Bilgili, hoşsohbet,  samimi bir hocaydı... - Nuri Kayış

Bilgili, hoşsohbet,  samimi bir hocaydı... - Nuri Kayış
21 Şubat 2021 - 13:27

Kitaplarında yazdıkları, konferanslarında ve televizyon programlarında anlattıklarıyla milyonlarca kişiye dokundu, onları daha anlamlı, daha mutlu bir hayata yönlendirmeye çalıştı.

Bilgiliydi, hoşsohbetti, samimiydi, mütevazıydı.

Psikolog-yazar Doğan Cüceloğlu'nun vefatı Türkiye için gerçek bir kayıp oldu.

...

Özellikle çocukluk ve gençlik yılları çok zor geçen hayatını gazeteci Canan Dilâ'ya gözyaşları içinde anlatmıştı.

Dilâ'nın "Damdan Düşen Psikolog" kitabında yer alan bu anılardan birkaçını paylaşmak istiyorum:

İlkokulun ilk günü öğretmen Şükrü diye bir öğrenciyi cetvelle dövdü. Çok korktum, öğretmeni sevmedim, okulu sevmedim.

Eve gittim ve ertesi sabah kalkamadım. Hastalanmışım. Sıtma dediler.

Babam, iğneci İsmail'i getirdi. Adam alkolik. O gün de sarhoşmuş. Sinire denk getirdi. Ayağım uyuştu. Sinir düğümlenmiş, bacağa giden kan engellenmiş. Bacağım gittikçe zayıflamaya başladı ve ben topal kaldım.

O sarhoş iğneci Silifke'de beş-altı kişiyi topal bıraktı.

Hâlâ sol bacağım biraz incedir ve bastırıldığı zaman kırçıllanma duygusu verir. Diğer bacağımdan iki buçuk santim kısadır sol bacağım.

...

Yine ilkokulda bir gün öğretmen "Yavrum ayakkabıların çok yırtık, sana baban yeni bir ayakkabı alsın" dedi.

İyi de babama nasıl söyleyeceğim. Yemekte kaşığımı çok doldurmaya bile korkardım babam azarlayacak diye.

Neyse sonunda ağlayarak söyledim. Babam "Tamam" dedi.

Ne zaman bir ayakkabı alınacak olsa ayakkabıyı ayağıma giydirip "İyi oldu mu" dediklerinde "Olmadı" dersem alınmaz diye korkumdan sesimi çıkaramazdım. Her giydiğim ayakkabı mutlaka olurdu (!) Ve tabii sürekli vururdu giydiğim ayakkabılar.

Hâlâ sıkıntı basar yeni bir ayakkabı giydiğimde.

...

İlk çatalı ve bıçağı Ankara'da en büyük ağabeyimin yanına liseyi okumak üzere gittiğimde kullandım.

Eşi ve çocuklarıyla yaşayan Reşat Ağabeyim benim orada olmamdan dolayı sürekli gergindi, ailenin tüm sıkıntısını çekme durumunda bırakılmış gibi görüyordu kendini.

Ve ben üçüncü hafta orada yatağıma işedim.

Nasıl ezildim, nasıl ezildim böyle, off...

...

Lisede Cahit Okurer isimli bir edebiyat öğretmenimiz vardı.

Bir gün "Sen ne olmak istiyorsun" diye sordu.

"Mühendis olacağım" dedim.

Neden böyle bir seçim yaptığımı öğrenmek istedi bu defa.

Esas sebebim şu: Mühendisler iyi para kazanıyor, sosyal prestiji var, güçlü olursun, istediğin kızı sana verirler. Ama tabii böyle söylenmez, memlekete, millete hizmet etmek için mühendis olmak istediğimi söyledim.

"Peki" dedi, "Memlekete bir bilim adamı olarak hizmet etmek istemez misin?"

Hoca uygun görmüş bir kere. Ayrıca bilim adamı gibi hayalimde dahi kendime yakıştıramadığım bir şeyi hoca bana yakıştırıyor. Bu ne müthiş bir şey.

"İsterim" dedim.

"Çünkü" dedi Cahit Hoca, "Bu ülkenin sorunlarının temelinde eğitim sisteminin bozukluğu var. Eğitim sistemini ise Türk psikologlar düzeltecek. Senin bir Türk psikologu olman gerekir."

 Ben liseyi bitirince Cahit Hoca'nın isteğiyle İstanbul Üniversitesi Tecrübi Psikoloji Kürsüsü'nün Başkanı olan Profesör Mümtaz Turhan'ın yanına gittim.

Anladığım kadarıyla Cahit Okurer ile Türkiye'nin geleceğine insan yetiştirme konusunda Mümtaz Turhan arasında örtülü bir anlaşma var. Yani Cahit Okurer liseden bulduğu kıymetli elemanları Mümtaz Hoca'ya devrediyor. Ben onlardan birisiydim.

Okulda, akademik çalışmalarımda, Amerika'ya gitmemde Mümtaz Hoca'nın çok büyük yardımları oldu.

Kaynak: Bilgili, hoşsohbet,  samimi bir hocaydı... - Nuri Kayış

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum