İSLAM'IN BEŞ ŞARTI TARTIŞMASI - Prof. Dr. Nurullah Çetin

İSLAM'IN BEŞ ŞARTI TARTIŞMASI - Prof. Dr. Nurullah Çetin
22 Eylül 2019 - 23:35

İSLAM’IN BEŞ ŞARTI TARTIŞMASI
 

Birileri son zamanlarda İslam’ı itibarsızlaştırma, İslam’ı kozmopolitleştirme operasyonlarına hız verdiler. Bunlar güya kendilerince teolojik tashihler yapıyorlar. Türk milliyetçisi zannedilen bazı kişiler de bu zırvaları mal bulmuş mağribi gibi matah bir şey zannederek yayıyorlar.

Teolojik musahhih taslağı diyor ki: İslam’ın 5 şartı sizin bildiğiniz gibi değildir. İslam’ın asıl 5 şartı: Adalet, emanet, ehliyet (İşi ehline verme), maslahat (Bir şahsın yahut bir grubun değil halkın yararını esas alma), meşveret (Danışma, fikir alışverişi, düşünce özgürlüğü ve şurayı ikame etme)tir.“
Sözde ilahiyatçı bir zat bu işin öncülüğüne soyunmuş ve şöyle diyor: “Yoksa siz namaz, oruç, hac gibi ritüellerden mi bahsedeceğimi sanmıştınız? Hayır, hayır! Onlar İslam’ın şartı değildir.”

Yani demek istiyor ki: “Namaz, oruç, hac birer ritüeldir, onlar olmasa da olur. Onlar İslam’ın şartı değildir, bunlar olmadan da, bunları yok sayarak da Müslüman olunabilir.”

Teolojik musahhih müsveddesine şunu söyleyelim:
*Adalet, emanet, ehliyet, maslahat, meşveret gibi kavramlar evrenseldir, bütün insanların, inançların, ideolojilerin kabul ettiği ortak insanlık kavramlarıdır. Bunlar “İnsanlığın şartları”dır. İslam da evrensel bir din olarak bütün insanlar için geçerli olan, olması gereken bu kavramları asıl kaynaklarında yani Kur’an ve hadislerde açık açık vurgulamaktadır. İslam, asıl kaynaklarında insanlararası toplumsal ilişkileri düzenlemede çok yararlı işlevleri olan bu kavramları ısrarlı biçimde vurguluyor, önemini ve değerini belirtiyor, bu kavramların içeriğine uygun davranılmadığı takdirde en sert yaptırımları dile getiriyor. İslam bu kavramlara karşı değildir, tam tersine bunlara en fazla İslam sahip çıkar.

Ancak vaktiyle bazı İslam uleması, akılda kolayca kalsın diye pedagojik nitelikli bir tasnif olarak İslam’ın şartlarını “Kelime-i Şehadet getirmek, Namaz kılmak, Oruç tutmak, Zekât vermek, Hacca gitmek” şeklinde 5 madde halinde saymışlar. Bu beş şart, insanlığın değil İslam’ın şartlarıdır. Yani bu beş şartı sadece Müslüman olanlar yapar, sadece Müslümanları ilgilendirir, Müslüman olmayanlara bu beş şart zorla dayatılamaz demektir. Müslüman adını taşıyanların başka insanlardan farkı, bu beş şartı yerine getirmekle anlaşılır demektir.

“Adalet, emanet, ehliyet, maslahat, meşveret” denilen beş şart ise bütün insanları ilgilendirir. “İnsanlığın beş şartı” herkes gibi Müslümanları da bağlarken; İslam’ın beş şartı sadece Müslümanları bağlar.

İslam’ın bu 5 şartını bu şekilde tasniften yola çıkarak teolog efendi yazısına şöyle devam ediyor:

”Adalet olmadan İslam olur mu?
Emanete sadakat olmadan İslam olur mu?
İşi ehline vermeden yani ehliyet olmadan İslam olur mu?
Bir şahsın yahut bir grubun değil halkın yararını esas almadan yani maslahat olmadan İslam olur mu?
Danışma, fikir alışverişi, düşünce özgürlüğü ve şurayı ikame etmeden yani meşveret olmadan İslam olur mu?
Dediler ki bunlar olmadan da İslam olur.”

Bu nasıl bir mantıktır? Böyle cümleler kurmak nasıl bir cür’ettir.
Efendiye diyelim ki: Evet bu dediklerin olmadan İslam olmaz. Ama “Kelime-i Şehadet, Namaz, Oruç, Zekat, Hacc” olmadan da İslam olmaz. İslam’ın asıl kendi öğretisine göre Kur’an’da ve hadislerde hem namaz hem adalet, hem oruç hem ehliyet, hem hac hem meşveret ve elbette başka pek çok kavram üzerinde durulmuş ve bunların hepsi emirler, farzlar, haramlar şeklinde açıkça belirtilmiştir.

Hiçbir ciddi İslam âlimi: “Namaz kılın, oruç tutun, bu size yeter. Adalete, emanete, ehliyete, maslahata, meşverete yer vermeyin, bunların gereğini yapmayın, hırsızlık da yapsanız, hak da yeseniz olur.” gibi cümleler kurmamıştır.

İslam adına ortaya çıkıp hırsızlık yapan, hak hukuk yiyen, adalete, ehliyete, maslahata, meşverete uymayan siyasi partiler, cemaatler, tarikatlar ya da kişiler İslam’ı bağlamaz. İslam demek İslamcı filan parti demek değildir. Söylemleriyle İslamcı, eylemleriyle kapitalist partiler, topluluklar ve kişilerin İslam dışı işlerinden hareketle İslam’a vurmanın insani, millî, ahlaki, etik bir tarafı yok.

Zira bu tür pislikleri İslam’ın kendisi şiddetle reddediyor, en ağır cezaları öngörüyor. İslamcılık adına ortaya çıkıp İslam’ın tamamen yasaklayıp haram kıldığı eylemleri işleyenlerin İslam tarafından en ağır cezalara çarptırılacağını Kur’an ve hadis okuyanlar görürler.

Sonuç şu: Tarih boyunca “kelime-i şehadet getirin, namaz kılın, hacca gidin, oruç turun, zekât verin, İslam bundan ibarettir, bunların dışında her türlü haksızlık, hırsızlık serbesttir” diyen bir İslam da yok, Kur’an da yok, peygamber de yok, sahih İslam âlimi de yok. Sahih İslam “insanlığın beş şartı”nı da “İslam’ın beş şartı”nı da eşit derecede içerir, önerir, önemine vurgu yapar.

Ama durum böyleyken, “Müslüman olmak için adalet, ehliyet, maslahat, meşveret yeter; namaza, oruca, hacca, zekâta gerek yok” diyen bazı zamane ilahiyatçıları cahil cesaretiyle konuşuyor, yazıyor.

 

 

Prof. Dr. Nurullah Çetin


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum