M Burak ÇERİ yazdı: HÖDÜK

Çakalların, allamelerin içinde geçen bir hayatı vardı. Etrafında onca allameyle yaşarken üniversitede okuduğu felsefe bölümünün ne kıymeti olabilirdi ki(!)

M Burak ÇERİ yazdı: HÖDÜK
07 Mayıs 2017 - 21:29 - Güncelleme: 03 Haziran 2017 - 15:08

 Bundan belki beş yıl önce, belki beş yıl sonra, zamanının bizim zamana üç aşağı beş yukarı denk olduğunu zannettiğimiz bir oğlan vardı.Genelde onu ‘’Çiko!’’ diye  çağırırlar, ama o buna anlam veremezdi. Kimliğinde yazan ismi Cihan’dı. Cihan ismini niye Çiko diye kısaltırlar bunu anlamıyordu işte.

  Çakalların, allamelerin içinde geçen bir hayatı vardı. Etrafında onca allameyle yaşarken üniversitede okuduğu felsefe bölümünün ne kıymeti olabilirdi ki(!)

  Okul ve kişisel masraflarını çıkarmak için küçük sanayide bir marangozun yanında çalışıyordu. Pederbank iflas edince, mecbur kendi başının çaresine bakmak müşkülüne düşmüştü. İş çıkışlarında marangoz dükkanına gidiyor,şeker hastası olan ustasının o gün şekerinin yükselmemiş olması için dualar ediyordu. Eskimeye yüz tutmuş sırt çantasındaki tuğla gibi kitapları taşımaktan o derece kaslanmıştı ki, sanayinin ağır işi ona koymuyordu.

  Yine bir gün çalışılırken ustasının arkadaşlarından biri geldi. Ustası arkadaşına, ‘’Vay hoşgeldin Kürdoğlu, epeydir görmüyorduk seni buralarda.’’ Dedikten sonra, ‘’Çiko! Koş çay söyle aslanım.’’ diye seslendi Cihan’a. Cihan emrin telakkisini çoktan yapmışcasına fırlayıp çaycıya doğru koştu. Çayları söyleyip geri döndü. Ustasıyla arkadaşı koyu sohbete dalmışlardı. Zaten ustası çok lafçı bir adamdı. Gelen arkadaşlarıyla bir saatten aşağı konuşmaz, o zamanlar dükkanda paydos havası olurdu.

  Cihan çayları söyledikten sonra gelip dükkanın girişine oturdu. Çantasındaki kitaplarından birini çıkardı. Bu arada o gün üzerinde durdukları yeri inceleyecekti. Çok geçmeden çayıda gelmişti. Ustası bu arkadaşını uzun zamandır görmediğinden ‘’İki saatten evvel bırakmaz.’’ deyip dersine bakıyordu.

  Beş dakika sonra yan dükkanlarından ‘’Piknik Tüpü’’ diye seslendikleri Ahmet geldi. Yan dükkanın çırağıydı Ahmet. Piknik tüpü deme sebepleriyse eli kız eline değmeyi bırak, mukabilinden bir kız buna uzaktan bile bakmamıştı. Bunun ezikliğinden olsa gerek kızlarla ilgili türlü fantaziler uydururdu. Bu erotik soslu, kızlı hayallere bizim Cihan pek inanmazdı. Yine toplu oturdukları bir zaman da Ahmet atıp tutmaya başlamış, birde üstüne kızlarla ilgili nutuklar çekmeye başlamışken, Cihan’ın tepesi atıp ‘’Bizi de götür olum şu hatunlara bir gün!’’ deyivermişti. Ahmet ‘’Tamam ya kızlarla piknik yapacaktık, ayarlayayım seni de çağırırım.’’ dedi. Tabi gel zaman git zaman Ahmet, Cihan’ı hiç aramadı. O yüzden Cihan, Ahmet’e ‘’Piknik Tüpü’’ diyordu. Hasılı kelam herkes buna alışmış ve Ahmet’e ‘’Piknik Tüpü’’ demeye başlamışlardı.

  Cihan kitabı okurken Ahmet de kitabın kapağında yazanları okumak için şekilden şekle giriyordu. Ahmet’in arada muhabbet açma girişimleri olsa da Cihan bunu pek kale almıyordu. Ahmet çok konuşunca Cihan sinirlenip, ‘’Oğlum senin sıkacak vidan, yapacak işin yok mu? Ne diye başımda kara sinek gibi dört dönüyon!’’ dedi. ‘’Kızma birader ya, usta ‘Benim işim var.’ dedi çıktı.  Ben de boşum anlayacağın.’’ deyip sırıttı. Cihan yine sinirli bir tavırla ‘’Git başka yerde boş ol!’’

  Derken bir saatten fazla zaman böylece geçti. Yanlarına öteki dükkanın ustası, ak saçlı, nur yüzlü, daha Hacca gitmeden hacı gibi görülen İdris geldi. ‘’Ne o len Çiko? Gene koca kitaba sokmuşsun kafayı.’’ dedi. Cihan baygın ve bıkkın bakışlarla, ‘’ Öyle İdris Usta. Öğrenciyiz, ne yapalım.’’

  Az bir zaman Ahmet ve İdris Usta çok önemli(!) mevzulardan bahis açtılar. Sonra yine Cihan’a salça olma ihtiyacı hissedip konuyu ona çevirdiler. İdris Usta muzip bir ses tonuyla, ‘’Çikocuğum, sen şimdi ne çalışıyorsun?’’ deyip gülerek Ahmet’e baktı. Cihan alışkın olduğu bu duruma hazırlıklıydı. ‘’Deizm,Agnostizm gibi konular var İdris Usta.’’ ‘’Neymiş bu dediklerin anlat hele.’’

  Cihan konuyu ana hatlarıyla anlattıkça nur yüzlü, ak saçlı İdris Usta sinirleniyor, kızarıp bozarıyordu. Cihan anlatacaklarının sonuna geliyordu ki, İdris Usta daha fazla dayanamayıp ‘’Sus bre kafir mendebur!’’ deyip şaplağı Cihan’ın ensesine vurdu. Şaplağın etkisiyle yere yapışan Cihan bir feryad etti ki herkes oraya dikkat kesildi. Sanayi esnafı yanlarına doğru koşup geldi. İdris Usta kızgınlığıyla ‘’Seni Hödük seni! Milleti dinden çıkarmak için mi okul okuyorsunuz siz!’’ derken adeta gözlerinden ateş çıkıyordu. Sonuçta nur yüzlü, ak saçlı bir adamdı. Müslümanlığı korumak onun göreviydi(!) Zamanında alkol alıp, çok adam dövmüştü ama artık tövbe etmiş ve nur yüzlü olmuştu. İslam ondan sorulurdu. Cumaları arada bir kaçırır, bayram namazlarını hiç kaçırmazdı. Öyle salih, öyle allamme bir insandı ki...

  Cihan’ın ustası da patırtının olduğu yere geldi. Cihan’ı sakinleştirdi. İdris Usta’yı da uzaklaştırdılar oradan. Cihan sinirle ‘’Yaşlı bunak! Yaşına saygımdan sustum. Yoksa kemiklerini kırardım!’’ Deyip üstünü başını silkeledi. Yerdeki kitabını aldı. ‘’Bırak onu sen bırak. Yaşlı oğlum bunamış o. Hadi gel bugün işi erken bırakalım. Senle bir gazinoya gidelim. Bak haftalığını da zamlı verecem bugün. Hani söylemiştin ya kiraya zam yaptılar diye.’’ ‘’Tamam usta. Sen öyle diyosan.’’

  Dükkanı kapatmak için hazırlıklarını yaptılar. En son üstlerini değişip çıktılar.Arabada ustası, Cihan’a haftalığını uzattı. Cihan paranın yüzüne bakmadan direk iç cebine attı. Arabayı gazinoya doğru sürdüler. İçeri girip boş masa kolladılar. Bir masa bulup oturdular. ‘’Aslanım donat masayı. Bir de yüzlük rakı. Hadi koçum sen.’’

  Çok geçmeden yanlarına iki tane konsomatris geldi. Cihan, yanına oturan kadına yüz vermiyordu. Ancak ustası yufka yürekli bir adamdı. Cihan’ın yüz vermediği kızıda öteki yanına oturtu. Onun yalnız kalmasına nasıl dayansındı. Masa donatıldı, rakılar kadehlere kondu.Aşufteler çoktan arsız kahkahalarınıatmaya başladılar.

   Cihan içki içmezdi. Ona da ayran getirdiler. Bir yandan bugünkü hadiseyi konuşuyorlardı.

  Birazdan Cihan’ın ustası, akıl verme girişimdeydi.’’Oğlum düzgün bir bölüm yok muydu?  Bu yediğin ilk dayak da değil. Adamlara bunları anlatıyorsun, deliriyorlar.’’  dedi. Sonra rakısından bir yudum alıp yanındaki kızların birini yanğından öptü. Tekrar Cihan’a dönüp ‘’Bak benim dayım imamdı. Ben anlarım bu işlerden. Aman ha! Dinden çıkarsın bak.’’ dedi.

  Bir süre sonra mekandan ayrılmak için kalktılar. Ustası bir tomar parayı hesap diye bıraktı ve ayrıldılar. Eve gidince Cihan ceketin cebindeki haftalığını hatırladı. Parayı saydı. İki yüz beş lira para vardı. Zaten iki yüz lira olan haftalığına beş lira zam yapılmıştı. Kendini koltuğa doğru bıkkınlıkla bırakıp eline aldığı, zammı olan beşliğe bakıyordu.’’Hödük benim, allame siz...’’

           

 

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum