MENEMEN OLAYINDAKİ GERÇEKLER

menemen olayı hala tüm gerçekleriyle ortaya çıkarılabilmiş değildir...

MENEMEN OLAYINDAKİ GERÇEKLER
06 Kasım 2012 - 09:17

 

Menemen köylü-devlet çatışması mı?

 
 

 Menemen olayı üzerine hala nitelikli bir çalışma yapılmadı. Genelde resmi ve amatör tarihçiler arasında dönüp dolaşan bir konu olarak kaldı. Resmi tarih olayı dini bir ayaklanma olarak gösterip, ayaklanma sırasında öldürülen Kubilay üzerinde durarak tarikat ve tekkelerin kaldırılmasının meşruiyetini sağlamak için kurguladı.

Başta Necip Fazıl olmak üzere bazı yazarlar ise Nakşibendi şeyhi Esat Efendi’yi öne çıkararak onun masumiyeti üzerinde durup, rejim tarafından bir komplo hazırlandığını ileri sürdüler. Menemen olayının aslında bir komplo olduğu iddia edilerek olayın nedenlerinden ziyade sonuçları üzerinde durdular.

İsyanın lideri Derviş Mehmet’in bayağı, sıradan, esrarkeş, bir figüran olduğunda herkesin ortak düşüncesi olmasına rağmen kalabalığı etkilemesi, öldürme olayının isyana katılanlar tarafından sahiplenilmesi ilginçtir. Mete Tunçay’ın Tek Parti Yönetimin Kurulması adlı çalışmasında Nakşi müritlerin Derviş Mehmet’in etrafında toplanmasının kuşkulu olduğunu belirtir.

Olayın Nakşilerin çıkardığı bir isyan olmadığını Nurşen Mezarcı Toplum ve Bilim dergisinde yayınladığı "Menemen Olayı’nın Sosyo-Külrürel ve Sosyo-Ekonomik Analizi adlı makalesinde sosyo ekonomik boyutları olan sosyal bir isyan olarak değerlendirir.

Menemen İsyanının neden Cumhuriyetin ilanından yedi yıl sonra meydana geldiğini soran Eric Jan Zrücher, Modern Türkiye’nin yapısı adlı çalışmasında olayın salt dini bir ayaklanma olarak görülmemesi gerektiğini söyler. Çünkü halifeliğin, medreselerin, tekke ve dergahların kapatılmasına karşı sessiz tepkiler gösterilirken, resmi tarihin Cumhuriyet rejimine karşı girişilen en büyük isyan şeklinde değerlendirmesi isyanın niteliğini ortaya koymamaktadır. Çünkü Şapka inkılabına toplumun dindar kesimleri Maraş, Erzurum, Kayseri, Trabzon’da protestolar gerçekleştirmişseler de hiç birinde herhangi bir taşkınlık yaşanmamıştır.

1930′lu dönemlerde Tek Parti yönetimine karşı en büyük eleştiri dindar aydınlardan değil Zekeriya Sertel , Ahmet Oruç gibi sosyalist yönelimli aydınlardan gelmekte iken Tek Parti yönetiminin dindar grupları potansiyel tehlike olarak görmesi meşruiyet sorunundan mı kaynaklanıyordu?

Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın dindarlarla doğrudan bir teması ve onlara yönelik bir mesajı olmamasına rağmen Nakşilerin rejim tarafından düşman olarak algılanması sadece meşruiyet sorunu ile açıklanabilir mi?

Bu sorulara Çağlar Keyder, Şevket Pamuk, Muzaffer Sencer gibi akademisyenler isyanın arkasında sosyo-ekonomik nedenlerin olduğu vurgusunu yapıyorlar.

İsyanın 1929 Dünya ekonomik bunalımından hemen sonra gerçekleşmesi bu yaklaşımları biraz haklı çıkarır gibi. Çünkü kriz nedeniyle devletçilik politikasına geçilmesi ile köylüye verilen destek azalmıştır. Saruhan, İzmir ve Aydın yöresinde halk hareketlerinin 20 yüzyılın başlarından itibaren ekonomik nedenlerden dolayı arttığı görülmektedir. Demirci Mehmet ayaklanması bunun tipik bir örneğidir.

Batı Anadolu’daki köylüler, Tek Parti yönetiminin desteğini çekmesi ve vergileri artırması üzerine CHP yönetimine karşı bazı tavırlar içine girdiklerini Ahmet Ağaoğlu SerbestFırka Hatıraları adlı eserinde belirtmektedir.

İsyanın katılanların biyografileri isyanı anlamamızı kolaylaştıracaktır. İsyanın elebaşı olarak gösterilen Derviş Mehmet’in Girit’ten Manisa’ya yerleşen belediyede memur olarak çalışan bir kişi olduğu bilinmektedir. Memuriyetten atılınca köy koruyuculuğu yapmış ve Manisa köylüleri ile yakın temasta bulunmuş. Derviş Mehmet’in neden Manisa’nın bir kazasında değil de 60 kilometre uzaklıkta bir kasabada isyan çıkardığı soru işaretidir. Bu soruya cevabı verecek olanlar Manisa’dan Menemen’e Derviş Mehmet’le birlikte gelen isyan sırasında öldürülen Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet’in ifadeleri açıklayıcı olabilirdi. Her ikisinin isyan sırasında öldürülmesi bir tesadüf müdür?

İsyanın elebaşlarından olan yalnız Derviş Mehmet’in Nakşilikle ilgisi olduğu diğerlerinin herhangi bir ilgisinin saptanmadığı TBMM zabıt Ceridesinde belirtilmektedir.

Derviş Mehmet’in gerek Menemen’de gerek Manisa’daki faaliyetleri incelendiğinde dini bir liderden ziyade bir çete lideri yani efe gibi hareket ettiği görülmektedir. Mahkeme kayıtlarında Derviş Mehmet’in haşhaş çektiği ve mehdilik iddiasında bulunduğu belirtilmekte olup, bu iki davranışın yörenin dini yapısı incelendiğinde mümkün görünmemektedir. Çünkü haşhaş içtiği bilinen bir kişinin mehdilik iddiasında bulunsa bile dindar halkı özellikle Nakşileri ikna etmesi mümkün görünmemekte.

Menemen İsyanı çıkış olarak Osmanlı Devleti’nde görülen köylü ya da celali isyanı olarak bilinen Anadolu isyanlarıyla benzerliği görülmektedir. Bu isyanlarda genellikle Mehdilik iddiası söz konusu olup genellikle Türkmenler isyanlarına dini bir meşruiyet katmak için "din elden gidiyor" şeklinde söylemleri kullanmayı tercih etmiştir. Örneğin Karayazıcı Hasan’ın 17. Yüzyıldaki isyanında dini bir boyut bulunmamasına rağmen Osmanlı valisinin İslam’a uymadığı için isyan ettiğini ileri sürmüştür.

Cumhuriyet döneminde aşar vergisinin kaldırılmasıyla köylünün üzerindeki yük kaldırılmış, köylü rahat bir nefes almıştı. Fakat dünya ekonomik krizi köylüye yeni vergilerin konmasına neden olmuş, tohum ve hayvan ihtiyacı karşılanamaz hale gelmişti. İsyanın ilk iki gününde Menemen köylülerinin isyana katılması yalnız dini nedenlerden dolayı açıklanamaz, Çünkü isyan sırasında bir köylünün ceridelere göre" devletten tohum istiyoruz, koyun istiyoruz " diye bağırması manidardır.

Kazım Özalp’ın Milliyet gazetesinde yayınlanmış anılarına göre(22-23 Kasım 1969) Mustafa Kemal’in isyana verdiği tepki Osmanlı döneminde celali isyanlarına karşı yapılan önlemleri hatırlatmaktadır. Mustafa Kemal, Menemen’in haritadan silinmesini Menemen halkını başka bir bölgeye iskana mecbur tutulmasını istemiş, Fakat CHP’li yöneticiler olayın bütün halka mal edilmemesi ve olayın arkasında başka saiklerin olabileceği konusunda Mustafa Kemal’i ikna etmişler, bu görüşünden vazgeçirmişlerdir.

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde din kaynaklı isyanların hiçi birinde bir subayın ya da devlet görevlisinin başının kesilmesi olayı yoktur. Fakat köylü isyanlarında nadir de olsa bu tür uygulamalara gidilmiş, daha çok isyancı eşkiyaların başları kesilmiştir.

İsyana yalnız Müslüman köylüler değil, gayri Müslimlerde katılmıştır. Josef Hayim adındaki Menemen sakinlerinden bir Yahudi, isyana iştirak etmiş hatta hakkında İstiklal Mahkemeleri isyandaki rolü gerekçesiyle idam edilmesini istemiştir. Josef Hayim’in çevre köylerle ilişkisi olan bir tüccar olduğu düşünüldüğünde isyanın nedeni daha iyi anlaşılabilecektir.

Menemen İsyanı’ndan günümüze yaklaşık 80 yıl geçti. Bu olayın nedenlerini anlayabilmek resmi veya amatör tarihçilerin genellemeci yaklaşımlarından kurtularak sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan değerlendirilmesi şarttır. İşte o zaman Menemen vakasının boyutlarını öğrenebilir, olayın faillerinin neyi hedeflediklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Tarık Yalçın-Dünya Bülteni

dünyabülteni.net

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum