Düşünmeyi hatırlasak mı yani? - Yunus Arıkan

Düşünmeyi hatırlasak mı yani? - Yunus Arıkan
21 Şubat 2021 - 13:25

Artık anladım ki hayat gerçekten de tuhaf bir oyun.

Tuhaf, ya da değil...

Sonuçta bir oyun ve biz bu oyunun neresindeyiz?

Söyleyeyim, tam da göbeğinde.

Zaten hayat, biz demek değil mi?

Evet, hayat biz demek.

Biz varsak hayat var, biz yoksak, hayat yok.

*

Bizler de gelir göçer olduğumuza göre, hayat bizim gelmemizle birlikte var, gittiğimizde yok, diyorum ben.

Yani bizim için hayat; bir varmış bir yokmuş gibi.

Yanlış mıyım?

*

Basit ve herkesin anlayacağı bir mantık yürütmeye çalışıyorum.

Evet, hayat gelir ve göçer bir sürecin yaşandığı yer.

Bir varmış, bir yokmuş gibi düşünülen bir anlamda.

Ve hayat 'Yerküre...'

Biz ona 'Dünya' diyoruz.

Ve biz insanoğlu, bu yerküre üzerinde, -yani dünyamızda- Adem'le Havva'dan bu yana doğarak çoğalıyoruz. 

Ve biz insanoğlu, diğer canlılara göre kıyaslanmayacak kadar zayıf ve korunmaya muhtaç yaratılmışız.

Yani, insanoğlu, diğer bir insanoğlunun bakımına muhtaç.

Yani, diğer bir insanoğlunun sevgisine muhtaç,

Parasına muhtaç,

İşine muhtaç,

Yemeğine,

Giyimine,

Evine,

Barkına,

Eşyasına,

Daha doğrusu insanoğlu, diğer bir insanoğlunun varlığına muhtaç.

Muhtacız birbirimize.

Bu kadar basit!..

*

Yapmamız gereken tek şey birbirimize muhtaç olduğumuzu kabul ederek,

Aklımızı,

Düşüncemizi,

Yüreğimizi,

Sevgimizi,

Beklentimizi öncelikle birbirimize muhtaçlığımızı göz önüne alarak ve dahi yalnız yaşayamayacağımızı bilerek, birbirimizle zaten bizim olmayan, bizim tapulu malımızmış gibi algılansa da zerre bir şeyimiz olmayan bu dünya, belki de güzellikleriyle,

Cazibesiyle,

Deniziyle,

Ormanıyla,

Hayvanlarıyla,

Diğer canlılarıyla birlikte burada misafir olarak yaşıyor olduğumuzu, öncelikle fark etmemiz gerek.

Aslında en önemli sorun bu?

'Fark edebilmek' yani.

Kendimizi fark edebilmek,

Kendimizin (hiçbirini birbirinden ayırmaksızın yaratılış itibariyle hepimizin) ne kadar değerli olduğumuzu fark edebilmeyi bilmek.

Hatta; inancımıza göre, 'Yaratılmışların en yücesi değil mi insanoğlu.'

Yani bizler...

O zaman, o yüce yaratılışa karşın yüce bir yaşam sergiliyor muyuz?

Hiç sanmıyorum.

Birbirimizi kırmaktan,

Yaralamaktan,

Üzmekten,

Öldürmekten, başka bir şey yapmıyoruz.

Niçin?

Sahi, niçin yapıyoruz bütün bunları?

Söyleyeyim mi?

Nefsimizin esiri olduğumuz için!..

Evet, evet ihtiraslarımızın kurbanı olduğumuz için,

Bunda şeytanın bile suçu olduğunu düşünmüyorum ben. 

Eğer insanoğlu, Yaradan'ın kendisine verdiği o yüceliği (ki onun düşünme olduğuna inanıyorum) kullanmayı bilmiş olsaydı, yüzyıllar öncesinden bugüne değin bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen bir kavganın içinde olmazdık.

*

Niçin?

Asla karın doyurmak için değil.

"Düşünmeyi bir kenara bıraktığımız için olsa gerek," diyorum ben.

İlişkilerimizi bile düşünerek değil, sanki doğrudan nefsin talimatıyla sürdürüyoruz gibi geliyor bana.

Dostluklarımızı da...

Arkadaşlıklarımızı da...

Hatta en acısı, aile içinde aynı karında yatmış, aynı babanın evlatları bile birbirlerine bu dünya malı için hasım oluyorlar ya, yanarım yanarım ona yanarım!

*

Sahi biz niye düşünmeyi bilmiyoruz?

Biz niye nefsin etkisinde kalıyoruz?

Neden "Hep şeytana uydum" derken, şeytandan daha üstün, akıllı, değerli yaratılmış bir insanoğlu, kendisinden daha az değerde yaratılmış şeytanın etkisinde kalıyor?

Bunları da bir türlü anlamış değilim.

