HER ŞEY, "GERÇEK" OLSA… ​​​​​​​

HER ŞEY, "GERÇEK" OLSA… ​​​​​​​
08 Mart 2024 - 09:52
HER ŞEY, “GERÇEK” OLSA…

Doç. Dr. Rasih ERKUL


Bir insanın hissettiklerini, inandıklarını ve isteklerini başkalarıyla paylaşmasının en başta gelen temel aracı, kelimelerdir. Zira kelimeler iletişim aracıdır. Bir metnin anlamlandırılması ve anlaşılmasında kelime ve ifadelerin anlamları büyük bir önem ve öncelik arz eder.
Bir dilde, tarih süreci içerisinde farklı şekillerde anlam değişmeleri meydana gelebilir. Bu çerçevede zaman zaman da, bazı kelimelerin öne çıkıp yaygın bir kullanıma ulaştığı görülür. Bunlardan biri olarak “gerçekleştirmek / gerçekleştirilmek” kelimelerinin yaygınlaştığını görmekteyim.
Gerçek, “el ile tutulup göz ile görülecek biçimde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, bir durum, bir olgu, bir nesne veya bir nitelik olarak var olan” anlamıyla  “sıfat” görevinde bir kelimedir. “Hakiki” benzer kelimesiyle “kendisi gibi olan, aslına uygun bulunan, yapay olmayan “gerçek”; sahicidir.
“Gerçek” kelimesi “ nesnesiz olarak gerçek olmak, gerçek duruma gelmek” şekilleriyle eylemleşir; gerçekleşmek.  Bu durum, “meydana gelme, tahakkuk etme” halidir. “Gerçekleştirmek,” ise, “gerçek durumuna getirmek, gerçekleşmesini sağlamak, ortaya, koyma, uygulama ve yapma”dır.
         “Gerçekleştirmek” eylemi, belirli bir nesneyi (-i) gerektirir.  Bu durum; “ yapmak, bir şeyi oluşturmak, meydana getirmek, ortaya koymak”tır.
         “Önceki planı gerçekleştirmek zorundayız ” gibi.
         Belirli bir nesne gerektirmeyen “yapmak” eylemi; olmasına yol açmak, yol almak, bir şeyi başka bir şey durumuna getirmek, uygulamak, yerine getirmek, dönüştürmek, üretmek, bir işle, hareketle uğraşmak, salgılamak, çıkarmak, davranmak, hareket etmek”tir.
“Toplantı yapmak, yarışma yapmak, görüşme yapmak, anlaşma yapmak, kazı yapmak” gibi.        
         Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne dayalı “gerçek” sıfatı ve bu sıfattan türeyen “geçekleştirmek” fiilinin anlamlarını verdikten sonra gelelim “gerçekleştirilmek” fiilinin kullanımına.
Yine aynı kaynağa göre “gerçekleştirilmek”; (nesnesiz) gerçek duruma getirilmektir. Yani “el ile tutulup göz ile görülecek biçimde tam anlamıyla var olma durumuna getirilme, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan, bir durum, bir olgu, bir nesne ya da bir nitelik olarak var olma durumuna getirilmek”tir.
Tercüme bürosunun çalışmalarıyla dünya edebiyatı klâsiklerinin çevirisi gerçekleştirilir.
Bu ve benzeri cümlelerde,  “gerçekleştirilme” ile sanki el ile tutulup göz ile görülecek biçime getirme çabası, bir hayali gerçek yapma isteği sezilmiyor mu?

Önceleri, “Çeviri” yapmıyor muyduk?
“Ortaklaşa çalışma gerçekleştirilecek”, ”Taraflarla görüşme gerçekleştirdik”, “İlk program gerçekleştirildi” yerine “… çalışma  yapılacak”, “… görüşme yaptık”, “… program yapıldı” denilse yanlış mı olur?

Bu tür kullanımlardan hareketle, “yapmak” fiilinin yerin şu durumlarında “gerçekleştirilmek” fiili kullanılır, gibi yer yer istisnaî durumlar kural olarak verilmelidir. Şu durumda “çalışma, görüşme, anlaşma… yapılır, şu durumlarda ise çalışma, görüşme, anlaşma…gerçekleştirilir”. İstisnalar, bildirilmelidir. Ancak “gerçekleştirmek” eylemi, belirli bir nesneyi (-i) gerektirir, kuralı hatırlatılırsa ne olacak?
İstisna deyince Batı dillerinin çoğunda karşılaşılan durumlar aklıma geliyor. Halbuki Türkçe öyle mi?
Türkçeyi, Batı dilleri mantığıyla görerek yapılan tercümelerin bu konuda çok etkili olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü ne yazık ki “ -a doğru, -dan sonra, dan önce “ ifadeleriyle net, açık dünyamız  gittikçe yaygınlaşan  “ … gibi”  öncesi, sonrası… belirsiz ifadelerle tamamen belirsizleşti. 
Saat üç gibi buluşalım” deniyor. Peki ne zaman? Üçten önce mi, sonra? Yoksa üçte mi?
         Bu tür kullanımlar, bende nedense hep, “vatandaş Türkçe konuş!” uyarılarını çağrıştırıyor. Şu kelime yerine bunu, bu kelime yerine şunu kullanma ile işin biteceğine pek aklım yatmıyor. Günlük konuşmayla iş bitmiyor ki… Bilim, düşünce söz konusu olunca kelimelerin anlamı, doğru kullanımı öne çıkıyor. Birçok özelliğini dilbilimciler araştıradursun, dilin en önemli özelliği bence, duygu ve düşüncelerin ifadesindeki iletişim aracı olmasıdır.
         Türkçenin bir zamanlar ve şimdilerde, kelime noktasındaki etkilenmesine göre, özellikle Batı dilleri mantığının Türkçeye sinsice hâkimiyeti bence daha tehlikeli. Dilin öğretimini, “sezgi”ye dayandırmadaki inatçı ısrar, bu sunucu “gerçekleştirmiş” olmalı.
Her insan, görüyor, hissediyor.. ama çok defa ifade edemiyor. Galiba bir Orhan Veli, bu durumu dillendirmesiyle tanınmış.  Hangi durumda olunursa olunsun bir şeyleri ifade etmede öncelikli yardımcımız kelimelerdir. Onları da, doğru kullanmak zorundayız.
Kelime ve ifadelerin doğru ve gerçek anlamları, iyi tespit edilemez ve belirlenemezse o zaman kelime ve ifadelerin ait oldukları cümleler, bağlamlar da anlaşılamaz. Bu durumda okumayan bir toplum oluşumuzu sık sık dillendirdiğimiz günümüzde, gençlerimizin okudukları metinleri anlamada acaba yukarıdan beri anlatmağa gayret ettiğimiz “kelimelerin yanlış kullanımları”nın da  bir rolü olabilir mi?


 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum