milli kültürlere göre incelmiş ve sanatkârın şahsiyetinden kaynaklanan bir yönü vardır. Bir Islav şiiri, musikisi, mimarisi, resmi ve dansı ile bir Greko-Latin şiiri, musikisi, mimarisi, resmi ve dansı arasında bile esaslı farklar varken, Türk-İslam kültür ve medeniyetinden kaynaklanan ve sanat eserleri arasındaki farklar nasıl ihmal edilebilir? Türk çocuğundan nasıl kendi kültür ve medeniyetini bırakmasını, Batılaşma adına, kendini terk etmesini, kendi ''estetik dehasını'' unutmasını, kendi şiirini, musikisini, mimarisini kendi nakış ve danslarını bırakarak yad ellerin ''kötü bir mukallidi'' olmasını isteyebilirsiniz? ''Güzel sanatların'' bir şahsiyet meselesi olduğu nasıl ihmal ve inkâr edilebilir? ''Estetik dehânın'', milli tarihten, mukaddes değerlerden, milli kültür ve medeniyet değerlerinden bağımsız olmadığı nasıl görülmez?


Bilindiği gibi mektepler, milli kültürün işlendiği ve ''çağı hayran bırakan'' milli eserlere ulaşmasını temin eden müesseseler iken, neden bizim ''okullarımızda'' milli ve mukaddes değerlerimizden kaynaklanan bir ''estetik eğitimi'' yoktur? Neden çocuklarımız kendi şiirine, musikisine, mimarisine, nakış ve tezhip dehasına yabancı bırakılmaktadır? Neden hattatlarını, nakkaşlarını tanımamakta; neden Müslüman-Türk'ün ''bediiyatından'' (estetik telakkilerinden) habersiz kalmaktadır? Neden radyo ve televizyonlarımız, neden basın ve yayın organlarımız bizim kültür ve medeniyetimizin silkinip ayağa kalkmasına yardım etmemekte; neden yabancı kültür ve medeniyetlerin propaganda sahası biçiminde işlenmektedir?



 

Bütün bu soruların cevabını kim verecek ? Öyle anlaşılıyor ki ülkemiz, korkunç bir kültür emperyalizmine maruz bırakılmıştır; yabancılaşmış kadrolar, bütün köprü başlarını vaktiyle ele geçirmiş ve yolumuzu kesmiştir. Bizim ''Neden? Neden? '' diye feryat edişimiz, sağır beton duvarlara çarpıp geri dönmektedir. ''Devrimbazlar'' uyanmak niyetinde değiller. Bırakın uyanmayı, bin bir tertip ve hile ile bizleri boğmaya çalışmakta Türk-İslam medeniyetinin yeniden diriliş hamlesini yok etmek için ne mümkünse yapmaktadır.



O hâlde iş bize düşmektedir. Ne pahasına olursa olsun, genç nesiller ve ''aydın kadrolar'', tam bir aşk ve romantizmle kendilerini ''Türk-İslam medeniyetinin dirilişine'' adamalıdırlar. Şairler, romancılar, hikâyeciler, mimarlar, musikişinaslar, ressamlar, nakkaşlar, hattatlar, oymacılar, tezhipçiler, tam bir ''cihad ruhu'' ile ayağa kalkmalıdırlar. Şanlı Peygamberimizin ''Hasmınıza silahı ile mukabele ediniz!'' emrine uyarak yeni eserlerle ve hamlelerle, milli mukaddes şahsiyet çizgimizde ''yeniden diriliş hamlemizi'' desteklemelidirler. Böyle bir kadronun doğuşu, mutlaka ama mutlaka bizim zaferimiz demektir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Günün Başlıkları
00:50