*

Aslında anlıyorum elbette!..

Anlamaz olur muyum hiç!

Kibirlenmek,

Mağrurlanmak,

Kendimizi farklı görmek ve göstermek.

Hep kendimin değerli olduğuna inanarak, kendimle birlikte çırılçıplak, aynı benim doğduğum gibi doğan seni, şu ya da bu nedenlerle bir zaman sonra kendimden küçük görmeye başlıyorum.

*

Oldu mu ya şimdi?

Olmadı elbette, olur mu hiç!..

Sen de öyle yapıyorsun ama!..

Sen de kendini diğerinden farklı görüyorsun.

Ne ben düşünmeyi biliyorum ne sen.

Ha, diğerleri çok mu bizden farklı?

Hiç bile değil.

Onlar da öyle...

Yaradan bizi bu kadar değerli yaratırken, biz kendimizi lanetlenmiş şeytanın esiri yapıyor ve dünyayı yaşanmaz hale getiriyoruz.

Ne mutlu bize!

*

Tamam bütün bunları yapıyoruz.

Karşımızdaki insanoğluna olmadık hakaretleri,

Aşağılamaları,

Küçük görmeleri,

Cümle âlemin gözünün önünde yapıyoruz da ya biz, karşı taraftan nasıl görünüyoruz?

Düşünmüyoruz!

Ne ben seni aşağılarken düşünüyorum,

Ne sen bana hakaretler yağdırırken.

Oysa ikimizin yaptığı da zavallılık değil mi?

İkimiz de hezeyan içinde değil miyiz?

*

Bizim yaptığımız bütün bunlar bence zavallılık.

Hatta acizlik.

Veyahut da acımasızlık.

Vicdanı sömürmek, ya da onu kötü yönde kullanmak.

Beğenilme duygusuna boğulmuşluk belki de bir anlamda...

*

Bilmez miyiz ki bizi yaratan bizi beğendiği için en yüce varlık ilan etmiş.

O zaman birbirimizi bu kadar küçük,

Hakir,

Aşağı,

Sünepe görmek de neyin nesi?

*

Dedim ya fark edemiyoruz.

En yüce varlık olduğumuzu, Yaradan'ın bize verdiği o 'Düşünme' anahtarı sayesinde düşünme dünyamızı açarak, içine girip de bir türlü; "Sahi neden bunları yapıyoruz?" deyip, kendimize ayna tutamıyoruz, tutmuyoruz bilemiyorum ki!..

*

Gönlün yüceliğinden söz ediyoruz, onu kırmak için elimizden geleni yapıyoruz.

"Hepimiz kardeşiz" diyor, türküler, şarkılar söylüyoruz da bir türlü acılardan,

Gözyaşından,

İçine düşürüldüğümüz çaresizlikten kurtulamıyoruz

*

"Aynı gemideyiz" diyoruz?

Hep birlikte içinde bulunduğumuz gemiyi -neredeyse- batırıyor, dünyayı yaşanmaz hale getiriyor.

Düşünmüyoruz.

Düşünemiyoruz. 

*

Bütün bunları yaşarken, gelin görün ki belki de yaratılmışların en korkağı,

Çaresizi,

Zavallısıyız ki bir başımıza yaşayamıyoruz.

Korkuyoruz.

Hep birilerinin eteğine sığınmak istiyoruz.

Doğuyoruz annemizin,

Biraz büyüyoruz babamızın,

Okula gidiyoruz öğretmenimizin,

İş dünyasıyla tanışıyoruz, müdürün, patronun korkusunu taşıyoruz içimizde ya, nedense bir türlü tek başımıza kendi yaşamımızı mutlu, mesut, huzurlu bir şekilde sürdüremiyoruz.

Sürdüremiyoruz da içinde yaşadığımız dünyayı el birliği ile bir güzel yaşanmaz hale getirebiliyoruz?

*

Sahi biz niye böyleyiz?

Evet, anladım ki iyi ile kötüyü,

Doğru ile yanlışı,

Ahlaklı ile ahlaksızı,

Arsızla hırsızı, ayırt edebilmeyi düşünemiyoruz

"Kimin ne olduğu beni ilgilendirmez" diyor, kendimizi; asla yalnız yaşayamadığımızı bildiğimiz halde farklı görüyoruz.

Ama kendimizin farklı olduğunu düşünürken, karşı tarafın da farklı olabileceğini düşünemiyoruz.

Neden?

Benciliz de ondan...

Nefsimizin esiriyiz de ondan olabilir mi meselâ...

Hem başka neden olabilir ki?

*

Lütfen, bu pazar biraz kendimize ayna tutsak mı diyorum.

Düşünmeyi ve de empati (duygudaşlık) kurmayı hatırlasak mı yani?

İyi pazarlarınız olsun efendim.

Kaynak: Düşünmeyi hatırlasak mı yani? - Yunus Arıkan

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum