HALKEVLERİ EDEBİYAT ÖDÜLLERİ

Halkevleri tarafından gerçekleştirilen edebiyat ödülleri konusunda Seçkin Özkan'ın Türk Dili dergisinde yayınlanan makalesi.

HALKEVLERİ EDEBİYAT ÖDÜLLERİ
11 Ekim 2023 - 10:05
 
HALKEVLERİ EDEBİYAT ÖDÜLLERİ

Seçkin ÖZKAN

 
 
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte Türkiye, çağının gerekleri doğrultusunda yeni bir toplum yaratma gayretine girişmiştir. Türkiye bu gayreti sadece siyasi, askerî, iktisadi ve hukuki alanlarda değil, aynı zamanda sanat/edebiyat alanında da gerçekleştirmiştir. Cumhuriyet Halk Partisinin sanat/edebiyat alanında gerçekleştirmiş olduğu atılımların temelinde ise Cumhuriyet’in kurucu partisi olmasından dolayı inkılapları halka benimsetme ve yerleştirme gayreti vardır. Bu amaç doğrultusunda yazarlara öncelikle ısmarlama yoluyla eserler yazdırılmıştır. Fakat iktidarın edebî eser ısmarlama politikası hem sanatçı hem de eser bağlamında problemlere yol açmıştır. Sanatçı, ısmarlanan edebî türde yetkin olmamasından kaynaklanan sebeplerden dolayı ya zorlanmış ya da talep edilen eserler nitelik olarak parti tarafından yeterli görülmemiştir. Yusuf Ziya Ortaç, Bizim Yokuş’ta bu durumu şu şekilde dile getirir:
Bir kendini geçme yarışındaydı Türkiye o zamanlar…
Yine o zamanlarda, Cumhuriyet Halk Partisi, Faruk Nafiz’den dört piyes istemişti, dört manzum piyes… Halkevleri için.
Ömürleri boyunca tek mısra yazmamış adamlar, dört manzum piyes istiyorlardı!
Faruk Nafiz, içi hem sanat, hem hizmet aşkı ile dolu, bir yaz günü, Kalamış’ta Belvü Oteline kapandı ve elinde üç manzum piyesle çıktı… Nasıl mı?
Üç Piyese vücudundan yirmi beş kilo yedirerek!
CHP, yazacağı dört piyes için ona beş yüz lira vermişti. Yanlış anlamayınız, yalnız beş yüz lira!
Bizim Yokuş’un en insafsız kitapçısı da bundan az vermez…
O, üç ay, herkes denize girerken, herkes plajda yatarken, herkes buzlu bira içip dans ederken, bir otel odasına kapanmış ve kafasından üç piyes, vücudundan yirmi beş kilo vermişti!
Goitre olmuştu bunalmaktan. Gözleri dışarı fırlamıştı lokma lokma, nabzı yüz yirmi atıyordu dakikada!
Bunun karşılığı beş yüz lira mıydı yalnız?... Hayır, bir karşılığı daha oldu bu ölüm çabasının: Dördüncü eseri yetiştiremediği için, Halk Partisi İdare Kurulu üyelerinden bir milletvekili, Salâh Cimcoz, gezdiği tozduğu yerde:
-Partiyi dolandırdı, diye sövdü Faruk Nafiz’e!
Korkmayınız Faruk Nafiz, politikacılara borçlu kalmamıştır: Sağlığı düzelir düzelmez, dördüncü piyesi de suratlarına attı![1]

Bu veya benzeri sebeplerden olsa gerek iktidar, ısmarlama eser politikası yerine toplumun her kesiminden katılımın sağlanacağı müsabaka politikasına geçer. Bu politikanın ilk uygulaması 1938-1939 arası gerçekleşen piyes ve hikâye müsabakasıdır. Cumhuriyet Halk Partisinin 1938’de ülke çapında düzenlediği sanat müsabakasından sonra bazı halkevleri de bölgesel olarak edebiyat, resim, fotoğraf gibi çeşitli sanat dallarında müsabakalar düzenlemiştir. Halkevleri tarafından düzenlenen bu müsabakaların en uzun soluklusu Ankara Halkevi tarafından tertiplenen sanat müsabakaları olmuştur. Ankara Halkevi dışında Samsun Halkevi, Gaziantep Halkevi, Kayseri Halkevi, Diyarbakır Halkevi, Bursa Halkevi, Denizli Halkevi, Adana Halkevi ve Konya Halkevi de sanat müsabakaları düzenlemiştir. Düzenlenen müsabakaların şartnameleri ve kazanan adayların eserleri, müsabakayı düzenleyen halkevlerinin süreli yayınlarında
yayımlanmıştır. Sırasıyla Ülkü, 19 Mayıs, Başpınar, Erciyes, Karacadağ, Uludağ, İnanç, Görüşler ve Konya dergileri bölgede düzenlenen sanat müsabakalarının halka duyurulmasında ve kazanan adayların eserlerinin yayımlanmasında önemli bir araç olmuştur. İktidar, halkevleri vasıtasıyla düzenlemiş olduğu bu müsabakalar sayesinde bölge insanın özellikle de gençlerin edebî zevkini yönlendirerek edebiyat ve sanata olan eğilimlerini arttırmaya çalışmıştır. 1939’da Diyarbakır Halkevi ilk bölgesel sanat müsabakasını düzenler. Diyarbakır Halkevinin düzenlemiş olduğu bu müsabakanın ardından diğer halkevleri de gerek bölgesel gerekse de ulusal çapta edebiyat müsabakası düzenlemeye başlamıştır.

Diyarbakır Halkevi Edebiyat Müsabakası

Diyarbakır Halkevi dergisi Karacadağ, 20 Ocak 1939’daki sayısında okuyucularına tertiplemiş olduğu şiir müsabakasını duyurarak şu açıklamaları yapar:
Komitemiz Halkevi mevzuu üzerinde bir şiir müsabakası açmıştır. İştirak edenlerin şiirlerinden münasip görülenleri dergimizde neşir edilecektir. Yazılar komite tarafından tetkik edilecek ve kazananlardan birinciye 10 ikinciye 7,5 üçüncüye 5 lira nakdi mükâfat verilecektir. Müsabaka müddeti 10 ikinci kanun 1939’dan itibaren üç aydır.[2]
Diyarbakır Halkevinin açmış olduğu müsabaka sonuçları ise 10 Mayıs 1939’da neticelenir. İlana göre birinciliği lise edebiyat kolu talebesinden Orhan Asena, ikinciliği aynı sınıftan İbrahim Ateşli, üçüncülüğü onuncu sınıftan Celâl Gü-
venç kazanmıştır.[3] Müsabaka sonucunda dereceye giren şiirler Karacadağ’da yayımlanır. Fakat dergide sadece birincilik alan Orhan Asena’nın şiiri yayımlanmamıştır. Orhan Asena’nın eserinin yayımlanmamış olmasıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Dereceye giren diğer adayların şiirleri ise dergide yayımlanır. İbrahim Ateşli’nin “Halkevi” şiiri Karacadağ’ın 19. sayısında, Celâl Güvenç’in “Halkevi” şiiri ise Karacadağ’ın 18. sayısında yayımlanır. Derece alan şiirlerde dikkati çeken husus Cumhuriyet Halk Partisinin sembolü olan Altı Ok ile Halkevinin bütünleştirilmesidir. Dönem itibarıyla Cumhuriyet Halk Partisi, halkevlerini kendi siyasi ideolojisinin bir kültür kurumu olarak görmektedir. Dolayısıyla eserlerin derece almasında iktidarın ideolojisine uygun konuların işlenmesi etkili olmuştur.
Sarınca ruhumuzu inkılâbın alevi,   
Ruhumun pınarına damlarken altı damla
Neşe kattı gençliğin kuruyan gözyaşına   
Gözlerimin önünde parlıyor tam altı kor,

Altı ok meşalesi dikilme başına,                         
Ruhumdaki sabahla, gönlümdeki akşamla

Halka verdi refahı şu mukaddes Halkevi.[4]
Altı renk tutuşuyor, bu altı renk yanıyor!
5

Kayseri Halkevi Edebiyat Müsabakası


Diyarbakır Halkevinin düzenlemiş olduğu müsabakadan iki yıl sonra Kayseri Halkevi hikâye türünde bir edebiyat müsabakası düzenler. Kayseri Halkevi düzenlemiş olduğu bu müsabakaya 1938-1939’da Cumhuriyet Halk Partisinin ülke çapında düzenlediği “Memleket Küçük Hikâyeleri” ile aynı adı vermiştir. Ayrıca Kayseri Halkevi “Memleket Küçük Hikâyeleri” müsabakasının şartnamesini de kendi müsabakası için esas almıştır:
Dil-Edebiyat kolu genç muharrirler arasında aşağıdaki şartlar altında bir (Memleket Küçük Hikâyeleri “Nouvelle”) müsabakası açmıştır:
  1. Hikâyeler, muharririn yaşadığı muhitin (Vilayet dâhilindeki şehir ve köyler) tabiat, insan, ahlâk, ideal, âlicenaplık, aile muhabbeti, yurtseverlik, sevda hisleri ve evlenme tarzları, iş, âdet, tarih, kahramanlık, anane… Hulasa bütün hususiyetlerini aksettirmelidir.
  2. Bu karakter ve hususiyetler bizzat iyi tetkik ve tahlil edilmiş, mahalli şartlara ve realitelere uygun olmalıdır.
  3. Hikâyelerde aranacak esas sanattır.
  4. Hikâyeler, normal daktilo yazısı ile en çok 10 sayfa olacaktır.
  5. Hikâyeler Halkevi tarafından teşkil edilecek bir heyetçe tetkik edilerek derece kazananlara muhtelif hediyeler verilecektir.[5]
Kayseri Halkevi, şiir veya tiyatro türünde değil de hikâye türünde sanat müsabakası düzenlemesini toplumda yaşanan zihniyet değişiminden kaynaklandığını dile getirerek şu şekilde bir açıklama yapmıştır:
İçtimai meselelerin ortaya çıktığı Tanzimat’la başlayan roman ve hikâyemiz, geçirdiğimiz muhtelif devirlerin izlerini taşıyarak bu günü buldu.
Artık ne Tanzimat’ın romana rağbet göstermeyen geri aile zihniyeti, ne de
Abdülhamit devrinin kendimize bakmaktan bile ürken vehmi var. Sanat bütün dış tesirlerden uzak tanı hürriyetine kavuşmuş bulunuyor. Dünün ıstıraplarını, bugünün karşımıza çıkardığı en muğlak içtimai meselelerini ve nihayet yarının müreffeh Türkiye’sinin varacağı mesut hedefleri roman ve hikâyenin satırlarında tasvir edebiliriz.[6]
Hikâye müsabakasına 35 kişi başvurmuş, kazanan adaylar ise Erciyes’te ilan edilmiştir:
Nev’inin taşıdığı bu ehemmiyetledir ki bu günün (ileri sanatı)na giden yol üzerinde hakiki sanatkârlara katılmak isteyen genç istidatları teşvik maksadıyla bu müsabaka tertip edilmiştir. 35 müsabık arasında derece kazananlar şunlardır:
  1. Müthiş Bir İntikam adlı hikâyesiyle Mehmet Selim Karaca
  2. Kaybolmuş Bir Saadet adlı hikâyesiyle Jale Baysal
  3. Dericiler adlı hikâyesiyle Mahir Naci. [7]
Müsabakanın sonuçlandığı Haziran 1941’den sonra Erciyes bir yılı aşkın süre yayımına ara vermiştir. Bu nedenle ödül alan eserlerden “Müthiş Bir İntikam” adlı eserin bir kısmı yayımlanmıştır. Diğer eserlerden “Dericiler” ise müsabakadan ancak iki yıl sonra Eylül 1943’te yayımlanmıştır.[8] “Kaybolmuş Bir Saadet” ise yayımlanmamıştır. Bir kısmı yayımlanan “Müthiş Bir İntikam” ile tamamı yayımlanan “Dericiler”, bölgesel ağız özellikleri kullanılarak köyü ve köylüyü anlatan eserlerdir. Cumhuriyet’le birlikte Anadolu’yu folklorik özellikleriyle anlatma eğilimi müsabakada dereceye giren eserlerin muhtevasıyla örtüşmektedir. “Müthiş Bir İntikam” adlı eserin yazarı Kayseri bölgesindeki “Daz daz”, “Ferfene”, “Cihangöçtü” adlı gezeklerden bahsederek bu gezekleri hikâye içerisinde kullanmıştır. “Dericiler” adlı eserde ise para kazanmak için köyünden ayrılarak şehre gelen bir adamın yaşadığı pişmanlık işlenmiştir. Eserler muhteva bakımından dönemin zihniyet dünyasına uygun olsa da kurgu bakımından başarısızdır. Fakat iktidarın estetik açıdan topluma özendirmeye çalıştığı gaye, öncelikli olarak kurgusal başarı değil, köyü ve köylüyü edebî metinlerde işlettirmedir. Dolayısıyla bu müsabakalar iktidarın edebî eserlerde kullanılmasını istediği temaların telkinidir. Hikâyeler, köy ve köylüyü işlemesinin yanı sıra millî hislerin de yansıması olmalıdır. Bundan dolayıdır ki Halkevi yönetimi müsabakaya katılan hikâyeler arasında bir derecelendirme yapmış olsa da gelen eserlerden memnun değildir. Nitekim Kayseri Halkevi yönetimi bu hususta şöyle bir açıklama yapmıştır:
Bu genç arkadaşlarla beraber diğer amatör muharrirlerin giriştikleri bu teşebbüsten dolayı tebrik ederken dikkate çarpan birkaç noktayı da işaret etmek isteriz:
  1. Umumiyetle hikâyeler teknik bakımdan hayli geri, nev’in istediği şartlara uymamaktadır.
  2. Mahalli renk verilmek istenirken, ekseriya, hikâye karakterini kaybediyor.
  3. Çoğu aşk mihveri etrafında dönüyor. Hâlbuki sevda hissinin ifadesi diğer haletlerden daha kolay değildir. Bilhassa gençlikten tercihen millî hislerin mevzu olarak alınmasını isterdik.
  4. Hemen ekserisinde büyük muharrirlerin tesiri sırıtacak kadar barizdir.
  5. Dil bakımından bu günün ileri zihniyetine uymamaktadır. Genç arkadaşlara bu yolda muvaffakıyetler temenni ederiz.[9]
Halkevi yönetimi, eserlerden beklenilen muhteva ve dil özelliklerinden bahsederek gerek yazılacak gerekse de okunacak eserlerden beklentisini açıkça dile getirmiştir. Kayseri Halkevi 1949’da hikâye, şiir ve piyes türünde bir edebiyat müsabakası daha düzenler. Hevesli genç yazarları teşvik etmeyi amaçlayan müsabakanın ilanı ve şartnamesi Erciyes’te şu şekilde yayımlanır:
Halkevimiz, amatör ve heveskâr gençlerin yazma heveslerinde gayret getirici, şevk arttırıcı, istidatlarını ilerletici ve geliştirici hizmette hissesine düşen ödevi elinden geldiği kadar yapmaya çalışmaktadır. Sistemli ve hızını arttıran bir tempo ile devam eden bu çalışmalarımız cümlesinden
olarak, amatör gençler arasında piyes, hikâye, şiir yazma müsabakası açmış bulunuyoruz. I-  Yapılacak seçimde  A-  Piyes için:
    1. 75 liralık kol saati
    2. (51 parker) dolma kalem
    3. 30 liralık kitap
                  B-  Hikâye ve Şiir için:
    1. 50 şer liralık saat ve dolma kalem
    2. 40 ar liralık kalem
    3. 20 şer liralık kitap
  1. Gelen eserler arasında lâyık olanı görülmediği takdirde 1. ve 2. de receler jüri tarafından kaldırılabilir.
  2. Her üç eser için mevzu ve tema serbesttir.
  3. Yazanların amatör olmaları lâzımdır.
  4. Eserlerin hiçbir yerde yayımlanmamış bulunması şarttır.
  5. Birine katılan diğer iki nev’e de katılabilir.
  6. Yazıların daktilo ile eseri cedit kâğıtlarının bir yüzüne yazılması  ve ikişer nüsha olması lâzımdır.
  7. Eserlerin en geç 31 Ekim 1949 akşamına kadar Kayseri Halkevi Başkanlığına elden verilmesi veya posta ile gönderilmesi gerektir.
  8. İsim ve adreslerin kapalı ayrı bir zarf içinde olması ve bu isim zarfı  ile eserin bir köşesinde yazarın kendisine ait hususi bir işareti yahut numarası bulunması şarttır.
  9. Adres zarfına “müsabaka” diye yazılması lâzımdır.
  10. Neticeler kasım ayı içinde ilan edilecek ve derece alan eserler Erciyes dergisinde sıra ile yayımlanacaktır.
Hikâye için özel şartlar
  1. En çok on eseri cedit kâğıdına ve iki diş aralık daktilo ile yazılmış  olacak.
  2. Türkiye’den ve Türk insanından bahsetmesi lâzımdır.
Piyes için özel şartlar
  1. Sahnede 1-1,5 saatte temsil edilecek hacimde en çok 5 perde ol                  malıdır.
  2. Dekor itibariyle Halkevi sahnesinde külfetsizce oynayabilmelidir.
  3. Konunun yerli ve millî olması tercih sebebidir.[10]
Ayrıntılı bir şekilde hazırlanan 1949’daki edebiyat müsabakasına 50 yazar başvurmuştur.[11] Fakat Erciyes 84-85. sayılarının yayımlanmasının akabinde kapanmıştır. Dolayısıyla edebiyat müsabakasını kazanan eserler ve yazarları bilinememektedir.

Ankara Halkevi Edebiyat Müsabakası

Ankara Halkevi, bürokrasisinin merkezi olan başkentte yer alması dolayısıyla sahip olduğu imkânlar bakımından diğer halkevlerinden ayrılmaktadır. Öyle ki bu sayede iktidarın politikalarını yakından takip edebilmekte ve kültürel direktiflerin planlayıcısı da olabilmektedir. Ankara Halkevi gibi, halkevinin süreli yayını Ülkü de diğer Halkevi dergilerinin rehberi ve yönlendiricisi konumundadır. Dolayısıyla Ankara Halkevinin ülke çapındaki etkisi ziyadesiyle etkilidir. Ankara Halkevi, 1943’te ilk kez “Ankara’da bulunan gençler arasında iyi yazı yazmayı teşvike, yazmakta olanlar arasında ilerisi için ümit veren kalemleri seçmek düşüncesiyle bir (Edebiyat müsabakası) açmayı düşünmüş ve hemen harekete geçmiştir.”[12] Ankara Halkevi yönetimi düzenlenmiş olduğu edebiyat müsabakasına titizlikle eğilmiş ve dönemin önde gelen edebiyatçıları ile 24.11.1943 günü bir toplantı düzenlemiştir. Bu toplantıya; “Suut Kemal
Yetkin, Behçet Kemal Çağlar, Ali Süha Delilbaşı, Refik Ahmet Sevengil, Ömer
Bedrettin Uşaklı, Tezer Taşkıran, Selahattin Batu, Kemâlettin Kamu, İshak
Refet Işıtman, Cevdet Kudret Solok, Nahit Fıratlı, Hadiye Kurat, Behzat Sinopluoğlu ile Halkevi Reisi Ferit Celâl Güven, Halkevi Dil ve Edebiyat Komitesi üyeleri Fahime Güven, Naki Tezel, Salim Atalık, Mehmet Tuğrul, Kütüphane ve Neşriyat Komitesi Üyesi Bahadır Dülger” katılmıştır.14 Toplantı sonrasında edebiyat müsabakasının dört dalda yapılmasına karar verilir. Bunlar manzum şiir, mensur şiir, küçük hikâye ve çocuk hikâyesidir. Bu dört dalda yapılması planlanan müsabaka için jüri heyetleri oluşturulur. Jüri heyetleri şu şekilde oluşturulmuştur:
  1. Manzum Şiir Jürisi Üyeleri:
Ahmet Kutsi Tecer, Salahattin Batu, Kemâlettin Kamu, Ömer Bedrettin Uşaklı, Nurullah Ataç, Behçet Kemal Çağlar, İshak Refet Işıtman, Ziya İlhan, Sabahattin Tahsin, Mehmet Tuğrul.
  1. Mensur Şiir Jürisi Üyeleri:
Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ali Süha Delilbaşı, Bakiye
Ramazanoğlu, Nahit Fıratlı, Fahime Güven, Tahsin Banguoğlu, Hadiye Kurat, Cevdet Kudret Solok.
  1. Küçük Hikâye Jürisi Üyeleri:
Reşat Nuri Güntekin, Refik Ahmet Sevengil, İsmail Habib Sevük, Bedrettin Tuncel, Nahit Fıratlı, Salim Atalık, Feridun Ankara, Behzat Sinopluoğlu, Cahit Beğenç, Hüsnü Yüksel.
  1. Çocuk Hikâyesi Jürisi Üyeleri:
Tezer Taşkıran, Hâmit Zübeyir Koşay, Abdülkadir İnan, Kemal Kaya, Hıfzırrahman Raşit Öymen, Naki Tezel, Hayrullah Örs. 15
Dört dalda oluşturulan jüri heyetine baktığımızda dönemin önemli isimlerinin jüri heyetinde yer aldığını görmekteyiz. Müsabakanın şartnamesi ise şu şekildedir:
  1. Müsabakanın bölümleri:
    1. Şiir: Manzum ve mensur.
    2. Küçük hikâye.
    3. Çocuk hikâyesi.
  2. Yukarıdaki bölümlerin konuları dilendiği şekilde seçilebilir.
  3. Müsabakanın her bölümüne yalnız bir tek eserle girilecektir. İsteyenler dört bölümün hepsine veyahut bir kısmına tek bir eserle katılabilirler.
  4. Yazılar evvelce hiçbir yerde yayımlanmamış olmalıdır.
  5. Yazılar en geç 15.1.1944 tarihine kadar Halkevi Reisliğine gönde               rilmiş olmalıdır. Bu tarihten sonra gönderilecek eserler müsabakaya konulmaz.
  6. Yazılar normal daktilo kâğıdına, daktilo ile ve (35) satırı geçmemek üzere yazılmalıdır. El yazısı kabul edilmez.
  7. Şiir (50) mısraı, nesir (2), küçük hikâye (8), çocuk hikâyesi (5) sahifeyi geçmeyecektir. Çocuk hikâyesinin yazılmasında halk arasında yaşayan masal ve hikâyelerden faydalanılabilir.
  8. Müsabakaya iştirak edenler ad ve adreslerini yazılarının ilk sahifesinin sağ köşesine yazarak bu şeyi içindeki yazı bozulmayacak şekilde kapatıp yapıştıracaklardır. Öğrenciler okullarını da adreslerine ekleyeceklerdir.
  9. Müsabaka sonucu, 19 Şubat 1944 tarihine rastlayan Halkevleri Bayramı günü ilân edilecektir.
  10. Müsabakanın her dört bölümü üzerinden ayrı, ayrı birinci, ikinci  ve üçüncü seçilecektir.
  11. Müsabakada derece alacak olan gençlere derecelerine göre jürinin  tanzim edeceği listeden kendilerinin seçecekleri eserler armağan olarak verilecektir.
  12. Derece alanların eserleri, adları ve fotoğrafları bir kitap halinde Halkevi tarafından yayımlanacak, derece alamayan eserlerden beğenilenler olursa, bunlar da kitaba konulacaktır.
  13. Derece kazanmamış olan eserler, müsabaka sonunda sahiplerinin adreslerine Halkevi tarafından geri gönderilecektir. [13]
Değerlendirme sonucunda “Manzum Şiir” bölümüne gelen 147 eserden derece alan olmamıştır. “Mensur Şiir” bölümüne gönderilen 70 eser arasında, Gazi Terbiye Enstitüsü talebelerinden Fethi Gürsoy’un yazdığı “Ay” adlı eser birinciliği, Yedek Subay Okulu talebelerinden Abdullah Ahçı’nın “Sual” adlı eseri ikinciliği ve Atatürk Lisesi talebelerinden Nihat Doğangüneş’in “Bahar” adlı eseri üçüncülüğü kazanmıştır. “Küçük Hikâye” müsabakasına gönderilen 95 eser arasında, Etibank memurlarından Salim Şengil’in yazdığı “Bir Balo Gecesi” adlı hikâye birinciliği, Ankara Hukuk Fakültesi talebelerinden Mümtaz Göktürk’ün yazdığı “Balıkçı İsmail” adlı hikâye ikinciliği kazanmıştır. Üçüncülüğü alacak eser ise bulunamamıştır. “Çocuk Hikâyesi” müsabakasına gelen 31 eser arasında, Siyasal Bilgiler Okulu talebelerinden Ziya Çoker’in “Kut Dağı” birinciliği, Gazi Lisesi talebelerinden Turgut Pamir’in “Elmasdalım”ı ikinciliği ve Münakalat Vekâleti Umumi Evrak memurlarından M. Atakurt’un “Gülen Şehir”i üçüncülüğü kazanmıştır. Türkân Yeniay’ın “Sihirli Tarak” ve Ayhan
Hünalp’in “Yeşil Vadinin Sultanı” adlı eserleri ise jüri tarafından beğenilmiş olduklarından broşüre eklenmiştir. Ankara Halkevi, müsabakada derece alan yazarlara kendilerinin seçtikleri kitapları satın alarak törenle hediye etmiştir.
Ankara Halkevinin 1943’te düzenlemiş olduğu müsabakada herhangi bir konu sınırlaması yoktur. Seçilen eserlerde aranan özellik edebî kıymet taşımasıdır. Ankara Halkevinin bu müsabakada hedef kitlesi genç yazarlardır. Amacı ise genç yazarları halkevi çatısı altında edebî kıymeti olan eserler vermeye teşvik etmek ve yetenekli gençleri seçmektir. Halkevi yönetimi gerçekleştirdiği bu müsabakadan sonra her yıl edebiyat müsabakası düzenleme kararı almıştır.[14] Halkevi yönetiminin almış olduğu bu karardan üç yıl sonra ikişer yıl arayla 1946, 1947, 1949’da da edebiyat müsabakaları düzenlenir.
1946’daki edebiyat müsabakasının şartnamesi yayımlanmamıştır. 1946 edebiyat müsabakasının sonucu ise Ülkü’nün 1 Haziran 1946’daki 113. sayısında ilan edilir. “Edebiyat yarışmasında kazanan eserler arasında ‘Trenin Uğradığı Köy’[15] başlıklı şiir birincilik, ‘Ressam’[16] adlı hikâye ikincilik kazanmış; ‘Panayırlar’[17] isimli eser ise derece alamayıp sadece takdire lâyık görülmüştür.” [18] Fakat Ülkü’nün 115. ve 119. sayılarında müsabakada derece alan diğer eserlerin de yayımlanmasıyla müsabaka sonucunun bahsi geçen üç eserden ibaret olmadığı anlaşılmaktadır. 115. sayıda yer alan “Elma Şekeri”, “Horoz Şekeri” adlı hikâye “Ankara Halkevi 1946 Edebiyat Yarışmasında Üçüncülüğü Kazanmıştır” başlığı ile yayımlanmıştır. Yine 119. sayıda yer alan “Akşehir Gölünde Akşam”22 adlı şiir “Ankara Halkevi Edebiyat Yarışmasında İkinciliği Kazanmıştır” başlığı ile yayımlanmıştır.
Ankara Halkevinin edebiyat müsabakasında derece alan eserlere baktığımızda birincilik alan “Trenin Uğradığı Köy” başlıklı şiir, konusu itibarıyla iktidarın 
demir yolları politikasıyla paralellik arz etmektedir. Öyle ki Cumhuriyet Döne mi’nde ülkeyi demir ağlarla örmeyi amaçlayan demir yolu politikası, ulusal pazar yaratma sürecinin önemli sacayaklarından biri olmuştur. Savaş sırasında tahrip edilen hatların onarılması, düşük kapasiteyle de olsa demir yollarının işletilmesi ile başlayan çabalar, ülkenin önemli yerleşim, üretim-tüketim merkezlerini birbirine bağlayan bir ağın oluşturulması doğrultusunda kararlılıkla sürdürülmüştür.[19] Nitekim diğer halkevi dergileri de bu politikaya destek vermiştir. Gaziantep Halkevi dergisi Başpınar’da “Şömendifere Kavuşuyoruz” adlı bir makale yayımlanmış ve burada İsmet İnönü’nün demir yolları hakkında söylediği cümlelerden alıntılar yapılmıştır. Başpınar’da yayımlanan makalede İsmet İnönü, ülkenin demir yolu politikasını millî bir politika olarak değerlendirmiş ve şunları ifade etmiştir: “Millî devlet için şömendöfer ihtiyacı millî vahdet, millî müdafaa ve millî siyaset meselesi asırların muhassalası olan millî istiklalin muhafazası meselesidir.”[20] Osman Darıcı’nın “Trenin Uğradığı Köy” adlı şiirinde de köye gelen tren sonrası köyde yaşanan değişiklikler dile getirilmiştir. Diğer edebî türler dikkate alındığında “Trenin Uğradığı Köy” haricindeki eserlerde iktidarın politikalarıyla paralellik arz eden eser yoktur. Bu yüzden eserin birinci gelmesinde dile getirmiş olduğu konunun önemi vardır:
Böyle değildi bu köy eskiden Havası, suyu, toprağı değişti.
Gâh akşam, gâh sabah şöyle karşıdan
Ak duman onurumda, gider tren,
El sallar, selâm verir garip olan.25
1947’de şiir ve hikâye türlerinde düzenlenen müsabakanın şartnamesi ise şu şekildedir:
  1. Yarışmaya yalnız bir eserle girilecektir; isteyenler her iki yarışmaya da birer eserle katılabileceklerdir.
  2. Gönderilecek şiir ve hikâyeler hiçbir yerde yayımlanmamış olacak; makine ile yazılacak ve hikâyelerin uzunluğu seyrek satırla on sayfayı geçmeyecektir.
  3. Şiir ve hikâyeleri, herkes bulunduğu yerin Halkevi veya halkodası başkanlıkları eliyle dergimiz adresine gönderecek ve zarflarım üzerine “Yarışma” diye yazacaktır.
  4. Şiir ve hikâye sahipleri açık adreslerini kâğıtların sağ köşesine yazacaklar ve bu köşeyi; yazılı sınama (imtihan) kâğıtlarında olduğu gibi katlayıp yapıştıracaklardır.
  5. Yarışmaya katılacak yazıların en geç 30 Temmuz 1947 tarihine kadar elimize geçmiş olması lâzımdır.
  6. Yarışma sonucu eylül ayında çıkacak sayımızda ilân edilecektir.
  7. Hikâyede: birinciye 50, ikinciye 40, üçüncüye 30; şiirde birinciye 40, ikinciye 30, üçüncüye 20 lira mükâfat verilecektir. Bunlardan başka beğenilen şiir ve hikâyeler olursa, dergimizde yayımlanacak ve her yayımlanan hikâye sahibine 15, şiir sahibine 10 lira telif hakkı verilecektir. Ayrıca gerek mükâfat kazanan, gerekse beğenilen şiir ve hikâye sahiplerine 1 Eylül 1947 tarihinden başlayarak bir yıl müddetle parasız dergi gönderilecektir.[21]
Ankara Halkevinin 1947’deki edebiyat müsabakası şartnamesinde yer alan
“herkes bulunduğu yerin halkevi veya halk odası başkanlıkları eliyle dergimiz adresine gönderecek” ibaresi müsabakanın bölgesel değil, ulusal olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla müsabakaya yoğun bir ilgi olmuş hatta beklenilenden fazla başvuru olması nedeniyle Ülkü dergisi teşekkür etmiştir. Müsabakaya katılan hikâye sayısı 61, şiir sayısı ise 113’tür.[22] Çeşitli illerden gelen hikâye ve şiirler sonrasında müsabaka şu şekilde sonuçlanmıştır:
Hikâye dalında ödül alanlar;
Behçet D. Gökhan (Kayseri) “Bir Uğurlayış” birinciliği
Müzeyyen Onbaşıoğlu (Ankara) “Ahret Ninem” ikinciliği Ramiz Arda (Taşkent) “Köyün Âdeti” üçüncülüğü
Galip Tuna (Burhaniye) “Halim Hoca’nın Bağı”, Osman Güler (Muş) “Miras” beğenilerek dergide yayımlanacaktır.[23]
 Şiir dalında ödül alanlar;
Hakkı Sayın (Ankara) “Uzak” birinciliği
Nihat Etiz (Akşehir) “Yaşamak Ne Güzel” ikinciliği
Erdoğan Konuralp (Kırklareli) “Türbe” üçüncülüğü
Ömer Çam (Ünye) “Hayat Böyledir İşte”, Haluk Seren (Acıpayam) “Kendine Çekiliş”, Akdemir Akmut (Hasankale) “Fırat Kıyısında Akşam” beğenilerek dergide yayımlanacaktır.29
Müsabaka sonucunda birincilik ve ikincilik kazanan hikâyeler ve şiirler Ülkü’nün dokuzuncu sayısında yayımlanmıştır. Üçüncülük kazanan ve beğenilen hikâyeler ile şiirler ise Ülkü’nün diğer sayılarında yayımlanmıştır. Ankara Halkevinin 1947’de düzenlemiş olduğu edebiyat müsabakasındaki eserlerde dikkati çeken husus eserlerin hiçbirinde ideolojik bir söylemin yer almamasıdır. Gerek derece alan hikâyeler gerekse de şiirler siyasi mesaj içermemekte ve sıradan insanların duygularını yansıtmaktadır. Bunda etkili olan durum ise İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlanması ve akabinde Türkiye’de çok partili haya ta geçilmesidir. Meydana gelen süreç içerisinde Cumhuriyet Halk Partisi ideolojik söylemlerinde yumuşamaya gitmiştir. Özellikle müsabakanın düzenlendiği 1947’de İsmet İnönü’nün yayımlamış olduğu “12 Temmuz Beyannamesi” bu konuda önemli bir örnektir:
12 Temmuz Beyannamesi CHP üzerinde de derin etkilerde bulundu ve CHP’de sertlik yanlılarını tasfiye etti. Ancak, yerleşik bir sadık muhalefet anlayışından yoksun olan CHP şahinleri, Başbakan Recep Peker başta olmak üzere, Demokratlara karşı sert tedbirler alınmasından yanaydı. İnönü, iki tarafla da görüştükten sonra, muhalefeti meşrulaştıran ve devlet kuruluşlarının Partiler arasında tarafsız tutum almalarını isteyen “12 Temmuz Beyannamesi” ile oyuna fiilen dâhil olmuştur. 1923-1946 arasında ülkeye hâkim olan bu siyasal düşünce ulusal ve uluslararası koşulların etkisiyle 1946 yılından itibaren kırılmaya başlamıştır. Çok Partili siyasal hayata, farklı görüş ve kişilere tahammülü olmayan bu düşüncenin kırılması ise, 12 Temmuz Beyannamesi ile özellikle de uluslararası yapının değişmesiyle mümkün olmuştur.[24]
1949’daki müsabaka da hikâye ve şiir türlerinden meydana gelmekle birlikte ayrıca resim sanatını da içermektedir. Böylece 1949’daki müsabaka bir sanat müsabakası şeklini almıştır Müsabakanın şartnamesi şu şekildedir:
  1. Yarışmaya yalnız bir eserle girilecektir: İsteyenler her üç yarışmaya birer eserle katılabileceklerdir.
  2. Gönderilen eserler hiçbir yerde yayımlanmamış olacaktır.
  3. Şiir ve hikâyeler makine ile yazılacak, hikâyelerin uzunluğu seyrek satırlarla 10 sayfadan fazla  olmayacaktır. Konu serbesttir.
  4. Resimler beyaz kâğıda, çini mürekkebi ile yapılacaktır. Büyüklüğü 20 X 30 santim olacaktır. Konu tabiattan seçilecektir: Dağ, deniz, ırmak, çağlayan, çeşme, değirmen, orman, ağaç, cami,  kale, tarihi anıtlar, mahalli kıyafetler oyunlar, Pazar yeri, iş hayatı, hayvanlar, sürü… gibi. Hayali resimler, fotoğraftan veya basılı eserlerden kopya edilenler yarışmaya katılmayacaktır.
  5. Yarışmaya girecek olan okuyucular, eserlerini ya doğrudan doğruya yahut bulundukları yerlerin Halkevi veya halkodası başkanlıkları eliyle dergimiz adresine yollayacaklardır.
  6. Şiir, hikâye, resim sahipleri açık adreslerini bir kâğıda yazıp ayrı bir zarf içine koyarak ağzını kapatacaklar, bu zarfı eserleriyle birlikte göndereceklerdir. Eserlerine isim ve adres yazılmayacağı gibi hiçbir işaret de konulmayacaktır.
  7. Yarışmaya katılacak eserlerin en geç 30 Haziran 1949 tarihine kadar elimize geçmiş olması lâzımdır.
  8. Yarışma sonucu eylül sayımızda ilân edilecek ve bu sayıda birincilik kazanan eserler yayımlanacaktır. İkinci ve üçüncü gelen eserler de daha sonraki sayılarda yayımlanacaktır.
  9. Hikâyede: Birinciye 50, ikinciye 40, üçüncüye 30 lira; şiir ve resimde: Birincilere kırkar, ikincilere otuzar, üçüncülere yirmişer lira mükâfat verilecektir. Bunlardan başka, beğenilen hikâye, şiir ve resimler olursa, dergimizde yayımlanacak ve her yayımlanan hikâye sahibine 15 lira, şiir ve resim sahibine de 10 lira telif hakkı verilecektir.
Ayrıca gerek mükâfat kazanan, gerekse beğenilen eserlerin sahiplerine 1 Eylül tarihinden başlayarak bir yıl müddet ile parasız dergi yollanacaktır.[25]
Müsabakaya 58 şiir, 33 hikâye, 6 resim gelmiştir. Ankara Halkevi, müsabakada ilk defa edebiyat alanı dışında güzel sanatlara da yer vermesine rağmen beklenen ilgi gerçekleşmemiştir. Bu durum karşısında Ankara Halkevi bir açıklama yapmayı gerek görmüştür:
Bilhassa bir yenilik olarak yarışma konuları arasına aldığımız “resim” bölümüne pek az eser geldiği için, okulların imtihan zamanına rastlamasını hesaba katarak müddeti biraz uzatmıştık. Böyle olduğu halde, resim yarışmasına katılanların sayısı, nedense, umulduğu kadar artmadı.[26]
1949-1950 dönemi CHP iktidarının artık sonuna gelindiği yıllar olması dolayısıyla iktidarın düzenlenmiş olduğu bu müsabakalara ilginin azalmasına sebep olmuştur. Müsabakanın resim dalına beklenen ilginin olmamasının yanı sıra şiir ve hikâye türünde gelen eser sayısı da daha önceki müsabakalara oranla oldukça azdır. Sadece nicelik bakımından değil, nitelik bakımından da istenen düzeyde eserler gelmemiştir. Müsabaka sonucu Ülkü’den duyurulmuş ve şu açıklama yapılmıştır:
Şiir, hikâye ve resim için ayrı ayrı teşkil edilen jüri heyetleri tarafından gerekli incelemeler yapıldıktan sonra her üç bölümde birincilik, ikincilik ve üçüncülük mükâfatı almaya lâyık eser bulunmadığı tespit olunmuş; yalnız şiirlerden Hüseyin Cahit Tuncer’in “Garip”, İlhan Geçer’in “Postacı ve Hasbihal”, Seyfettin Başçılar’ın “Ümit”, Ayhan Hünalp’in “On Dört Eylül”, Mustafa Necati Karaer’in “Zaman Şarkısı”, Muzaffer Uyguner’in “Nebata Tırmanan Böcek”, Saime Ersoy’un “Kars-Ardahan İçin”, Avni Öztüre’nin “Yorgan Altında Yazılan Şiir” isimli eserleri; hikâyelerden Celâlettin Kişmir’in “Dursun Çavuş”, Ayhan Hünalp’in “Martıların Ölümü”, Müzeyyen Onbaşıoğlu’nun “Ümit Dünyası”, İsmet Özalp’ın “Kınacı” ve Z. Gülsoy’un “Kurak Yılın Hikâyesi” isimli eserleri Ülkü’de yayımlanmaya değer görülmüştür. 33
1949 sanat müsabakasındaki eserlere baktığımızda 1947’deki eserlerin muh tevasına benzemekle birlikte sadece Saime Ersoy’un “Kars-Ardahan İçin” şiiri, siyasi bir tema içermektedir. “Kars-Ardahan İçin” şiiri, 1945’teki Türkiye ile Sovyet Rusya arasındaki gerilimden ilham alınarak yazılmıştır. Türkiye-Sovyet Rusya Dostluk Antlaşması’nın süresi Mayıs 1945’te dolmuş; Türkiye ise dostluk ilişkileri çerçevesi içinde antlaşmanın yenilenmesini istemiştir. Fakat Haziran’da Sovyetler, Mart 1945’teki sözlü taleplerini bir nota ile Türkiye’ye bildirmiştir. 12 Haziran 1945’te Sovyet Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Vinogradov tarafından Türk hükûmetine resmen iletilen notada Montrö Antlaşması’nın değiştirilmesi, Boğazlarda Rusya’ya üs verilmesi, Kars, Ardahan ve Artvin’in Rusya’ya iadesi ile Trakya’da Bulgaristan ve Yunanistan lehine sınır tashihi istenilmektedir.34 Saime Ersoy’un eserinin beğenilmesinin arka planında yatan sebep de o dönem Rusya ile Türkiye arasındaki gerginliktir. Saime Ersoy “Kars-Ardahan İçin” şiirinde Rusya’nın Türkiye’den toprak talebini şu dizeleriyle eleştirmiştir:
Katil olmak elimden gelebilir, Söz etsek mi ölmeyecek şeylerinden?
Kahrolsun kem gözlüler! Beni uyutmayan sevdazedelerinden?
Ah! eller bu, düşmanlık edebilir; En güzel rüyalarımla büyüttüğüm sen,
Bu can, bu can senin için Yıllar yılı benim değil misin?
Kendinden geçebilir. Neden el gözü sende hâlâ, neden?35
1949’daki sanat müsabakası Ankara Halkevinin düzenlemiş olduğu son müsabakadır. Bu yıldan sonra Ankara Halkevi, edebiyat veya sanat müsabakası düzenlenmemiştir.

Konya Halkevi Edebiyat Müsabakası

Konya Halkevi 1949’da şiir türünde bir edebiyat müsabakası düzenler. Müsabaka şiir yazma ve şiir okuma olmak üzere iki daldadır. Müsabakanın şartnamesi hakkında herhangi bir bilgi yoktur. Fakat jüri heyeti hakkında Konya’nın
129-130. sayısında bilgi mevcuttur. Jüri heyeti; “komite başkanı Fakir Usman, komite üyeleri Kaya Can, M. Nedim Güntel, Nurettin Gönenç ve hariçten Vedia Yıldırım, Celâl Kişmir, Necati İlgen’den müteşekkildir.36 Konya’da müsabaka ile ilgili şu ifadeler kullanılır:
Dil ve Edebiyat şubesi genç istidatları tanıtma, şiir ve edebiyatta teşvik etmek maksadıyla bir (Şiir okuma ve yazma) müsabakası açmış ve muvaffak olanlara muhtelif hediyeler vermiştir.37

Bölgesel olarak düzenlenen müsabaka diğer halkevlerinin müsabakalarında olduğu gibi hevesli genç yazarları teşvik etmek amacıyla düzenlenmiştir. Müsabakanın sonucu ve müsabakaya gönderilen eserlerin tenkidi, 129 ve 130. sayılarda yapılır. Müsabakaya on beş şair iştirak etmiş ve her şair bu müsabakaya biri esas olmak üzere, en az beşer şiir ile dâhil olmuştur. “Şiir yazma müsabakasında; 1. Yıldırım Kuzum (Veda), 2. Necdet İnuğur (Münzevi), 3. Lâçin Ersöz (O Akşam). Şiir okuma müsabakasında; 1. Güler Keskinkaya, 2. İlhan Konyar, 3. Sıtkı Uluata.”[27] derece almıştır.
Müsabakada derece alan şiirlerin muhtevasına baktığımızda, genç şairlerin hayat ve tabiat karşısındaki duygularından ve beşerî aşktan bahsettiklerini görmekteyiz. Jüri üyeleri arasında yer alan Kaya Can, Konya dergisinde müsabakanın sonuçlarını değerlendirerek müsabakaya katılan gençlerin sanatsal eğilimleri hususunda şu açıklamaları yapmıştır:
Bu on beş şairi şiirlerinin şekillerine göre üç grupta toplayabiliriz:
    1. Son yılların meydana getirdiği umumi şiir cereyanına bağlı olanlar.
    2. Hececilerin yolunu takip edenler.
    3. Halk şiirini numune ittihaz eyleyenler.
Bunlar arasında en kalabalık grubu birinciler teşkil etmekte ve bir tane de aruz vezni ile mesnevi tarzında yazılmış şiir bulunmaktadır. Bu üç grubu muhteva bakımından gözden geçirecek olursak bilhassa birinci ve ikinci kategoriler arasında büyük bir iştirak olduğunu görürüz. Binaenaleyh genç şairlerimiz her ne kadar şekil itibariyle tamamen ayrılıyorlarsa da ruh itibariyle yine aynı devir ve neslin çocukları olduklarını gösteriyorlar: Hepsinde bedbinlik, hepsinde nevmidi, hepsinde maziyi arayış kısaca hepsinde bir ağlayış, halden şikâyet, ölüm veya ihtiyarlama korkusu ve hayal sukutu. Bazılarında şüpheli bir ümit de görülüyor.[28]
Kaya Can, müsabaka hakkında yapmış olduğu bu değerlendirmeyi sadece müsabakaya iştirak eden gençlere yönelik değil, bu gençlerin nezdinde ülke genelindeki edebî eğilimi izah etmek için yapmıştır. Yazısının sonunda gençlerin etkilendiği şairler hususunda Cahit Sıtkı Tarancı gibi bazı şairlerin tesirlerinden kendilerini kurtaramadıklarından ve henüz taklit devresinde bulunduklarından bahsetmiştir.40 Bu durum göstermektedir ki 1946’da Cumhuriyet Halk Partisinin düzenlemiş olduğu şiir müsabakasında birinciliği kazanan şair Cahit Sıtkı Tarancı, elde ettiği birinciliğin de etkisiyle sonrasında iktidarın düzenlediği müsabakalarda genç şairlere tesir etmiştir.

Samsun Halkevi Edebiyat Müsabakası

Samsun Halkevi dergisi 19 Mayıs, 90. sayısında şiir ve hikâye türünde olmak üzere iki ayrı edebiyat müsabakası düzenlediğini ilan eder. 19 Mayıs’ta her iki müsabaka ile ilgili birer şartname yayımlanmıştır. Şiir ve hikâye müsabakası ile ilgili şartname şu şekildedir:
Evimiz Dil-Edebiyat Kolu bir şiir müsabakası tertip etmiştir. Bu müsabakaya iştirak edecek olanlar en geç 24 Nisan 1948 Cumartesi akşamına kadar Halkevi İdare Memuruna şiirlerini vermeli veya göndermelidir.
Müsabakada kazananlardan birinci, ikinci ve üçüncüye münasip hediyeler verilecek ve şiirleri 19 Mayıs Dergisinde yayımlanacaktır. Şiirlerin daktilo ile yazılmaları şarttır. Aksi halde müsabakaya dâhil edilmeyecektir.
Yine Evimizin Dil-Edebiyat Kolu ayrıca bir de Hikâye Müsabakası tertip etmiştir. Bu müsabakaya iştirak etmek isteyenler, yazılarını daktilo ile yazılmış olarak, en geç 22 Mayıs 1948 Cumartesi akşamına kadar Evimiz İdare Memurluğuna vermeleri veya göndermeleri icabeder. Birinci, ikinci ve üçüncülere münasip hediyeler verilecek ve hikâyeleri 19 Mayıs Dergisinde yayımlanacaktır.[29]
Müsabakanın jüri heyeti; Dil-Edebiyat Kolu Başkanı Nurettin Atasoygil, Fazıla Atabek, Adem Gürçağlıyan, Celâl Çumralı, İrfan Yankutan’dan müteşekkildir. Jüri heyeti müsabakaya katılan on beş eseri incelemiş ve şiir dalında Ali Rıza
Akdemir, “Yetim” ile birinciliği; Sadık Uzuner, “Anavatan” ile ikinciliği; Turgut Alten, “Gülşende Renkler” ile üçüncülüğü kazanmıştır.[30] Hikâye dalında ise gönderilen on iki hikâye, jüri heyeti tarafından yeterli olmadığı belirtilmekle beraber mevcut hikâyeler arasından Mustafa Güzeloğlu’nun “Öldüren Aşk” adlı hikâyesi birinciliği, Ali Rıza Akdemir’in adlı hikâyesi “Bir Düğün Gecesi” ikinciliği kazanmıştır.[31]
Müsabakada derece alan şiirlerden “Yetim”, Millî Mücadele’ye giden bir erin geride bıraktığı evladının duygularını konu almaktadır. “Anavatan”, Anadolu insanın kahramanlığından bahsetmektedir. “Gülşende Renkler” ise tabiatı konu alan bir şiirdir. İlk üçe giren iki şiirde vatan sevgisi ön plandadır. Bu durum müsabakanın şartnamesinde konu kısıtlaması yapılmasa da şiirlerde aranan muhtevanın vatan sevgisi olduğunu göstermektedir. Nitekim müsabakanın düzenlendiği dönem içerisinde 19 Mayıs’ın 92. sayısında yayımlanan “Bugünün Şiir Anlayışı” adlı makale, iktidarın yazarlardan istediği şiirler hakkında bilgi vermektedir:
Bugünün şiir anlayışında hâkim bir rol oynayan konu: Aşk ve tabiattır. Nerede o “VATAN AŞKI” nı terennüm eden şiirler? Bir vatan hasreti ve sevgisini terennüm edecek olan şairin vezin ve kafiyeden ayrılacağına inanmam. Bu yüzdendir ki; konular, aşk tabiat veya ihtirasın çerçevesinden dışarıya çıkamamaktadır. Şunu unutmadan söyleyeyim ki; Yurdu ve Milleti anlatan şiirlerimize en çok muhtaç olanlar yavrularımızdır.[32]
Ayrıca bu dönemde vezinsiz ve kafiyesiz şiir, iktidar tarafından kabul görmemektedir. Salim Özyurt’un 19 Mayıs’ta yazdığı “Bugünün Şiir Anlayışı” makalesinden anlıyoruz ki siyasi erkin vezinsiz ve kafiyesiz şiire olan ön yargısının altında yatan sebeplerden biri de o dönem Sovyet Rusya ile olan siyasi gerginliktir. Makalede serbest şiir iki açıdan tenkit edilmiştir:
Şiir bir kalıba muhtaçtır. Bunun adı da: Vezin ve kafiyedir. Ehemmiyetini tebarüz ettirmek için, Çınaraltı Mecmuasının ikinci sayısında Yusuf Ziya Ortaç’ın yazdığı şu satırları aynen almakta fayda görüyorum:
  1. Evet, şiir vezin ve kafiye değildir. Amma, derhal ilave edelim ki; Vezinsizlik ve kafiyesizlikte değildir.
  2. Nazım Hikmet’in Rusya’dan getirdiği vezinsiz şiir, bir edebiyatın değil, bir ideolojinin sesidir. Biz, Moskova sokaklarının propaganda narasını yenilik diye Türk şiirine soktuk.[33]
Samsun Halkevinin düzenlemiş olduğu müsabakadaki hikâyelerde ise işlenen konular beşerî aşktır. Hikâyeler ise diğer halkevlerinin düzenlemiş olduğu hikâye müsabakalarında olduğu gibi teknik bakımdan istenilen seviyede değildir. Bunda etkili olan sebepse müsabakaların genç yazarlar arasında olmasındandır. Nitekim Samsun Halkevinde derece alan yazarlardan Mustafa Güzeloğlu lise talebesi iken Ali Rıza Akdemir ortaokul talebesidir. Bu durum hikâ-
yelerin teknik bakımdan istenilen seviyede olmamasında önemli bir etkendir.

Gaziantep Halkevi Edebiyat Müsabakası


Gaziantep Halkevi 07.05.1945’te düzenlediği toplantı ile “Güzel Yazma ve Güzel Okuma” müsabakası düzenlemeye karar verir. Başpınar’da müsabaka ile ilgili şu bilgiler paylaşılır:
Müsabakada kazanan birincilere birer kupa, ikincilere birer kıymetli kitap, üçüncülere “Başpınar” dergisinin bir senelik aboneliği verilecek ve beğenilen yazılar da mecmuaya dercedilecektir. Müsabakaya konacak yazıların halkı ilgilendirilecek hikâye ve masallar, kahramanlık destanları, Türk inkılâbına ait yazılar olması, yazılmış bir şiir veya yazı okuyacakların da bu konudaki yazıları seçmeleri tercih edilecektir.[34]
Başpınar’da yer alan bu bilgilendirme yazısına rağmen müsabakanın sonuçlandığına dair dergide herhangi bir yazıya rastlanmaz. “Güzel Yazma ve Güzel Okuma müsabakasından bir yıl sonra Gaziantep Halkevi dil-edebiyat kolu 1946’da şiir müsabakası düzenler. Fakat Başpınar’da müsabakanın şartnamesi ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir. Başpınar’ın 86-87. sayısında ise şiir müsabakasının sonuçlandığı açıklanır. 28.06.1946 günü Halkevi reisi Sabri Güzel’in başkanlığında toplanan jüri heyetinin kararı sonucunda Celâl Yener’in “Gaziantep Şehitlerine” birinciliği, Naras’ın “Kahramanlar Diyarı Şanlı Destandır Antep” ikinciliği, Nadir Gül’ün “Türkü” adlı eseri üçüncülüğü kazanır.[35] Şiirler Başpınar dergisinin 86-87. sayısında yayımlanır. Müsabakada derece alan şiirlerden “Gaziantep Şehitlerine” ve “Kahramanlar Diyarı Şanlı Destandır Antep” şiirleri Millî Mücadele’de Gaziantep’in göstermiş olduğu mücadeleden ilham alınarak yazılmıştır.

Bursa Halkevi Edebiyat Müsabakası


Bursa Halkevi, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle lise ve ortaokul muadili okul öğrencileri arasında “Güzel Konuşma” müsabakası düzenlemiştir. Kazanan adaylara Halkevi tarafından armağanlar verilmiştir.[36] Birinciliği “Türk İnkılâbı” yazısıyla Mehmet Başalan, ikinciliği “Türk İnkılâbı” yazısıyla Afife Emiroğlu kazanmıştır. Müsabakayı kazanan yazılar, Bursa Halkevi dergisi Uludağ’da yayımlanmıştır. Dereceye giren yazıların muhtevası Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başlatılan inkılaplar ve bu inkılapların başlangıç tarihi olan 19 Mayıs’tır. Bursa Halkevinin düzenlemiş olduğu bu müsabaka iktidarın Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren önem verdiği konulardan biri olan inkılapları, gençlere benimsetme politikasının kültürel alandaki yansımasıdır.

Denizli Halkevi Edebiyat Müsabakası

Denizli Halkevi, 1943’te piyes ve hikâye müsabakası düzenler. Müsabakanın başvuru süresi Aralık 1943 ile Ocak 1944 arasıdır. Denizli Halkevi dergisi İnanç’ın Kasım 1943’te yayımlanan 81. sayısında müsabakanın ilanı ile birlikte şartnamesi de yayımlanmıştır:
Piyes:
  1. İki perdeden aşağı ve üçten yukarı olmayacak
  2. Mevzu olarak millî faziletlerimizle terbiyevi ve ahlaki temayüllerimiz tercih olunmalıdır. Aynı zamanda teknik şartlar arasında mahallimizin (iyi) dil özelliği adet ve inançlarını belirtmek gayesi de güdülmedir. Hikâye:
  1. Mahalli bir mevzu içinde çevremizin insanı, çevremizin dili, kıyafeti ve mekân olarak realiteye uyar köyü, kasaba ve şehri alınmalı ve işlenmelidir.
  2. Hikâyeler, (küçük hikâye) büyüklüğünü aşmamalıdır.49
Müsabaka şartnamesine göre piyes türünde birincilik alan yazara 60 lira ve hikâye türünde birincilik alan yazara 20 lira verilecektir.[37] Dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda okuma yazma bilmeyen halkın fazlalığı ve bu zümrenin eğitilmesi ihtiyacı sebebiyle piyes türünde birincilik alan adaya daha fazla mükâfat vadedilmiştir. Bu sayede iktidar, halka “millî faziletlerimizle terbiyevi ve ahlaki temayüllerimizi” daha basit ve etkili bir yolla aktarabilecektir. Fakat İnanç, Kasım 1943’ten sonra matbaanın içinde bulunduğu imkânsızlık sebebiyle 30 Haziran 1944’e kadar yayımlanamamıştır. Derginin 30 Haziran 1944 ve devamındaki sayılarında ise müsabakanın sonucu ile ilgili herhangi bir bilgi yer almamaktadır.

Adana Halkevi Edebiyat Müsabakası

Adana Halkevi, 1945’te şiir ve hikâye türlerinde olmak üzere bir edebiyat müsabakası düzenler. Adana Halkevi dergisi Görüşler’in 81. sayısında yayımlanan müsabakanın şartnamesi şu şekildedir:
Genç istidatları teşvik eregile[38], Evimiz Dil-Edebiyat komitesi tarafından bir şiir ve hikâye müsabakası açılmıştır. Giriş şartı ve yolları
şunlardır:
  1. Müsabakaya istisnasız herkes katılabilir.
  2. Müsabakaya girecek eserlerin daha önce başka bir yerde yayımlanmamış olması ve yazarın öz duygularının deyimi olması şarttır.
  3. Biri imzalı, diğeri imzasız olmak üzere iki nüsha olarak hazırlanan yazılar, doğrudan doğruya Halkevi Başkanlığına verilerek bir numara alınacaktır.
  4. Bu yazıların imzasız nüshaları Halkevi İdare Heyetinin seçeceği beş kişilik bir komisyon tarafından incelenerek beşinciye kadar derece alanlar mükâfatlandırılacaktır.
  5. Yazılar, dil devriminin son gelişmesine uygun bir ifade ile yazılmış olmalıdır.
  6. Yazılar, daktilo veya okunaklı bir el yazısı ile yazılmış olmalıdır.
  7. Müsabaka süresi iki aydır. Yazılar 15.12.1945 akşamına kadar verilmiş olmalıdır.
  8. Kazanan yazılar, tarihi sonradan ilan edilecek bir törende bildirilerek yazarları tarafından okunacaktır.[39]
Müsabakanın şartnamesinde şiir ve hikâye türleri ayrılmamış her iki tür için de aynı şartlar geçerli görülmüştür. Diğer bölge halkevlerinin düzenlediği edebiyat ve sanat müsabakalarında olduğu gibi adayların en fazla talebi şiir türüne olmuştur. Bu yüzden Görüşler’in 81. sayısında “Şiir ve Hikâye Müsabakası” olarak duyurulan yarışma, Görüşler’in 87. sayısında “Şiir Müsabakası Neticelendi” başlığı ile ilan edilmiştir. Toplam 33 şiirin gönderildiği müsabakanın jüri heyeti; M. Naci Ecer, Ekrem Erkmen, Şevket Kutkan, Celâl Sahir Muter ve Sait Toraman’dan müteşekkildir. Jüri heyetinin incelemesi sonucunda birincilik “Bir Hastanın Defteri” adlı şiirin sahibi Celâl Şimşek’e, ikincilik “Yaşamak” adlı şiirin sahibi Mustafa Bekir Demirkıran’a, üçüncülük ise “Takunyalar” adlı şiiri ile Saffet Akman’a verilmiştir.[40] Adana Halkevinin düzenlemiş olduğu müsabakada ödül alan eserlere baktığımızda metinlerin muhtevası hayat ve tabiat içerisinde hissedilen kişisel duygulardır.
Bir Hastanın Defterinden  Yaşamak
Alsın, beni benden götürsün Bir tabut içinde ne kadar acı
Baharı medarlara uçuran kuşlar; Ellerim, saçlarım bütün her şeyim:
Bilmem niçin dünyada arıyoruz? Yaşamak içimde o ihtiyacı
Saadet ölümle başlar. Yenmeden ben nasıl göçüp gideyim?
Ödül alan şiirlerin hiçbirinde iktidarın siyasi politikasına yönelik eser yoktur. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası edebiyat çevrelerinde hâkim olan yaşam ve ölüm konusu, amatör şairlerimizi de etkilemiştir. Benzer durum Konya Halkevinin düzenlemiş olduğu müsabakada da yaşanmış jüri üyesi Kaya Can, Konya Halkevi dergisinde bu durumu eleştiren bir yazı kaleme almıştır.54 Adana Halkevi dergisi Görüşler’de ise müsabaka ile ilgili müspet veya menfi herhangi bir yazı kaleme alınmamıştır. Fakat müsabakanın şiir ve hikâye türünde başlayıp sadece şiir türünü kapsayan bir yarışmaya evrilmesi, ayrıca müsabakanın sadece Adana bölgesi ile sınırlı olmamasına rağmen 33 kişi gibi az bir katılımcı içerisinden seçilmesi, müsabakadan istenilen verimin alınamadığını göstermektedir.
 
Makale ilk yayın yeri için: Türk Dili, Cilt: CXXV Sayı: 862, Ekim 2023, ss.161-180;
 
https://tdk.gov.tr/icerik/basindan/turk-dili-dergisinin-ekim-sayisi-yayimlandi/ (11.10.2023,10.11)
 
 
[1] Yusuf Ziya Ortaç, Bizim Yokuş, Akbaba Yayınları, İstanbul 1966, s. 312-313.
[2] “Şiir Müsabakası”, Karacadağ, S 12, 1939, s. 16.
[3] “Şiir Müsabakası Neticelendi”, Karacadağ, S 16, 1939, s. 25.
[4] İbrahim Ateşli, “Halkevi”, Karacadağ, S 19, 1939, s. 23. 5          Celâl Güvenç, “Halkevi”, Karacadağ, S 18, 1939, s. 10.
[5] “Hikâye Müsabakamız”, Erciyes, S 18, 1941, s. 552.
[6] agy., s. 552-553.
[7] agy., s. 553.
[8] Mahir Naci, “Dericiler”, Erciyes, S 21, 1943, s. 647-648.
[9] “Hikâye Müsabakamız”, Erciyes, S 18, 1941, s. 553.
[10] “Kayseri Halkevinin Tertiplediği Mükâfatlı Piyes, Hikâye, Şiir Yazma Müsabakası”, Erciyes, S 78-79, 1949, s. 30-31.
[11] “Kayseri Halkevi 1948-1949 Yılları Çalışma Bilançosu”, Erciyes, S 82-83, 1949, s. 31.
[12] 1943-1944 Edebiyat Müsabakası, Maarif Matbaası, Ankara 1944, s. 3. 14 age., s. 3. 15 age., s. 4.
[13] age., s. 7-8.
[14] age., s. 6.
[15] Osman Darıcı, “Trenin Uğradığı Köy”, Ülkü, S 113, 1946, s. 17.
[16] Kemal Çal, “Ressam”, Ülkü, S 113, 1946, s. 16.
[17] Ayhan Hünalp, “Panayırlar”, Ülkü, S 113, 1946, s. 17.
[18] “Ankara Halkevinin Edebiyat Yarışmasında Kazanan Eserler”, Ülkü, S 113, 1946, s. 16-17. 22 Osman Darıcı, “Akşehir Gölünde Akşam”, Ülkü, S 119, 1946, s. 9.
[19] “1923-1940 Dönemi Demiryolları”, Türkiye Mühendislik Haberleri, S 442-443, 2006, s. 24.
[20] S. Güzel, “Şömendifere Kavuşuyoruz”, Başpınar, S 49-50, 1943, s. 15-16. 25 Osman Darıcı, “Trenin Uğradığı Köy”, Ülkü, S 113, 1946, s. 17.
[21] “Şiir ve Hikâye Yarışması”, Ülkü, S 7, 1947, s. 6.
[22] “Yarışmamız”, Ülkü, S 9, 1947, s. 5.
[23] agy., s. 5. 29 agy., s. 5.
[24] Hüseyin Şeyhanlıoğlu, “12 Temmuz Beyannamesi’nin Siyasal Etkileri ve Önemi Siyasal Hayatımızda Çatışma Çözümüne Bir Başarı Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S 16, 2012, s. 77-100.
[25] “Bu Yılki Yarışmamız”, Ülkü, S 29, 1949, s. 37.
[26] “Yarışma Sonuçları”, Ülkü, S 34, 1949, s. 7. 33 agy., s. 7.
[27] Kaya Can, “Müsabakaya İştirak Eden Şiirler Hakkında Bir Kritik”, Konya, S 129-130, 1949, s. 55.
[28] agy., s. 55. 40 agy., s. 60.
[29] “Samsun Halkevi Haberleri”, 19 Mayıs, S 90, 1948, s. 17.
[30] agy., s. 1.
[31] agy., s. 17.
[32] F. Salim Özyurt, “Bugünün Şiir Anlayışı”, 19 Mayıs, S 92, 1948, s. 2.
[33] agy., s. 2.
[34] “Güzel Yazma Müsabakası”, Başpınar, S 82, 1946, s. 8.
[35] “Şiir Müsabakası Neticelendi”, Başpınar, S 86-87, 1946, s. 7.
[36] “Bursa Halkevimizin 1949 Yılı Çalışmaları”, Uludağ, S 95, 1949, s. 12. 49 “Piyes ve Hikâye Müsabakası”, İnanç, S 81, 1943, s. 19.
[37] agy., s. 17.
[38] eregile = ereği ile.
[39] “Şiir ve Hikâye Müsabakası”, Görüşler, S 81, 1945, s. 16.
[40] “Şiir Müsabakamız Neticelendi”, Görüşler, S 87, 1945, s. 1. 54 bk. “Konya Halkevi Edebiyat Müsabakası” başlığı.
 
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum