Halıcı Selim... - Fevzi Erden

Halıcı Selim... - Fevzi Erden
08 Haziran 2020 - 12:21 - Güncelleme: 08 Haziran 2020 - 12:26

Halıcı Selim...

Selim, 32 yaşındaydı. Kadıköy’de oturuyordu.

Doğuştan işitme engelliydi.

İri yapılı, orta boylu, siyah saçlı, buğday tenli ve genelde kot pantolon üstü sade şekilli tişört giyiniyordu.

Herkes tarafından sevilir sayılırdı. İş yerine gelirken çoğu esnaf ona ikramda bulunmak ister ama o kabul etmezdi ve yediği içtiği her şeyin parasını zorla da öderdi. Evli değildi. Yalnız yaşıyordu. Evi işyerine fazla uzak değildi, yürüme mesafesindeydi.

Televizyonda reklamları çıkan bir halı mağazasının deposunda çalışıyordu. Fabrikadan gelen halıları düzgün bir şekilde rulo yapıp müşterinin göreceği yere koyuyordu. İşyerinde çalışanlar tarafından beğenilir, denileni yapar, kimseye karışmazdı.  İşine o kadar hakimdi ki bir şey konuşmasına veya insanlarla iletişim kurmasına gerek kalmıyordu.

Depoyu muntazam bir şekilde, aşırı titizlikle düzenlerdi. Boş kaldığı vakitlerde halıları rulo haline getirmeyi çok severdi.  Depoyu gün aşırı temizler ve her gün kendi maaşından aldığı oda parfümlerini sıkardı. Oda parfümlerine karşı bir zaafı vardı. Maaşının belirli bir kısmını oda parfümlerine yatırırdı.
Selim,  mağazanın şantiye döneminde bekçilik yapmış ve sonra iyi çalışmasından dolayı patronlar onu depoya almışlardı. Patronları onu çok seviyordu. Oda bu sevginin altında kalmamak için her gün tüm samimiyetiyle çalışıyordu.

Bir gün mağaza sahipleri Selim ile ilgili bir karar aldı. Müşterilerden gelen ve tamir olamayacak kadar kötü olan halıları Selim'e verip ikinci el eşya satan yerlere satmasını ve kendine oradan kazanç sağlamasını istiyorlardı.

Selim, hemen hemen her hafta gelen bu halıları evine getiriyor düzgün bir şekilde dizip, onları seyrederken yemek yiyor ve çay içiyordu.

Bir süre sonra halıları her hafta taşımak zor olduğu için,  nalburdan ikinci el bir el arabası aldı. Bu sayede halıları çok rahat taşıyor ve kimseye muhtaç olmuyordu.

El arabasının paslı olan demirlerini güzel bir şekilde zımparalayıp kırmızıya boyadı. Ahşaptan bir kutu yapıp ellerinin tuttuğu yere sabitledi. Kutunun içine oda parfümlerini koyarak dışına “senin kokun yeter” yazdı.

Selim artık mahallede bir fenomen haline gelmişti. Herkes onun süslediği arabayla fotoğraf çektirmek istiyor ve ona oda parfümü hediye ediyorlardı. Selim de kendine alınan oda parfümlerini insanların önünde taşıdığı halılara sıkıyordu.

Bir dönem sonra esnaf ve çevredeki herkes ondan halı istemeye başladı. Mağazadan pahalı almaktansa defolu halıları ondan ucuza alıyorlardı.

Bir zamanlar  “tat” diye lakap takılan ve öyle seslenilen Selime, şimdi  “halıcı Selim” diyorlardı. Ciddi anlamda para kazanmaya başlamıştı. Kimse artık onun engelini görmüyordu ve sıcaklığı sayesinde tanımayanlar bile ona sevgi gösteriyor,
sıcakkanlılığına hayran kalıyordu.

Bir kış günü esnaflar kendi aralarında "Halıcıyı gördünüz mü? Bizim Selim ortalarda yok haberi olan var mı? " diye söylenmeye başladı. Yaklaşık bir haftadır Selim ortalarda görünmüyordu. Esnaflardan biri, işyerini arayıp bilgi aldı.  İş yerinden Selim’in cenazesi olduğunu  ve  memlekete gittiğini öğrenince herkes bir anlamda merakını gidermiş oldu.

Bir iki hafta sonra yine ortalarda görünmeyince mahalle esnaflarından bakkal Ferhat, durumdan şüphelenerek bir kaç esnaf arkadaşla Selim’in evine gidip zorla kapıyı kırdılar. Ev çok düzenli görünüyor ve her yer güzel oda parfümü kokuyordu. Halılar evin her odasında muntazam bir şekilde bağlı ve sıralı duruyordu. Düşündükleri gibi bir şey olmadığı için yarı sevinçli,
yarı meraklı evden ayrıldılar.

Ertesi gün Selim’in evinin önüne bir polis arabası yaklaştı.
Patronlar, uzun süredir haber alamayınca memleketini aramışlar. Memlekete hiç gitmediğini öğrenince, şüphelenip polise haber vermişlerdi.  Esnaf gelen polise, dün merak edip kendilerinin girdiğini ve evde olmadığını, kendilerinin de uzun süredir görmediklerini söyledi. Patron ve işyerinden bir arkadaş ikna olup geri gitmek için arabaya yöneldi. Tam arabasına binecekken polis, araştırmacı iç güdüsüyle eve tekrar bakmak istedi . Kapıyı tekrar açtılar.

Polis, patron ve bir kaç esnaf tekrar eve girdi. Ev esnafın söylediği gibi çok düzenli ve halılardan başka  bir şey yoktu. Evin içinde halıları gören patron, istemsizce birazda Selim’e olan güvenini test etmek amacıyla dikili duran halının birini eliyle iterek yere düşürdü ve yere paralel düşen halıyı eliyle açtı. Açılan halıda intihar eden Selim'in bedeni bulunuyordu. Herkes korkmuş ve çok şaşırmıştı.

Selim, kendisini halının içine sarıp intihar etmişti. Farklı esanslar kullanarak ceset kokusunu önlemiş ve kokmamasını sağlamıştı.

Polis haricinde herkesi bir hüzün kaplamıştı. Patron çok sevdiği Selim’in cesedini görünce gözünden akan yaşa engel olamayıp dışarı çıktı.

Polis halıları tek  tek  açmaya başlayınca halıların içinde çok güzel kokan ve itinayla sarılmış, muntazam bir şekilde süslenmiş  kız çocuğu cesetlerini gördü ve olay incelemeyi çağırdı.

Selim, öldürdüğü 17 kız çocuğunu halıya sarıp evine getirmişti. Engelli olduğu için kimse şüphelenmemiş hatta çoğu insan, içinde ceset olan halıları taşımak için ona yardım etmişti.
Not: Bu yazıyı yazdıktan hemen sonra istemsizce ayaklarımın altında duran halıya baktım.

Kokmuyordu....

Fevzi Erden


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum