GIDA MİLLİYETÇİLİĞİ / Yüksel Değercan

GIDA MİLLİYETÇİLİĞİ / Yüksel Değercan
04 Mayıs 2020 - 18:56 - Güncelleme: 04 Mayıs 2020 - 18:59

Corona virüs,  tarımda üretim azalacak, kıtlık  olacak endişesini de beraberinde getirdi.

Devletler bu yüzden,  tarım politikalarını yeniden gözden geçirmeye başladı.

Salgın uzar, bir de buna açlık tehdidi eklenirse diye!

Bulunan çare ise tarımda "gıda milliyetçiliği" politikası.

Tarım ve hayvancılıkta kendine yeten ülkeler rahat. 

Örneğin Avrupa Birliği ülkeleri...

AB yıllardır tarıma yatırım yaptı. 

Birlik bütçesinin önemli bölümü,  tarımın desteklenmesine ayrıldı.

Tarımda daha  iyi olan Birlik üyeleri, desteğin devamını istedi.

Tarım ağırlıklı olmayan Birlik üyeleri ise desteğin azaltılmasını.

Ancak bu destek hep sürdü.  

Tarımda, AB ülkelerinin  kendi kendine yetebilmesi için.

Sonuçta her ülke, tükettiğini neredeyse üretecek potansiyele ulaştı.

Kendi aralarında bile korumacı bir tarım politikası uyguladı Avrupa Birliği...

Üniversite yıllarımdan hatırlıyorum.  

İktisat hocam,  86'lı yıllarda, Türkiye'nin AB'ye girmesi çok zor demişti.

Tarım ağırlıklı ekonomimizi,  AB'nin sübvanse etmek istemeyeceğini anlatmıştı.

Hoca haklı çıktı. 

Birliğe giremedik ama  bu süreçte tarım projelerine önemli destekler de aldık.

Dünyada tarım projelerini desteklemeyen kurumların başında ise İMF geldi.

Bizim gibi gelişmekte olan ülkelere IMF, şartlı kredi verdi.

Dolayısıyla hükümetler tarım teşviklerini kaldırdı, üretime kota uyguladı.

Gelişmekte olan ülkeler, IMF'nin oyununa geldi.

Şeker ve tütün yasalarıyla üretimin önü kesildi.

Kendine yeten bu ülkeler tarımda, ithalatçı konumuna geldi.

Türkiye de zaman içinde  nispeten bu ülkelerden biri oldu.

Corona virüs, dünyadaki bütün ülkeleri yeni arayışlara itti.

Çünkü zor bir dönemden geçiliyor. 

On plana çıkan politika ise "gıda milliyetçiliği" ya da milliyetçi  tarım politikası.

Yani tarımda kendi kendine yeten bir ülke konumuna gelmek...

İthalattan pahalıya gelse de kendi üreticisini sübvanse etmek...

Çiftçisini ve tarım sektörünü, her şartta desteklemek.

Zira sınırlar kapatıldı.

Ülkeler şimdilik kabuğuna çekildi. 

Salgın ne zaman bitecek belli değil.

Bu yüzden şimdiden bir çok ülke, tarım ihracatına kısıtlama getirdi. 

Paran olsa bile, ithal şansı azaldı.

Halkını düşünen bütün devletler,  tarımda milliyetçi politikalara yöneldi.

Peki Türkiye'de durum nasıl?

Artık  enflasyonla mücadele ve fiyat dengelemek için gıda ithalatı giderek zorlaşacak.

Ancak Türkiye tarım alanları, coğrafyası ve iklim açısından tarıma en uygun ülkelerden biri. 

Tarım,  40 yıl öncesine göre çok daha modern yöntemlerle yapılmakta.

Bu yüzden Türkiye'nin işi, bir çok ülkeye göre  kolay.

Şu anda bile yapılacak planlama ve desteklerle  kendine yetebilecek ülkelerden.

Çiftçi sübvanse edilmeli.

Tohum ıslahı ve tarım reformu bir an önce yapılmalı.

Üretim ve  dağıtım bir an önce planlanmalı.

 Tarım Bakanlığı bu çalışmalara çoktan başlamış olsa gerek...

Ben Türkiye açısında endişe duymuyorum.

Avrupa, Asya, Amerika ve Avustralya zorlansa da  gıda sıkıntısı yaşamaz.

En büyük sıkıntı Afrika'da olacak. 

Tarımda kendi kendine yetemeyen Afrika'da...

Açlık, şu anda bile en büyük sorun bu kara kıtada...
Her yıl, 10 milyon insan açlıktan ölüyor...

Acaba gıda milliyetçiğinin artacağı bu yeni dönemde, insanoğlunun Afrika'ya bakışı ne olacak?

İnsanoğlu bu konuda  yine  büyük bir sınav verecek...

Ya Afrika'da açlık, daha  büyük savaşlara yol açacak.

Hem savaş, hem açlık yüzünden,  bu kez her gün yüzbinlerce kişi ölecek.

Ya da.... Ya dası sanki yok gibi!!!

Kaynak: https://asasmedya.info/

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum